23 Aralık 2008 Salı

katekori B

BACAK(Biy)
Bacaklar yürüme, koşma, tır­manma, yüzme ya da sıçrama şeklinde olabilen yerdeğiştirme hareketleri­ni yapan organlardır. Çeşitli canlılar­da bacakların hareketi sağlamanın yanında duyu organlarını taşıma, solunum veya üreme organı vazifesi görme, besin alınışını temin etme gi­bi ek görevleri de vardır.Canlılarda onları daha yüksek hayat seviyesine ulaştıran bacaklar gelişmiş olarak ilk kez Eklembacaklı­larda görülür. Eklembacaklılardan önceki canlılarda bacaklar eklemsiz olduklarından başlı başına bir hareket organı olarak iş yapmazlar ancak vü­cudun sürünme, kıvrılarak yılan kavi hareket yapmasını sağlarlar. Eklem­bacaklılarda ise vücuda eklemler ile bağlı (kendi aralarında da eklemli olan) zengin kas yapısına sahip, müs­takil olarak hareket edebilen organ­lardır. Örümcekler, böcekler ve akrep­lerde de bacak tipi böyledir. Yumuşakçaların karından bacaklılar sınıfında bacaklar eklemsiz, uzunlamasına yassılaşmış düz bir ta­ban şeklinde değişmiştir. Hareket solucanlardaki gibi deri kas kılıfı saye­sinde olur. Bütün kara ve su salyan­gozlarında böyledir.Omurgalılardan balıklarda bacak bulunmaz onun yerine hareketi yüz­geç denilen yapılar sağlar.Kurbağagi İlerde arka bacaklar zıplamaya elverişli olup beş parmaklı ayaklar ile sonlanırlar. Parmaklar arasında onları bir birine bağlayan zarımsı bir yapı vardır. Ağaç kurba­ğalarında parmakları kolayca tırmanabilmeyi sağlamak için yapışma diskleri haline gelmiştir. Kurbağala­rın ön bacaklarında genellikle dört parmak bulunur. Su kurbağalan yüz­mek için arka bacaklarını kullanırlar.Sürüngenlerden yılanlarda ba­caklar körelmiştir. Timsahlar ve ker­tenkelelerde bacaklar yürüme, tır­manma, koşma gibi hareketleri yapa­bilecek şekilde gelişmiştir. Timsah­ların arka bacakları ve ön bacakların­da bulunan parmakları arasında per­de vardır. Buhperdenin bulunuşu ile timsahlar rahatça yüzebilirler. Kap­lumbağalarda bacaklar karada yaşa­yanlarında oldukça sert, güçlü ve üze­rindeki ağır kabuğu taşıyabilecek şe­kil halini almıştır. Parmak uçları sert, sivri tırnaklar halindedir. Deniz kap­lumbağalarının bacaklarının sonlandığı ayaklar yüzgeç şeklini almıştır. Göl kaplumbağalarında ise ayaklar perdelidir.Kuşlarda ön bacaklar uçmaya el­verişli kanatlar haline gelmişlerdir. Arka bacaklar uçamayan kuşlarda, uçan kuşlara oranla daha iri ve kuv­vetlidir. Bazı kuşlar uçamamalarına rağmen ayaklarındaki perdeler saye­sinde rahatça yüzebilirler. Kuşların arka bacaklarında dört parmak vardır. Bunların üçü önde birisi arkaya dö­nüktür. Afrika’da bulunan devekuşlarında iki, Amerika’da bulunan deve-kuşlarında ise 3 parmak bulunur.Memelilerden etoburların çoğu koşma, tırmanma gibi hareketleri ko­laylıkla yapabilen bacaklara sahiptir. Nadiren suda yaşayanları da vardır. Fakat hepsinin ayakları pençelidir. Yine memelilerdenolanfoklarvedeniz aslanlarında dört bacakta bulunur fa­kat yüzgeç ayak şeklini almışlardır. Hortumlu memeliler takımından olan fillerde dört bacak vardır ve vücut­larının ağırlığını taşıyabilecek güce sahiptirler. Tekparmaklılarında (,at, eşek, gergedan) hepsi iyi koşabilen çevik dört bacağa sahiptir. Ancak ayaklarında grubunda özelliği olan tek bir parmakları plan toynaklı hay­vanlardır. Çiftparmaklılarda da yine dört kuvvetli bacak vardır ancak bun­ların ayaklarında vücudun ağırlığını taşıyan iki parmak vardır. Diğerleri yok olmuştur. (Koyun, sığır, domuz, suaygırı, zürafada v.b. görülür) Bali­nalar ve yunuslar gibi suda yüzen memelilerde arka bacaklar kaybolmuş ön bacaklar ise yüzmeye elverişli hale gelmişlerdir ve oldukça küçülmüşler­dir.Sıçrama kabiliyeti olan memeli­lerde arka bacaklar Z şeklinde kıvrılmıştır. (Tavşanlar, kangurularda ol­duğu gibi) Maymunlar ve insanlarda ise ön üyeler kollar olarak adlandırılır.. Yakalama, tutma, tırmanma gibi ödevleri görürler. Arka üyeler bacak­lardır. Bir çift olup vücudu taşıma gö­revini yaparlar. Çevik, zengin kas yapısına sahip, ayaklarında beş (tır­naklı) parmağı olan organlardır.

BACAK KEMİKLERİ
Categories: B
0 Comments
window.google_render_ad();
BACAK KEMİKLERİ (Biy)Vücudumuzu taşıyan ve hareke­tini sağlayan bacaklarımızın kemikle­ri iskelet sistemimizin diğer kemikle­rinden daha kaim ve kuvvetlidirler.
Bacağımızın üst kısmında vücu­dumuzun en uzun ve sağlam kemiği olan Uyluk kemiği yer alır. Yukarı kısmındaki büyük ve yuvarlak eklem-başı ile kalça kemerine eklenir. Kısa olan boyun kısmı aşağıya doğru ge­nişlemiş ortasi derin girintili olarak sonlanır.Uyruk kemiğinin hemen altında ona eklemlenmiş iri, yassıca olan dizkapağı kemiği yeralır.Bacağın alt kısmında yer alan iki kemikse baldır ve kayal kemikleri­dir. Kaval kemiği dizden topuğa ka­dar uzanır. Baldır kemiğinden daha kalın ve sağlam olup vücudun tüm ağırlığı bu kemikten geçer. Kaval kemiğinin alt ucu genişlemiş ve derin olmayan bir eklem çukuru meydana gelmiştir. Buraya ayak bileğinin bi­rinci kemiği eklemlenir. Baldır kemi­ği kavalın dış tarafında uzanan ona nazaran ince uzun bir kemiktir. Yu­karı ucu diz eklemine kadar varmaz. Bu kemiklerin aşağıda bittikleri yer­de vücudumuzun bütün ağırlığını ta­şıyan ayaklar yer alır.

-->
Şub19
BADEMCİK
Categories: B
0 Comments
BADEMCİK (Biy)Aynada ağzımızı iyice açıp boğazımıza doğru baktığımızda ağızın tam dip kısmında sağ ve solda birer-tane olmak üzere badem şeklinde iki bez görürüz. Bu bezlere Bademcik adı verilir. Bademciklerin büyüklüğü bu­lunduğu kişiye göre değişen lenf (ak­kan) yumrularıdır. Normal haldeki büyüklükleri 12,5-18,5 milimetre ara­sındadır. Bademcikler üzerinde ba­demcik çukurları denilen çukurlar vardır. —Bademciklerin görevleri hakkın­da birçok araştırmalar yapılmıştır. En çok ileri sürülen fikirde bademcik­lerin vücuda giren mikroplara karşı baraj oluşturmasıdır. Bademcikler soğuk algınlığı sonunda iltihaplanıp şişerler. Kızarırlar, bazı hallerde üze­ri beyazımsı sümüğe benzer sıvı ile kaplanır. Ağrı ve ateş yükselmesi gö­rülür. Herhangi birşeyi yutarken bo­ğazımız çok acır.
Bazı kimselerin bademcikleri sık sık iltihaplanır ve şişer. Bu gibi du­rumlarda bademcik ameliyatı gerek­lidir. Ameliyattan hemen sonra dok­tor tavsiyesine uygun şekilde konuş­mamak, katı besinler yememek, sıcak içecekler içmemek lâzımdır. Eğer bu tedbirler alınmazsa bademcikler ka­nama yapar. Hasta tarafından hisse­dilmeyen bu kanamalar sonucu mi­dede biriken kan bulantı yapar ve hasta kanı kusar. Bu durumda hasta acilen hastaneye götürülür ve doktor tarafından bademciklerin yara yeri dikilir.Bademcik ameliyatları Haziran, Temmuz ye Ağustos ayları dışında her mevsim yapılabilir. Bu aylarda çocuk felci bakımından yapılması teh­likelidir.

-->
Şub19
BAĞ DOKU
Categories: B
0 Comments
BAĞ DOKU (Biy)
Vücuttaki çeşitli organları, doku­ları birbirine bağlayan, onlara des­teklik ve direnç kazandıran en önemli dokulardandır. Bağ dokunun hücrele­ri dağınık olup belli bir düzende sıra-lanmamışlardır. Epitel dokudan farklı olarak hücreler arasında boşluklara sahiptir. Bu boşluklarda hücre ara-maddesi denilen şekil ve bileşimi farklı olabilen bir madde bulunur.Bağ doku aynı zamanda organla­ra desteklik sağladığından Bağ ve Destek doku olarak da bilinir. Hücre­lerinin şekillerine ve cinsine göre:1- Esas bağ doku, 2- Kı­kırdak doku, 3- Kemik doku olarak ayrılır.Esas bağ dokusu hücreleri ço­ğunlukla yıldız şeklinde, bazen yuvar­lak bazen de ince yada kalın yalancı ayaklar çıkaran amipsi görünüşte­dirler. Esas bağdokusu diğer dokula­rı birleştirmeye ve onların yaralarını onarmaya yarar.Kıkırdak doku yuvarlak veya oval hücreleri olan, hücreler arası madde­si elastik ve homojen maddeden ya­pılmıştır. Özellikle omurgalı hayvan­ların henüz embriyo halindeki iske­letlerini kıkırdak doku meydana geti­rir. Ergin omurgalılarda ise uzun ke­miklerin eklem yerlerinde, kulak kepçesi, kulak yolu kaburgaların uçla­rını örten kıkırdaklar ve burun ile ne­fes borusunda bulunan kıkırdaklarda kıkırdak doku bulunur.Kemik doku yıldız şeklindeki hücreleri ile hücreler arası madde­sinde çeşitli tuzlar bulunan bir doku­dur. Hücreleri kemik dokusu içinde şekillerine uygun odacıklar içine yer­leşmişlerdir. Omurgalıların iskeletini meydana getiren dokudur.

-->
Şub19
BAĞIL NEM
Categories: B
0 Comments
BAĞIL NEM (Fiz)Yeryüzündeki suların devamlı olarak buharlaşmasından havanın içinde her zaman, az veya çok miktar­da subuharı bulunur.Belli bir sıcaklıkta, belli -hacim­deki havanın, içine alabileceği su bu­harının en büyük değeri bellidir. Bu su buharının tamamını içinde bulun­duran havaya, su buharına doymuş hava denir. 1 m3 havayı doyuran su buharının ağırlığı sıcaklığa bağlıdır. Su buharına doymuş hava da artık su buharlaşamaz. Çünkü alabileceği miktarda su buharını almıştır daha fazla alması mümkün değildir. Doy­muş hava soğursa, içindeki su buha­rının bir kısmı yoğunlaşır. Yağmurun, karın, kırağının, …v.b. meydana geli­şi havanın içinde su buharının bulun­duğunu belirlediği gibi, bu su buha­rının yoğunlaştığını da örneklemiş ol­maktadır.Havanın doymuş hale yakın olup olmadığını bağıl nemle anlarız. Bağıl nem ise, mutlak nem ve doyuran nem ile belirlenir.Mutlak nem (Havanın nemi): Bir “hacim birimi”nde (meselâ, 1 m3 ünde) bulunan su buharının kütlesine veya ağırlığına, o havanın mutlak nemi denir. Mutlak nemin bilinmesinde fazla bir yarar yoktur. Önemli olan, havadaki su buharının doymuş halden olan uzaklığının bilinmesidir. Bunun için; mutlak nemin, aynı sıcaklıktaki havanın birim hacmini doyuran neme oranı kullanılarak bağıl nem hesap edilir. Mutlak nemBağıl nem = ———————— Doyuran nem
Havanın bağıl nemi 0,70 (% 70) olarak söylendiği zaman, hava içinde, o sıcaklıktaki havayı doyuran nem miktarının % 70′inin bulunduğunu belirtmiş oluruz.Havanın bağıl nemi 0,50 (% 50) denildiği zaman, o havanın içinde, o havayı doyurabilecek (o sıcaklıktaki), su buharının miktarının % 50’sinin (100′de 50’sinin) bulunduğu anlaşılır.

-->
Şub19
BAĞIŞIKLIK
Categories: B
0 Comments
BAĞIŞIKLIK (Biy)İnsan ve hayvanların çevresinde, derilerinde bağırsak boşluklarında bir çok mikroorganizma bulunur. Nor­mal vücutta mikroorganizmaların dokulara yayılmasına engel olan sa­vunma sistemleri vücuda direnç sağ­lar. Mikro organizmalara ve onların çıkardıkları toksinlere karşı vücutta bulunan dirence BAĞIŞIKLIK denir, insanlar her mikroba karşı aynı dere­cede bağışıklık kazanmazlar. Bağı­şıklık doğal ve sonradan kazanılan bağışıklık olarak ikiye ayrılır.Doğal bağışıklık insan doğduğu zaman vücudunda belli mikroplara karşı direnç bulunması ve anneden çocuğa kalıtımla geçmesidir. Ağızı-mız, ıslaklığı ve her zaman besince yeterli olması dolayısıyle birçok mik­roplar için uygun bir ortamdır. Ancak, normal ağız epiteli mikroplara karşı oldukça dirençlidir. Bu durum kendi­liğinden kazanılmıştır. Yine aynı şe­kilde anneden yeni doğan çocuğa ge­çen kan da kızamık antikorları varsa, çocuğu 4-5 aylık oluncaya kadar bu hastalıktan korur. Kızamık antikorları doğal bağışıklık meydana getirirler ancak sonradan yok olurlar.İnsanlar, hayvanlarda ve bitki­lerde hastalık yapan bazı parazitlere karşı doğal bağışıklığa sahiptirler. Sığır vebası, tavuk vebası gibi hasta­lıklar insanlara bulaşmamaktadır.ikinci bağışıklık tipi sonradan kazanılan bağışıklıktır. Bu durumda bir canlının sonradan kazandığı ve yalnız belirli hastalıklara karşı işle­yen direnç hali söz konusudur.Örne­ğin çiçek hastalığı geçirmiş kimsenin başka insanlarda bulunmayan bir di­renç kazandığını ikinci bir kez daha salgın çıktığında çiçek hastalığına ya­kalanmadığını biliyoruz. Yine tekno­lojinin ilerlemesi ile yaygın bir şe­kilde kullanılan aşılarla da sonradan kazanılan bağışıklıklar vardır. Bunlar sun’i kazanılan aktif bağışıklıklardır.

-->
Şub19
BAKIR
Categories: B
0 Comments
BAKIR (Kim)
Sembolü Cu, değerliği +1, + 2 dir. Atom numarası 29, atom ağırlığı 63,5 Ergime noktası 1083″ C, kaynama nok­tası 2360°C, yoğunluğu 8,9 gr/cms dür. 5000 yıldan fazla bir zaman önce keş­fedildiTabiatta serbest bir halde bulun­duğu gibi oksit, sûlfûr ve karbonat şeklinde birçok filizlerine de rastlan­maktadır. Yurdumuzda, Ergani, ve Mur-gul’da zengin bakır yatakları bulun­maktadır. Bunlar Etibank tarafından is­letilmektedir.Bakır kırmızı renkte, levha ve tel ha­line gelebilen yumuşak bir metaldir. Döküm yapılamaz, çünkü, yüzeyi gö­zenekli otur. Bakır kuru havada deği­şikliğe uğramaz. Nemli havada yüzeyi koyu yeşil renkli pas katmanı ile ör­tülür. Ancak bu pas koruyucudur. Pas­lanmayı yüzeyde durdurur. Bakır kap­lara konan ekşili ve ekşimiş yemekler, kısa zamanda bakır Özerinde bakır ça­lığı (Patina) denen zehirli bir madde meydana getirir. Bundan ötürü, bakır kapları kalaylatırız. Su, hidroklorik asit, seyrettik sülfürik asit bakıra etki etmez. Ancak nitrik asit ve sıcak de­rişik sülfürik asitler bakırla birleşir.Bakır iyi bir ileticidir. Isı ve elektriği iletir. Endüstrinin sinir sistemi bakır­dan yapılmıştır. Elektrik telleri, kablo­lar, ısı araçları, tencere, kazan, damıt­ma kazanları bakırdan yapılır. Bakır dan tunç ve pirinç gibi çeşitli ala­şımlar yapılır. (Bakınız alaşımlar).Bakırın en önemli bileşiği göztaşı-dır. (CuSOİl, 5 NzOyBordo bulamacı ba­kır sülfat ve sönmüş kireç karışımıdır; bağcılıkta, tohumları ilaçlamada kul­lanılır.

-->
Şub19
BAKLA
Categories: B
0 Comments
BAKLA (Biy)Tohumlarının protein ve nişasta bakımından zengin olması nedeni ile büyük besin değeri olan bitkiler­dir. Baklalar tek yıllık bitkilerdir. Boyları 50 cm’den bir metreye kadar yükselir. Koyu yeşil renkte olan bakla mey vasinin da yenen 3-8 kadar tanesi vardır. Orta iklim kuşağında tarlalar­da, bahçelerde yetiştirilir. Çiçekleri salkımlar halinde olup renkleri mo­rumsu veya siyah benekli beyaz olur. Meyvası olgunlaşınca kararan açılan kuru meyvatipindedir.Bakla bitkisi çok kireçli veya killi topraklarda yetiştirilir. Mart ayında ekilen bakla, Haziran-Eylül aylarında toplanır.Bakla besin olarak, hayvanlara yem olarak (bu cinsinin çiçekleri sap­sız olup yaprak koltuğundan iki tanesi bir arada çıkarlar. Yaprakları sülük-lüdür bunlar yardımı ile yukarı doğru tutunup uzarlar) eczacılıkta kullanılır.

-->
Şub19
BAKLAGİLLER
Categories: B
0 Comments
BAKLAGİLLER (Biy)
Çok geniş yayılıştı otlar, çalılar küçük veya büyük ağaçlardır. İki çenekli bitkilerdir. Meyvaları baklamsı çiçekleri bazen çok yönlü bazen de tek simetrilidir. Çiçekleri çoğu za­man mor.umsu, beyaz, pembe, sarı gibi güzel ve parlak renklidir. Köklerinde çoğu zaman azot biriktiren ve kökte ortak yaşayan azot bakterileri vardır. Yurdumuzda 60 kadar cins ve 800 den fazla türü vardır. Başlıca cinsleri Mimozalar, salkım, sarıyonca, küstüm otu, yonca, katırtırnağı, soya fasulyesi, fasulya, burçak, mer­cimek, bezelye sayılabilir.

-->
Şub19
BAKTERİLER
Categories: B
0 Comments
BAKTERİLER (Biy)Tabiatta çok yaygın olarak bulu­nan tek hücreli canlılardır. Bakteriler basit yapılı, belirsiz çekirdekli, ço­ğunlukla klorofilsiz ve bölünerek ço­ğalan canlılardır. Bölündükten sonra ya tek kalırlar ya da kümeler meydana getirirler.İnsanlarda hastalık yapan bakte­riler, sert, kalın duvarlı, vücutları es­nek, hareket edebilen ve hücre duvar­ları bulunmayanlar olarak üç tipte olurlar.Vücutları sert bir zarla çevrilmiş olan bakterilerde hareketlerini kamçı­lar ile sağlar. Şekilleri yuvarlağımsı, çomağımsı ve burgumsudur. Buna gö­re çeşitli adlar alırlar.Yuvarlağımsı olanlara KOK de­nir. Bu bakterilerde kendi aralarında birbirlerine karşı durumlarına göre isimler alırlar. Tektekduran koklara MONOKOK,ikişer ikişer duranlara DİPLOKOK, dörder dörder küme ya­panlara TETRAD, sekizer, onaltışan koktan yapılı kümelere SARSİN, bir biri arkasına tek tek dizilerek zincir meydana getirenlere STREPTOKOK, üzüm salkımı gibi küme yapanlara STAFİLO KOK denir. Koklar her za­man yuvarlağımsı olmıyabilirler. Bazı zamanlarda örneğin insanda Belsoğukluğu denen hastalığı yapanlar çift çift duran kahve tanesi şeklinde diplo-köklardır. Yine solunum yollarında hastalık yapan bakterilerde mum alevi şeklindeolabilirler.Çomak şeklinde olan bakterilerin boyları enlerinden fazladır. Bazıları çok küçük olup KOKOBASİL adını alırlar. Bazı çomakların uçları yuvar­laktır, bazılarının uçları köşelidir, bir kısmının da uçları mekik gibi sivridir. Şekilleri oval, uçları bükülü, zincir meydana getirmiş gibi olabilir.Spiral (Helezoni) şekilde vücudu sert olanlar tek kıvrımdan ibaret VİBRİO veya birçok kıvrımı olan SPİRİLVUM şeklindedir.Birçok bakterinin hücre duvarı­nın dışında oldukça sert bir tabaka vardır. Bu tabaka 0,2 mikron ve daha fazla kalınlıkta olduğu zaman normal ışık mikroskobu ile görülür ve buna kapsül denir. Eğer bu tabaka çok ince ise MİKROKAPSÜL adını alır. Bakte­ri ler sıcağa ve soğuğa dayanıklıdır.Bakterilerin hareketi kirpik de­nilen özel yapılar ile olur. Kirpiklerde hareket eden çomak, vibriyon, ve spi­ril şeklindeki bakterilerin vücutları serttir. Bakteriler kirpiklerinin du­rumuna göre de adiar alırlar. Kirpiksizler, bir ucunda tek kirpikliler, iki ucunda birer kirpikliler, yalnız tek uç­ta püskül gibi kirpikler ve bütün yü­zeyde yayılmış kirpikliler.

-->
Şub19
Bakteri Kültürleri
Categories: B
0 Comments
Bakteri KültürleriBakterilerin rahatça üreyebildik-leri yerlerde bırakıp onların koloniler meydana getirmesini sağlamakla BAKTERİ KÜLTÜRLERİ elde edilir. Besi yerindeki üreme mikrobun kül­türüdür. Bu kültürler ya deri altına şı­rınga edilir veya ağız yolu ile verilir.

-->
Şub19
Bakterilerin Üremesi
Categories: B
0 Comments
Uygun şartlardaki bir besi yerine ekilen bakteri beslenerek çabucak ço­ğalmaya başlar. Beslenen bakterinin hacmi artar ve bakteri hücresi ikiye bölünerek çoğalır. İlk önce çekirdek bölünmeğe başlar ve daha sonra hüc­re bölünür. Hücre hızla çoğalıyorsa içinde iki veya daha fazla çekirdek görülebilir.

-->
Şub19
BALDIR KEMİĞİ
Categories: B
0 Comments
BALDIR KEMİĞİ (Biy)Bacağın alt kısmındayeralan iki kemikten diğerine göre daha ince ve uzun olanıdır. Vücudun bütün ağırlı­ğını taşıyan Kaval Kemiği kadar sağ­lam değildir. Baldır kemiği iki bölge­de incelenir. Birincisi ön-dış bölge, burada ön baldır kası, baş parmak germe kası, baldır yan kasları, kaval kemiği siniri, deri kas siniri bulunur. İkincisi ise art bölgedir. Burada ayak parmak bükücü kası, baldır kası var­dır. Baldır kemiğinin yukarı ucu diz eklemine kadar yetişmez.

-->
Şub19
Balık
Categories: B
0 Comments
Balıklar tatlı veya tuzlu sularda yaşayabilen solungaçları ile solunum yapan nadiren akciğerleri bulunan, yüzgeci i ve üzeri genellikle pullu olan bir omurgalıdır. Vücutları genel ola­rak uzunca iki uca doğru sivri İmiş ar­ka uçta genişçe bir kuyruk yüzgeci bulunduracak şekildedir. Vücudunun mekik şeklinde oluşu sebebi ile balık­lar suda kolayca ilerliyebilirler.Dış görünüşte balıklar birbirle­rinden farklı yapıda olmalarına rağ­men suda yaşamaları, vücut ısılarının bulundukları ortama göre değişmesi, vücutlarının üzerinin pullarla örtülü olması yüzgeçlerinin bulunması ve solungaçları bakımından ortak yanla­rı çoktur.Balıklar KIKIRDAKLI BALIK­LAR ve KEMİKLİ BALIKLAR olarak iki büyük grupla incelenirler. Bun­larda kendi aralarında çeşitli sınıflara ayrılırlar. Köpek balıkları, vatozlar, kelerler, testere balıkları k.-kırdaklı balıklardandır. Uskumru, izmarit, levrek, lüfer, palamut, sazan, ala-baiik, yılanbalıkları, yayınbalıkları, denizatları,, kalkanlar gibi tanıdığı­mız ve yediğimiz balıklarda kemikli balıklardandır.Balıkların hepsi hızlı hareketli ve çevik değillerdir. Bazıları kumluklar­da kendilerini kuma gömerek yaşar­lar. Bir kısmının da vücutları yukarıda anlatıldığı gibi mekik şeklinde ince uzun olmıyabilir. Vatoz balıkları ve onun benzeri balıkların vücutları sırt ve karın yönünde yassılaşmıştır. Yine Kalkan ve Pisi türünde olanlarda ise yassılaşma yan tarafa doğrudur. Bazı balıklar da uçabilir. Bunların vücutları diğerlerinden farklıdır. Suyun için­den dışarı fırlayan balık 15-20 metre uçabilirler. Bu balıkların kuyruk ve göğüs yüzgeçleri gelişmiştir. Sıcak ve ılık sularda yaşayan uçan balıkların sayıları pek fazla değildir.Balıkların iskeletleri, diğer bü­tün omurgalılar gibi vücudun çatısını meydana geti ri r. Omurga baştan kuy­ruğa kadar uzanır, üzerinde sırta ve karına doğru uzayan diken gibi çıkın-tılargörünür. Bunların dışında kaslar arasında bulunan ince uzun kemikçik­ler vardır. Halk dilinde bu kemikçik­lere KILÇIK adı verilir.Balıkların başları, besinlerini alış tiplerine, familya özelliklerine göre çeşitli büyüklük ve şekildedir.Kıkırdaklı balıklarda baş iskeleti bü­tün bir parça halindedir. Kemikli ba­lıklarda ise başın her kemiği ayrı ayrı Çıkabilecek şekildedir. Gözler başın iki yanında öne doğrudur. Göz kapağı bulunmaz. Ağız başın en önünde alt ve üst çeneden meydana gelmiştir.Çeşitlerine göre, irili ufaklı, kopana kesici dişleri bulunur. Bazılarında ise diş bulunmaz.Balıkların kendilerine has bir duyu organı vardır. Yanal çizgi adı verilen bu organ vücudun iki yanında derinin hemen altında baştan kuyru­ğa doğru uzanan bir kanaldır. Üzerinde çok küçük delikler bulunan bu organın içinde birçok sinir uçları yer alır.Balıkların derileri kaygan ve üze­ri pullar ile örtülüdür. Bazı balıklarda hiç pul bulunmaz. Bazılarında ise oldukça sert yapıda, mikroskobik, de­ri içine gömülü taban kısımları olan plakoid pullar bulunur. Köpek balıklarında rastlanan bu tip pulların daha önceleri diş minesi gibi olduğu sanı­lıyordu. Son yapılan araştırmalar sonucu plakoid pulların üzerini diş ya­pısında da bulunan DENTİN madde­sinin kapladığı görülmüştür Kıkırdaklı balıkların pulları böyledir ve kemikli balık pulları da gözle görülür.Günümüz balıklarının pulları plak şeklinde pul kemiklerinden yapılıdır. Her pul pul kesesi içinde yerleşir. Pul keseleri deri içinde yer alır. Pullar bir biri üzerine kiremit dizisi gibi dizi­lirler.Balıklarda solunum esas olarak solungaçlar vasıtasıyla olur. Bunun yanında bir kısım balıklar yapıla­rında bulunan akciğerler, yüzme ke­sesi, yutak boşlukları yardımı ile hava solunumu yapabilirler. Bir kısım ba­lıklarda da yüzme keseleri denilen özel bir organ gelişmiştir.
Solungaç solunumunda, balıklar ağızlarına aldıkları suyu solungaçları arasından geçirirler ve sudaki oksije­ni alırlar. Karbondioksidi ise dışarı atarak solunum yaparlar.Dolaşım sistemleri basit­tir. Kalpleri bir kulakçık ve karıncık­tan ibarettir.Solungaçlarda temiz­lenen kan, vücudu dolaşıp kirlendik­ten sonra kulakçığa gelir. Oradan ka­rıncığa geçen kan temizlenmek için yeniden solungaçlara gider.Balıklar çoğunlukla etçildir. Halk arasında yaygın olan “Büyük balık küçük balığı yer” atasözüne uygun olarak birbirleri arasında devamlı bir savaş hali göze çarpar. Bunun yanın­da bazı balıklarda iri vücutlarına rağmen suda bulunan tek hücreli ufak mikroorganizmalar ile beslenirler.Balıklar bazıları hariç genellikle ayrı eşeylidir. Yani erkek ve dişi or­ganları farklı fertler üzerinde bulu­nur. Dişi balıklar yumurtalarını erkek balıklar ise spermalarını suya bırakır­lar. Döllenme normal olarak vücut dı­şında ve suda Bazılarında ise vücut içinde erkeğin üremeorganları ile olur. Döllenen yumurta­lar ya suya bırakılır ya da ana balığın vücut boşluğunda gelişir ve dışarıya canlı yavru şeklinde çıkar. Ba­lıklar bir seferde birçok yumurta bı­rakabilirler. Üremeleri genellikle ilk­bahar aylarına rastlar.

-->
Şub21
BALIK BİTİ
Categories: B
0 Comments
Tatlı su ve denizlerde yaşayan, bu sudaki balıkların kanını emerek beslenen önbacaklarında vantuzları bulunan parazit hayvanlardır. 50′ye ya­kın türü olup, uzunlukları 6-8 milimet­re olmakla beraber 20 milimetreye kadar olanlar da vardır.

-->
Şub21
BALIK TENYASI
Categories: B
0 Comments
Önce tatlı su böceğinde yerleşen sonra böcek yiyen tatlı su balığına oradan da bu balıkları yiyen insanlara geçen 10-15 metre boyunda bir para­zittir. Balık tenyası son konağı olan insanın ince bağırsağına yerleşerek ağır anemi (kansızlık) denen bir hasta­lığa sebep olur.Balık tenyaları günde 1000 kadar yumurta yumurtlayabilir.
Read More


-->
Şub21
BALİNA (Biy)
Categories: B
0 Comments
Denizde yaşayan boyları 20-35 metreye kadar olabilen memeli hay­vanlardır. Balinalar akciğerleri ile solunum yaparlar, sıcakkanlı hay­vanlardır. Yavrularını emzirirler. Ön­de bir çift yüzgeci vardır. Eskiden bu yüzgeçleri ayak şeklindeydi. Arkada­ki ayak ise oluşmamıştır. Vücutta bir çıkıntı yapmaz. Balinaların başları büyük ve ol­dukça geniştir. Karınları düz ve par­laktır. Sırtında diğer balıklar gibi yüzgeçleri yoktur. Yalnız başlarının üzerinde “hava deliği” denen iki ta­ne burun deliği vardır. Bu delikler sadece solunuma yarar. Bunlar yardımı ile havayı akciğerlerine çeker­ler. Balinalar hava alabilmek için 20 dakikada bir su yüzüne çıkarlar ve derinlere dalarlar. Yeniden su yüzüne

-->
Şub21
Balina
Categories: B
0 Comments
Hava balinanın ciğerlerin­de ısındığından dışarıda buharlaşır ve hayvanın burnundan su fışkırıyormuş gibi görünür.Balinaların gövdeleri oldukça ge­niş ve iridir, kuyruğa yakın yerde bir­den daralır. Kuyruk yatay olup uzun­luğu 7 metreyibulabilir.Dişsiz balinaların ağızı çok bü­yük olup yutakları tersine çok küçük­tür. Bu hayvanlar yalnızca küçük de­niz hayvanları ile beslenir. Ağızların­da kocaman ve az kas bulunan kalın bir dil taşırlar. Çeneleri yumurtam-sıdır.Balinalar bir defada tek yavru doğururlar. Doğduğu zaman yavru balinanın boyu 6-7 metre ağırlığı ise 6000 kilogramdır. Yedi aya yakın bir süre annesinin sütü ile beslenir.Balinaların derilerinin altında oldukça kalın bir yağ tabakası vardır. Bu nedenle insanlar tarafından av­lanmaktadırlar. Balinalar açık deniz­lerde sürüler halinde yasarlar. Özel­likle balinagiller kutup denizlerinde görülürler fakat birçoğu sıcak deniz­lere göç ederler.

-->
Şub21
Ballıbabalar
Categories: B
0 Comments
Bir veya çok yıllık otsu bitkiler­dir. Gövdeleri dört köşeli olup yap­rakları basit ya da parçalıdır. Yaprak­lar gövde üzerinde karşılıklı çapraz dizilmiştir. Özellikle Akdeniz bölge­sinde yayılmış olan bitkilerdir. Çiçek­leri türüne göre beyaz, erguan renkli, pembemsi olabilir. Ballıbabalar göl­gelik yerlerde çit kenarlarında, duvar diplerinde yetişir. Çiçekler yaprakla­rın koltuğunda, sık kümeler halinde bulunurlar. Kaynatılmış çiçekleri ya­raları iyileştirmede kullanılır.Yaprak­ları ise kan dindiricidir.

-->
Şub21
BALONLAR
Categories: B
0 Comments
Bu du­rumu Archimedes kanunundaki yü­zen, batan ve dengede kalan’cisim­lerdeki özelliklere benzetebiliriz. O halde hava için (daha geniş kapsa­mıyla tüm gazlar için)de Archimedes kanununun doğru olduğunu ve gazlar için de uygulanabileceğini göster­mektedir. (Bk.. Archimedes Kanu­nu).Bacalardan çıkan dumanların, havagazının,hidrojen gazının, …v.b. hava içinde yükseldikleri gözlenir. Bu gazların yoğunlukları havanın yo­ğunluğundan az olduğundan yukarıya doğru yükselme (Archimedes kanu­nunda yüzen cisimler) durumunda kalırlar.Bu durumu kısaca izah edelim:Hava içine bırakılan bir miktar hidrojen gazı, kendi hacmi kadar ha­vanın yerini aldığından, taşırılan veya yeri alınan hayanın ağırlığı kadar bir kuvvetle bu hidrojen gazı hava tara­fından aşağıdan yukarıya doğru itilir. (Archimedes kanununa bakınız.) Bu havanın kaldırma kuvvetidir.Eğer yoğunluğu fazla olan bir gaz bırakırsak, bu gaz hava için yük-selmez, aşağı doğru iner yani düşer. (Archimedes kanununda batan cisim­lerde olduğu gibi). Azot, klor, …v.b. gazlar hava içinde aşağıya doğru inerler.Yoğunluğu havanınkine eşit olan bir gaz konulursa o gaz bırakıldığı yerde kalır. Hava içine aynı özellikte hava bırakırsak bırakıldığı yerde ka­lır.Bir çocuk balonunu ele alalım. Bu balonu havadan hafif gazla (Hid­rojen, karbondioksit, neon, havaga­zı, duman, …v.b.) doldurursak balon serbest bırakılınca yukarılara doğru yükselir. Sebebi; yukarıda anlatıldığı gibi hafif gazın hava tarafından yuka­rıya itilmesinden dolayı balonun yük­selmesidir. Buna uçan balon da de­nir. Bu balonu havadan daha ağır bir gazla doldurup şişirirsek bu sefer ba­lon aşağıya iner yani yere düşer. (Archimedes kanunundaki batan ci­simlere ait özelliğin aynısı.)Bu sefer balona gene aynı hava (baionun bulunduğu hava) dolduru-lursa balon olduğu yerde kalır. Zira yoğunluklar aynıdır. Bu durum göz­lendiği zaman, balonun bulunduğu yerde kalmadığnı bir müddet sonra yere düştüğü görülür. Bunu da şöyle izah edebiliriz: Balon çok çok ince olursa hemen hemen istenilen amaca ulaşılır. Yani bırakıldığı yerde kalır.

-->
Şub21
BAL BETEĞİ
Categories: B
0 Comments
Arılar balpeteğini vücutlarının karın halkaları arasında­ki balmumu bezlerinden çıkardıkları balmumu ile yaparlar.Basınç birimidir. Genellikle açık hava basıncını belirlemek için kulla­nılır.-750 mm. civa basıncı, yaklaşık olarak 1 bar. dır.1 bar = 1000 milibar = 750 mm. civa basıncı.1013 milibar = 760 mm. civa ba­sıncı.Açık hava basıncını ölçmek için kullanılan aletlere barometre denir.Uygulama alanlarında kullanılan barometreler değişik iki tipte yapılır­lar:LCİvalı barometreler2. Metal barometreler1. Civalı barometreler: Toriçelli deneyinin esasına göre yapılmışlardır. Bunlarında çeşitleri vardır. Duvara asılarak kullanılan çanaklı barometre­lerdir. Barometre yüksekliği aletin tahtası üzerinde bulunan düşey bir cetvel yardımıyla okunur. Boşluk ma­nometresi tipinde bir barometredir. Kapalı borunun üstünde boşluk var­dır. İki koldaki civanın yükseklik farkı düşey bir cetvelle veya bir kadran önünde dönen gösterge ile ölçülebilir. 2. Metal barometreler: Metal ba­rometreler, metallerin esnekliliklerin­den faydalanarak yapılan barometre-lerdir.Bu aletlerde açık hava basıncı bir yayın esnekliği ile dengeleştiril-miştir. Basıncın artma veya azalması, bu yayın şeklini değiştirir ve bu şekil değişikliği bir kadran önünde hareket eden bir göstergeye iletilir. Yay, hava­sının bir kısmı boşaltılmış madensel bir kutu içerisindedir. Bu kutunun ka­pakları, açık havaya büyük bir yüzey göstererek basınç değişmelerinden daha çok etkilenmeleri için esnek bir madenden ve dalgalı (girintili çıkıntılı) olarak yapılmıştır.Metal barometrelerin yazıcı olanları da vardır. Metal barometrelerde, hava­nın basınç etkisini artırmak için, tek kutu yerine birkaç kutu kullanılır. Gös­tergeye de dönen bir silindir üzerine dayanan bu mürekkepli kalem ucu ta-kılırsa, yazıcı bir barometre meydana gelir. Silindirin üzerine, üzerinde za­manı ve basınçları gösteren çizgiler bulunan bir kağıt sarılır. Silindir bir saat makinesi yardımıyla hafta da bir defa döner. Bu suretle bir hafta zarfın­da hava basıncının değişmeleri kayde­dilir.

-->
Şub21
BAROMETRENİN KULLANILDIĞI YERLER
Categories: B
0 Comments
1. Barometreler, laboratuvarlarda hava basıncının bilinmesi gereken hallerde,2. Havanın içinde, yükseklik ölç­mede.3. Hava tahminleri yapmakta kul­lanılır.BAROMETRELERLE YÜKSEKLİK ÖLÇÜMÜHava içinde yükseklere çıkıldıkça basınç yapan havanın yüksekliği de azalır. Bundan dolayı yükseklerde, açık havanın basıncı, alçak yerlerde-kinden daha azdır. Yerin yakınlarında her 10,5 m. yükselmeye karşılık, baro­metre yüksekliği 1 mm. düşer. Başka bir deyişle, havanın basıncı 1 mm. ci­va basıncı düşer.ÖRNEK PROBLEMYerden 31,5 m. yüksekliğindeki bir tepedeki basınç ne kadar olur?ÇÖZÜM10,5 m.de, 1 mm, civa basıncı düşrrie olduğuna göre, 31,5 m. içinde

-->
Şub21
BARASKOP
Categories: B
0 Comments
Kollarından birine hacmi küçük bir cisim (kurşun) diğerine hacmi daha büyük olan bir cam balon asıla­rak dengeye getirilen küçük bir terazi­dir. Bu terazi havada dengeye getirilir..Daha sonra denge halindeki bu terazi­yi hava boşaltma tulumbasının fanusu altına konulur ve makina çalıştırılarak fanus içinde ki hava boşaltılınca bü­yük cismin asıldığı kol aşağıya iner.Bu olay bize, iki cismin boşlukta aynı tuzlan alevi yeşile boyar. Baryum sül­fat boya ve mürekkepte renk verici olarak, baryum karbonat fare zehiri hazırlanmasında, baryum nitrat hava fişeklerinde kullanılır.

-->
Şub21
BASINÇ
Categories: B
0 Comments
Bir yüzey üzerine bir kuvvet uygu­layalım. Bu yüzey üzerindeki etki yal­nız kuvvetin büyük veya küçük olması­na - yani kuvvetin değerine- bağlı de­ğildir. Yüzeyin büyük ve küçüklüğü de etki üzerinde rol oynar. Kuvvetin etki ettiği yüzey büyüdükçe kuvvetin etkisi azalır, yüzey küçüldükçe kuvvetin et­kisi çoğalır. Bu durumun çeşitli örnek­lerle izahı yapılabilir. ÖRNEKLER1- Karda ayakkabılarıyla gezen bir kişi, ayağına geniş tabanlı cisimler takıp kara basarsa, kar üzerinde durabil­mekte ve gezebilmektedir. Kayaklı bir sporcunun kara batmaması en çok gözlenebilen bir örnektir.2- Çiviler ve iğnelerin uçları sivri yapı­lır. Çünkü, bunların etki ettikleri yüzey küçültülüp, kuvvetin etkisi büyütüle-bilmektedir.a) Çiviyi, başı tahtaya gelecek şekilde yerleştirip çivinin ucuna bir çekiçle vurursak çivinin başı tahtaya girmez. Burada etki yüzeyi büyütülmüştür Kuvvet çivinin başına dağıtılmıştır.

-->
Şub21
BASINÇLI TENCERE
Categories: B
0 Comments
Havayı bir yere sıkıştırır veya hızla hareket ettirirsek, basınçlı hava elde ederiz. Böyle bir hava çeşitli yer­lerde bize yardımcı olur.Su altında yapı yapmak veya herhangi bir işi görmek için, su içine dalgıç odaları indirilir.Bu odaların yal­nız altları açıktır. Üstlerine bağlı olan hortumlarla bu odalara basınçlı hava gönderilerek odanın içindeki su boşaltılır.Bu olayı basit olarak şöyle bir deneyle açıklayabiliriz: Su dolu bir bardağa veya kabın içine cam huniyi daldıralım. Huninin borusundan üflersek huni içindeki su boşalır.Körüklerden çıkan hava ile ateş­lerin yanması şiddetlendirilir.Basınçlı hava, otomobil, bisiklet, kamyon, otobüs gibi lastik tekerlekli taşıtların lastiklerini şişirmekte kulla­nılır.Yer altındaki tesisleri, maden ocaklarını ve binaların Basınçlı hava ile presler, zımbalar perçin makineleri, frenler çalıştırılarak endüstride de kullanılır.Yüksek basınç altında kaynama­nın birtakım uygulamalarından biri de basınçlı tencerelerdir. Mutfaklarımız­da çokça kullandığımız bu tencereler, yemekleri 100°C den daha yüksek sı­caklıklarda kısa zamanda pişir­mek için, lastikli kapağı tencereye sı­kıca kapattıktan sonra içerideki buha­rın çıkması önlenmiş olur, kaynama noktası yüksek tutularak pişirme işle­minin daha çabuk olması sağlanır. Ka­pağın üstünde güven kapağı vardır. Tencerenin içindeki suyun buharının basıncı yeter değere çıktığı zaman, bu güven kapağı açılarak buharın fazlalı­ğı dışarıya çıkarılır.Böylece tehlikeli durumun önüne geçilir. Zira, her tarafı kapalı, sağlam yapılı bir tencere olan basınçlı tencere içindeki buhar basın­cı fazlalaştıkça tehlikeli olmaya baş­lar. Popin (papen) tenceresindeki esasa göre çalışan ve düdüklü tence­re adı da verilen basınçlı tencerede buhar çıkarken bir ıslık sesi duyulur.Bu sırada içerideki basınç değişmedi­ğinden, tencerenin içindeki sıcaklık aynı kalır.Çomak veya çubuk şeklindeki bütün bakterilerin genel adı. Basiller tek tek ya da kümeler meydana geti­rebilirler. (Geniş bilgi için bk.BAK TERİLER)(Sabit makara)Makaralar, sabit bir eksen etrafın da dönebilen cisimlerdir. Makara, ek­seni ile sabitlenip olduğu yerde dönü­yor, aşağıya ve yukarıya hareket etmi­yorsa böyle makaralara basit veya sa­bit makaralar denir.Sabit bir makarada kaldırılacak yük, makaradan dolaştırılan bir tel, zincir veya sağlam ipin ucuna asılır. Diğer uçtan da çekilir (hareket veren kuvvet uygulanır).Ekseninde pek az sürtünme bulu­nan bir makarada, kuvvetin yaptığı iş­le, yükün yükselmesiyle meydana ge­len iş yaklaşık olarak birbirine eşittir.Bir basit (sabit) makara, kuvveti ve yolu değiştirmez. Bu makaralar kuvvetin doğrultusunu değiştirmek için kullanılırlar. Böyle bir makara ile kuyudan su çekmek için veya bir yükü yukarıya kaldırmak için (çekmek için) ipucu aşağıdan yukarıya doğru çekil­mez de, makaradan dolaştırılıp aşağı veya yana çekilir.Sabit makaranın tek faydası, kuv­vetin doğrultusu ve yönünü değiştir­mekle bize, bir yükü çekme kolaylığı sağlar. Kuvvetten bir tasarruf sağla­maz. Kuvvet = YükYani sabit makara ile ne kadar yük kaldırmak istersek o kadar da kuvvet uygulamamız gerekir. Yalnız bu makara yükü çekme kolaylığı sağ­lar.ÖRNEK PROBLEM50 kg, lık bir yükü sabit (Basit) makara ile kaldırmak için ne kadar kuvvet harcamalıyız (uygulamalıyız.)ÇÖZÜMÖnce istenen iyi tespit edilmeli. Bu husus problemlerin hepsinde önemlidir. Bu problemde istenen kuv­vettir. Faka\ kuvvetin birimi (yâni kg, Nevvton, gr… vb.) belirtilmediğinden her bulunan birim doğru olduğu za­man kabul edilecek demektir.Basit makara ile ilgili problem ol­duğundan,Kuvvet = Yük formülünü kullanarak50 kg = Kuvvet bulunur ve 50 kg.lık yükü 50 kg.lık kuvvetle kaldırılabilece­ğimiz veya en azından dengeleyebile­ceğimiz ortaya çıkar. Not: Bu yükü kaldırabilmek için 50 kg. dan fazla kuvvet harcanacağı açıktır.ÖRNEK PROBLEM100 kg.lık bir yükü kaç gr.lık bir ÇÖZÜMProblemin isteneni: Kaç gr.lık kuvvetdir. (Kuvvet gr olarak)O halde kuvveti herhangi bir birim olarak bulup bırakırsak, problem eksik olduğu gibi yanlış da sayılabilir.Kuvvet = YükKuvvet = 100 kg. Bu şekilde bıra­kılırsa, sonuç serbest bırakılmadığı için yanlış olur. Halbuki sonuç gr-kuv-vet olarak isteniyor. Bunu gr. olarak yazmamız (çevirmemiz gerekir).Kuvvet= 100 kg. = 100000 gr. sonuç tamamlanmış olur. Dikkat:Bu hususlara dikkat edilmezse, fizik problemlerinin en basiti bile, en zor problem olarak karşımıza çıkar. O halde sonuçta ne isteniyor, nasıl iste­niyor, bu belirlemeyi çok iyi yapmamız gerekir. Daha sonra verilenler incele­nerek sonuca gidebilmek için bunla­rın üzerinde yapılması gereken birim değişiklikleri (eğer varsa) yapılmalıdır.Gürrlük işlerimizde ve uygulama alanlarında, kolay iş yapmak için basit aletlere ihtiyaç duyulur. Bunlar çoğu zaman basit makinalar olarak karşımı­za çıkar.Kaldıraç, çıkrık, makara, palanga, vida., vb., aletlere basit makinalar de­nir. Basit makinaiar, genel olarak, kü­çük bir kuvvetle büyük bir direngen kuvveti yenerler. Burada çoğunlukla bir kazanç olmasına karşılık, iş yapma zamanı ve yol bakımlarından kayıplar vardır. Belirli bir iş çeşitli şekillerde yapılır Örnek: 10 kg. ağırlığındaki bir yükü, yerden kaldırarak 3 m. yüksek­likteki bir yere koymak isteyelim. Ya bu yükü bir defada kaldırıp istenilen yere (3 m. yüksekliğe) koyarız, ya da parça parça 3 m. yüksekliğe kaldırıp koyarız. Hepsini bir defada 3 m. yük­seklikteki yere kaldırırsak meydana gelen iş:İş = Kuvvet x Yol formülündenİş = 10 kg. x 3 m. = 30kgm. olur. (Kuvvet = Yük) Bu yükü, parça parça kaldırırsak (1′er kg.lık parçalar halinde olsun), 10 defa 3 m.lik yolu almamız (Yüksekliğe çıkarmak için) gerekir.1. seferde:İş = 1 kg. x 3 m. = 3 kgm.10 defa sonunda: 30 kgm. lik iş yapılır.Sonuçta, bir defada kaldırmakla yapılan işle parça parça kaldırılarak yapılan toplam iş aynı oluyor. Burada, kuvvet azaldığı halde, yol 10 katına çıkarılmış oluyor. Bunun için işin mik­tarında değişme olmamıştır.Şunu unutmamalıyız ki, işten bir kazanç sağlamak hiçbir zaman ger-çeklenemez. Gerçeklenmiş olsaydı, küçük bir enerji ile, sonsuz miktarlar­da, enerji elde edilirdi. Bas*makina-larda da bu böyledir. Üstelik, sürtün­meleri ve direnç kuvvetlerini yenmek için, bir miktar enerji kaybı bile vardır. O halde şunu söyleyebiliriz, basit ma-kinalarda enerji kazanmak yerine - bir işi kolayca yapma karşılığında- bir miktar kayıplara bile katlanırız.

-->
Şub21
BAŞ
Categories: B
0 Comments
BAŞ (Biy)
Hayvanlarda vücudun en ön kıs­mıdır. Sindirim borusunun giriş kıs­mı olan ağız başta bulunur. Yüksek yapılı hayvanlarda başta beyin, be­yincik ve duyu organları olan gözler, kulaklar, burunda başta yer alır. Omurgalılarda baş iki kısımdan ya­pılmıştır. Birincisi duyu organlarını üzerinde taşıyan yüz, ikinciside TÜMBEYİNI içinde saklayan kemik­ten yapflı KAFATASI dır.Kafatası 29 kemikten yapılmıştır. Bunlardan 8 tanesi kafada, 14 tanesi yüzde, 6 tanesi kulakta, biri de dilde bulunur.teki erkek organların çiçek tozu kese­lerini taşıdıkları kısımdır. Başçıklar teka denilen iki çiçektozu kesesinden ve bunları birbirine bağlayan özel do­kudan meydana gelirler.Başçıklar bir sapçık ile çiçeğe bağ­lanırlar: Başçıkta bulunan hücrelerin mayoz bölünmelerinden sonra yeni­den sayıları artar. Bu hücreler çiçek tozlarını meydana getirirler. Olgunla­şan başçıklar çiçektozu kesesinde ge­lişmiş çiçek Bu sırada ya kapakla, ya da delikler yardımı ile başçık dışarı açılır. Ayrıca boydan boya yarıklar ile de başçık ya-rılabilir ve çiçek tozları dışarı atılır. Başçığa ANTER adıda verilir.

-->
Şub21
BEL OMURLARI
Categories: B
0 Comments
Omurganın bel kısmında yer alan omurlarıdır. İnsanda beş tane bel omuru vardır, bunlarda ağırlık taşıya­bilecek şekilde olup diğer omurlardan daha uzun ve büyük olurlar. Yatay uzantıları büyüktür. Omur cisimleri iri ve kabadır. Dikensi çıkıntıları kı­sa, küt ve dik duran kemik levha şek tindedir.

-->
Şub21
BERİBERİ
Categories: B
0 Comments
Yiyeceklerde B vitaminin bulun­mamasından ileri gelen, Uzakdoğu ülkelerinde yaygın halde görülen bir hastalıktır. İnsanlarda uzun süreli Bı, vitamini eksikliğinde ortaya çıkan be­riberi hastalığında merkezi ve çev­resel sinirlerde harabiyet, kalp yet­mezlikleri, zihin çalışmasında bozuk­luklar görülür. Yine önce bacaklarda Beriberi hastalığı eğer çok fazla ilerle-memişse ve Bıvitamini vücutta tama­men eksik değilse, tedavide hastaya bol miktarda B, vitamini bulunan be­sinler yedirmek ve ilaç olarak yapılmış B, vitamini vermek gerekir.

-->
Şub21
BESİDOKU
Categories: B
0 Comments
Kapalı tohumlu bitkilerde embri­yon torbasındaki çekirdeklerin döl­lenmesinden sonra, açık tohumlu bit­kilerde de döllenmeden önce meyda­na gelen yedek besin dolu dokulardır. Besidokunun hücreleri az çok eşit bo­yutlara sahip çokgen parankima hüc­relerinden yapılmıştır. Hücrelerin çe­perleri çoğunlukla selülozdan yapıl­mış ve incedir. Ancak hurma gibi ba­zı bitki tohumlarında besi doku hücre­lerinin çeperleri oldukça kalınlaşmış­tır. Böyle besidokuları oldukça sert­tir. Besidokunun çeperinde depo edi­len selüloz maddesi çimlenme sırasında besin maddesi olarak kulla­nılır. Besi dokuda bulunan depo mad­deleri nişasta,karbonhidratlar, prote­inler ve yağlı maddelerdir.

-->
Şub21
BESİN
Categories: B
0 Comments
BESİNCanlı organizmaya girerek onun büyümesine gelişmesine enerji ihti­yacını karşılamasına dokularının yeni­lenmesine ve yedek maddelerinin bi­riktirilmesi ne yardımcı olan madde­lerdir.Canlılar besinlerini bitkisel ve hayvansal kaynaklardan sağlarlar. Organizmanın aldığı besin maddeleri ne kadar karışık olurlarsa olsun hepsi proteinler, karbonhidratlar, yağlar, vitaminler, su ve metal tuzlarının bileşimidir. Bu temel besin madde­leri yeri geldikçe yine anlatılacaktır.Canlının beslenmesi için gerekli tüm maddeleri içinde bulunduran be­sinler TAM BESİNLER’dir. Bunun dı­şında küçük oranlarda alındığında ne kas çalışmasına yardımcı olan, ne de depo edilebilen bazı maddeler vardır, onlara da YALANCI BESİN adı verilir.

-->
Şub21
BETA IŞINLARI
Categories: B
0 Comments
Hayvanlarda ise beyin basitten, gelişmişe doğru gittikçe daha mü­kemmel hale gelir. Her hayvanın ken­di yapısına ve yaşama tarzına göre hangi duyu organı daha önemli ise beyinin o bölümü daha fazla gelişir.Yetişkin bir insanın beyni iki ya­rım daireden meydana gelir. Üzerin­de birçok kıvrımlar vardır. Kafatası içinde “beyin-omurilik sıvısı” deni­len özel bir sıvı içinde bulunan beyin, erkeklerde yaklaşık 1360 gram kadın­larda ise ortalama 1260 gram kadar­dır. Beyinin üzerindeki kıvrımlar onu yeryer loblara ayırırlar. (Alın, yan ka­fa, art kafa, şakak, adacık ve limlik loblarıdır).Beyinin üzerinde mening deni­len üç kat zar vardır. En içteki zar çok ince ye yumuşaktır. Beyaz renkli bu zara İNCE ZAR denir. Bunun üzerin­de ÖRÜMCEKSİ ZAR yeralır. Beyini çarpmalara karşı koruyan beyin-omu­rilik sıvısı bu iki zar arasında bulu­nur. En dıştan beyini saran zarda SERTZAR’dır. Sert ve dayanıklı olan bu zar doğruda;ı doğruya kafatası-kemiğine yapışmıştır.Beyin akmadde ve bozmadde ‘ denilen iki maddeden yapılmıştır. Boz madde beyinin kabuk kısmını meyda­na getirir. Akmadde ise beyinin iç kısmını yapar.Beyin yarım küreleri birbirlerinden bir yarıkla ayrılıyor gibi gözükür. İki önbeyin yarım küresi,”üstte NA­SIRLI cisim altta da BEYİN ÜÇGENİ denilen akmaddeden yapılmış sinir teli demetlerinin meydana getirdiği köprülefeile bağlıdırlar. Ayrıca beyi­nin her iki yarısının içinde de YAN KARINCIK adı verilen boşluk vardır.

-->
Şub21
BEYİN
Categories: B
0 Comments
Bütün vücut faaliyetlerini kont­rol eden planlayan büyük bir organ­dır. Son derece hassas bir organ oldu­ğundan kafatası denilen kemik bir mu­hafaza içinde bulunur.İnsan beyni, onu hayvanlardan ayıran en önemli organdır. Beyinde, solunum ve kan basıncı gibi kompleks fonksiyonları bir birlik içinde düzen­leyen merkezler, zi-hni faaliyetler ile ilgili alanlar, duysal kafa sinirleri, uya­ranlara cevap veren motor alanlar bilinç seviyesine erişmiş duyu mesaj­larını yorumlayan duyu alanları bulu­nur.

-->
Şub21
BEYİNCİK
Categories: B
0 Comments
Beyincik önden arkaya uzanan bir orta kısım ile beyincik yarım yu­varları denen iki yan lobdan meyda­na gelir. Beyinciğin orta kısmı ince, uzun bükülmüş bir kurda benzer.Beyincik, üç lif demeti ile beyin sapına bağlanır. Dış yüzünde birçok yarık vardır.Dışında beyincik kabuğunda boz-maddenin çok sayıda kıvrıntısı vardır.

-->
Şub21
BINGILDAK
Categories: B
0 Comments
Kafatası tamamen kemikleşme­den önce kemiklerin birleşme yerle­rinde bulunan kıkırdaklı alandır. Yeni doğmuş çocukların kafatasında rastla­nır. Bebeklerde doğdukları zaman iki­si orta çizgi üzerinde iki çift i1 de yan­larda olan altı tane bıngıldak bulunur.Bunlardan ÖN BINGILDAK hep­sinin en büyüğüdür. Kafatasının orta çizgisi üzerinde eşkenar dörtgen şek­linde alın ve yan kafa kemikleri ara­sındadır. Çocuk 2—3 yaşına geldiği sırada kaybolur.

-->
Şub21
BİLEŞKEN
Categories: B
0 Comments
Bileşkeyi meydana getiren kuv­vetlerin her birine bileşen, hepsine birden bileşenler denir. ÖRNEK;Bir atlı arabaya iki at koşalım. At­lardan her biri kendi kuvvetleri kadar, aynı yönde, aynı doğrultuda ve aynı uygulama noktasından arabayı çekerler ve hareket ettirirler. Bu atlar­dan, her biri bileşendir. Bu atları ara­badan çıkarıp, aynı arabayı aynı hare­keti verebilecek tek at takılırsa, bu at da bileşke olur. Önceki iki at ise bi­leşke durumuna geçen tek atın bile­şenleridir. Bu çok görülen ve kolayca anlaşılabilen örnekle de qösterildiği gibi bileşenler olmazsa bileşke ola­maz.

-->
Şub21
BİLEŞKE
Categories: B
0 Comments
Bir cisme etki eden birden fazla (iki veya daha çok) sayıdaki kuvvetlerin et­kisini (yaptığını) tek başına yapabile­cek olan kuvvete, o kuvvetlerin (bile­şenlerin) bileşkesi denir.Bileşkenin olabilmesi için mutlaka iki veya daha fazla kuvvetin var cisme uygulanan F, ve F2 kuvvetleri A noktasından ve aynı yönde ye doğrul-tudadırlar.Bu kuvvetlerin aynı doğrul tuda, ileri veya geri kayma özettikleri? vardır.Bu iki kuvvet, cisme herhangi bir noktadan etki edebilirler. Şekilde gö­rülen A uygulama (tatbik) noktası değişmezlik özelliğine sahip değildir. Tesadüfen alınmış bir noktadır.Genellikle çizimlerde cisim gös­terilmez ve kuvvetler doğrudan göste­rilir. Bu durumda cisim yok kabul edil­meyecektir. Devamlı olarak cisim vardır, fakat şekillerde bu gösteril­mez. Bu önemli noktayı akıldan çıkart-mamalıdır. Kuvvetleri belirlemek için ölçekli bir çizim yapmak gerekir (Çizimli problem çözümlerinde). Bunun için de bir, bi rim uzunluk seçilir. Bu seçilen birim çizimin yapılacağı yere göre büyük veya küçük olabilir. Biz örneğimizi ele alalım: Fi = 3 kg, F? = 2 kg. lık iki kuv­veti belirleyelim. Birim uzunluk olarak (ölçek) 2 cm uzunluğu alalım. 2 cm. uzunluk 1 kg’lık kuvveti gösterdiğine göre 3 kg.lık kuvveti 6 cm uzunlukla, 2 kg’lık kuvveti de 4 cm uzunlukta belir­leyebiliriz. yettir ve F şeklinde gösterilir. Bu özel­likler daha büyük sınıflarda görülecektir.Halat çekme oyunu aynı doğrul-tulu ve zıt yönlü iki kuvvetin bileşke­sine uygun bir örnektir. Beden eğitimi derslerinde veya günlük oyunlarımız­da sık sık oynadığımız halat çekme oyununda, sağlam bir ip veya telin bir tarafına bir grup, diğer tarafına da bir grup geçer ve ortaya çizilen çizgide her iki grubun ilk kişileri bulunmak üzere geriye doğru dizilirler. Başla ko­mutuyla, gruplar birbirlerine çizgiyi geçirmeye zorlarlar ve ipe asılmaya başlarlar. Çizgiyi hangi grup geçerse yenik sayılır. Burada gruplar Fi ve F2 kuvvetlerini temsil ederler. Eğer bir ta­raftaki grup diğer taraftakinden sayı­ca fazla veya kuvvetçe büyük ise gelip geleceği muhakkaktır. Diyelim ipin bir tarafında 3 kişi, diğer tarafında ise 2 kişi var. Üç kişilik gruptan 2 kişi karşı taraftaki 2 kişiyle dengelenecek geriye kalan 1 kişilik kuvvet ipi veya halatı çekmiş olacaktır. Burada bileş­ke 1 olmuş oluyor ve büyük grup ta­rafına doğrudur.Şimdi grupların veya kuvvetlerin eşit olduğunu kabul edelim. Bileşke, büyük kuvvetten küçük kuvvetin çıka­rılmasıyla elde edileceğinden fark sıfır olur. Yani bileşke sıfır olur. Bu da bileşkenin bir değer olmadığını belir­ler ki, kuvvetlerin uygulandığı cisim hareket edemez. Aynı, kuvvetlerin eşit olması halinde halatın hareket edeme­diği gibi.

-->
Şub21
BİÇİMİN AÇIKLAMASI
Categories: B
0 Comments
Çizime başlamak için F] kuvve­tini seçtik. O’nun için uygulama nok­tası olarak aldığımız. “O” noktasın­dan şekildeki kuvvete eşdeğer (aynı yönde, doğrultuda ve aynı büyüklük­te) bir kuvvet alındı. Sonra bu kuvve­tin uç noktasında F2 kuvvetini devam ettirdik (aynı özellikleriyle) daha son­ra F3 ve F< kuvvetlerini birbiri ardın­dan çizerek en son uç noktası ile uy­gulama noktası birleştirilerek bileş­ke (R).bulunmuş olur. 4 Paralel kuvvetlerin bileşkesi ■Paralel kuvvetler denilince aynı bir cisme aynı noktadan değilde ayrı ayrı noktalardan uygulanan iki veya daha fazla kuvvetler akla gelir. Bu kuvvetlerde doğrultular paraleldir yönler ise aynı olabildiği gibi ters (zıt) ta olabilir. Şimdi bunları ayrı başlıklar halinde inceleyelim.a) Yönleri aynı olan, birbirine Kurşun kaleminizi parmağınızın üzerine koyarak düşmemesini sağla­yınız. Kalem dengeye geldiğinden bi­leşke kuvvetin uygulama nokta­sı da parmağınızın bulunduğu nok­tadadır. Büyüklüğü (şiddeti) ise kale­mi yukarıya doğru kaldırmak veya en azından olduğu yerde kalması için harcadığınız kuvvete eşit olacaktır. Kurşun kalem silgisiz ve her tarafı aynı maddeden yapılmış (homo-gen) ise parmağınız tam orta noktada bulununca denge sağlanmıştır. Eğer silgili bir kalemle aynı deneyi yapa­cak olursak denge sağlamak için tam orta noktadan değilde, orta nokta ile silgili uç arasında bir yerde parmağı­mızla denge sağlayabiliriz.DENEY2Tahtadan bir çubuğun, iki ucuna 4 kg. ve5 kg.’lık iki ağırlık asalım. Bu çubuğu, bu ağırlıkların asıldıkları noktaların arasındaki bir noktadan bir yaylı teraziye asalım. Çubuk yatay durum alıncaya kadar (denge duru­mu), bu asılma noktasının yerini de­ğiştirerek yer tespiti yapalım. buk yatay durum alınca çubuğun asılma noktasıyla ağırlıkların çubuğa bağlandıkları A ve B noktalarının ara­larını ölçelim. 4 kg.’lık ağırlıkla asıl­ma noktası bileşkenin- uygulama nok­tası arası 5 kg.lık kuvvet (ağırlık) ile asılma noktası arasından daha uzun olduğu bulunur. Yaylı terazi ise 9 kg.lık bir ağırlık göstermektedir. Burada an­laşılan şudur: Bileşke kuvvet, iki ağırlı­ğın toplamına eşittir ve 5 + 4 = 9 kg’dır.(Yaylı terazinin gösterdiği ağırlık). Bu kuvvet sistemi dengede tutar ve düşmemesini de sağlar. Bileşkenin uygulama noktası ağırlıkların, uygula­ma noktalarının arasında ve büyük kuvvete yakındır.Bileşke kuvvet yukarıya doğru gibi düşünülebilir (uygulanan kuv­vetlere ters yönde), fakat bu düşünüş hatalıdır. Ters yönde olan bileşke­nin dengeleyicisidir. Esas bileşke bunun tersi ve kuvvetler = ağırlıklar yönündedir.DENEY3Sebze, mevye satıcılarının kul­landıkları el terazilerinin bir kefesine 1 kg.’lık ağırlık koyarsak, diğer kefe­ye de konulan sebze veya meyvelerin 1 kg.’lık ağırlığı dengelediği, kefele­rin bir hizaya gelmesiyle veya kefele­ri birbirine bağlayan çubuğun (terazi oku) yatay vaziyet aimasından anlaşı­lır ve 1 kg.’lık meyve tartılmış olur. Teraziyi tutan kişi, terazinin yere düşmemesi için bir kuvvet harcar. Bu kuvvetin yönü yukarıya doğru ve iki kefedeki ağırlıkların toplamına eşit­tir. Satıcı tarafından harcanan bu kuvvet bileşkeyi dengeleyen kuvvet­tir. Bileşke ise buna eşit ve bunun ters yönünde, yani aşağıya doğrudur.Dikkat:Terazilerin tam orta noktalarında tutma noktası (denge noktası) sabit olarak bulunduğundan kefelerdeki ağırlıklar (terazi ağırlıkları değil küt­leleri diyerek konuyu dağıtmamaya özen göstereceğiz. Bu husus terazi ve kütle konusunda daha ayrıntılı incelenecek­ti r) eşit olunca denge tahakkuk eder.Hatırlatma: Eşit kuvvetlerin bi­leşkelerinin uygulama noktası, kuv­vetleri birleştiren doğrunun tam orta noktasındadır.Bileşkenin uygulama açınıbulmak için pratik yöntemler YöntemiKuvvetler toplanarak bileşke bulu­nur. A ve B uygulama noktaları arasını ölçerek bulalım veya doğrudan veril­mişse bu sayıyı bileşke kuvvetin sayı­sal değerine böleriz. Çıkan sayıyı (bö­lüm) hangi kuvvetle çarparsak, karşı kuvvetten itibaren bileşkenin uygula­ma noktası arasındaki uzaklığı bul­muş oluruz. ÖRNEK1:A ve B noktaları arası (uygulanan kuvvetler arasındaki uzaklık) 90 cm. olsun. Kuvvetler Fj= 4 kg , F2-5kg olarak verilsin. Bizden, bileşke kuv­vetin uygulama noktasının tayini (bu­lunması) istensin.ÂBi R
Bulunan 10 sayısı küçük kuvvetle çarpılırsa 10×4 = 40 cm bulunur. Bu uzaklık 5 kg.’lık kuvvetle bileşkenin uygulama noktası arasındaki uzaklık­tır. 10×5 = 50 cm. ise 4 kg.’lık kuv­vetle bileşke uygulama noktası ara­sındaki uzaklıktır.Görüldüğü gibi bileşke büyük kuvvete yakın bir yerdedir.
diyerek konuyu dağıtmamaya özen göstereceğiz. Bu husus terazi ve kütle konusunda daha ayrıntılı incelenecek­ti r) eşit olunca denge tahakkuk eder.Hatırlatma: Eşit kuvvetlerin bi­leşkelerinin uygulama noktası, kuv­vetleri birleştiren doğrunun tam orta noktasındadır.Bileşkenin uygulama açınıbulmak için pratik yöntemler YöntemiKuvvetler toplanarak bileşke bulu­nur. A ve B uygulama noktaları arasını ölçerek bulalım veya doğrudan veril­mişse bu sayıyı bileşke kuvvetin sayı­sal değerine böleriz. Çıkan sayıyı (bö­lüm) hangi kuvvetle çarparsak, karşı kuvvetten itibaren bileşkenin uygula­ma noktası arasındaki uzaklığı bul­muş oluruz. ÖRNEK1:A ve B noktaları arası (uygulanan kuvvetler arasındaki uzaklık) 90 cm. olsun. Kuvvetler Fj= 4 kg , F2-5kg olarak verilsin. Bizden, bileşke kuv­vetin uygulama noktasının tayini (bu­lunması) istensin.ÂBi R
Bulunan 10 sayısı küçük kuvvetle çarpılırsa 10×4 = 40 cm bulunur. Bu uzaklık 5 kg.’lık kuvvetle bileşkenin uygulama noktası arasındaki uzaklık­tır. 10×5 = 50 cm. ise 4 kg.’lık kuv­vetle bileşke uygulama noktası ara­sındaki uzaklıktır.Görüldüğü gibi bileşke büyük kuvvete yakın bir yerdedir.
diyerek konuyu dağıtmamaya özen göstereceğiz. Bu husus terazi ve kütle konusunda daha ayrıntılı incelenecek­ti r) eşit olunca denge tahakkuk eder.Hatırlatma: Eşit kuvvetlerin bi­leşkelerinin uygulama noktası, kuv­vetleri birleştiren doğrunun tam orta noktasındadır.Bileşkenin uygulama açınıbulmak için pratik yöntemler YöntemiKuvvetler toplanarak bileşke bulu­nur. A ve B uygulama noktaları arasını ölçerek bulalım veya doğrudan veril­mişse bu sayıyı bileşke kuvvetin sayı­sal değerine böleriz. Çıkan sayıyı (bö­lüm) hangi kuvvetle çarparsak, karşı kuvvetten itibaren bileşkenin uygula­ma noktası arasındaki uzaklığı bul­muş oluruz. ÖRNEK1:A ve B noktaları arası (uygulanan kuvvetler arasındaki uzaklık) 90 cm. olsun. Kuvvetler Fj= 4 kg , F2-5kg olarak verilsin. Bizden, bileşke kuv­vetin uygulama noktasının tayini (bu­lunması) istensin.ÂBi R
Bulunan 10 sayısı küçük kuvvetle çarpılırsa 10×4 = 40 cm bulunur. Bu uzaklık 5 kg.’lık kuvvetle bileşkenin uygulama noktası arasındaki uzaklık­tır. 10×5 = 50 cm. ise 4 kg.’lık kuv­vetle bileşke uygulama noktası ara­sındaki uzaklıktır.Görüldüğü gibi bileşke büyük kuvvete yakın bir yerdedir.
diyerek konuyu dağıtmamaya özen göstereceğiz. Bu husus terazi ve kütle konusunda daha ayrıntılı incelenecek­ti r) eşit olunca denge tahakkuk eder.Hatırlatma: Eşit kuvvetlerin bi­leşkelerinin uygulama noktası, kuv­vetleri birleştiren doğrunun tam orta noktasındadır.Bileşkenin uygulama açınıbulmak için pratik yöntemler YöntemiKuvvetler toplanarak bileşke bulu­nur. A ve B uygulama noktaları arasını ölçerek bulalım veya doğrudan veril­mişse bu sayıyı bileşke kuvvetin sayı­sal değerine böleriz. Çıkan sayıyı (bö­lüm) hangi kuvvetle çarparsak, karşı kuvvetten itibaren bileşkenin uygula­ma noktası arasındaki uzaklığı bul­muş oluruz. ÖRNEK1:A ve B noktaları arası (uygulanan kuvvetler arasındaki uzaklık) 90 cm. olsun. Kuvvetler Fj= 4 kg , F2-5kg olarak verilsin. Bizden, bileşke kuv­vetin uygulama noktasının tayini (bu­lunması) istensin.ÂBi R
Bulunan 10 sayısı küçük kuvvetle çarpılırsa 10×4 = 40 cm bulunur. Bu uzaklık 5 kg.’lık kuvvetle bileşkenin uygulama noktası arasındaki uzaklık­tır. 10×5 = 50 cm. ise 4 kg.’lık kuv­vetle bileşke uygulama noktası ara­sındaki uzaklıktır.Görüldüğü gibi bileşke büyük kuvvete yakın bir yerdedir.
diyerek konuyu dağıtmamaya özen göstereceğiz. Bu husus terazi ve kütle konusunda daha ayrıntılı incelenecek­ti r) eşit olunca denge tahakkuk eder.Hatırlatma: Eşit kuvvetlerin bi­leşkelerinin uygulama noktası, kuv­vetleri birleştiren doğrunun tam orta noktasındadır.Bileşkenin uygulama açınıbulmak için pratik yöntemler YöntemiKuvvetler toplanarak bileşke bulu­nur. A ve B uygulama noktaları arasını ölçerek bulalım veya doğrudan veril­mişse bu sayıyı bileşke kuvvetin sayı­sal değerine böleriz. Çıkan sayıyı (bö­lüm) hangi kuvvetle çarparsak, karşı kuvvetten itibaren bileşkenin uygula­ma noktası arasındaki uzaklığı bul­muş oluruz. ÖRNEK1:A ve B noktaları arası (uygulanan kuvvetler arasındaki uzaklık) 90 cm. olsun. Kuvvetler Fj= 4 kg , F2-5kg olarak verilsin. Bizden, bileşke kuv­vetin uygulama noktasının tayini (bu­lunması) istensin.ÂBi R
Bulunan 10 sayısı küçük kuvvetle çarpılırsa 10×4 = 40 cm bulunur. Bu uzaklık 5 kg.’lık kuvvetle bileşkenin uygulama noktası arasındaki uzaklık­tır. 10×5 = 50 cm. ise 4 kg.’lık kuv­vetle bileşke uygulama noktası ara­sındaki uzaklıktır.Görüldüğü gibi bileşke büyük kuvvete yakın bir yerdedir.
diyerek konuyu dağıtmamaya özen göstereceğiz. Bu husus terazi ve kütle konusunda daha ayrıntılı incelenecek­ti r) eşit olunca denge tahakkuk eder.Hatırlatma: Eşit kuvvetlerin bi­leşkelerinin uygulama noktası, kuv­vetleri birleştiren doğrunun tam orta noktasındadır.Bileşkenin uygulama açınıbulmak için pratik yöntemler YöntemiKuvvetler toplanarak bileşke bulu­nur. A ve B uygulama noktaları arasını ölçerek bulalım veya doğrudan veril­mişse bu sayıyı bileşke kuvvetin sayı­sal değerine böleriz. Çıkan sayıyı (bö­lüm) hangi kuvvetle çarparsak, karşı kuvvetten itibaren bileşkenin uygula­ma noktası arasındaki uzaklığı bul­muş oluruz. ÖRNEK1:A ve B noktaları arası (uygulanan kuvvetler arasındaki uzaklık) 90 cm. olsun. Kuvvetler Fj= 4 kg , F2-5kg olarak verilsin. Bizden, bileşke kuv­vetin uygulama noktasının tayini (bu­lunması) istensin.ÂBi R
Bulunan 10 sayısı küçük kuvvetle çarpılırsa 10×4 = 40 cm bulunur. Bu uzaklık 5 kg.’lık kuvvetle bileşkenin uygulama noktası arasındaki uzaklık­tır. 10×5 = 50 cm. ise 4 kg.’lık kuv­vetle bileşke uygulama noktası ara­sındaki uzaklıktır.Görüldüğü gibi bileşke büyük kuvvete yakın bir yerdedir.

-->
Şub21
BİRA MAYASI
Categories: B
0 Comments
Toparlak veya yumurtamsı şe­killi 2-10 mikron çapında tek hücreli bir mantardır. Tomurcuklanma ile ürerler bu nedenle bir biri arkasına meydana gelen yeni hücreler dizi ha­linde kalırlar. Bira mayası alkolik fer­mantasyon yani şekeri etil alkole çe­virme kabi I i yeti nded i r. Bira mayaları şeker ve azotlu maddeler ile maden­sel tuzlara gerek duyarlar. Bu man­tarlar mayalanmayı sağlayan veya bo-zabilen enzimler çıkarırlar. Oksijenli ortamda ürerler oksijensiz ortamda mayalanmayı sağlarlar. Bira mayaları 60 derecede ölürler yine -65 derecede onları öldürür.Bira mayaları, protein ve vitamin kaynaklarıdır£kmek yapımında bira imalinde, şarapçılıkta ve tıpta B vita­mini kaynağı olarak kullanılır.

-->
Şub21
BİRİM SİSTEMLERİ
Categories: B
0 Comments
Fizikte, problem çözümlerinde birimlerin çok önemi vardır. Şayet bi­rimlerde bir hata var ise sonuca gidil­mez, tesadüfen gidilmiş olsa bile açıklama istendiği zaman zorlanılabi-lir. Problem çözerken, sonuca doğru ve zahmetsiz gidebilmek için şu şart­lara dikkat etmeliyiz.1- Değerleri çözüm formüllerine yazarken birimleriyle birlikte yazınız.2- Aynı değerlerin birimlerinin aynı olmasına dikkat ediniz3- Sayıları çarparak sonuç bulu­nuyorsa birimleride çarparak sonuç sa birimlerini de bölerek sonuç biri­mini buluruz.4-Sayıları bölerek sonuç bulunuyor­sa birimlerini buluruz.5- Sonuçta bulduğunuz birimler­de, aynı birimler arasında gerekli sa­deleştirmeler ve kuvvetlendirmeler yapabilirsiniz.ÖRNEK;3 kg.lık bir kuvvet bir cisme etki edip onu kendi yön ve doğrultusunda 4 m yol aldırıyorsa bu kuvvetin yaptı­ğı işi bulunuz. Bu arada 2 saniye geç­mişse güç ne olur?

-->
Şub21
BİRLEŞİK KAPLAR
Categories: B
0 Comments
İki, üç… ve daha çok kap alttan bir boru ile birleştirilirse, bileşik kaplar elde edilir.Bir cam kap (huni) ve bir cam boru­yu bir lastik boru veya gene bir cam boru ile (sıvının görülebilmesi için kaplar cam alınmıştır. Herhangi bir metalden de olabilirler.) birleştirilirler. Hununin içine su koyarsak, su cam borunun içine geçerek borunun için­deki suyun açık yüzü ile, hunideki su­yun açık yüzü aynı seviyede bulunur­lar. Boruyu eğik tutsak bile, durum de­ğişmez Bu esasadayanarakçeşitliâletler yapılır. Bunlardan birisi de, su düzeç­leridir. Bu düzeç ile su ve buharkazan-lanndaki suyun yüksekliğini anlayabi­liriz. Bu düzeç, kazana iki ucundan ek­lenen camdan bir borudur.Fıskiyelerde de birleşik kap esası görülür. Alçak seviyedeki borunun yu­karıya doğru açık olan ucundan fırla­yan su, kendini besleyen depodaki su­yun seviyesine çıkmaya çalışır. “Ü” borusu da birleşik kapdır. B irleşik kaplarda birbirine karışmaya iki sıvı­nın bulunması durumunda sıvıların yükseklikleri bulunmak istenirse “U” borusu problemi çözülmüş olur. “U” şeklindeki bir boruya biraz civa koyalım. Civa her iki kolda da aynı se­viyeye Çıkar ve durur. (Her iki koldaki basınçlar eşittir.) Bundan sonra boru­nun kollarından birine su konulan kol­da civanın seviyesi alçalır, diğer kol­daki civa seviyesi de yükselir. Civa ile suyun ayırma yüzeyleri yatay durum alır. Ayırma yüzeyinden itibaren civa­nın ve suyun açık yüzlerinin yüksek­likleri ölçülür. Suyun yüksekliği, civa­nın yüksekliğinden daha fazladır. Zira her ikisinin de basınçları eşittir. Su­yun yoğunluğu civadan daha küçük olduğundan (suyun yoğunluğu 1,civa-nınki 13.6′dır.) suyun daha fazla olma­sı gerekir ki, her iki kolda da aynı ba­sınç olsun.Birleşik kaplarda bulunan ve birbir­lerine karışmayan iki sıvının ayırma yüzeyinden olan yükseklikleri, sıvıla­rın özgür ağırlıklarıyla ters orantılıdır.Birinci sıvının yüksekliği İkinci sıvının yüksekliği İkinci sıvının özgül ağırlığı~ Birinci sıvnın özgül ağırlığı formülünden istenilen değerler bulu­nabilir.

-->
Şub21
BİTKİLER
Categories: B
0 Comments
Yetiştiği yere kökleri ile tutunup gövde, yapraklar, çiçekler vererek geli­şen daha sonra döl verip en sonunda ömrünü tamamlayan otsu, çahmsı, ağaçsı canlılardır.Besinlerini tamamen toprağa bağiı köklerinden, sudan, havadan yaprakları yardımı ile elde eden var­lıklardır. Büyük bir kısmı yeşil renkli olup klorofil maddesi içerir. Bir kısmı da klorofilsiz olabilir. Bitkilerin be­sinlerini hayvanlar gibi alabilecek ağızları yoktur. Onlar gibi ayakları ol­madığından hareket edemezler. Duyu organı olarak gözleri, burunları, ku­lakları, derileri ve dilleri yoktur. Yine beyinleri olmadığı için düşünemez­ler, konuşamazlar. Hayvanlardan farklı olarak yapılarında bulunan KLOROFİL sayesinde havanın kar-bondioksidini kullanarakorganikmad­deleri ve enerjiyi elde edebilirler

-->
Şub21
BİYOLOJİ
Categories: B
0 Comments
BİYOLOJİBiyoloji, Latince Bios =Canlı; Logos = Bilim kelimelerinin birleş­mesi ile meydana gelmiş bütün canlı­ların yapısını, yaşamlarını, gelişmele­rini ve günümüze kadar geçirdikleri değişiklikleri konu alan pozitif bir bi­lim dalıdır.Biyolojinin genel olarak zooloji ve botanik olmak üzere iki ana bölü­mü vardır. Botanik bitkileri inceler, zooloji ise hayvanları inceleyen kolu­dur. Günümüzde biyolojinin sayısız kolları vardır. Bunlar sırası ile aşağı­daki gibidir.Sitoloji: . Canlıların hücre yapısını.Histoloji:Dokuların mikroskopik yapılarını.Morfoloji:Canlıların mikroskop veya gözle görünüşünü.Anatomi:Normal sağlıklı canlının gözle gö­rünen yapısını.Fizyoloji:Organ ve organ sistemlerinin ça­lışmasını, görevlerini.Embriyoloji:Döllenmiş yumurtanın ergin hale gelinceye kadar geçirdiği evrimleri.Paleontoloji:Fosilleri.Sistematik: Taksonomi:Canlıların benzer özelliklerine göre sınıflandırılmasını.Evolüsyon:Canlıların evrimini.Patoloji:Organ ve doku bozukluklarını, hastalıklarını.Mikrobiyoloji: Viroloji:Bakteri veyirüsları.Parazitoloji:Asalak yaşayan canlıları.Ekoloji:Canlıların birbiriyle ve ortamla ilişkilerini inceleyen bilim dallarıdır.

-->
Şub21
BİTKİ BİTLERİ
Categories: B
0 Comments
Bitkiler üzerinde asalak yaşayan canlılardır. Kanatları damarlıdır. Ço­ğunun vücudu mumla kaplıdır. Bazı­ları 1-3 milimetre boyunda kanat ve vücutları beyaz pudramsı bir tozla kaplıdır. Bir kısmı ise ince derili şiş­man vücutlu küçük böceklerdir. Ka­natları şeffaf ve az damarlıdır. Di­şileri kanatsızdır. Erkeklerinde az bir kısmında kanat bulunmaz. Bacakları zayıftır, hareketleri de ağırdır. Bitki bitleri çoğunlukla bir arada bulunup bitkileri emerler. Üyeleri (bacakları) çok şekerli olduklarından karıncaların besin depolarıdır.dir. Bileşiminde demir, silis gibi mad­delerde vardır. Beyaz, sarı, kırmızı ve gri renktedir. Alüminyum silikatların değişmesi sonucunda oluşurlar. Alü­minyum eldesinde ve ataşe dayanıklı tuğla yapımında kullanılır.

-->
Şub21
BOŞALTIM SİSTEMLERİ
Categories: B
0 Comments
Metabolizma sonucu oluşan kan yoğunluğunu arttıran vücut için za­rarlı maddelerin su ile birlikte vücut dışına atıldığı sistemdir. Böbrekler, terbezleri boşaltım organlarımızda.Bir kısım tek hücrelilerde boşal­tım kofullar yardımı ile olur. Selente­reler gibi vücutları su ile sarılı canlı­larda boşaltım sistemi yoktur. Bun­larda hücreler tarafından boşaltım maddeleri atılır.Karın boşluğunun gelişmesi ile hayvanlarda boşaltım sistemi de geli­şir.Yassı solucanlarda yüksek omur­galılarda protonefridyum denen bir ucu kapalı borular vardır. Halkalı so­lucanlarda yumuşakçalarda ise nef-ridyum denilen kirpikli hunilerden meydana gelen boşaltım sistemi ve eklem bacaklılarda ise malpiki boru lan denen özel yapılar vardır.Omurgalılarda ise.gelişmiş tipte boşaltım organları böbreklerdir. 3 tip­tir. Bütün omurgalı embriyonlarında pronefros tip böbrek vardır. Bir kısım balıklarda bulunur. Balıklar,kurbağalar ve semenderlerde ise me-sonefros bulunur. Sürüngenler, kuş­lar ve memelilerde ise ilk iki tip böb­rek geçici olarak bulunur daha sonra yerlerini kalıcı tip olan metanefroşa bırakırlar.

-->
Şub21
BOYLE-MARİOTTE KANUNU
Categories: B
0 Comments
Böyle (Boyl) 1626—1691 yıllan arasında yaşamış İngiliz fizik ve kim-yacısıdır.Mariotte (Maryot) 1620—1684 yılları arasında yaşamış Fransız fizik­çi sidir.Bu kanunu her ikisi birden buldukla-ları için ikisinin adı birden verilerek Boyle-Mariotte kanunu olarak söylenmiştir.Sıcaklığı sabit kalacak şekilde hacmi küçültülen bir gazın basıncının arttığı, genleştirilen bir gazın ise ba­sıncının azaldığı bilinen olaylardır,ÖRNEK DENEYLERDENEY__1__Bir bisiklet pompasınınucundaki deliği parmağımızla kapata­lım. Sonra pompanın sapını itelim. Silindirin (bisiklet pompasının göv­desinin) içindeki havanın hacmini küçültmüş oluruz. Pistonu daha bü­yük kuvvetle itersek, havanın hacmi daha da küçülür. Fakat basınçlar bü­yür. Böylece basınçlı hava meydana gelir ve tekerleğin içine hava dolması sağlanır, pistonu serbest bırakırsak geri giderek başlangıçtaki durumuna gelir.Buradan hacmin küçüldüğünde basıncın büyüdüğünü,basıncın küçül­düğünde ise hacmin büyüdüğünü görmüş oluruz. DENEY_j2_Az şişirilmişbir lastik nın basıncını da bir Manometre ile (açık Manometre) ölçelim. Gaz (hava) musluklu ve üzerinde iç hacmini gös­teren bölmeler bulunan bir A tüpünün içine hapsedilir. Bu tüp bir lastik bo­ruyla B tüpüne birleştirilir. ..Boyle-Mariotte Kanunu” adı verilen bu de­neyi kısaca izah edelim,; Resim IA ve B tüpleri lastik bir boruyla birleştirilip içlerine civa konur. B tü­pünün ağzı açık olup, A tüpünün ağ­zında ise bir musluk vardır. Deneyin başında A tüpünün ağzındaki musluk açık iken iki taraftaki civanın açık yüzleri ile aynı yüksekliktedir.Bu durumda A tüpündeki civa seviyesi B tüpündeki civa seviyeleri “Birleşik Kaplar” esasına göre dengededir ve aynrhizadadır (Bk. Birleşik Kaplar) A tüpünün musluğunu kapatalım, böylece bir miktar havayı buraya hap­setmiş oluruz. Deneyimiz de hapsedi­len bu hava kitlesi üzerinde olacak. A tüpünün üzerindeki bölmelerden, sı­kıştırılan havanın hacmini okuyalım (Hapsedilen) hava basıncı dış hava ba­sıncına (atmosfer basıncına) eşittir. Resim II: Sonra B tüpünü yükselte­lim. Bu durumda A tüpünün içinde­ki havanın hacminin azalıp basıncı­nın arttığını görürüz. Resim III: B tüpünü aşağıya indirdi­ğimizde ise A tüpünde havanın hac­mi yeniden artar, buna karşılık basın­cı azalır.Deneyin sonuçları göstermiştir ki, bir gazın sıcaklığı değişmeden ba­sıncı arttığında hacmi azalır, basıncı azaldığında ise hacmi artar. Yani gazların hacmi ile basıncı ters orantı­lıdır.

-->
Şub21
BROM
Categories: B
0 Comments
Sembolü Br, atom numarası 35, atom ağırlığı 80, kaynama noktası 60° C’dir. Periyodik sistemin VII A grubunda (halojenler) bulunur, ilk de­fa Fransız kimyacısı Belard (1802-1876) tarafından bulunmuştur. Koyu kırmızı renkli, kötü kokulu bir elementtir. Normal sıcaklıkta sıvı hal­dedir. Tabiatta bromürleri halinde bu­lunur. Buharı solunum için tehlikelidir Gümüş bromür (AgBr) fotoğ­rafçılıkta, potasyum bromür (KBr) amonyum bromür (NH4Br), kalsiyum bromür (CâBr2), etil bromür (C2H5Br) ise tıpta kullanılır. Boya sanayiinde bromürler önemli bir yer tutar.

-->
Şub21
BRONŞ
Categories: B
0 Comments
İnsanda nefes borusunun dör­düncü sırt omuru hizasında ikiye ay­rılması ile meydana gelen yapılardır. Bronşlar akciğerlere girer girmez kol­lara ayrılırlar. Bu yan kollar AKCİ-GERLOBLARI içinde dağılmışlardır. Bronşlar akciğerlobcukları içinde de kollar verip BRONŞÇUKLAR ile son-lanırlar.Bronşların geniş kolları yani ak­ciğer içine girmeden önceki hallerin­de yapıları soluk borusundan bir fark­lılık göstermez. Bronşun en iç tabaka­sını titrek tüylü silindirik epitel kap­lar. Bu epitel hücreleri arasından sü-müksü bir sıvı salınır. Kıkırdak do­kudan meydana gelen kıkırdak halka-cıklar vardır. Bunlar bronşun açık durmasını sağlarlar. Bronşların daha küçük çaplı olanlarında kıkırdak hal-kacıklar çok parçalıdır. Daha sonra gelen düz kas dokudan yapılı tabaka bronşların iç yüzünde bulunan sü-müksü sıvının akışını kolaylaştırır. Bu tabakadaki kasların kasılması ile bronşların çapı değişir.Bronşların görevi nefes borusu gibidir. Temiz havayı taşırlar, bu ha­vayı nemlendirip kısmen ıslatırlar ve nefes borusundan girebilecek tozları tutarlar.Çanak veya hortuma benzeyen ka­paklı ya da kapalı yaprakları olan bö-cekkapanlara en iyi örnek hortum bit­kisi (Sarrasenya) dır. Bataklıklarda ye­tişen bitkilerdir. Sinekler ve böcekler bitkinin dışı bal özü ile örtülü boru şeklindeki güzel renkli yapraklarının kenarına konarlar. Bal özünü emmek isterken borunun içine kayarlar ve yu­karı doğru çıkamazlar. Çanağın içinde önceden salınan özel mayalar bulun­duran sıvı da erirler.Böcekkapanların bir kısmının yap­raklarında ise üzerine konan hayvan­cığı alıkoyan onu hareketsiz bırakan sıvı salgılayan bezler vardır. Yüksek ve Avrupa’nın nemli bölgelerinde yeti­şen YAGOTU (Pinguicula) adlı böcek­kapanların yapraklarında çok sayıda salgı tüyü vardır. Böcekler bu bezlerin herhangi birine konacak olursa, orada yapışır hareket ettikçe yaprak hemen onun üzerine doğru kıvrılarak sıkıca kapanır. Yine bu takımdan olan fakat diğer böcekkapanlardan farklı olarak su içinde yaşayan SUMİGFERİ (Urti-cularia)’nın yaprakları iplik şeklindedir ve içleri hava ile dolu balonlar meyda­na getirirler. Miğferi andıran bu balon­cukların üzerinde yalnız dışarıdan açı­lan ve içeride bulunan hava basıncının kapalı tuttuğu kapakçıklar vardır. Ka­pakçıklar etrafında hassas kıllar var­dır. Küçük bir su hayvanı bu kıllara do­kunursa, kapakçık açılır içeri dolan su ile birlikte avıda alınır. Dışarıdaki su basıncı kapağı kapar ve hayvan içeride sindirilir.

-->
Şub21
BÖRKENEK
Categories: B
0 Comments
Geviş getiren hayvanların mide­sinde işkembeden sonra gelen boş­luktur. Hayvanın yuttuğu besin mi­denin işkembe adı verilen torbasına çiğnenmeden gelir. Buradan yem lokmaları BÖRKENEĞE geçer. Geviş getirme sırasında çiğnenmek üzere börkenekten yeniden ağıza götürülür­ler.

-->
Şub21
BRONŞÇUK
Categories: B
0 Comments
Bronşların dallanması sonunda or­taya çıkan çeşitli yönlerde ve incelik-lerdeki borucuklardır. Bronşlaraçok yakın olan bronşçukların iç yüzle­rinde titrek tüylü silindirikepitel var­dır, fakat bronşlardan uzaklaştıkça bu doku yerini titrek tüyleri olmayan kübik epitele bırakır. Kübik epitel hücrelerinin üzerinde çok kısa tüysü yapılar vardır. Bronşçuklarda kıkırdak parçalar yoktur. Kas tabakasını kan kapi İler ağı bulunan bağ doku tabaka­sı kuşatır.

-->
Şub21
BUĞDAY
Categories: B
0 Comments
Çok eski çağlardan beri insanla­rın ana besini sayılıp tohumu ekmek yapımında kullanılan bitkidir. Buğ­day tek çenekli bitkilerden olup sapla­rı kamışsı ve içleri boştur. Çiçekleri bileşik başak şeklinde saç uçlarında kümeler meydana getirir.Buğday bir tahıl bitkisidir. Ye­tişme mevsimi olarak kış ve yaz buğ­dayları olarak ikiye ayrılır. Kışlık buğday Ekim ortasından Kasım ayı ortasına kadar ekilebilir. Yaz buğdayı Mart sonundan Nisan başına kadar ekilir. Yeni yöntemterin geliştirilme­si ile uygun iklimlerde kış-yaz buğ­dayı Ocak ayı sonundan Martın ilk haftasına kadar da ekilebilir ve alınan üç dönem ürünü de oldukça fazladır.Buğday tohumları 5-7 santim de­rinliğinde yumuşak, gübrece zengin toprağı sever. Sıcaklık ve nemin etki­si ile taneler kabukları çatlayıncaya kadar şişerler. Alt kısımlarından “Kökçük” denilen ince kilsi bir kök salarlar. Bitki bunların yardımı ile beslenir, bir süre sonra tanenin üst kısmından çimlenmeye başlar. Top­rak üstü organları gelişir. Kökçük toprak altında gelişir, yayılır ve saçak şeklinde kök olur. Topraktaki su ye suda erimiş madensel tuzları alır. İçi boş veya dolu olan uzun sapının bazı yerleri DÜĞÜM adını alarak kalın­laşmıştır. Her düğümden yaprak çı­kar. Düğümler bitkiye desteklik sağ­larlar.Zamanla gelişimini sağlayan bit­kinin boyu 1-1^5 metreyi bulur. (Dü­ğümler bitkinin bu boyda dik durma­sına yardımcı olurlar.) ” Çiçeği bileşik başak şeklindedir. Başakların her biri 2-6 kadar çiçek ta­şıyan “Başaçık”lardan meydana gel­miştir. Çiçekler göze çarpmayan, ye­şil, gösterişsiz ve ufak yapıdadır. Ka­vuz denilen ince bir örtü ile çevrili­dirler. Çiçekte 3 tane ipliksi saplı çi­çek tozlarını taşıyan erkek organları ile sonradan tohum durumunu alacak yumurtalık bulunur. Dişi organın üst kısmı tüysü iki tepecik bulundurur. Çiçektozları rüzgâr ile taşınır,

-->
Şub21
BİT
Categories: B
0 Comments
BİT (Biy)
Yassı vücutta kanatsız küçük bö­ceklerdir. Boyları birkaç milimetre­dir. Baş dar olup antenleri (Duyarga­ları) kısa en fazla beş parçalıdır. Yan gözleri vardır. Ağız delip emmeye el­verişlidir ve başın ön ucunda bulu­nur. Küçüktür. Baş göğüsten daha dardır ve dış göğüs halkaları birbirinin aynı değildir.Üçtip insan biti vardır bunlar sı­ra ile:
1- Baş biti: Boyları 1—2 milimetre kadardır.2- Vücut biti: Boyları 2-4 ,milimetre olabilir.3- Kasık biti: En küçük olanlardır. 0,8-1,5 mi li metre kadardır.
Baş ve vücut bitleri birbirine benzerler. Bitler dünyanın her yerin­de yaygındırlar. İnsanda dış parazit olarak yaşar ve onların kanını emer­ler. Baş ve vücut bitleri oldukça hare­ketlidir. Baş biti saçlarda özellikle başın arka kısmındaki saçlara yerleşirler.Vücut bitleri iç çamaşırlara, ku­maş liflerine, dikiş yerlerine yerleşir­ler. Göğüs ve koltuk altındaki kıllara da yerleşebilirler.Kasık bitleri İse kasık bölgesin­de, koltuk altlarında,göğüs, bıyık,saç kirpiklere yerleşirler.Bitlerden korunmak için temizlik şartlarına dikkat edilir. Özel ilaçlar, şampuanlar kullanılır.

-->
Mar18
BÖBREK TİPLERİ
Categories: B
0 Comments
BÖBREK TİPLERİ
Omurgalılarda üç tip böbrek vardır.
a-PRONEFROF TİPİ BÖBREK:
Yanyana sıralanmış nefridyumların or­tak bir kanalı vardır (Wolf kanalı). Nef­ridyumların kirpikli hunilerinin karşı­sında, kapiler yumaklar (glomerulus) bulunur. Bütün omurgalıların embri­yon devrinde bu tip böbrek vardır, er­gin hayvanlarda yerini diğer böbrekle­re bırakır.
b-MEZONEFROZ TİPİ BÖBREK:
Kirpikli huniler kaybolmuş, malpiki ci­simcikleri oluşmuştur. Sidik kanalcıklarının uçları Wolf kanalına bağlanır. Bu tip balık ve kurbağaların erginle­rinde görülür.
c-METANEFROZ TİPİ BÖBREK
(Ha­kiki Böbrek): Malpiki cisimcikleri ka­nalları ile birlikte bir organ kuracak şekilde toplanmışlardır. Boşaltım maddelerini ortak bir boşluğa (havuzcuk-yalacık) dökerler. Sidik bo­rusu havuzcuğun devamıdır. Sürün­gen, kuş ve memelilerin erginlerinde görülür.İnsanda böbrekler, karnın arka tara­fında, omurganın iki yanında bulunur. Açık bezlerdendir. 2 milyon malpiki cisimciğine sahiptir.

-->
Mar18
BÖBREKLER
Categories: B
0 Comments
BÖBREKLER (Biy) Omurganın sağında ve solunda vücudumuzun arka tarafında yer alan kandaki zararlı maddeleri süzen or­ganlardır. Böbrekler fasulyemsi şekil­de olup yaklaşık 12 cm. uzunlukta ve 6 cm. eninde, 3cm. kalınlığındadırlar.Erkeklerde 140 kadınlarda da 125 gr. ağırlıktadır. Renkleri koyu kırmı­zımsıdır. Böbreğin üzerinde yağ do­kuları arasında böbrek üstü bezi de­nen bir iç salgı bezi vardır.Böbreğin en dış kısmında onu kaplayan böbrek zarı vardır. Böbrek­lerin çukur kısımlarına göbek veya HİLUS adı verilir. Böbreğe giren ve çıkan kandamarları, lenf damarları sinirler buradan girerler. Böbrek ortasından ikiye (boyuna) aynlırsa dışta kabuk bölgesi içte de özbölgesi yer alır. Özbölgesi Malpiki piramitlerin­den yapılmıştır. Piramitlerden mey­dana gelen böbrek dokusunun orta kısmında piramitlerden süzülen sidi­ğin toplandığı HAVUZCUK bölgesi vardır. Böbrek Tipleri için TIKLAYIN

-->
Mar18
BÖBREK ÜSTÜ BEZİ (Adrenalbezi)
Categories: B
0 Comments
BÖBREK ÜSTÜ BEZİ (Adrenalbezi) (Biy)
Böbreklerin üst kutuplarında yer alan, kapalı bezlerdendir. Ağırlığı 7 gr.dır. Kabuk ve iç bölüm olmak üzere iki bölgeden ibarettir. Kabuk bölgesi KORTİN, iç bölgesi ise ADRENALİN salgılar. Adrenalin, korku, gerilim an­larında daha çok salgılanır. Astım ve kalp yetmezliğinde tedavi amacı ile salgılanır.Kortin ise, enerji üretimi, ateşle mücadelede görevlidir. Sodyum ile potasyum dengesini sağlar. Böbrekle­rin su kaybını frenler.

-->
Mar18
BÖCEKLER
Categories: B
0 Comments
Eklembacaklıların en büyük gru­budur. Boyları ortalama 2-40 mi­limetre arasında değişir. Vücutları baş. gövde ve karından meydana ge­lir. Başları bölmesiz kapsül şeklinde görülmekle birlikte 6 halkadan yapıl­mıştır. Başın üst tarafında gözler, an­tenler alt kısmında da ağız aletleri yer alır. Antenler genellikle alından çı­kar, tek sıra halinde dizili çeşitli par­çalardan yapılıdırlar. Ağız aletleri ba­sit, çiğneyici, emici, delici tipte ya da ısırıcı olabilir. Gıdalarını sıvı veya katı halde alabilirler. Gövde bölgesinde iki çift kanat bulunur. Kanatlar böceklerde çeşitlilik gösterebilir. Böceklerin bacakları, hareket şe­killerine göre, farklılıklar gösterir. Buna göre koşucu, yürüyücü, yüzücü, kazıcı, tırmanıcı, yakalayıcı, sıçrayıcı olabilirler. Böcekler kanatlarını aşağı yukarı hareket ettirerek uçarlar. Bu hareket­leri ne kadar fazla ise uçuş da o derece hızlıdır. Derileri dış iskeleti meydana ge­tiren sert bir yapıya sahiptir. Yüze­yinde kabartılar, küçük delikler, tüy­ler, ince pullar olabilir. Birçok böcekte deri ite ilgili bir veya çok hücreli bezler meydana ge­lir. Koku, yağ, mum ve zehir salgılar­lar. Sindirim borusu vücut boyundan uzundur. Ağız başın ön alt kısmında bulunur. Yemek borusu dar uzundur. Arka kısmı genişler kursak meydana gelir. Bağırsaklar kıvrımlı ve uzundur. Solunum trakeler ile olur. Suda yaşayan böceklerde trake solun­gaçları yardımı iledir. Dolaşım siste­mi tek bir kalpten meydana gelen ba­sit bir şekildedir. Kan sıvısı renksiz ya da renk maddeleri yardımı ile sa­rımsı, kırmızımsı veya yeşilimsidir. Büyük bir beyinleri vardır. Gangliyonlardan meydana gelen sinir sistemleri vardır. Böcekler ayrı eşeyli hayvanlardır. Yumurtalar ile ürerler.

-->
Mar18
BÖCEKKAPAN BİTKİSİ
Categories: B
0 Comments
BÖCEKKAPAN BİTKİLERİ (Biy)
Bitkilerin bazıları azotlu organik maddeler yönünden zengin olan çok küçük hayvanları yakalayarak besle­nir. Böyle bitkilerin diğerlerinden fark­lı olarak böcek yakalayıp sindirmeye elverişli organları vardır. Böcek ka­panlar olarak bilinen bu bitkilerin özel tipte protein sindirici maddeler salan sindirim bezleri vardır. Böcekkapanlar avlarını yakalamak için çeşitli imkanlara sahiptirler. Buna göre bazılarının yapraklarına konan küçük canlıları hareketsiz bırakan ve uzaklaşmasına engel olan sıvıları salan bezler vardır. Bir kısmının çanak veya hortuma benzeyen kapanan ya da kapalı durumda yaprakları vardır. Diğer bir tipte ise yakalanan hayvancı­ğın üzerine kafes gibi kapanan hapsedici organları vardır.Hapsedici organlara sahip olan BÖCEKKAPAN’lar aşırı duyarlıdır. Yap­raklarının üzerine herhangi bir şey do­kunur dokunmaz, anında kapanırlar. Özellikle güney ve doğu Asya’nın sı­cak bölgelerinde yetişirler. Sinekka­pan (Dionea), ibrik ağaççığı (Nepent-hes) Güneş gülü (Drosera) adlı üç türü en tanınmışlardır. Ağaçların gövde veya dallarına tırmanarak yaşayan Ne-penthesler, yarı tırmanıcı bitkilerdir. Yaprakları ekseri rozet şeklinde bir arada toplanmış olup, böcekleri tutan salgı tüyleri vardır. Yapraklar ibrik şek­linde sona ererler, kapanları bu kısmı­dır. Yaprakların içinde bol miktarda sı­vı vardır. İbriği andıran kısmın ağız bö­lümü göz alıcı renkli olduğundan, bö­cekler buraya konar konmaz içeri doğ­ru kayarlar. İbriğin içi kaygandır. Bu sebeple böcekler sıvının içinden dışa­rı çıkamazlar ve ölürler. Yurdumuzda iki türü vardır.Yine hapsedici organlara sahip olan Droseralarda (Güneş güllerinde) yap­raklarının üzerinde sapları uzun uçla­rında kırmızı topuzlar salgı tüyleri var­dır. Bu tüylere aklanan böcekler yap­rağa konar konmaz,’, üzerine bulaşan yapışkan maddeden kurtulamazlar. Kırmızı topuzcuklu salgı tüylerinin aniden kapanması ile hapis olurlar. İçeride böcek sindirilir. Bir süre sonra açılan salgı tüylerinin arasından artık­lar rüzgâr yardımı ile! atılır. Bitki eski gösterişli haline kavuşur. Yurdumuz­da Kuzeydoğu Anadolu’nun nemli ça­yırlarında yetişirler. Bapsedici organ­ları olan böcek kapanların çok tanınan diğer bir türü de Diorrealâf (SİNEKKAPANLAR) dır. Kuzey Amerika’da yetişirler. Yapraklarının karşılıklı kenarla­rında uçları sivrtŞO’şör diken buhjnur: Yaprak kitabın. Sayfaları gibi sinek konduğu anda kaıŞanur ve karşılıklı ke­narlarda bulunan dikenler, birbiri içine rçeçer. Yaprağın Orta’damarına yakın Lulunan üçer dikende arada kalan si­neği ezer. Daha sünra sindirilir. Sindi­rim sona erince, bitki eski halini alır.
Çanak veya hortuma benzeyen ka­paklı ya da kapalı yaprakları olan böcekkapanlara en iyi örnek hortum bit­kisi (Sarrasenya) dır. Bataklıklarda ye­tişen bitkilerdir. Sinekler ve böcekler bitkinin dışı bal özü ile örtülü boru şeklindeki güzel renkli yapraklarının kenarına konarlar. Bal özünü emmek isterken borunun içine kayarlar ve yu­karı doğru çıkamazlar. Çanağın içinde önceden salınan özel mayalar bulun­duran sıvı da erirler.Böcekkapanların bir kısmının yap­raklarında ise üzerine konan hayvan­cığı alıkoyan onu hareketsiz bırakan sıvı salgılayan bezler vardır. Yüksek ve Avrupa’nın nemli bölgelerinde yeti­şen YAGOTU (Pinguicula) adlı böcek­kapanların yapraklarında çok sayıda salgı tüyü vardır. Böcekler bu bezlerin herhangi birine konacak olursa, orada yapışır hareket ettikçe yaprak hemen onun üzerine doğru kıvrılarak sıkıca kapanır. Yine bu takımdan olan fakat diğer böcekkapanlardan farklı olarak su içinde yaşayan SUMİGFERİ (Urti-cularia)’nın yaprakları iplik şeklindedir ve içleri hava ile dolu balonlar meyda­na getirirler. Miğferi andıran bu balon­cukların üzerinde yalnız dışarıdan açı­lan ve içeride bulunan hava basıncının kapalı tuttuğu kapakçıklar vardır. Ka­pakçıklar etrafında hassas kıllar var­dır. Küçük bir su hayvanı bu kıllara do­kunursa, kapakçık açılır içeri dolan su ile birlikte avıda alınır. Dışarıdaki su basıncı kapağı kapar ve hayvan içeride sindirilir.

-->
Mar18
BUHAR BEYGİRİ
Categories: B
0 Comments
BUHAR BEYGİRİ (Fiz) Endüstride güç birimi olarak buhar beygiri (B.B.) kullanılır.
Saniyede 75 kgm’lık iş yapan bir makinenin gücüne, 1 buhar beygiri denir.Buhar beygirinin genel olarak anla­mı şudur:Bir at bir arabayı düz bir yolda 30 kg’lık bir kuvvetle çekerek saatte 9 km uzaklığa götürebilir. Bir adam aynı yolda bu arabayı 9 km’ye götürmek is­terse bu işi ancak 10 ila 12 saatte ya­pabilir. Yani aynı müddet içinde bir in­sanın yapabileceği iş miktarı, bir atın yapabileceği işin onda birinden kü­çüktür, veya onda biri kadardır. Buna göre insanın gücü atın gücü­nün onda biridir.

-->
Mar18
BUHAR KAZANLARI VE BUHAR MAKİNESİ
Categories: B
0 Comments
BUHAR KAZANLARI VE BUHAR MAKİNESİ (Fiz)Buhar makinelerinin çalışması için gereken sıcaklığı yüsek olan bol mik­tardaki buhar, buhar kazanlarında ha­zırlanır. Bu kazanları ısıtan ocaklarda, kömür veya mazot yakılmaktadır. Bu­har kazanlarında ısıtma yüzeyi geniş yapılır.Buhar kazanları; alev borulu kazanlar ve su borulu kazanlar olarak yapılır ve kullanılır.Isı makinelerinden ilki olan buhar makinası Joule tarafından yapılmıştır. Buhar makinası sıcak su buharının basınç kuvvetinden faydalanılarak iş elde edilir. En çok kullanılan kazan şekli alev borulu kazandır. Bu kazanla­rın içinde bulunan çok sayıdaki boru­lardan ocakta yanan yakıtın alevi ve sıcak gazları geçirilir. Su kısa sürede buharlaşır ve kazanın üst kısmında toplanır.Kazanda elde edilmiş olan basınçlı buhar önce buhar çekmecesine (sür­güsüne) gelir. Buhar sürgüsü ileri-geri hareket ederek, buharın silindire gir­diği yolu açar ve kapar. Silindirin için­de piston vardır.Buhar silindire girer (kırmızı okla takip edilen yol), silindir içindeki pistonu hareket ettirir. Pisto­nun önünde bulunan ve daha önce iş yapmış olan buhar (mavi okla takip edilen yol), sürgünün alt kısmında bu­lunan çıkış borusundan dışarıya çı­kar. Bu hareketlerin tekrarlanması ile piston devamlı olarak ileri-geri hare­keti yapar. Pistonun bu hareketi pisto­na bağlı bir piston kolu ile silindir dı­şına iletilir. Eksantrik adı verilen bir mekanizma çekmeceye, pistonla ters yönlü bir hareket vermeye, böylece buharın giriş ve çıkış yollarını otoma­tik olarak düzenlemeye yarar. Pisto­nun ileri geri hareketinin bir dönme hareketine dönüştürülmesi, Piston kolu bir hareket koluna, hareket kolu da bir manivela kolu yardımı ile dön­me hareketine çevrilir. Volan denilen ağır bir tekerlek dönmenin düzgün ol­masını sağlar.

-->
Mar18
BUHAR KUVVETİ
Categories: B
0 Comments
BUHAR KUVVETİ
Kapalı bir kap içinde ısıtılmaya baş­lanan su sıcaklık arttıkça buhar çık­maya başlar. Çıkan buharlar dışarı gi­demeyeceğine göre, su üzerindeki ba­sınç gittikçe artar ve suyun kaynama­sı gecikir (Bk. Alçak basınçta kayna­ma ve basınçlı tencere). Buhar fazla­laştıkça basınç da artar ve kabın kapa­ğı (kab olarak bir cam boru alıp ağzını da kolay açılacak şekilde bir tıpayla kapatalım) bu basınca dayanamaya­rak fırlar. Bu da bize buharın kuvvetini ispat eder.Kapalı bir tencerenin içindeki su­yun kaynamasıyla, tencere kapağının arada bir aralanarak buharın dışarı çıktığı gözlenmiştir. Bu da bize buhar basıncının varlığını gösterir.

-->
Mar18
BUHARLAŞMA
Categories: B
0 Comments
BUHARLAŞMA Sıvıların gaz haline geçmesi olayı­na buharlaşma denir. Buharlaşma ola­yı sıvıların açık yüzlerinde olur. Buhar­laşma yüzeyi ne kadar büyük (geniş) olursa buharlaşma o kadar hızlı olur. Bunu birkaç örnekle belirtelim.1. Bir bardak suyu geniş bir kaba dökelim. Bardağı tekrar dolduralım. Her ikisini de aynı yerde bir müddet bekletirsek, geniş kaba dökülen su uçar (buharlaşır) bardaktaki su ise bir miktar azalır.2. Islak çamaşırları kurutmak için çamaşırların asılması gerektiği bilinir.3. Deniz suyundan tuz elde etmek için, geniş yüzeyli ve derinliği az olan havuzlara alınır. Böylece suyun buhar­laşması hızlandırılır ve dipte de tuz kalır.Sıvının yüzeyini örten havanın nemli veya kuru oluşuna göre de bu­harlaşma hızı değişik olur. Örnek: Ka­palı bir odada ıslak çamaşırlar kuru-mazlar. Çünkü kısa bir müddet sonra odanın havası içine karışan su buharı, odanın havasını nemli hale getirir ve doyurur. Bunun için de daha fazla bu­harlaşma olamaz (Bk . Bağıl nem).Her sıcaklıkta, hava içinde belli bir miktarda su buharı bulunur ve belli bir su buharıyla doyar. Doymuş hava içinde de buharlaşma olmaz.Hava kapalı dahi olsa, rüzgârlı veya rüzgârsız olmasına göre buharlaşma hızı değişir. Çamaşırların rüzgârlı bir havada daha çabuk kurudukları bilinir. Bunun sebebi; çamaşırların bulundu­ğu ortamı doyuran su buharları rüzgar vasıtasıyla yer değiştirir ve buhar­laşma olayı devam eder.Kuru ve sıcak havalarda buhar­laşma daha fazla olur. Çünkü, sıcak hava içine daha fazla su buharı alabi­lir. Basınç alçak (düşük) olursa buharlaş ma hızlanır. Örneğin, bir kab içine su koyup bunu hava boşaltma tulumba­sının fanusu altına koyalım. Havayı boşaltmaya başlayınca suyun azaldı­ğını görürüz. Bundan da, alçak basınç­ta sıvıların daha hızlı buharlaştıkları anlaşılır.Buharlaşma hızı, sıvının cinsine göre değişir. Örneğin, aynı büyüklükte­ki kapların içine, aynı miktarda eter, su, alkol koyalım. Bunları bir müddet bekletelim. En önce eterin buharlaş­tığını, daha sonra da alkolün buharlaş­tığını, en son da suyun buharlaştığını görürüz.İki cins buhar vardır:1. Kuru buhar2. Doyuran buhar1. Kuru buhar: Kendi sıvıları ile bir arada bulunmayan ve Boyle-Mariotte Kanunu’na uyan buharlardır.2. Doyuran buhar: Bulundukları hacmi doyurdukları için kendi sıvıları ile bir arada olabilen ve Boyle-Mariotte Ka­nununa uymayan buharlardır.

-->
Mar18
BUHAR TÜRBİNİ
Categories: B
0 Comments
BUHAR TÜRBİNİ (Fiz)Buhar türbinlerinde sıcak ve ba­sınçlı buhar, özel olarak hazırlanmış olan borulardan (kanal) geçerek, bir mil etrafında dönebilen çarkların, yüz­lerce ve hattâ binlerce sayıdaki kanat­larına çarpar ve çarklarla mili beraber döndürür. Buhar türbinlerin güçleri büyüktür. Dakikada devir sayıları 30.000′e kadar çıkar. Buhar türbinleri az yer tuttuklarından, büyük elektrik santrallannda ve gemilerde kullanılır­lar.

-->
Mar18
BUJİ
Categories: B
0 Comments
BUJİ
Patlamalı motorlarda, bir silindir içinde bir kıvılcımın tesirinde patlayan bir gaz karışımının oluşturduğu ısı, işe dönüşür. Yanma odasında,gerektiği zaman küçük bir elektrik kı­vılcımı meydana getiren parçaya buji adı verilir. Bujinin esas parçaları, bir­birine değmeyen paslanmayan bir me­talden yapılmış, birbirine yakın olan iki tırnaktır. Bu tırnaklara elektrod de­nir.

-->
Mar18
BUKALEMUN
Categories: B
0 Comments
BUKALEMUN
Uzunlukları 30santime varabilen kertenkelelere benzeyen sürüngen­lerdir. Bukalemunların ayakları ağaç­larda yaşamaya uygun şekilde oldu­ğundan yerdeki yürüyüşleri acemicedir. Yumurtalarını gömmek ve diğer bir ağaca çıkmak için yere inerler.Çoğunlukla böcekler ile beslenirler. Avlarını yakalamak için hem kuyruk­larını hem de dillerini kullanırlar. Bu sebeble bazı bilim adamları buka­lemunları DİLFIRLATAN’lar olarak adlandırırlar. Bukalemunların her parmağının ucunda bir tırnakları var­dır. Öndeki parmakların tırnakları dı-şa doğru, arkadakilerin ise aksine içeriye doğru kıvrıktır.Bukalemunların kuyrukları onla­rın ağaçta denge sağlamasına yar­dımcı olur. Diğer kertenkeleler gibi bukalemunlar kuyruklarını kaybet­mezler. Avlarını yakalamada kullanır­lar.Bukalemunların avlarını yakala­mada kullandıkları diğer bir organları da vücutlarının birbuçukkatı uzağına fırlatabildikleri dilleridir. Ucu böcek­leri tutucu yapışkan bir madde ile kaplıdır. Av üzerine fırlatıldığı zaman böcek dile yapışır ve ağ izin içine çeki­lir.Bukalemunun gözleri de oldukça ilginçtir. Gözler birbirinden ayrı ola­rak her yöne bakabilirler. İri ve dışarı doğru fırlamış yapıdadır. Buna rağ­men yâlnızca gözbebeğinin bulundu­ğu küçük bir açıklık dışında tüm göz, gözkapağı ile örtülüdür. Ayrı eşeyli yani erkek ve dişi organları ayrı ayrı fertlerde bulunan hayvanlardır. Dişilerin cinsel organ­larının ucunda bir kese bulunur, Bu keseye erkek üreme hücreleri topla­nır. Döllenme zamanına kadar bir kaç ay bu kesede saklanırlar. Yumurtalar dişiler tarafından yumurtlanarak ya deliklere ya da yıkıntılara duvar çat­laklarına bırakılır. Yumurta sayısı tü­re göre 2-40 arasında değişir. Yumur­taların olgunlaşmaları üç ay kadardır.Bukalemunların derilerinde boya maddeleri taşıyan hücreler vardır. Bu sebeple renklerini değiştirebilirler. Dinlenme sırasında yeşilimsi ya da kahverengi msi olan renkleri sıcaklık değişmelerinde, hayvanın yaşadığı ortamdaki ışık miktarı ve ruhsal du­rumu ile çok açık renkli, siyaha yakın, kırmızı, kiremit rengi gibi renklere dönebilir. Ortama uymaları renk de­ğişimi ile sağlanır.Bukalemunlar özellikle Büyük Sahra’nın kuzeyinden, İspanya’dan Suriye’ye kadar uzanan topraklarda ve bazı adalarda yaşarlar. Avrupa’da yaşayan tek tip bukalemun vardır. O da ADİ BUKALEMUN’dur. (Chamae-leochamaeleon)

Bukalemun­gillerin en büyük özellikleri ayakları­nı, dilin ve gözlerin alışılmadık şekil­de oluşu ve renk değiştirme konu­sundaki yetenekleridir. Bukalemun­giller dört cinste toplanabilen tam doksan türü vardır. Bunların büyük bir kısmı Asya, Afrika, Madagaskar’­da yaşar.Bukalemungillerin büyük bir bö­lümü “Ghamaeleo” çinsindendir. (Ağaçlarda yaşarlar) Diğer bir kısmı da yer altında ve kayalar altında yaşa-yan”Brookesia~cinsindendir. Geri ka­lan Leandria ve Evoluticauda cinsle­rinin kuyrukları diğerlerinden farklı olarak ağaçlara tutunmaya yaramaz.

-->
Mar18
BULUT
Categories: B
0 Comments
BULUTSu buharına doymuş olan hava so­ğursa, taşıyamayacağı fazla buhar, havanın içindeki töz zerrelerinin üze­rinde yoğunlaşır veya donar. Bulutlar, sisler böyle meydana gelir. Bulut ve sisler meydana gelirken, su buharı­nın yoğunlaşmasıyla bıraktığı ısı havayı ısıtır. Böylece sisin ve bulutun meydana gelişiyle havanın fazla soğu­ması önlenmiş olur. Havanın yüksek­lere çıkması ile soğumaya da başlar. Bu yüzden yükselen havanın nemi ar­tar. Hava doymuş hale geldikten sonra da soğuma davam ederse, bulut meydana gelir. Yüksek dağların tepelerin devamlı bulutlu oluşu bu se­beptendir.Nemli sıcak hava ile soğuk hava ka­rışınca, sıcak hava soğur. Bundan do­layı sıcak havanın önceden içinde bu­lunan su buharının bir kısmı yoğunla­şır ve bulut, sis veya yağış meydana gelir. Bulut Çeşitleri için TIKLAYIN

-->
Mar18
BULUT ÇEŞİTLERİ
Categories: B
0 Comments
BULUT ÇEŞİTLERİ
Bulutların çok çeşidi vardır. Bunlar­dan;
1.Sirüsler: Yerden çok yüksekte bulunurlar. Beyaz tüy görünümünde-dirler. Havada her zaman bulunan bu bulutlar, havanın açık olduğu (berrak havalarda) zaman görülürler.2. Kümülüsler: Yerden 1-2 km. kadar yüksekte bulunurlar. Pamuk yı­ğınları şeklindedirler. Bu bulutlar, ha­vanın içindeki yükselen akımların bulundukları yerlerde meydana gelir­ler.3. Stratüsler: Kümülüslerin yüksek­liğinde bulunurlar. Beyaz şeritler halindedirler.4. Nimbüsler: Kenarları dağınık şekilsiz, koyu kurşini renkli bulutlar­dır. Yağmur bulutlarıdır

-->
Mar18
BURUN
Categories: B
0 Comments
BURUN
Solunum sistemimizin başlangı­cını meydana getiren, aynı zamanda koku alma işini yüklenen bir organı­mızdır. Burun yüzümüzün ön kısmın­da ağzımızın hemen üzerinde ve iki gözümüzün arasında piramit şeklinde uzanır. Gözler arasında başlayan bur­numuz ağzımızın üzerinde iki burun deliği ile sonlanır. Burun delikleri, bu­run boşluğunu dışarı ile birleştirir.Delikler birbirinden ince bir kıkırdak olan SAPAN KEMİĞİ ile ayrılırlar. Burnumuzun dışı deri kasları ve deri ile örtülüdür. İç kısmı ise “sümük” denilen kaygan bir sıvı ile örtülüdür.Burun deliklerinin içleri ağıza yakın kısımlarında kıllar ile kaplıdır. Bu kıllar, solunum yaptığımız hava­daki tozları, yabancı cisimleri ve maddeleri burun boşluğunda birikti­rip akciğerlere gitmesini önler. Hay­vanlarda ise burun kılları önemli bir dokunma organı sayılır. Geceleri bunların sayesinde karanlıkta engellere dokunması ile yolunu bulur. Burun kılları kuşlarda yanaklarında, kedi ye benzeri etçil hayvanlarda ve kemir­genlerde burunun ucunda yer alırlar.Burnumuzun içini kaplayan sü-müksü örtünün altında çok ince kan damarları yer alır ve havanın akciğer­lere gitmeden önce ısınmasını sağlar.Burnumuz solunum sistemimi­zin başlangıcını meydana getirdiği gibi diğer yandan da KOKU ALMA ORGANI’mızdır. İnsanda koku duyu­su her ne kadar diğer memelilere oranla azsa da yine de önemlidir.Koku alma sinirlerinin uçları burun boşluğunun tavanında bulunur ve göz çukurunu geçtikten sonra 2 kola ayrı­lır. Koku alma sinirlerimizi uyaran faktörler hayadaki hareket halindeki moleküllerdir. Soluk havası ile bur­numuza giren bu moleküller burunu ^döşeyen sümüksü tabakanın içinde “çözünürler. Sümüksü sarımtırak renk­li tabakanın hücreleri arasında bulu­nan kokuyu alan şişemsi şekildeki “Duyu hücreleri” çözünen koku mad­delerini burun tüylerinin yardımı ile alırlar. Duyu hücrelerinin tabanları koklama sinirlerinin alıcı uçları ile bi­tişiktir. Bu sebeple alınan duyu uya­rımı koklama siniri uçlarına oradan da beyindeki koklama merkezine ula­şır. Böylece koku alınmış olur.Burnumuzda gözyaşı kesesinden burun boşluklarına açılan göz-burun kanalı adlı bir kanalcık vardır. Bu ka­nalın görevi ağladığımız ya da gözle­rimizin herhangi bir şekilde yaşar­ması sonucu gözyaşını buruna akıt­maktır. Ağladığımız zaman burnumu­zun akmasının sebebi bu kanaldır. Bütün bu sayılanlar dışında burnu­muz ses çıkarmaya da yardımcı bir organımızdır.

-->
Mar18
BÜKÜCÜ KAS
Categories: B
0 Comments
BÜKÜCÜ KAS (Biy) Bir eklemde kol veya bacak ke­miklerinden birini bağlayan ve bağ­lantı yerini çeken kaslardır. Kolumuz­da bulunan iki başlı pazı kası ön kolun kol üzerine bükülmesini sağlayan bü­kücü bir kastır. Yine el ve ayak par­maklarımızın içe doğru kıvrılmasını sağlayan kaslar, bacağımızda bulu­nan uyruk iki başlı kası bükücü kas­lardandır. Bükücü kaslara FLEKSOR KASLAR’da denir.

Hiç yorum yok: