BACAK(Biy)
Bacaklar yürüme, koşma, tırmanma, yüzme ya da sıçrama şeklinde olabilen yerdeğiştirme hareketlerini yapan organlardır. Çeşitli canlılarda bacakların hareketi sağlamanın yanında duyu organlarını taşıma, solunum veya üreme organı vazifesi görme, besin alınışını temin etme gibi ek görevleri de vardır.Canlılarda onları daha yüksek hayat seviyesine ulaştıran bacaklar gelişmiş olarak ilk kez Eklembacaklılarda görülür. Eklembacaklılardan önceki canlılarda bacaklar eklemsiz olduklarından başlı başına bir hareket organı olarak iş yapmazlar ancak vücudun sürünme, kıvrılarak yılan kavi hareket yapmasını sağlarlar. Eklembacaklılarda ise vücuda eklemler ile bağlı (kendi aralarında da eklemli olan) zengin kas yapısına sahip, müstakil olarak hareket edebilen organlardır. Örümcekler, böcekler ve akreplerde de bacak tipi böyledir. Yumuşakçaların karından bacaklılar sınıfında bacaklar eklemsiz, uzunlamasına yassılaşmış düz bir taban şeklinde değişmiştir. Hareket solucanlardaki gibi deri kas kılıfı sayesinde olur. Bütün kara ve su salyangozlarında böyledir.Omurgalılardan balıklarda bacak bulunmaz onun yerine hareketi yüzgeç denilen yapılar sağlar.Kurbağagi İlerde arka bacaklar zıplamaya elverişli olup beş parmaklı ayaklar ile sonlanırlar. Parmaklar arasında onları bir birine bağlayan zarımsı bir yapı vardır. Ağaç kurbağalarında parmakları kolayca tırmanabilmeyi sağlamak için yapışma diskleri haline gelmiştir. Kurbağaların ön bacaklarında genellikle dört parmak bulunur. Su kurbağalan yüzmek için arka bacaklarını kullanırlar.Sürüngenlerden yılanlarda bacaklar körelmiştir. Timsahlar ve kertenkelelerde bacaklar yürüme, tırmanma, koşma gibi hareketleri yapabilecek şekilde gelişmiştir. Timsahların arka bacakları ve ön bacaklarında bulunan parmakları arasında perde vardır. Buhperdenin bulunuşu ile timsahlar rahatça yüzebilirler. Kaplumbağalarda bacaklar karada yaşayanlarında oldukça sert, güçlü ve üzerindeki ağır kabuğu taşıyabilecek şekil halini almıştır. Parmak uçları sert, sivri tırnaklar halindedir. Deniz kaplumbağalarının bacaklarının sonlandığı ayaklar yüzgeç şeklini almıştır. Göl kaplumbağalarında ise ayaklar perdelidir.Kuşlarda ön bacaklar uçmaya elverişli kanatlar haline gelmişlerdir. Arka bacaklar uçamayan kuşlarda, uçan kuşlara oranla daha iri ve kuvvetlidir. Bazı kuşlar uçamamalarına rağmen ayaklarındaki perdeler sayesinde rahatça yüzebilirler. Kuşların arka bacaklarında dört parmak vardır. Bunların üçü önde birisi arkaya dönüktür. Afrika’da bulunan devekuşlarında iki, Amerika’da bulunan deve-kuşlarında ise 3 parmak bulunur.Memelilerden etoburların çoğu koşma, tırmanma gibi hareketleri kolaylıkla yapabilen bacaklara sahiptir. Nadiren suda yaşayanları da vardır. Fakat hepsinin ayakları pençelidir. Yine memelilerdenolanfoklarvedeniz aslanlarında dört bacakta bulunur fakat yüzgeç ayak şeklini almışlardır. Hortumlu memeliler takımından olan fillerde dört bacak vardır ve vücutlarının ağırlığını taşıyabilecek güce sahiptirler. Tekparmaklılarında (,at, eşek, gergedan) hepsi iyi koşabilen çevik dört bacağa sahiptir. Ancak ayaklarında grubunda özelliği olan tek bir parmakları plan toynaklı hayvanlardır. Çiftparmaklılarda da yine dört kuvvetli bacak vardır ancak bunların ayaklarında vücudun ağırlığını taşıyan iki parmak vardır. Diğerleri yok olmuştur. (Koyun, sığır, domuz, suaygırı, zürafada v.b. görülür) Balinalar ve yunuslar gibi suda yüzen memelilerde arka bacaklar kaybolmuş ön bacaklar ise yüzmeye elverişli hale gelmişlerdir ve oldukça küçülmüşlerdir.Sıçrama kabiliyeti olan memelilerde arka bacaklar Z şeklinde kıvrılmıştır. (Tavşanlar, kangurularda olduğu gibi) Maymunlar ve insanlarda ise ön üyeler kollar olarak adlandırılır.. Yakalama, tutma, tırmanma gibi ödevleri görürler. Arka üyeler bacaklardır. Bir çift olup vücudu taşıma görevini yaparlar. Çevik, zengin kas yapısına sahip, ayaklarında beş (tırnaklı) parmağı olan organlardır.
BACAK KEMİKLERİ
Categories: B
0 Comments
window.google_render_ad();
BACAK KEMİKLERİ (Biy)Vücudumuzu taşıyan ve hareketini sağlayan bacaklarımızın kemikleri iskelet sistemimizin diğer kemiklerinden daha kaim ve kuvvetlidirler.
Bacağımızın üst kısmında vücudumuzun en uzun ve sağlam kemiği olan Uyluk kemiği yer alır. Yukarı kısmındaki büyük ve yuvarlak eklem-başı ile kalça kemerine eklenir. Kısa olan boyun kısmı aşağıya doğru genişlemiş ortasi derin girintili olarak sonlanır.Uyruk kemiğinin hemen altında ona eklemlenmiş iri, yassıca olan dizkapağı kemiği yeralır.Bacağın alt kısmında yer alan iki kemikse baldır ve kayal kemikleridir. Kaval kemiği dizden topuğa kadar uzanır. Baldır kemiğinden daha kalın ve sağlam olup vücudun tüm ağırlığı bu kemikten geçer. Kaval kemiğinin alt ucu genişlemiş ve derin olmayan bir eklem çukuru meydana gelmiştir. Buraya ayak bileğinin birinci kemiği eklemlenir. Baldır kemiği kavalın dış tarafında uzanan ona nazaran ince uzun bir kemiktir. Yukarı ucu diz eklemine kadar varmaz. Bu kemiklerin aşağıda bittikleri yerde vücudumuzun bütün ağırlığını taşıyan ayaklar yer alır.
-->
Şub19
BADEMCİK
Categories: B
0 Comments
BADEMCİK (Biy)Aynada ağzımızı iyice açıp boğazımıza doğru baktığımızda ağızın tam dip kısmında sağ ve solda birer-tane olmak üzere badem şeklinde iki bez görürüz. Bu bezlere Bademcik adı verilir. Bademciklerin büyüklüğü bulunduğu kişiye göre değişen lenf (akkan) yumrularıdır. Normal haldeki büyüklükleri 12,5-18,5 milimetre arasındadır. Bademcikler üzerinde bademcik çukurları denilen çukurlar vardır. —Bademciklerin görevleri hakkında birçok araştırmalar yapılmıştır. En çok ileri sürülen fikirde bademciklerin vücuda giren mikroplara karşı baraj oluşturmasıdır. Bademcikler soğuk algınlığı sonunda iltihaplanıp şişerler. Kızarırlar, bazı hallerde üzeri beyazımsı sümüğe benzer sıvı ile kaplanır. Ağrı ve ateş yükselmesi görülür. Herhangi birşeyi yutarken boğazımız çok acır.
Bazı kimselerin bademcikleri sık sık iltihaplanır ve şişer. Bu gibi durumlarda bademcik ameliyatı gereklidir. Ameliyattan hemen sonra doktor tavsiyesine uygun şekilde konuşmamak, katı besinler yememek, sıcak içecekler içmemek lâzımdır. Eğer bu tedbirler alınmazsa bademcikler kanama yapar. Hasta tarafından hissedilmeyen bu kanamalar sonucu midede biriken kan bulantı yapar ve hasta kanı kusar. Bu durumda hasta acilen hastaneye götürülür ve doktor tarafından bademciklerin yara yeri dikilir.Bademcik ameliyatları Haziran, Temmuz ye Ağustos ayları dışında her mevsim yapılabilir. Bu aylarda çocuk felci bakımından yapılması tehlikelidir.
-->
Şub19
BAĞ DOKU
Categories: B
0 Comments
BAĞ DOKU (Biy)
Vücuttaki çeşitli organları, dokuları birbirine bağlayan, onlara desteklik ve direnç kazandıran en önemli dokulardandır. Bağ dokunun hücreleri dağınık olup belli bir düzende sıra-lanmamışlardır. Epitel dokudan farklı olarak hücreler arasında boşluklara sahiptir. Bu boşluklarda hücre ara-maddesi denilen şekil ve bileşimi farklı olabilen bir madde bulunur.Bağ doku aynı zamanda organlara desteklik sağladığından Bağ ve Destek doku olarak da bilinir. Hücrelerinin şekillerine ve cinsine göre:1- Esas bağ doku, 2- Kıkırdak doku, 3- Kemik doku olarak ayrılır.Esas bağ dokusu hücreleri çoğunlukla yıldız şeklinde, bazen yuvarlak bazen de ince yada kalın yalancı ayaklar çıkaran amipsi görünüştedirler. Esas bağdokusu diğer dokuları birleştirmeye ve onların yaralarını onarmaya yarar.Kıkırdak doku yuvarlak veya oval hücreleri olan, hücreler arası maddesi elastik ve homojen maddeden yapılmıştır. Özellikle omurgalı hayvanların henüz embriyo halindeki iskeletlerini kıkırdak doku meydana getirir. Ergin omurgalılarda ise uzun kemiklerin eklem yerlerinde, kulak kepçesi, kulak yolu kaburgaların uçlarını örten kıkırdaklar ve burun ile nefes borusunda bulunan kıkırdaklarda kıkırdak doku bulunur.Kemik doku yıldız şeklindeki hücreleri ile hücreler arası maddesinde çeşitli tuzlar bulunan bir dokudur. Hücreleri kemik dokusu içinde şekillerine uygun odacıklar içine yerleşmişlerdir. Omurgalıların iskeletini meydana getiren dokudur.
-->
Şub19
BAĞIL NEM
Categories: B
0 Comments
BAĞIL NEM (Fiz)Yeryüzündeki suların devamlı olarak buharlaşmasından havanın içinde her zaman, az veya çok miktarda subuharı bulunur.Belli bir sıcaklıkta, belli -hacimdeki havanın, içine alabileceği su buharının en büyük değeri bellidir. Bu su buharının tamamını içinde bulunduran havaya, su buharına doymuş hava denir. 1 m3 havayı doyuran su buharının ağırlığı sıcaklığa bağlıdır. Su buharına doymuş hava da artık su buharlaşamaz. Çünkü alabileceği miktarda su buharını almıştır daha fazla alması mümkün değildir. Doymuş hava soğursa, içindeki su buharının bir kısmı yoğunlaşır. Yağmurun, karın, kırağının, …v.b. meydana gelişi havanın içinde su buharının bulunduğunu belirlediği gibi, bu su buharının yoğunlaştığını da örneklemiş olmaktadır.Havanın doymuş hale yakın olup olmadığını bağıl nemle anlarız. Bağıl nem ise, mutlak nem ve doyuran nem ile belirlenir.Mutlak nem (Havanın nemi): Bir “hacim birimi”nde (meselâ, 1 m3 ünde) bulunan su buharının kütlesine veya ağırlığına, o havanın mutlak nemi denir. Mutlak nemin bilinmesinde fazla bir yarar yoktur. Önemli olan, havadaki su buharının doymuş halden olan uzaklığının bilinmesidir. Bunun için; mutlak nemin, aynı sıcaklıktaki havanın birim hacmini doyuran neme oranı kullanılarak bağıl nem hesap edilir. Mutlak nemBağıl nem = ———————— Doyuran nem
Havanın bağıl nemi 0,70 (% 70) olarak söylendiği zaman, hava içinde, o sıcaklıktaki havayı doyuran nem miktarının % 70′inin bulunduğunu belirtmiş oluruz.Havanın bağıl nemi 0,50 (% 50) denildiği zaman, o havanın içinde, o havayı doyurabilecek (o sıcaklıktaki), su buharının miktarının % 50’sinin (100′de 50’sinin) bulunduğu anlaşılır.
-->
Şub19
BAĞIŞIKLIK
Categories: B
0 Comments
BAĞIŞIKLIK (Biy)İnsan ve hayvanların çevresinde, derilerinde bağırsak boşluklarında bir çok mikroorganizma bulunur. Normal vücutta mikroorganizmaların dokulara yayılmasına engel olan savunma sistemleri vücuda direnç sağlar. Mikro organizmalara ve onların çıkardıkları toksinlere karşı vücutta bulunan dirence BAĞIŞIKLIK denir, insanlar her mikroba karşı aynı derecede bağışıklık kazanmazlar. Bağışıklık doğal ve sonradan kazanılan bağışıklık olarak ikiye ayrılır.Doğal bağışıklık insan doğduğu zaman vücudunda belli mikroplara karşı direnç bulunması ve anneden çocuğa kalıtımla geçmesidir. Ağızı-mız, ıslaklığı ve her zaman besince yeterli olması dolayısıyle birçok mikroplar için uygun bir ortamdır. Ancak, normal ağız epiteli mikroplara karşı oldukça dirençlidir. Bu durum kendiliğinden kazanılmıştır. Yine aynı şekilde anneden yeni doğan çocuğa geçen kan da kızamık antikorları varsa, çocuğu 4-5 aylık oluncaya kadar bu hastalıktan korur. Kızamık antikorları doğal bağışıklık meydana getirirler ancak sonradan yok olurlar.İnsanlar, hayvanlarda ve bitkilerde hastalık yapan bazı parazitlere karşı doğal bağışıklığa sahiptirler. Sığır vebası, tavuk vebası gibi hastalıklar insanlara bulaşmamaktadır.ikinci bağışıklık tipi sonradan kazanılan bağışıklıktır. Bu durumda bir canlının sonradan kazandığı ve yalnız belirli hastalıklara karşı işleyen direnç hali söz konusudur.Örneğin çiçek hastalığı geçirmiş kimsenin başka insanlarda bulunmayan bir direnç kazandığını ikinci bir kez daha salgın çıktığında çiçek hastalığına yakalanmadığını biliyoruz. Yine teknolojinin ilerlemesi ile yaygın bir şekilde kullanılan aşılarla da sonradan kazanılan bağışıklıklar vardır. Bunlar sun’i kazanılan aktif bağışıklıklardır.
-->
Şub19
BAKIR
Categories: B
0 Comments
BAKIR (Kim)
Sembolü Cu, değerliği +1, + 2 dir. Atom numarası 29, atom ağırlığı 63,5 Ergime noktası 1083″ C, kaynama noktası 2360°C, yoğunluğu 8,9 gr/cms dür. 5000 yıldan fazla bir zaman önce keşfedildiTabiatta serbest bir halde bulunduğu gibi oksit, sûlfûr ve karbonat şeklinde birçok filizlerine de rastlanmaktadır. Yurdumuzda, Ergani, ve Mur-gul’da zengin bakır yatakları bulunmaktadır. Bunlar Etibank tarafından isletilmektedir.Bakır kırmızı renkte, levha ve tel haline gelebilen yumuşak bir metaldir. Döküm yapılamaz, çünkü, yüzeyi gözenekli otur. Bakır kuru havada değişikliğe uğramaz. Nemli havada yüzeyi koyu yeşil renkli pas katmanı ile örtülür. Ancak bu pas koruyucudur. Paslanmayı yüzeyde durdurur. Bakır kaplara konan ekşili ve ekşimiş yemekler, kısa zamanda bakır Özerinde bakır çalığı (Patina) denen zehirli bir madde meydana getirir. Bundan ötürü, bakır kapları kalaylatırız. Su, hidroklorik asit, seyrettik sülfürik asit bakıra etki etmez. Ancak nitrik asit ve sıcak derişik sülfürik asitler bakırla birleşir.Bakır iyi bir ileticidir. Isı ve elektriği iletir. Endüstrinin sinir sistemi bakırdan yapılmıştır. Elektrik telleri, kablolar, ısı araçları, tencere, kazan, damıtma kazanları bakırdan yapılır. Bakır dan tunç ve pirinç gibi çeşitli alaşımlar yapılır. (Bakınız alaşımlar).Bakırın en önemli bileşiği göztaşı-dır. (CuSOİl, 5 NzOyBordo bulamacı bakır sülfat ve sönmüş kireç karışımıdır; bağcılıkta, tohumları ilaçlamada kullanılır.
-->
Şub19
BAKLA
Categories: B
0 Comments
BAKLA (Biy)Tohumlarının protein ve nişasta bakımından zengin olması nedeni ile büyük besin değeri olan bitkilerdir. Baklalar tek yıllık bitkilerdir. Boyları 50 cm’den bir metreye kadar yükselir. Koyu yeşil renkte olan bakla mey vasinin da yenen 3-8 kadar tanesi vardır. Orta iklim kuşağında tarlalarda, bahçelerde yetiştirilir. Çiçekleri salkımlar halinde olup renkleri morumsu veya siyah benekli beyaz olur. Meyvası olgunlaşınca kararan açılan kuru meyvatipindedir.Bakla bitkisi çok kireçli veya killi topraklarda yetiştirilir. Mart ayında ekilen bakla, Haziran-Eylül aylarında toplanır.Bakla besin olarak, hayvanlara yem olarak (bu cinsinin çiçekleri sapsız olup yaprak koltuğundan iki tanesi bir arada çıkarlar. Yaprakları sülük-lüdür bunlar yardımı ile yukarı doğru tutunup uzarlar) eczacılıkta kullanılır.
-->
Şub19
BAKLAGİLLER
Categories: B
0 Comments
BAKLAGİLLER (Biy)
Çok geniş yayılıştı otlar, çalılar küçük veya büyük ağaçlardır. İki çenekli bitkilerdir. Meyvaları baklamsı çiçekleri bazen çok yönlü bazen de tek simetrilidir. Çiçekleri çoğu zaman mor.umsu, beyaz, pembe, sarı gibi güzel ve parlak renklidir. Köklerinde çoğu zaman azot biriktiren ve kökte ortak yaşayan azot bakterileri vardır. Yurdumuzda 60 kadar cins ve 800 den fazla türü vardır. Başlıca cinsleri Mimozalar, salkım, sarıyonca, küstüm otu, yonca, katırtırnağı, soya fasulyesi, fasulya, burçak, mercimek, bezelye sayılabilir.
-->
Şub19
BAKTERİLER
Categories: B
0 Comments
BAKTERİLER (Biy)Tabiatta çok yaygın olarak bulunan tek hücreli canlılardır. Bakteriler basit yapılı, belirsiz çekirdekli, çoğunlukla klorofilsiz ve bölünerek çoğalan canlılardır. Bölündükten sonra ya tek kalırlar ya da kümeler meydana getirirler.İnsanlarda hastalık yapan bakteriler, sert, kalın duvarlı, vücutları esnek, hareket edebilen ve hücre duvarları bulunmayanlar olarak üç tipte olurlar.Vücutları sert bir zarla çevrilmiş olan bakterilerde hareketlerini kamçılar ile sağlar. Şekilleri yuvarlağımsı, çomağımsı ve burgumsudur. Buna göre çeşitli adlar alırlar.Yuvarlağımsı olanlara KOK denir. Bu bakterilerde kendi aralarında birbirlerine karşı durumlarına göre isimler alırlar. Tektekduran koklara MONOKOK,ikişer ikişer duranlara DİPLOKOK, dörder dörder küme yapanlara TETRAD, sekizer, onaltışan koktan yapılı kümelere SARSİN, bir biri arkasına tek tek dizilerek zincir meydana getirenlere STREPTOKOK, üzüm salkımı gibi küme yapanlara STAFİLO KOK denir. Koklar her zaman yuvarlağımsı olmıyabilirler. Bazı zamanlarda örneğin insanda Belsoğukluğu denen hastalığı yapanlar çift çift duran kahve tanesi şeklinde diplo-köklardır. Yine solunum yollarında hastalık yapan bakterilerde mum alevi şeklindeolabilirler.Çomak şeklinde olan bakterilerin boyları enlerinden fazladır. Bazıları çok küçük olup KOKOBASİL adını alırlar. Bazı çomakların uçları yuvarlaktır, bazılarının uçları köşelidir, bir kısmının da uçları mekik gibi sivridir. Şekilleri oval, uçları bükülü, zincir meydana getirmiş gibi olabilir.Spiral (Helezoni) şekilde vücudu sert olanlar tek kıvrımdan ibaret VİBRİO veya birçok kıvrımı olan SPİRİLVUM şeklindedir.Birçok bakterinin hücre duvarının dışında oldukça sert bir tabaka vardır. Bu tabaka 0,2 mikron ve daha fazla kalınlıkta olduğu zaman normal ışık mikroskobu ile görülür ve buna kapsül denir. Eğer bu tabaka çok ince ise MİKROKAPSÜL adını alır. Bakteri ler sıcağa ve soğuğa dayanıklıdır.Bakterilerin hareketi kirpik denilen özel yapılar ile olur. Kirpiklerde hareket eden çomak, vibriyon, ve spiril şeklindeki bakterilerin vücutları serttir. Bakteriler kirpiklerinin durumuna göre de adiar alırlar. Kirpiksizler, bir ucunda tek kirpikliler, iki ucunda birer kirpikliler, yalnız tek uçta püskül gibi kirpikler ve bütün yüzeyde yayılmış kirpikliler.
-->
Şub19
Bakteri Kültürleri
Categories: B
0 Comments
Bakteri KültürleriBakterilerin rahatça üreyebildik-leri yerlerde bırakıp onların koloniler meydana getirmesini sağlamakla BAKTERİ KÜLTÜRLERİ elde edilir. Besi yerindeki üreme mikrobun kültürüdür. Bu kültürler ya deri altına şırınga edilir veya ağız yolu ile verilir.
-->
Şub19
Bakterilerin Üremesi
Categories: B
0 Comments
Uygun şartlardaki bir besi yerine ekilen bakteri beslenerek çabucak çoğalmaya başlar. Beslenen bakterinin hacmi artar ve bakteri hücresi ikiye bölünerek çoğalır. İlk önce çekirdek bölünmeğe başlar ve daha sonra hücre bölünür. Hücre hızla çoğalıyorsa içinde iki veya daha fazla çekirdek görülebilir.
-->
Şub19
BALDIR KEMİĞİ
Categories: B
0 Comments
BALDIR KEMİĞİ (Biy)Bacağın alt kısmındayeralan iki kemikten diğerine göre daha ince ve uzun olanıdır. Vücudun bütün ağırlığını taşıyan Kaval Kemiği kadar sağlam değildir. Baldır kemiği iki bölgede incelenir. Birincisi ön-dış bölge, burada ön baldır kası, baş parmak germe kası, baldır yan kasları, kaval kemiği siniri, deri kas siniri bulunur. İkincisi ise art bölgedir. Burada ayak parmak bükücü kası, baldır kası vardır. Baldır kemiğinin yukarı ucu diz eklemine kadar yetişmez.
-->
Şub19
Balık
Categories: B
0 Comments
Balıklar tatlı veya tuzlu sularda yaşayabilen solungaçları ile solunum yapan nadiren akciğerleri bulunan, yüzgeci i ve üzeri genellikle pullu olan bir omurgalıdır. Vücutları genel olarak uzunca iki uca doğru sivri İmiş arka uçta genişçe bir kuyruk yüzgeci bulunduracak şekildedir. Vücudunun mekik şeklinde oluşu sebebi ile balıklar suda kolayca ilerliyebilirler.Dış görünüşte balıklar birbirlerinden farklı yapıda olmalarına rağmen suda yaşamaları, vücut ısılarının bulundukları ortama göre değişmesi, vücutlarının üzerinin pullarla örtülü olması yüzgeçlerinin bulunması ve solungaçları bakımından ortak yanları çoktur.Balıklar KIKIRDAKLI BALIKLAR ve KEMİKLİ BALIKLAR olarak iki büyük grupla incelenirler. Bunlarda kendi aralarında çeşitli sınıflara ayrılırlar. Köpek balıkları, vatozlar, kelerler, testere balıkları k.-kırdaklı balıklardandır. Uskumru, izmarit, levrek, lüfer, palamut, sazan, ala-baiik, yılanbalıkları, yayınbalıkları, denizatları,, kalkanlar gibi tanıdığımız ve yediğimiz balıklarda kemikli balıklardandır.Balıkların hepsi hızlı hareketli ve çevik değillerdir. Bazıları kumluklarda kendilerini kuma gömerek yaşarlar. Bir kısmının da vücutları yukarıda anlatıldığı gibi mekik şeklinde ince uzun olmıyabilir. Vatoz balıkları ve onun benzeri balıkların vücutları sırt ve karın yönünde yassılaşmıştır. Yine Kalkan ve Pisi türünde olanlarda ise yassılaşma yan tarafa doğrudur. Bazı balıklar da uçabilir. Bunların vücutları diğerlerinden farklıdır. Suyun içinden dışarı fırlayan balık 15-20 metre uçabilirler. Bu balıkların kuyruk ve göğüs yüzgeçleri gelişmiştir. Sıcak ve ılık sularda yaşayan uçan balıkların sayıları pek fazla değildir.Balıkların iskeletleri, diğer bütün omurgalılar gibi vücudun çatısını meydana geti ri r. Omurga baştan kuyruğa kadar uzanır, üzerinde sırta ve karına doğru uzayan diken gibi çıkın-tılargörünür. Bunların dışında kaslar arasında bulunan ince uzun kemikçikler vardır. Halk dilinde bu kemikçiklere KILÇIK adı verilir.Balıkların başları, besinlerini alış tiplerine, familya özelliklerine göre çeşitli büyüklük ve şekildedir.Kıkırdaklı balıklarda baş iskeleti bütün bir parça halindedir. Kemikli balıklarda ise başın her kemiği ayrı ayrı Çıkabilecek şekildedir. Gözler başın iki yanında öne doğrudur. Göz kapağı bulunmaz. Ağız başın en önünde alt ve üst çeneden meydana gelmiştir.Çeşitlerine göre, irili ufaklı, kopana kesici dişleri bulunur. Bazılarında ise diş bulunmaz.Balıkların kendilerine has bir duyu organı vardır. Yanal çizgi adı verilen bu organ vücudun iki yanında derinin hemen altında baştan kuyruğa doğru uzanan bir kanaldır. Üzerinde çok küçük delikler bulunan bu organın içinde birçok sinir uçları yer alır.Balıkların derileri kaygan ve üzeri pullar ile örtülüdür. Bazı balıklarda hiç pul bulunmaz. Bazılarında ise oldukça sert yapıda, mikroskobik, deri içine gömülü taban kısımları olan plakoid pullar bulunur. Köpek balıklarında rastlanan bu tip pulların daha önceleri diş minesi gibi olduğu sanılıyordu. Son yapılan araştırmalar sonucu plakoid pulların üzerini diş yapısında da bulunan DENTİN maddesinin kapladığı görülmüştür Kıkırdaklı balıkların pulları böyledir ve kemikli balık pulları da gözle görülür.Günümüz balıklarının pulları plak şeklinde pul kemiklerinden yapılıdır. Her pul pul kesesi içinde yerleşir. Pul keseleri deri içinde yer alır. Pullar bir biri üzerine kiremit dizisi gibi dizilirler.Balıklarda solunum esas olarak solungaçlar vasıtasıyla olur. Bunun yanında bir kısım balıklar yapılarında bulunan akciğerler, yüzme kesesi, yutak boşlukları yardımı ile hava solunumu yapabilirler. Bir kısım balıklarda da yüzme keseleri denilen özel bir organ gelişmiştir.
Solungaç solunumunda, balıklar ağızlarına aldıkları suyu solungaçları arasından geçirirler ve sudaki oksijeni alırlar. Karbondioksidi ise dışarı atarak solunum yaparlar.Dolaşım sistemleri basittir. Kalpleri bir kulakçık ve karıncıktan ibarettir.Solungaçlarda temizlenen kan, vücudu dolaşıp kirlendikten sonra kulakçığa gelir. Oradan karıncığa geçen kan temizlenmek için yeniden solungaçlara gider.Balıklar çoğunlukla etçildir. Halk arasında yaygın olan “Büyük balık küçük balığı yer” atasözüne uygun olarak birbirleri arasında devamlı bir savaş hali göze çarpar. Bunun yanında bazı balıklarda iri vücutlarına rağmen suda bulunan tek hücreli ufak mikroorganizmalar ile beslenirler.Balıklar bazıları hariç genellikle ayrı eşeylidir. Yani erkek ve dişi organları farklı fertler üzerinde bulunur. Dişi balıklar yumurtalarını erkek balıklar ise spermalarını suya bırakırlar. Döllenme normal olarak vücut dışında ve suda Bazılarında ise vücut içinde erkeğin üremeorganları ile olur. Döllenen yumurtalar ya suya bırakılır ya da ana balığın vücut boşluğunda gelişir ve dışarıya canlı yavru şeklinde çıkar. Balıklar bir seferde birçok yumurta bırakabilirler. Üremeleri genellikle ilkbahar aylarına rastlar.
-->
Şub21
BALIK BİTİ
Categories: B
0 Comments
Tatlı su ve denizlerde yaşayan, bu sudaki balıkların kanını emerek beslenen önbacaklarında vantuzları bulunan parazit hayvanlardır. 50′ye yakın türü olup, uzunlukları 6-8 milimetre olmakla beraber 20 milimetreye kadar olanlar da vardır.
-->
Şub21
BALIK TENYASI
Categories: B
0 Comments
Önce tatlı su böceğinde yerleşen sonra böcek yiyen tatlı su balığına oradan da bu balıkları yiyen insanlara geçen 10-15 metre boyunda bir parazittir. Balık tenyası son konağı olan insanın ince bağırsağına yerleşerek ağır anemi (kansızlık) denen bir hastalığa sebep olur.Balık tenyaları günde 1000 kadar yumurta yumurtlayabilir.
Read More
-->
Şub21
BALİNA (Biy)
Categories: B
0 Comments
Denizde yaşayan boyları 20-35 metreye kadar olabilen memeli hayvanlardır. Balinalar akciğerleri ile solunum yaparlar, sıcakkanlı hayvanlardır. Yavrularını emzirirler. Önde bir çift yüzgeci vardır. Eskiden bu yüzgeçleri ayak şeklindeydi. Arkadaki ayak ise oluşmamıştır. Vücutta bir çıkıntı yapmaz. Balinaların başları büyük ve oldukça geniştir. Karınları düz ve parlaktır. Sırtında diğer balıklar gibi yüzgeçleri yoktur. Yalnız başlarının üzerinde “hava deliği” denen iki tane burun deliği vardır. Bu delikler sadece solunuma yarar. Bunlar yardımı ile havayı akciğerlerine çekerler. Balinalar hava alabilmek için 20 dakikada bir su yüzüne çıkarlar ve derinlere dalarlar. Yeniden su yüzüne
-->
Şub21
Balina
Categories: B
0 Comments
Hava balinanın ciğerlerinde ısındığından dışarıda buharlaşır ve hayvanın burnundan su fışkırıyormuş gibi görünür.Balinaların gövdeleri oldukça geniş ve iridir, kuyruğa yakın yerde birden daralır. Kuyruk yatay olup uzunluğu 7 metreyibulabilir.Dişsiz balinaların ağızı çok büyük olup yutakları tersine çok küçüktür. Bu hayvanlar yalnızca küçük deniz hayvanları ile beslenir. Ağızlarında kocaman ve az kas bulunan kalın bir dil taşırlar. Çeneleri yumurtam-sıdır.Balinalar bir defada tek yavru doğururlar. Doğduğu zaman yavru balinanın boyu 6-7 metre ağırlığı ise 6000 kilogramdır. Yedi aya yakın bir süre annesinin sütü ile beslenir.Balinaların derilerinin altında oldukça kalın bir yağ tabakası vardır. Bu nedenle insanlar tarafından avlanmaktadırlar. Balinalar açık denizlerde sürüler halinde yasarlar. Özellikle balinagiller kutup denizlerinde görülürler fakat birçoğu sıcak denizlere göç ederler.
-->
Şub21
Ballıbabalar
Categories: B
0 Comments
Bir veya çok yıllık otsu bitkilerdir. Gövdeleri dört köşeli olup yaprakları basit ya da parçalıdır. Yapraklar gövde üzerinde karşılıklı çapraz dizilmiştir. Özellikle Akdeniz bölgesinde yayılmış olan bitkilerdir. Çiçekleri türüne göre beyaz, erguan renkli, pembemsi olabilir. Ballıbabalar gölgelik yerlerde çit kenarlarında, duvar diplerinde yetişir. Çiçekler yaprakların koltuğunda, sık kümeler halinde bulunurlar. Kaynatılmış çiçekleri yaraları iyileştirmede kullanılır.Yaprakları ise kan dindiricidir.
-->
Şub21
BALONLAR
Categories: B
0 Comments
Bu durumu Archimedes kanunundaki yüzen, batan ve dengede kalan’cisimlerdeki özelliklere benzetebiliriz. O halde hava için (daha geniş kapsamıyla tüm gazlar için)de Archimedes kanununun doğru olduğunu ve gazlar için de uygulanabileceğini göstermektedir. (Bk.. Archimedes Kanunu).Bacalardan çıkan dumanların, havagazının,hidrojen gazının, …v.b. hava içinde yükseldikleri gözlenir. Bu gazların yoğunlukları havanın yoğunluğundan az olduğundan yukarıya doğru yükselme (Archimedes kanununda yüzen cisimler) durumunda kalırlar.Bu durumu kısaca izah edelim:Hava içine bırakılan bir miktar hidrojen gazı, kendi hacmi kadar havanın yerini aldığından, taşırılan veya yeri alınan hayanın ağırlığı kadar bir kuvvetle bu hidrojen gazı hava tarafından aşağıdan yukarıya doğru itilir. (Archimedes kanununa bakınız.) Bu havanın kaldırma kuvvetidir.Eğer yoğunluğu fazla olan bir gaz bırakırsak, bu gaz hava için yük-selmez, aşağı doğru iner yani düşer. (Archimedes kanununda batan cisimlerde olduğu gibi). Azot, klor, …v.b. gazlar hava içinde aşağıya doğru inerler.Yoğunluğu havanınkine eşit olan bir gaz konulursa o gaz bırakıldığı yerde kalır. Hava içine aynı özellikte hava bırakırsak bırakıldığı yerde kalır.Bir çocuk balonunu ele alalım. Bu balonu havadan hafif gazla (Hidrojen, karbondioksit, neon, havagazı, duman, …v.b.) doldurursak balon serbest bırakılınca yukarılara doğru yükselir. Sebebi; yukarıda anlatıldığı gibi hafif gazın hava tarafından yukarıya itilmesinden dolayı balonun yükselmesidir. Buna uçan balon da denir. Bu balonu havadan daha ağır bir gazla doldurup şişirirsek bu sefer balon aşağıya iner yani yere düşer. (Archimedes kanunundaki batan cisimlere ait özelliğin aynısı.)Bu sefer balona gene aynı hava (baionun bulunduğu hava) dolduru-lursa balon olduğu yerde kalır. Zira yoğunluklar aynıdır. Bu durum gözlendiği zaman, balonun bulunduğu yerde kalmadığnı bir müddet sonra yere düştüğü görülür. Bunu da şöyle izah edebiliriz: Balon çok çok ince olursa hemen hemen istenilen amaca ulaşılır. Yani bırakıldığı yerde kalır.
-->
Şub21
BAL BETEĞİ
Categories: B
0 Comments
Arılar balpeteğini vücutlarının karın halkaları arasındaki balmumu bezlerinden çıkardıkları balmumu ile yaparlar.Basınç birimidir. Genellikle açık hava basıncını belirlemek için kullanılır.-750 mm. civa basıncı, yaklaşık olarak 1 bar. dır.1 bar = 1000 milibar = 750 mm. civa basıncı.1013 milibar = 760 mm. civa basıncı.Açık hava basıncını ölçmek için kullanılan aletlere barometre denir.Uygulama alanlarında kullanılan barometreler değişik iki tipte yapılırlar:LCİvalı barometreler2. Metal barometreler1. Civalı barometreler: Toriçelli deneyinin esasına göre yapılmışlardır. Bunlarında çeşitleri vardır. Duvara asılarak kullanılan çanaklı barometrelerdir. Barometre yüksekliği aletin tahtası üzerinde bulunan düşey bir cetvel yardımıyla okunur. Boşluk manometresi tipinde bir barometredir. Kapalı borunun üstünde boşluk vardır. İki koldaki civanın yükseklik farkı düşey bir cetvelle veya bir kadran önünde dönen gösterge ile ölçülebilir. 2. Metal barometreler: Metal barometreler, metallerin esnekliliklerinden faydalanarak yapılan barometre-lerdir.Bu aletlerde açık hava basıncı bir yayın esnekliği ile dengeleştiril-miştir. Basıncın artma veya azalması, bu yayın şeklini değiştirir ve bu şekil değişikliği bir kadran önünde hareket eden bir göstergeye iletilir. Yay, havasının bir kısmı boşaltılmış madensel bir kutu içerisindedir. Bu kutunun kapakları, açık havaya büyük bir yüzey göstererek basınç değişmelerinden daha çok etkilenmeleri için esnek bir madenden ve dalgalı (girintili çıkıntılı) olarak yapılmıştır.Metal barometrelerin yazıcı olanları da vardır. Metal barometrelerde, havanın basınç etkisini artırmak için, tek kutu yerine birkaç kutu kullanılır. Göstergeye de dönen bir silindir üzerine dayanan bu mürekkepli kalem ucu ta-kılırsa, yazıcı bir barometre meydana gelir. Silindirin üzerine, üzerinde zamanı ve basınçları gösteren çizgiler bulunan bir kağıt sarılır. Silindir bir saat makinesi yardımıyla hafta da bir defa döner. Bu suretle bir hafta zarfında hava basıncının değişmeleri kaydedilir.
-->
Şub21
BAROMETRENİN KULLANILDIĞI YERLER
Categories: B
0 Comments
1. Barometreler, laboratuvarlarda hava basıncının bilinmesi gereken hallerde,2. Havanın içinde, yükseklik ölçmede.3. Hava tahminleri yapmakta kullanılır.BAROMETRELERLE YÜKSEKLİK ÖLÇÜMÜHava içinde yükseklere çıkıldıkça basınç yapan havanın yüksekliği de azalır. Bundan dolayı yükseklerde, açık havanın basıncı, alçak yerlerde-kinden daha azdır. Yerin yakınlarında her 10,5 m. yükselmeye karşılık, barometre yüksekliği 1 mm. düşer. Başka bir deyişle, havanın basıncı 1 mm. civa basıncı düşer.ÖRNEK PROBLEMYerden 31,5 m. yüksekliğindeki bir tepedeki basınç ne kadar olur?ÇÖZÜM10,5 m.de, 1 mm, civa basıncı düşrrie olduğuna göre, 31,5 m. içinde
-->
Şub21
BARASKOP
Categories: B
0 Comments
Kollarından birine hacmi küçük bir cisim (kurşun) diğerine hacmi daha büyük olan bir cam balon asılarak dengeye getirilen küçük bir terazidir. Bu terazi havada dengeye getirilir..Daha sonra denge halindeki bu teraziyi hava boşaltma tulumbasının fanusu altına konulur ve makina çalıştırılarak fanus içinde ki hava boşaltılınca büyük cismin asıldığı kol aşağıya iner.Bu olay bize, iki cismin boşlukta aynı tuzlan alevi yeşile boyar. Baryum sülfat boya ve mürekkepte renk verici olarak, baryum karbonat fare zehiri hazırlanmasında, baryum nitrat hava fişeklerinde kullanılır.
-->
Şub21
BASINÇ
Categories: B
0 Comments
Bir yüzey üzerine bir kuvvet uygulayalım. Bu yüzey üzerindeki etki yalnız kuvvetin büyük veya küçük olmasına - yani kuvvetin değerine- bağlı değildir. Yüzeyin büyük ve küçüklüğü de etki üzerinde rol oynar. Kuvvetin etki ettiği yüzey büyüdükçe kuvvetin etkisi azalır, yüzey küçüldükçe kuvvetin etkisi çoğalır. Bu durumun çeşitli örneklerle izahı yapılabilir. ÖRNEKLER1- Karda ayakkabılarıyla gezen bir kişi, ayağına geniş tabanlı cisimler takıp kara basarsa, kar üzerinde durabilmekte ve gezebilmektedir. Kayaklı bir sporcunun kara batmaması en çok gözlenebilen bir örnektir.2- Çiviler ve iğnelerin uçları sivri yapılır. Çünkü, bunların etki ettikleri yüzey küçültülüp, kuvvetin etkisi büyütüle-bilmektedir.a) Çiviyi, başı tahtaya gelecek şekilde yerleştirip çivinin ucuna bir çekiçle vurursak çivinin başı tahtaya girmez. Burada etki yüzeyi büyütülmüştür Kuvvet çivinin başına dağıtılmıştır.
-->
Şub21
BASINÇLI TENCERE
Categories: B
0 Comments
Havayı bir yere sıkıştırır veya hızla hareket ettirirsek, basınçlı hava elde ederiz. Böyle bir hava çeşitli yerlerde bize yardımcı olur.Su altında yapı yapmak veya herhangi bir işi görmek için, su içine dalgıç odaları indirilir.Bu odaların yalnız altları açıktır. Üstlerine bağlı olan hortumlarla bu odalara basınçlı hava gönderilerek odanın içindeki su boşaltılır.Bu olayı basit olarak şöyle bir deneyle açıklayabiliriz: Su dolu bir bardağa veya kabın içine cam huniyi daldıralım. Huninin borusundan üflersek huni içindeki su boşalır.Körüklerden çıkan hava ile ateşlerin yanması şiddetlendirilir.Basınçlı hava, otomobil, bisiklet, kamyon, otobüs gibi lastik tekerlekli taşıtların lastiklerini şişirmekte kullanılır.Yer altındaki tesisleri, maden ocaklarını ve binaların Basınçlı hava ile presler, zımbalar perçin makineleri, frenler çalıştırılarak endüstride de kullanılır.Yüksek basınç altında kaynamanın birtakım uygulamalarından biri de basınçlı tencerelerdir. Mutfaklarımızda çokça kullandığımız bu tencereler, yemekleri 100°C den daha yüksek sıcaklıklarda kısa zamanda pişirmek için, lastikli kapağı tencereye sıkıca kapattıktan sonra içerideki buharın çıkması önlenmiş olur, kaynama noktası yüksek tutularak pişirme işleminin daha çabuk olması sağlanır. Kapağın üstünde güven kapağı vardır. Tencerenin içindeki suyun buharının basıncı yeter değere çıktığı zaman, bu güven kapağı açılarak buharın fazlalığı dışarıya çıkarılır.Böylece tehlikeli durumun önüne geçilir. Zira, her tarafı kapalı, sağlam yapılı bir tencere olan basınçlı tencere içindeki buhar basıncı fazlalaştıkça tehlikeli olmaya başlar. Popin (papen) tenceresindeki esasa göre çalışan ve düdüklü tencere adı da verilen basınçlı tencerede buhar çıkarken bir ıslık sesi duyulur.Bu sırada içerideki basınç değişmediğinden, tencerenin içindeki sıcaklık aynı kalır.Çomak veya çubuk şeklindeki bütün bakterilerin genel adı. Basiller tek tek ya da kümeler meydana getirebilirler. (Geniş bilgi için bk.BAK TERİLER)(Sabit makara)Makaralar, sabit bir eksen etrafın da dönebilen cisimlerdir. Makara, ekseni ile sabitlenip olduğu yerde dönüyor, aşağıya ve yukarıya hareket etmiyorsa böyle makaralara basit veya sabit makaralar denir.Sabit bir makarada kaldırılacak yük, makaradan dolaştırılan bir tel, zincir veya sağlam ipin ucuna asılır. Diğer uçtan da çekilir (hareket veren kuvvet uygulanır).Ekseninde pek az sürtünme bulunan bir makarada, kuvvetin yaptığı işle, yükün yükselmesiyle meydana gelen iş yaklaşık olarak birbirine eşittir.Bir basit (sabit) makara, kuvveti ve yolu değiştirmez. Bu makaralar kuvvetin doğrultusunu değiştirmek için kullanılırlar. Böyle bir makara ile kuyudan su çekmek için veya bir yükü yukarıya kaldırmak için (çekmek için) ipucu aşağıdan yukarıya doğru çekilmez de, makaradan dolaştırılıp aşağı veya yana çekilir.Sabit makaranın tek faydası, kuvvetin doğrultusu ve yönünü değiştirmekle bize, bir yükü çekme kolaylığı sağlar. Kuvvetten bir tasarruf sağlamaz. Kuvvet = YükYani sabit makara ile ne kadar yük kaldırmak istersek o kadar da kuvvet uygulamamız gerekir. Yalnız bu makara yükü çekme kolaylığı sağlar.ÖRNEK PROBLEM50 kg, lık bir yükü sabit (Basit) makara ile kaldırmak için ne kadar kuvvet harcamalıyız (uygulamalıyız.)ÇÖZÜMÖnce istenen iyi tespit edilmeli. Bu husus problemlerin hepsinde önemlidir. Bu problemde istenen kuvvettir. Faka\ kuvvetin birimi (yâni kg, Nevvton, gr… vb.) belirtilmediğinden her bulunan birim doğru olduğu zaman kabul edilecek demektir.Basit makara ile ilgili problem olduğundan,Kuvvet = Yük formülünü kullanarak50 kg = Kuvvet bulunur ve 50 kg.lık yükü 50 kg.lık kuvvetle kaldırılabileceğimiz veya en azından dengeleyebileceğimiz ortaya çıkar. Not: Bu yükü kaldırabilmek için 50 kg. dan fazla kuvvet harcanacağı açıktır.ÖRNEK PROBLEM100 kg.lık bir yükü kaç gr.lık bir ÇÖZÜMProblemin isteneni: Kaç gr.lık kuvvetdir. (Kuvvet gr olarak)O halde kuvveti herhangi bir birim olarak bulup bırakırsak, problem eksik olduğu gibi yanlış da sayılabilir.Kuvvet = YükKuvvet = 100 kg. Bu şekilde bırakılırsa, sonuç serbest bırakılmadığı için yanlış olur. Halbuki sonuç gr-kuv-vet olarak isteniyor. Bunu gr. olarak yazmamız (çevirmemiz gerekir).Kuvvet= 100 kg. = 100000 gr. sonuç tamamlanmış olur. Dikkat:Bu hususlara dikkat edilmezse, fizik problemlerinin en basiti bile, en zor problem olarak karşımıza çıkar. O halde sonuçta ne isteniyor, nasıl isteniyor, bu belirlemeyi çok iyi yapmamız gerekir. Daha sonra verilenler incelenerek sonuca gidebilmek için bunların üzerinde yapılması gereken birim değişiklikleri (eğer varsa) yapılmalıdır.Gürrlük işlerimizde ve uygulama alanlarında, kolay iş yapmak için basit aletlere ihtiyaç duyulur. Bunlar çoğu zaman basit makinalar olarak karşımıza çıkar.Kaldıraç, çıkrık, makara, palanga, vida., vb., aletlere basit makinalar denir. Basit makinaiar, genel olarak, küçük bir kuvvetle büyük bir direngen kuvveti yenerler. Burada çoğunlukla bir kazanç olmasına karşılık, iş yapma zamanı ve yol bakımlarından kayıplar vardır. Belirli bir iş çeşitli şekillerde yapılır Örnek: 10 kg. ağırlığındaki bir yükü, yerden kaldırarak 3 m. yükseklikteki bir yere koymak isteyelim. Ya bu yükü bir defada kaldırıp istenilen yere (3 m. yüksekliğe) koyarız, ya da parça parça 3 m. yüksekliğe kaldırıp koyarız. Hepsini bir defada 3 m. yükseklikteki yere kaldırırsak meydana gelen iş:İş = Kuvvet x Yol formülündenİş = 10 kg. x 3 m. = 30kgm. olur. (Kuvvet = Yük) Bu yükü, parça parça kaldırırsak (1′er kg.lık parçalar halinde olsun), 10 defa 3 m.lik yolu almamız (Yüksekliğe çıkarmak için) gerekir.1. seferde:İş = 1 kg. x 3 m. = 3 kgm.10 defa sonunda: 30 kgm. lik iş yapılır.Sonuçta, bir defada kaldırmakla yapılan işle parça parça kaldırılarak yapılan toplam iş aynı oluyor. Burada, kuvvet azaldığı halde, yol 10 katına çıkarılmış oluyor. Bunun için işin miktarında değişme olmamıştır.Şunu unutmamalıyız ki, işten bir kazanç sağlamak hiçbir zaman ger-çeklenemez. Gerçeklenmiş olsaydı, küçük bir enerji ile, sonsuz miktarlarda, enerji elde edilirdi. Bas*makina-larda da bu böyledir. Üstelik, sürtünmeleri ve direnç kuvvetlerini yenmek için, bir miktar enerji kaybı bile vardır. O halde şunu söyleyebiliriz, basit ma-kinalarda enerji kazanmak yerine - bir işi kolayca yapma karşılığında- bir miktar kayıplara bile katlanırız.
-->
Şub21
BAŞ
Categories: B
0 Comments
BAŞ (Biy)
Hayvanlarda vücudun en ön kısmıdır. Sindirim borusunun giriş kısmı olan ağız başta bulunur. Yüksek yapılı hayvanlarda başta beyin, beyincik ve duyu organları olan gözler, kulaklar, burunda başta yer alır. Omurgalılarda baş iki kısımdan yapılmıştır. Birincisi duyu organlarını üzerinde taşıyan yüz, ikinciside TÜMBEYİNI içinde saklayan kemikten yapflı KAFATASI dır.Kafatası 29 kemikten yapılmıştır. Bunlardan 8 tanesi kafada, 14 tanesi yüzde, 6 tanesi kulakta, biri de dilde bulunur.teki erkek organların çiçek tozu keselerini taşıdıkları kısımdır. Başçıklar teka denilen iki çiçektozu kesesinden ve bunları birbirine bağlayan özel dokudan meydana gelirler.Başçıklar bir sapçık ile çiçeğe bağlanırlar: Başçıkta bulunan hücrelerin mayoz bölünmelerinden sonra yeniden sayıları artar. Bu hücreler çiçek tozlarını meydana getirirler. Olgunlaşan başçıklar çiçektozu kesesinde gelişmiş çiçek Bu sırada ya kapakla, ya da delikler yardımı ile başçık dışarı açılır. Ayrıca boydan boya yarıklar ile de başçık ya-rılabilir ve çiçek tozları dışarı atılır. Başçığa ANTER adıda verilir.
-->
Şub21
BEL OMURLARI
Categories: B
0 Comments
Omurganın bel kısmında yer alan omurlarıdır. İnsanda beş tane bel omuru vardır, bunlarda ağırlık taşıyabilecek şekilde olup diğer omurlardan daha uzun ve büyük olurlar. Yatay uzantıları büyüktür. Omur cisimleri iri ve kabadır. Dikensi çıkıntıları kısa, küt ve dik duran kemik levha şek tindedir.
-->
Şub21
BERİBERİ
Categories: B
0 Comments
Yiyeceklerde B vitaminin bulunmamasından ileri gelen, Uzakdoğu ülkelerinde yaygın halde görülen bir hastalıktır. İnsanlarda uzun süreli Bı, vitamini eksikliğinde ortaya çıkan beriberi hastalığında merkezi ve çevresel sinirlerde harabiyet, kalp yetmezlikleri, zihin çalışmasında bozukluklar görülür. Yine önce bacaklarda Beriberi hastalığı eğer çok fazla ilerle-memişse ve Bıvitamini vücutta tamamen eksik değilse, tedavide hastaya bol miktarda B, vitamini bulunan besinler yedirmek ve ilaç olarak yapılmış B, vitamini vermek gerekir.
-->
Şub21
BESİDOKU
Categories: B
0 Comments
Kapalı tohumlu bitkilerde embriyon torbasındaki çekirdeklerin döllenmesinden sonra, açık tohumlu bitkilerde de döllenmeden önce meydana gelen yedek besin dolu dokulardır. Besidokunun hücreleri az çok eşit boyutlara sahip çokgen parankima hücrelerinden yapılmıştır. Hücrelerin çeperleri çoğunlukla selülozdan yapılmış ve incedir. Ancak hurma gibi bazı bitki tohumlarında besi doku hücrelerinin çeperleri oldukça kalınlaşmıştır. Böyle besidokuları oldukça serttir. Besidokunun çeperinde depo edilen selüloz maddesi çimlenme sırasında besin maddesi olarak kullanılır. Besi dokuda bulunan depo maddeleri nişasta,karbonhidratlar, proteinler ve yağlı maddelerdir.
-->
Şub21
BESİN
Categories: B
0 Comments
BESİNCanlı organizmaya girerek onun büyümesine gelişmesine enerji ihtiyacını karşılamasına dokularının yenilenmesine ve yedek maddelerinin biriktirilmesi ne yardımcı olan maddelerdir.Canlılar besinlerini bitkisel ve hayvansal kaynaklardan sağlarlar. Organizmanın aldığı besin maddeleri ne kadar karışık olurlarsa olsun hepsi proteinler, karbonhidratlar, yağlar, vitaminler, su ve metal tuzlarının bileşimidir. Bu temel besin maddeleri yeri geldikçe yine anlatılacaktır.Canlının beslenmesi için gerekli tüm maddeleri içinde bulunduran besinler TAM BESİNLER’dir. Bunun dışında küçük oranlarda alındığında ne kas çalışmasına yardımcı olan, ne de depo edilebilen bazı maddeler vardır, onlara da YALANCI BESİN adı verilir.
-->
Şub21
BETA IŞINLARI
Categories: B
0 Comments
Hayvanlarda ise beyin basitten, gelişmişe doğru gittikçe daha mükemmel hale gelir. Her hayvanın kendi yapısına ve yaşama tarzına göre hangi duyu organı daha önemli ise beyinin o bölümü daha fazla gelişir.Yetişkin bir insanın beyni iki yarım daireden meydana gelir. Üzerinde birçok kıvrımlar vardır. Kafatası içinde “beyin-omurilik sıvısı” denilen özel bir sıvı içinde bulunan beyin, erkeklerde yaklaşık 1360 gram kadınlarda ise ortalama 1260 gram kadardır. Beyinin üzerindeki kıvrımlar onu yeryer loblara ayırırlar. (Alın, yan kafa, art kafa, şakak, adacık ve limlik loblarıdır).Beyinin üzerinde mening denilen üç kat zar vardır. En içteki zar çok ince ye yumuşaktır. Beyaz renkli bu zara İNCE ZAR denir. Bunun üzerinde ÖRÜMCEKSİ ZAR yeralır. Beyini çarpmalara karşı koruyan beyin-omurilik sıvısı bu iki zar arasında bulunur. En dıştan beyini saran zarda SERTZAR’dır. Sert ve dayanıklı olan bu zar doğruda;ı doğruya kafatası-kemiğine yapışmıştır.Beyin akmadde ve bozmadde ‘ denilen iki maddeden yapılmıştır. Boz madde beyinin kabuk kısmını meydana getirir. Akmadde ise beyinin iç kısmını yapar.Beyin yarım küreleri birbirlerinden bir yarıkla ayrılıyor gibi gözükür. İki önbeyin yarım küresi,”üstte NASIRLI cisim altta da BEYİN ÜÇGENİ denilen akmaddeden yapılmış sinir teli demetlerinin meydana getirdiği köprülefeile bağlıdırlar. Ayrıca beyinin her iki yarısının içinde de YAN KARINCIK adı verilen boşluk vardır.
-->
Şub21
BEYİN
Categories: B
0 Comments
Bütün vücut faaliyetlerini kontrol eden planlayan büyük bir organdır. Son derece hassas bir organ olduğundan kafatası denilen kemik bir muhafaza içinde bulunur.İnsan beyni, onu hayvanlardan ayıran en önemli organdır. Beyinde, solunum ve kan basıncı gibi kompleks fonksiyonları bir birlik içinde düzenleyen merkezler, zi-hni faaliyetler ile ilgili alanlar, duysal kafa sinirleri, uyaranlara cevap veren motor alanlar bilinç seviyesine erişmiş duyu mesajlarını yorumlayan duyu alanları bulunur.
-->
Şub21
BEYİNCİK
Categories: B
0 Comments
Beyincik önden arkaya uzanan bir orta kısım ile beyincik yarım yuvarları denen iki yan lobdan meydana gelir. Beyinciğin orta kısmı ince, uzun bükülmüş bir kurda benzer.Beyincik, üç lif demeti ile beyin sapına bağlanır. Dış yüzünde birçok yarık vardır.Dışında beyincik kabuğunda boz-maddenin çok sayıda kıvrıntısı vardır.
-->
Şub21
BINGILDAK
Categories: B
0 Comments
Kafatası tamamen kemikleşmeden önce kemiklerin birleşme yerlerinde bulunan kıkırdaklı alandır. Yeni doğmuş çocukların kafatasında rastlanır. Bebeklerde doğdukları zaman ikisi orta çizgi üzerinde iki çift i1 de yanlarda olan altı tane bıngıldak bulunur.Bunlardan ÖN BINGILDAK hepsinin en büyüğüdür. Kafatasının orta çizgisi üzerinde eşkenar dörtgen şeklinde alın ve yan kafa kemikleri arasındadır. Çocuk 2—3 yaşına geldiği sırada kaybolur.
-->
Şub21
BİLEŞKEN
Categories: B
0 Comments
Bileşkeyi meydana getiren kuvvetlerin her birine bileşen, hepsine birden bileşenler denir. ÖRNEK;Bir atlı arabaya iki at koşalım. Atlardan her biri kendi kuvvetleri kadar, aynı yönde, aynı doğrultuda ve aynı uygulama noktasından arabayı çekerler ve hareket ettirirler. Bu atlardan, her biri bileşendir. Bu atları arabadan çıkarıp, aynı arabayı aynı hareketi verebilecek tek at takılırsa, bu at da bileşke olur. Önceki iki at ise bileşke durumuna geçen tek atın bileşenleridir. Bu çok görülen ve kolayca anlaşılabilen örnekle de qösterildiği gibi bileşenler olmazsa bileşke olamaz.
-->
Şub21
BİLEŞKE
Categories: B
0 Comments
Bir cisme etki eden birden fazla (iki veya daha çok) sayıdaki kuvvetlerin etkisini (yaptığını) tek başına yapabilecek olan kuvvete, o kuvvetlerin (bileşenlerin) bileşkesi denir.Bileşkenin olabilmesi için mutlaka iki veya daha fazla kuvvetin var cisme uygulanan F, ve F2 kuvvetleri A noktasından ve aynı yönde ye doğrul-tudadırlar.Bu kuvvetlerin aynı doğrul tuda, ileri veya geri kayma özettikleri? vardır.Bu iki kuvvet, cisme herhangi bir noktadan etki edebilirler. Şekilde görülen A uygulama (tatbik) noktası değişmezlik özelliğine sahip değildir. Tesadüfen alınmış bir noktadır.Genellikle çizimlerde cisim gösterilmez ve kuvvetler doğrudan gösterilir. Bu durumda cisim yok kabul edilmeyecektir. Devamlı olarak cisim vardır, fakat şekillerde bu gösterilmez. Bu önemli noktayı akıldan çıkart-mamalıdır. Kuvvetleri belirlemek için ölçekli bir çizim yapmak gerekir (Çizimli problem çözümlerinde). Bunun için de bir, bi rim uzunluk seçilir. Bu seçilen birim çizimin yapılacağı yere göre büyük veya küçük olabilir. Biz örneğimizi ele alalım: Fi = 3 kg, F? = 2 kg. lık iki kuvveti belirleyelim. Birim uzunluk olarak (ölçek) 2 cm uzunluğu alalım. 2 cm. uzunluk 1 kg’lık kuvveti gösterdiğine göre 3 kg.lık kuvveti 6 cm uzunlukla, 2 kg’lık kuvveti de 4 cm uzunlukta belirleyebiliriz. yettir ve F şeklinde gösterilir. Bu özellikler daha büyük sınıflarda görülecektir.Halat çekme oyunu aynı doğrul-tulu ve zıt yönlü iki kuvvetin bileşkesine uygun bir örnektir. Beden eğitimi derslerinde veya günlük oyunlarımızda sık sık oynadığımız halat çekme oyununda, sağlam bir ip veya telin bir tarafına bir grup, diğer tarafına da bir grup geçer ve ortaya çizilen çizgide her iki grubun ilk kişileri bulunmak üzere geriye doğru dizilirler. Başla komutuyla, gruplar birbirlerine çizgiyi geçirmeye zorlarlar ve ipe asılmaya başlarlar. Çizgiyi hangi grup geçerse yenik sayılır. Burada gruplar Fi ve F2 kuvvetlerini temsil ederler. Eğer bir taraftaki grup diğer taraftakinden sayıca fazla veya kuvvetçe büyük ise gelip geleceği muhakkaktır. Diyelim ipin bir tarafında 3 kişi, diğer tarafında ise 2 kişi var. Üç kişilik gruptan 2 kişi karşı taraftaki 2 kişiyle dengelenecek geriye kalan 1 kişilik kuvvet ipi veya halatı çekmiş olacaktır. Burada bileşke 1 olmuş oluyor ve büyük grup tarafına doğrudur.Şimdi grupların veya kuvvetlerin eşit olduğunu kabul edelim. Bileşke, büyük kuvvetten küçük kuvvetin çıkarılmasıyla elde edileceğinden fark sıfır olur. Yani bileşke sıfır olur. Bu da bileşkenin bir değer olmadığını belirler ki, kuvvetlerin uygulandığı cisim hareket edemez. Aynı, kuvvetlerin eşit olması halinde halatın hareket edemediği gibi.
-->
Şub21
BİÇİMİN AÇIKLAMASI
Categories: B
0 Comments
Çizime başlamak için F] kuvvetini seçtik. O’nun için uygulama noktası olarak aldığımız. “O” noktasından şekildeki kuvvete eşdeğer (aynı yönde, doğrultuda ve aynı büyüklükte) bir kuvvet alındı. Sonra bu kuvvetin uç noktasında F2 kuvvetini devam ettirdik (aynı özellikleriyle) daha sonra F3 ve F< kuvvetlerini birbiri ardından çizerek en son uç noktası ile uygulama noktası birleştirilerek bileşke (R).bulunmuş olur. 4 Paralel kuvvetlerin bileşkesi ■Paralel kuvvetler denilince aynı bir cisme aynı noktadan değilde ayrı ayrı noktalardan uygulanan iki veya daha fazla kuvvetler akla gelir. Bu kuvvetlerde doğrultular paraleldir yönler ise aynı olabildiği gibi ters (zıt) ta olabilir. Şimdi bunları ayrı başlıklar halinde inceleyelim.a) Yönleri aynı olan, birbirine Kurşun kaleminizi parmağınızın üzerine koyarak düşmemesini sağlayınız. Kalem dengeye geldiğinden bileşke kuvvetin uygulama noktası da parmağınızın bulunduğu noktadadır. Büyüklüğü (şiddeti) ise kalemi yukarıya doğru kaldırmak veya en azından olduğu yerde kalması için harcadığınız kuvvete eşit olacaktır. Kurşun kalem silgisiz ve her tarafı aynı maddeden yapılmış (homo-gen) ise parmağınız tam orta noktada bulununca denge sağlanmıştır. Eğer silgili bir kalemle aynı deneyi yapacak olursak denge sağlamak için tam orta noktadan değilde, orta nokta ile silgili uç arasında bir yerde parmağımızla denge sağlayabiliriz.DENEY2Tahtadan bir çubuğun, iki ucuna 4 kg. ve5 kg.’lık iki ağırlık asalım. Bu çubuğu, bu ağırlıkların asıldıkları noktaların arasındaki bir noktadan bir yaylı teraziye asalım. Çubuk yatay durum alıncaya kadar (denge durumu), bu asılma noktasının yerini değiştirerek yer tespiti yapalım. buk yatay durum alınca çubuğun asılma noktasıyla ağırlıkların çubuğa bağlandıkları A ve B noktalarının aralarını ölçelim. 4 kg.’lık ağırlıkla asılma noktası bileşkenin- uygulama noktası arası 5 kg.lık kuvvet (ağırlık) ile asılma noktası arasından daha uzun olduğu bulunur. Yaylı terazi ise 9 kg.lık bir ağırlık göstermektedir. Burada anlaşılan şudur: Bileşke kuvvet, iki ağırlığın toplamına eşittir ve 5 + 4 = 9 kg’dır.(Yaylı terazinin gösterdiği ağırlık). Bu kuvvet sistemi dengede tutar ve düşmemesini de sağlar. Bileşkenin uygulama noktası ağırlıkların, uygulama noktalarının arasında ve büyük kuvvete yakındır.Bileşke kuvvet yukarıya doğru gibi düşünülebilir (uygulanan kuvvetlere ters yönde), fakat bu düşünüş hatalıdır. Ters yönde olan bileşkenin dengeleyicisidir. Esas bileşke bunun tersi ve kuvvetler = ağırlıklar yönündedir.DENEY3Sebze, mevye satıcılarının kullandıkları el terazilerinin bir kefesine 1 kg.’lık ağırlık koyarsak, diğer kefeye de konulan sebze veya meyvelerin 1 kg.’lık ağırlığı dengelediği, kefelerin bir hizaya gelmesiyle veya kefeleri birbirine bağlayan çubuğun (terazi oku) yatay vaziyet aimasından anlaşılır ve 1 kg.’lık meyve tartılmış olur. Teraziyi tutan kişi, terazinin yere düşmemesi için bir kuvvet harcar. Bu kuvvetin yönü yukarıya doğru ve iki kefedeki ağırlıkların toplamına eşittir. Satıcı tarafından harcanan bu kuvvet bileşkeyi dengeleyen kuvvettir. Bileşke ise buna eşit ve bunun ters yönünde, yani aşağıya doğrudur.Dikkat:Terazilerin tam orta noktalarında tutma noktası (denge noktası) sabit olarak bulunduğundan kefelerdeki ağırlıklar (terazi ağırlıkları değil kütleleri diyerek konuyu dağıtmamaya özen göstereceğiz. Bu husus terazi ve kütle konusunda daha ayrıntılı incelenecekti r) eşit olunca denge tahakkuk eder.Hatırlatma: Eşit kuvvetlerin bileşkelerinin uygulama noktası, kuvvetleri birleştiren doğrunun tam orta noktasındadır.Bileşkenin uygulama açınıbulmak için pratik yöntemler YöntemiKuvvetler toplanarak bileşke bulunur. A ve B uygulama noktaları arasını ölçerek bulalım veya doğrudan verilmişse bu sayıyı bileşke kuvvetin sayısal değerine böleriz. Çıkan sayıyı (bölüm) hangi kuvvetle çarparsak, karşı kuvvetten itibaren bileşkenin uygulama noktası arasındaki uzaklığı bulmuş oluruz. ÖRNEK1:A ve B noktaları arası (uygulanan kuvvetler arasındaki uzaklık) 90 cm. olsun. Kuvvetler Fj= 4 kg , F2-5kg olarak verilsin. Bizden, bileşke kuvvetin uygulama noktasının tayini (bulunması) istensin.ÂBi R
Bulunan 10 sayısı küçük kuvvetle çarpılırsa 10×4 = 40 cm bulunur. Bu uzaklık 5 kg.’lık kuvvetle bileşkenin uygulama noktası arasındaki uzaklıktır. 10×5 = 50 cm. ise 4 kg.’lık kuvvetle bileşke uygulama noktası arasındaki uzaklıktır.Görüldüğü gibi bileşke büyük kuvvete yakın bir yerdedir.
diyerek konuyu dağıtmamaya özen göstereceğiz. Bu husus terazi ve kütle konusunda daha ayrıntılı incelenecekti r) eşit olunca denge tahakkuk eder.Hatırlatma: Eşit kuvvetlerin bileşkelerinin uygulama noktası, kuvvetleri birleştiren doğrunun tam orta noktasındadır.Bileşkenin uygulama açınıbulmak için pratik yöntemler YöntemiKuvvetler toplanarak bileşke bulunur. A ve B uygulama noktaları arasını ölçerek bulalım veya doğrudan verilmişse bu sayıyı bileşke kuvvetin sayısal değerine böleriz. Çıkan sayıyı (bölüm) hangi kuvvetle çarparsak, karşı kuvvetten itibaren bileşkenin uygulama noktası arasındaki uzaklığı bulmuş oluruz. ÖRNEK1:A ve B noktaları arası (uygulanan kuvvetler arasındaki uzaklık) 90 cm. olsun. Kuvvetler Fj= 4 kg , F2-5kg olarak verilsin. Bizden, bileşke kuvvetin uygulama noktasının tayini (bulunması) istensin.ÂBi R
Bulunan 10 sayısı küçük kuvvetle çarpılırsa 10×4 = 40 cm bulunur. Bu uzaklık 5 kg.’lık kuvvetle bileşkenin uygulama noktası arasındaki uzaklıktır. 10×5 = 50 cm. ise 4 kg.’lık kuvvetle bileşke uygulama noktası arasındaki uzaklıktır.Görüldüğü gibi bileşke büyük kuvvete yakın bir yerdedir.
diyerek konuyu dağıtmamaya özen göstereceğiz. Bu husus terazi ve kütle konusunda daha ayrıntılı incelenecekti r) eşit olunca denge tahakkuk eder.Hatırlatma: Eşit kuvvetlerin bileşkelerinin uygulama noktası, kuvvetleri birleştiren doğrunun tam orta noktasındadır.Bileşkenin uygulama açınıbulmak için pratik yöntemler YöntemiKuvvetler toplanarak bileşke bulunur. A ve B uygulama noktaları arasını ölçerek bulalım veya doğrudan verilmişse bu sayıyı bileşke kuvvetin sayısal değerine böleriz. Çıkan sayıyı (bölüm) hangi kuvvetle çarparsak, karşı kuvvetten itibaren bileşkenin uygulama noktası arasındaki uzaklığı bulmuş oluruz. ÖRNEK1:A ve B noktaları arası (uygulanan kuvvetler arasındaki uzaklık) 90 cm. olsun. Kuvvetler Fj= 4 kg , F2-5kg olarak verilsin. Bizden, bileşke kuvvetin uygulama noktasının tayini (bulunması) istensin.ÂBi R
Bulunan 10 sayısı küçük kuvvetle çarpılırsa 10×4 = 40 cm bulunur. Bu uzaklık 5 kg.’lık kuvvetle bileşkenin uygulama noktası arasındaki uzaklıktır. 10×5 = 50 cm. ise 4 kg.’lık kuvvetle bileşke uygulama noktası arasındaki uzaklıktır.Görüldüğü gibi bileşke büyük kuvvete yakın bir yerdedir.
diyerek konuyu dağıtmamaya özen göstereceğiz. Bu husus terazi ve kütle konusunda daha ayrıntılı incelenecekti r) eşit olunca denge tahakkuk eder.Hatırlatma: Eşit kuvvetlerin bileşkelerinin uygulama noktası, kuvvetleri birleştiren doğrunun tam orta noktasındadır.Bileşkenin uygulama açınıbulmak için pratik yöntemler YöntemiKuvvetler toplanarak bileşke bulunur. A ve B uygulama noktaları arasını ölçerek bulalım veya doğrudan verilmişse bu sayıyı bileşke kuvvetin sayısal değerine böleriz. Çıkan sayıyı (bölüm) hangi kuvvetle çarparsak, karşı kuvvetten itibaren bileşkenin uygulama noktası arasındaki uzaklığı bulmuş oluruz. ÖRNEK1:A ve B noktaları arası (uygulanan kuvvetler arasındaki uzaklık) 90 cm. olsun. Kuvvetler Fj= 4 kg , F2-5kg olarak verilsin. Bizden, bileşke kuvvetin uygulama noktasının tayini (bulunması) istensin.ÂBi R
Bulunan 10 sayısı küçük kuvvetle çarpılırsa 10×4 = 40 cm bulunur. Bu uzaklık 5 kg.’lık kuvvetle bileşkenin uygulama noktası arasındaki uzaklıktır. 10×5 = 50 cm. ise 4 kg.’lık kuvvetle bileşke uygulama noktası arasındaki uzaklıktır.Görüldüğü gibi bileşke büyük kuvvete yakın bir yerdedir.
diyerek konuyu dağıtmamaya özen göstereceğiz. Bu husus terazi ve kütle konusunda daha ayrıntılı incelenecekti r) eşit olunca denge tahakkuk eder.Hatırlatma: Eşit kuvvetlerin bileşkelerinin uygulama noktası, kuvvetleri birleştiren doğrunun tam orta noktasındadır.Bileşkenin uygulama açınıbulmak için pratik yöntemler YöntemiKuvvetler toplanarak bileşke bulunur. A ve B uygulama noktaları arasını ölçerek bulalım veya doğrudan verilmişse bu sayıyı bileşke kuvvetin sayısal değerine böleriz. Çıkan sayıyı (bölüm) hangi kuvvetle çarparsak, karşı kuvvetten itibaren bileşkenin uygulama noktası arasındaki uzaklığı bulmuş oluruz. ÖRNEK1:A ve B noktaları arası (uygulanan kuvvetler arasındaki uzaklık) 90 cm. olsun. Kuvvetler Fj= 4 kg , F2-5kg olarak verilsin. Bizden, bileşke kuvvetin uygulama noktasının tayini (bulunması) istensin.ÂBi R
Bulunan 10 sayısı küçük kuvvetle çarpılırsa 10×4 = 40 cm bulunur. Bu uzaklık 5 kg.’lık kuvvetle bileşkenin uygulama noktası arasındaki uzaklıktır. 10×5 = 50 cm. ise 4 kg.’lık kuvvetle bileşke uygulama noktası arasındaki uzaklıktır.Görüldüğü gibi bileşke büyük kuvvete yakın bir yerdedir.
diyerek konuyu dağıtmamaya özen göstereceğiz. Bu husus terazi ve kütle konusunda daha ayrıntılı incelenecekti r) eşit olunca denge tahakkuk eder.Hatırlatma: Eşit kuvvetlerin bileşkelerinin uygulama noktası, kuvvetleri birleştiren doğrunun tam orta noktasındadır.Bileşkenin uygulama açınıbulmak için pratik yöntemler YöntemiKuvvetler toplanarak bileşke bulunur. A ve B uygulama noktaları arasını ölçerek bulalım veya doğrudan verilmişse bu sayıyı bileşke kuvvetin sayısal değerine böleriz. Çıkan sayıyı (bölüm) hangi kuvvetle çarparsak, karşı kuvvetten itibaren bileşkenin uygulama noktası arasındaki uzaklığı bulmuş oluruz. ÖRNEK1:A ve B noktaları arası (uygulanan kuvvetler arasındaki uzaklık) 90 cm. olsun. Kuvvetler Fj= 4 kg , F2-5kg olarak verilsin. Bizden, bileşke kuvvetin uygulama noktasının tayini (bulunması) istensin.ÂBi R
Bulunan 10 sayısı küçük kuvvetle çarpılırsa 10×4 = 40 cm bulunur. Bu uzaklık 5 kg.’lık kuvvetle bileşkenin uygulama noktası arasındaki uzaklıktır. 10×5 = 50 cm. ise 4 kg.’lık kuvvetle bileşke uygulama noktası arasındaki uzaklıktır.Görüldüğü gibi bileşke büyük kuvvete yakın bir yerdedir.
-->
Şub21
BİRA MAYASI
Categories: B
0 Comments
Toparlak veya yumurtamsı şekilli 2-10 mikron çapında tek hücreli bir mantardır. Tomurcuklanma ile ürerler bu nedenle bir biri arkasına meydana gelen yeni hücreler dizi halinde kalırlar. Bira mayası alkolik fermantasyon yani şekeri etil alkole çevirme kabi I i yeti nded i r. Bira mayaları şeker ve azotlu maddeler ile madensel tuzlara gerek duyarlar. Bu mantarlar mayalanmayı sağlayan veya bo-zabilen enzimler çıkarırlar. Oksijenli ortamda ürerler oksijensiz ortamda mayalanmayı sağlarlar. Bira mayaları 60 derecede ölürler yine -65 derecede onları öldürür.Bira mayaları, protein ve vitamin kaynaklarıdır£kmek yapımında bira imalinde, şarapçılıkta ve tıpta B vitamini kaynağı olarak kullanılır.
-->
Şub21
BİRİM SİSTEMLERİ
Categories: B
0 Comments
Fizikte, problem çözümlerinde birimlerin çok önemi vardır. Şayet birimlerde bir hata var ise sonuca gidilmez, tesadüfen gidilmiş olsa bile açıklama istendiği zaman zorlanılabi-lir. Problem çözerken, sonuca doğru ve zahmetsiz gidebilmek için şu şartlara dikkat etmeliyiz.1- Değerleri çözüm formüllerine yazarken birimleriyle birlikte yazınız.2- Aynı değerlerin birimlerinin aynı olmasına dikkat ediniz3- Sayıları çarparak sonuç bulunuyorsa birimleride çarparak sonuç sa birimlerini de bölerek sonuç birimini buluruz.4-Sayıları bölerek sonuç bulunuyorsa birimlerini buluruz.5- Sonuçta bulduğunuz birimlerde, aynı birimler arasında gerekli sadeleştirmeler ve kuvvetlendirmeler yapabilirsiniz.ÖRNEK;3 kg.lık bir kuvvet bir cisme etki edip onu kendi yön ve doğrultusunda 4 m yol aldırıyorsa bu kuvvetin yaptığı işi bulunuz. Bu arada 2 saniye geçmişse güç ne olur?
-->
Şub21
BİRLEŞİK KAPLAR
Categories: B
0 Comments
İki, üç… ve daha çok kap alttan bir boru ile birleştirilirse, bileşik kaplar elde edilir.Bir cam kap (huni) ve bir cam boruyu bir lastik boru veya gene bir cam boru ile (sıvının görülebilmesi için kaplar cam alınmıştır. Herhangi bir metalden de olabilirler.) birleştirilirler. Hununin içine su koyarsak, su cam borunun içine geçerek borunun içindeki suyun açık yüzü ile, hunideki suyun açık yüzü aynı seviyede bulunurlar. Boruyu eğik tutsak bile, durum değişmez Bu esasadayanarakçeşitliâletler yapılır. Bunlardan birisi de, su düzeçleridir. Bu düzeç ile su ve buharkazan-lanndaki suyun yüksekliğini anlayabiliriz. Bu düzeç, kazana iki ucundan eklenen camdan bir borudur.Fıskiyelerde de birleşik kap esası görülür. Alçak seviyedeki borunun yukarıya doğru açık olan ucundan fırlayan su, kendini besleyen depodaki suyun seviyesine çıkmaya çalışır. “Ü” borusu da birleşik kapdır. B irleşik kaplarda birbirine karışmaya iki sıvının bulunması durumunda sıvıların yükseklikleri bulunmak istenirse “U” borusu problemi çözülmüş olur. “U” şeklindeki bir boruya biraz civa koyalım. Civa her iki kolda da aynı seviyeye Çıkar ve durur. (Her iki koldaki basınçlar eşittir.) Bundan sonra borunun kollarından birine su konulan kolda civanın seviyesi alçalır, diğer koldaki civa seviyesi de yükselir. Civa ile suyun ayırma yüzeyleri yatay durum alır. Ayırma yüzeyinden itibaren civanın ve suyun açık yüzlerinin yükseklikleri ölçülür. Suyun yüksekliği, civanın yüksekliğinden daha fazladır. Zira her ikisinin de basınçları eşittir. Suyun yoğunluğu civadan daha küçük olduğundan (suyun yoğunluğu 1,civa-nınki 13.6′dır.) suyun daha fazla olması gerekir ki, her iki kolda da aynı basınç olsun.Birleşik kaplarda bulunan ve birbirlerine karışmayan iki sıvının ayırma yüzeyinden olan yükseklikleri, sıvıların özgür ağırlıklarıyla ters orantılıdır.Birinci sıvının yüksekliği İkinci sıvının yüksekliği İkinci sıvının özgül ağırlığı~ Birinci sıvnın özgül ağırlığı formülünden istenilen değerler bulunabilir.
-->
Şub21
BİTKİLER
Categories: B
0 Comments
Yetiştiği yere kökleri ile tutunup gövde, yapraklar, çiçekler vererek gelişen daha sonra döl verip en sonunda ömrünü tamamlayan otsu, çahmsı, ağaçsı canlılardır.Besinlerini tamamen toprağa bağiı köklerinden, sudan, havadan yaprakları yardımı ile elde eden varlıklardır. Büyük bir kısmı yeşil renkli olup klorofil maddesi içerir. Bir kısmı da klorofilsiz olabilir. Bitkilerin besinlerini hayvanlar gibi alabilecek ağızları yoktur. Onlar gibi ayakları olmadığından hareket edemezler. Duyu organı olarak gözleri, burunları, kulakları, derileri ve dilleri yoktur. Yine beyinleri olmadığı için düşünemezler, konuşamazlar. Hayvanlardan farklı olarak yapılarında bulunan KLOROFİL sayesinde havanın kar-bondioksidini kullanarakorganikmaddeleri ve enerjiyi elde edebilirler
-->
Şub21
BİYOLOJİ
Categories: B
0 Comments
BİYOLOJİBiyoloji, Latince Bios =Canlı; Logos = Bilim kelimelerinin birleşmesi ile meydana gelmiş bütün canlıların yapısını, yaşamlarını, gelişmelerini ve günümüze kadar geçirdikleri değişiklikleri konu alan pozitif bir bilim dalıdır.Biyolojinin genel olarak zooloji ve botanik olmak üzere iki ana bölümü vardır. Botanik bitkileri inceler, zooloji ise hayvanları inceleyen koludur. Günümüzde biyolojinin sayısız kolları vardır. Bunlar sırası ile aşağıdaki gibidir.Sitoloji: . Canlıların hücre yapısını.Histoloji:Dokuların mikroskopik yapılarını.Morfoloji:Canlıların mikroskop veya gözle görünüşünü.Anatomi:Normal sağlıklı canlının gözle görünen yapısını.Fizyoloji:Organ ve organ sistemlerinin çalışmasını, görevlerini.Embriyoloji:Döllenmiş yumurtanın ergin hale gelinceye kadar geçirdiği evrimleri.Paleontoloji:Fosilleri.Sistematik: Taksonomi:Canlıların benzer özelliklerine göre sınıflandırılmasını.Evolüsyon:Canlıların evrimini.Patoloji:Organ ve doku bozukluklarını, hastalıklarını.Mikrobiyoloji: Viroloji:Bakteri veyirüsları.Parazitoloji:Asalak yaşayan canlıları.Ekoloji:Canlıların birbiriyle ve ortamla ilişkilerini inceleyen bilim dallarıdır.
-->
Şub21
BİTKİ BİTLERİ
Categories: B
0 Comments
Bitkiler üzerinde asalak yaşayan canlılardır. Kanatları damarlıdır. Çoğunun vücudu mumla kaplıdır. Bazıları 1-3 milimetre boyunda kanat ve vücutları beyaz pudramsı bir tozla kaplıdır. Bir kısmı ise ince derili şişman vücutlu küçük böceklerdir. Kanatları şeffaf ve az damarlıdır. Dişileri kanatsızdır. Erkeklerinde az bir kısmında kanat bulunmaz. Bacakları zayıftır, hareketleri de ağırdır. Bitki bitleri çoğunlukla bir arada bulunup bitkileri emerler. Üyeleri (bacakları) çok şekerli olduklarından karıncaların besin depolarıdır.dir. Bileşiminde demir, silis gibi maddelerde vardır. Beyaz, sarı, kırmızı ve gri renktedir. Alüminyum silikatların değişmesi sonucunda oluşurlar. Alüminyum eldesinde ve ataşe dayanıklı tuğla yapımında kullanılır.
-->
Şub21
BOŞALTIM SİSTEMLERİ
Categories: B
0 Comments
Metabolizma sonucu oluşan kan yoğunluğunu arttıran vücut için zararlı maddelerin su ile birlikte vücut dışına atıldığı sistemdir. Böbrekler, terbezleri boşaltım organlarımızda.Bir kısım tek hücrelilerde boşaltım kofullar yardımı ile olur. Selentereler gibi vücutları su ile sarılı canlılarda boşaltım sistemi yoktur. Bunlarda hücreler tarafından boşaltım maddeleri atılır.Karın boşluğunun gelişmesi ile hayvanlarda boşaltım sistemi de gelişir.Yassı solucanlarda yüksek omurgalılarda protonefridyum denen bir ucu kapalı borular vardır. Halkalı solucanlarda yumuşakçalarda ise nef-ridyum denilen kirpikli hunilerden meydana gelen boşaltım sistemi ve eklem bacaklılarda ise malpiki boru lan denen özel yapılar vardır.Omurgalılarda ise.gelişmiş tipte boşaltım organları böbreklerdir. 3 tiptir. Bütün omurgalı embriyonlarında pronefros tip böbrek vardır. Bir kısım balıklarda bulunur. Balıklar,kurbağalar ve semenderlerde ise me-sonefros bulunur. Sürüngenler, kuşlar ve memelilerde ise ilk iki tip böbrek geçici olarak bulunur daha sonra yerlerini kalıcı tip olan metanefroşa bırakırlar.
-->
Şub21
BOYLE-MARİOTTE KANUNU
Categories: B
0 Comments
Böyle (Boyl) 1626—1691 yıllan arasında yaşamış İngiliz fizik ve kim-yacısıdır.Mariotte (Maryot) 1620—1684 yılları arasında yaşamış Fransız fizikçi sidir.Bu kanunu her ikisi birden buldukla-ları için ikisinin adı birden verilerek Boyle-Mariotte kanunu olarak söylenmiştir.Sıcaklığı sabit kalacak şekilde hacmi küçültülen bir gazın basıncının arttığı, genleştirilen bir gazın ise basıncının azaldığı bilinen olaylardır,ÖRNEK DENEYLERDENEY__1__Bir bisiklet pompasınınucundaki deliği parmağımızla kapatalım. Sonra pompanın sapını itelim. Silindirin (bisiklet pompasının gövdesinin) içindeki havanın hacmini küçültmüş oluruz. Pistonu daha büyük kuvvetle itersek, havanın hacmi daha da küçülür. Fakat basınçlar büyür. Böylece basınçlı hava meydana gelir ve tekerleğin içine hava dolması sağlanır, pistonu serbest bırakırsak geri giderek başlangıçtaki durumuna gelir.Buradan hacmin küçüldüğünde basıncın büyüdüğünü,basıncın küçüldüğünde ise hacmin büyüdüğünü görmüş oluruz. DENEY_j2_Az şişirilmişbir lastik nın basıncını da bir Manometre ile (açık Manometre) ölçelim. Gaz (hava) musluklu ve üzerinde iç hacmini gösteren bölmeler bulunan bir A tüpünün içine hapsedilir. Bu tüp bir lastik boruyla B tüpüne birleştirilir. ..Boyle-Mariotte Kanunu” adı verilen bu deneyi kısaca izah edelim,; Resim IA ve B tüpleri lastik bir boruyla birleştirilip içlerine civa konur. B tüpünün ağzı açık olup, A tüpünün ağzında ise bir musluk vardır. Deneyin başında A tüpünün ağzındaki musluk açık iken iki taraftaki civanın açık yüzleri ile aynı yüksekliktedir.Bu durumda A tüpündeki civa seviyesi B tüpündeki civa seviyeleri “Birleşik Kaplar” esasına göre dengededir ve aynrhizadadır (Bk. Birleşik Kaplar) A tüpünün musluğunu kapatalım, böylece bir miktar havayı buraya hapsetmiş oluruz. Deneyimiz de hapsedilen bu hava kitlesi üzerinde olacak. A tüpünün üzerindeki bölmelerden, sıkıştırılan havanın hacmini okuyalım (Hapsedilen) hava basıncı dış hava basıncına (atmosfer basıncına) eşittir. Resim II: Sonra B tüpünü yükseltelim. Bu durumda A tüpünün içindeki havanın hacminin azalıp basıncının arttığını görürüz. Resim III: B tüpünü aşağıya indirdiğimizde ise A tüpünde havanın hacmi yeniden artar, buna karşılık basıncı azalır.Deneyin sonuçları göstermiştir ki, bir gazın sıcaklığı değişmeden basıncı arttığında hacmi azalır, basıncı azaldığında ise hacmi artar. Yani gazların hacmi ile basıncı ters orantılıdır.
-->
Şub21
BROM
Categories: B
0 Comments
Sembolü Br, atom numarası 35, atom ağırlığı 80, kaynama noktası 60° C’dir. Periyodik sistemin VII A grubunda (halojenler) bulunur, ilk defa Fransız kimyacısı Belard (1802-1876) tarafından bulunmuştur. Koyu kırmızı renkli, kötü kokulu bir elementtir. Normal sıcaklıkta sıvı haldedir. Tabiatta bromürleri halinde bulunur. Buharı solunum için tehlikelidir Gümüş bromür (AgBr) fotoğrafçılıkta, potasyum bromür (KBr) amonyum bromür (NH4Br), kalsiyum bromür (CâBr2), etil bromür (C2H5Br) ise tıpta kullanılır. Boya sanayiinde bromürler önemli bir yer tutar.
-->
Şub21
BRONŞ
Categories: B
0 Comments
İnsanda nefes borusunun dördüncü sırt omuru hizasında ikiye ayrılması ile meydana gelen yapılardır. Bronşlar akciğerlere girer girmez kollara ayrılırlar. Bu yan kollar AKCİ-GERLOBLARI içinde dağılmışlardır. Bronşlar akciğerlobcukları içinde de kollar verip BRONŞÇUKLAR ile son-lanırlar.Bronşların geniş kolları yani akciğer içine girmeden önceki hallerinde yapıları soluk borusundan bir farklılık göstermez. Bronşun en iç tabakasını titrek tüylü silindirik epitel kaplar. Bu epitel hücreleri arasından sü-müksü bir sıvı salınır. Kıkırdak dokudan meydana gelen kıkırdak halka-cıklar vardır. Bunlar bronşun açık durmasını sağlarlar. Bronşların daha küçük çaplı olanlarında kıkırdak hal-kacıklar çok parçalıdır. Daha sonra gelen düz kas dokudan yapılı tabaka bronşların iç yüzünde bulunan sü-müksü sıvının akışını kolaylaştırır. Bu tabakadaki kasların kasılması ile bronşların çapı değişir.Bronşların görevi nefes borusu gibidir. Temiz havayı taşırlar, bu havayı nemlendirip kısmen ıslatırlar ve nefes borusundan girebilecek tozları tutarlar.Çanak veya hortuma benzeyen kapaklı ya da kapalı yaprakları olan bö-cekkapanlara en iyi örnek hortum bitkisi (Sarrasenya) dır. Bataklıklarda yetişen bitkilerdir. Sinekler ve böcekler bitkinin dışı bal özü ile örtülü boru şeklindeki güzel renkli yapraklarının kenarına konarlar. Bal özünü emmek isterken borunun içine kayarlar ve yukarı doğru çıkamazlar. Çanağın içinde önceden salınan özel mayalar bulunduran sıvı da erirler.Böcekkapanların bir kısmının yapraklarında ise üzerine konan hayvancığı alıkoyan onu hareketsiz bırakan sıvı salgılayan bezler vardır. Yüksek ve Avrupa’nın nemli bölgelerinde yetişen YAGOTU (Pinguicula) adlı böcekkapanların yapraklarında çok sayıda salgı tüyü vardır. Böcekler bu bezlerin herhangi birine konacak olursa, orada yapışır hareket ettikçe yaprak hemen onun üzerine doğru kıvrılarak sıkıca kapanır. Yine bu takımdan olan fakat diğer böcekkapanlardan farklı olarak su içinde yaşayan SUMİGFERİ (Urti-cularia)’nın yaprakları iplik şeklindedir ve içleri hava ile dolu balonlar meydana getirirler. Miğferi andıran bu baloncukların üzerinde yalnız dışarıdan açılan ve içeride bulunan hava basıncının kapalı tuttuğu kapakçıklar vardır. Kapakçıklar etrafında hassas kıllar vardır. Küçük bir su hayvanı bu kıllara dokunursa, kapakçık açılır içeri dolan su ile birlikte avıda alınır. Dışarıdaki su basıncı kapağı kapar ve hayvan içeride sindirilir.
-->
Şub21
BÖRKENEK
Categories: B
0 Comments
Geviş getiren hayvanların midesinde işkembeden sonra gelen boşluktur. Hayvanın yuttuğu besin midenin işkembe adı verilen torbasına çiğnenmeden gelir. Buradan yem lokmaları BÖRKENEĞE geçer. Geviş getirme sırasında çiğnenmek üzere börkenekten yeniden ağıza götürülürler.
-->
Şub21
BRONŞÇUK
Categories: B
0 Comments
Bronşların dallanması sonunda ortaya çıkan çeşitli yönlerde ve incelik-lerdeki borucuklardır. Bronşlaraçok yakın olan bronşçukların iç yüzlerinde titrek tüylü silindirikepitel vardır, fakat bronşlardan uzaklaştıkça bu doku yerini titrek tüyleri olmayan kübik epitele bırakır. Kübik epitel hücrelerinin üzerinde çok kısa tüysü yapılar vardır. Bronşçuklarda kıkırdak parçalar yoktur. Kas tabakasını kan kapi İler ağı bulunan bağ doku tabakası kuşatır.
-->
Şub21
BUĞDAY
Categories: B
0 Comments
Çok eski çağlardan beri insanların ana besini sayılıp tohumu ekmek yapımında kullanılan bitkidir. Buğday tek çenekli bitkilerden olup sapları kamışsı ve içleri boştur. Çiçekleri bileşik başak şeklinde saç uçlarında kümeler meydana getirir.Buğday bir tahıl bitkisidir. Yetişme mevsimi olarak kış ve yaz buğdayları olarak ikiye ayrılır. Kışlık buğday Ekim ortasından Kasım ayı ortasına kadar ekilebilir. Yaz buğdayı Mart sonundan Nisan başına kadar ekilir. Yeni yöntemterin geliştirilmesi ile uygun iklimlerde kış-yaz buğdayı Ocak ayı sonundan Martın ilk haftasına kadar da ekilebilir ve alınan üç dönem ürünü de oldukça fazladır.Buğday tohumları 5-7 santim derinliğinde yumuşak, gübrece zengin toprağı sever. Sıcaklık ve nemin etkisi ile taneler kabukları çatlayıncaya kadar şişerler. Alt kısımlarından “Kökçük” denilen ince kilsi bir kök salarlar. Bitki bunların yardımı ile beslenir, bir süre sonra tanenin üst kısmından çimlenmeye başlar. Toprak üstü organları gelişir. Kökçük toprak altında gelişir, yayılır ve saçak şeklinde kök olur. Topraktaki su ye suda erimiş madensel tuzları alır. İçi boş veya dolu olan uzun sapının bazı yerleri DÜĞÜM adını alarak kalınlaşmıştır. Her düğümden yaprak çıkar. Düğümler bitkiye desteklik sağlarlar.Zamanla gelişimini sağlayan bitkinin boyu 1-1^5 metreyi bulur. (Düğümler bitkinin bu boyda dik durmasına yardımcı olurlar.) ” Çiçeği bileşik başak şeklindedir. Başakların her biri 2-6 kadar çiçek taşıyan “Başaçık”lardan meydana gelmiştir. Çiçekler göze çarpmayan, yeşil, gösterişsiz ve ufak yapıdadır. Kavuz denilen ince bir örtü ile çevrilidirler. Çiçekte 3 tane ipliksi saplı çiçek tozlarını taşıyan erkek organları ile sonradan tohum durumunu alacak yumurtalık bulunur. Dişi organın üst kısmı tüysü iki tepecik bulundurur. Çiçektozları rüzgâr ile taşınır,
-->
Şub21
BİT
Categories: B
0 Comments
BİT (Biy)
Yassı vücutta kanatsız küçük böceklerdir. Boyları birkaç milimetredir. Baş dar olup antenleri (Duyargaları) kısa en fazla beş parçalıdır. Yan gözleri vardır. Ağız delip emmeye elverişlidir ve başın ön ucunda bulunur. Küçüktür. Baş göğüsten daha dardır ve dış göğüs halkaları birbirinin aynı değildir.Üçtip insan biti vardır bunlar sıra ile:
1- Baş biti: Boyları 1—2 milimetre kadardır.2- Vücut biti: Boyları 2-4 ,milimetre olabilir.3- Kasık biti: En küçük olanlardır. 0,8-1,5 mi li metre kadardır.
Baş ve vücut bitleri birbirine benzerler. Bitler dünyanın her yerinde yaygındırlar. İnsanda dış parazit olarak yaşar ve onların kanını emerler. Baş ve vücut bitleri oldukça hareketlidir. Baş biti saçlarda özellikle başın arka kısmındaki saçlara yerleşirler.Vücut bitleri iç çamaşırlara, kumaş liflerine, dikiş yerlerine yerleşirler. Göğüs ve koltuk altındaki kıllara da yerleşebilirler.Kasık bitleri İse kasık bölgesinde, koltuk altlarında,göğüs, bıyık,saç kirpiklere yerleşirler.Bitlerden korunmak için temizlik şartlarına dikkat edilir. Özel ilaçlar, şampuanlar kullanılır.
-->
Mar18
BÖBREK TİPLERİ
Categories: B
0 Comments
BÖBREK TİPLERİ
Omurgalılarda üç tip böbrek vardır.
a-PRONEFROF TİPİ BÖBREK:
Yanyana sıralanmış nefridyumların ortak bir kanalı vardır (Wolf kanalı). Nefridyumların kirpikli hunilerinin karşısında, kapiler yumaklar (glomerulus) bulunur. Bütün omurgalıların embriyon devrinde bu tip böbrek vardır, ergin hayvanlarda yerini diğer böbreklere bırakır.
b-MEZONEFROZ TİPİ BÖBREK:
Kirpikli huniler kaybolmuş, malpiki cisimcikleri oluşmuştur. Sidik kanalcıklarının uçları Wolf kanalına bağlanır. Bu tip balık ve kurbağaların erginlerinde görülür.
c-METANEFROZ TİPİ BÖBREK
(Hakiki Böbrek): Malpiki cisimcikleri kanalları ile birlikte bir organ kuracak şekilde toplanmışlardır. Boşaltım maddelerini ortak bir boşluğa (havuzcuk-yalacık) dökerler. Sidik borusu havuzcuğun devamıdır. Sürüngen, kuş ve memelilerin erginlerinde görülür.İnsanda böbrekler, karnın arka tarafında, omurganın iki yanında bulunur. Açık bezlerdendir. 2 milyon malpiki cisimciğine sahiptir.
-->
Mar18
BÖBREKLER
Categories: B
0 Comments
BÖBREKLER (Biy) Omurganın sağında ve solunda vücudumuzun arka tarafında yer alan kandaki zararlı maddeleri süzen organlardır. Böbrekler fasulyemsi şekilde olup yaklaşık 12 cm. uzunlukta ve 6 cm. eninde, 3cm. kalınlığındadırlar.Erkeklerde 140 kadınlarda da 125 gr. ağırlıktadır. Renkleri koyu kırmızımsıdır. Böbreğin üzerinde yağ dokuları arasında böbrek üstü bezi denen bir iç salgı bezi vardır.Böbreğin en dış kısmında onu kaplayan böbrek zarı vardır. Böbreklerin çukur kısımlarına göbek veya HİLUS adı verilir. Böbreğe giren ve çıkan kandamarları, lenf damarları sinirler buradan girerler. Böbrek ortasından ikiye (boyuna) aynlırsa dışta kabuk bölgesi içte de özbölgesi yer alır. Özbölgesi Malpiki piramitlerinden yapılmıştır. Piramitlerden meydana gelen böbrek dokusunun orta kısmında piramitlerden süzülen sidiğin toplandığı HAVUZCUK bölgesi vardır. Böbrek Tipleri için TIKLAYIN
-->
Mar18
BÖBREK ÜSTÜ BEZİ (Adrenalbezi)
Categories: B
0 Comments
BÖBREK ÜSTÜ BEZİ (Adrenalbezi) (Biy)
Böbreklerin üst kutuplarında yer alan, kapalı bezlerdendir. Ağırlığı 7 gr.dır. Kabuk ve iç bölüm olmak üzere iki bölgeden ibarettir. Kabuk bölgesi KORTİN, iç bölgesi ise ADRENALİN salgılar. Adrenalin, korku, gerilim anlarında daha çok salgılanır. Astım ve kalp yetmezliğinde tedavi amacı ile salgılanır.Kortin ise, enerji üretimi, ateşle mücadelede görevlidir. Sodyum ile potasyum dengesini sağlar. Böbreklerin su kaybını frenler.
-->
Mar18
BÖCEKLER
Categories: B
0 Comments
Eklembacaklıların en büyük grubudur. Boyları ortalama 2-40 milimetre arasında değişir. Vücutları baş. gövde ve karından meydana gelir. Başları bölmesiz kapsül şeklinde görülmekle birlikte 6 halkadan yapılmıştır. Başın üst tarafında gözler, antenler alt kısmında da ağız aletleri yer alır. Antenler genellikle alından çıkar, tek sıra halinde dizili çeşitli parçalardan yapılıdırlar. Ağız aletleri basit, çiğneyici, emici, delici tipte ya da ısırıcı olabilir. Gıdalarını sıvı veya katı halde alabilirler. Gövde bölgesinde iki çift kanat bulunur. Kanatlar böceklerde çeşitlilik gösterebilir. Böceklerin bacakları, hareket şekillerine göre, farklılıklar gösterir. Buna göre koşucu, yürüyücü, yüzücü, kazıcı, tırmanıcı, yakalayıcı, sıçrayıcı olabilirler. Böcekler kanatlarını aşağı yukarı hareket ettirerek uçarlar. Bu hareketleri ne kadar fazla ise uçuş da o derece hızlıdır. Derileri dış iskeleti meydana getiren sert bir yapıya sahiptir. Yüzeyinde kabartılar, küçük delikler, tüyler, ince pullar olabilir. Birçok böcekte deri ite ilgili bir veya çok hücreli bezler meydana gelir. Koku, yağ, mum ve zehir salgılarlar. Sindirim borusu vücut boyundan uzundur. Ağız başın ön alt kısmında bulunur. Yemek borusu dar uzundur. Arka kısmı genişler kursak meydana gelir. Bağırsaklar kıvrımlı ve uzundur. Solunum trakeler ile olur. Suda yaşayan böceklerde trake solungaçları yardımı iledir. Dolaşım sistemi tek bir kalpten meydana gelen basit bir şekildedir. Kan sıvısı renksiz ya da renk maddeleri yardımı ile sarımsı, kırmızımsı veya yeşilimsidir. Büyük bir beyinleri vardır. Gangliyonlardan meydana gelen sinir sistemleri vardır. Böcekler ayrı eşeyli hayvanlardır. Yumurtalar ile ürerler.
-->
Mar18
BÖCEKKAPAN BİTKİSİ
Categories: B
0 Comments
BÖCEKKAPAN BİTKİLERİ (Biy)
Bitkilerin bazıları azotlu organik maddeler yönünden zengin olan çok küçük hayvanları yakalayarak beslenir. Böyle bitkilerin diğerlerinden farklı olarak böcek yakalayıp sindirmeye elverişli organları vardır. Böcek kapanlar olarak bilinen bu bitkilerin özel tipte protein sindirici maddeler salan sindirim bezleri vardır. Böcekkapanlar avlarını yakalamak için çeşitli imkanlara sahiptirler. Buna göre bazılarının yapraklarına konan küçük canlıları hareketsiz bırakan ve uzaklaşmasına engel olan sıvıları salan bezler vardır. Bir kısmının çanak veya hortuma benzeyen kapanan ya da kapalı durumda yaprakları vardır. Diğer bir tipte ise yakalanan hayvancığın üzerine kafes gibi kapanan hapsedici organları vardır.Hapsedici organlara sahip olan BÖCEKKAPAN’lar aşırı duyarlıdır. Yapraklarının üzerine herhangi bir şey dokunur dokunmaz, anında kapanırlar. Özellikle güney ve doğu Asya’nın sıcak bölgelerinde yetişirler. Sinekkapan (Dionea), ibrik ağaççığı (Nepent-hes) Güneş gülü (Drosera) adlı üç türü en tanınmışlardır. Ağaçların gövde veya dallarına tırmanarak yaşayan Ne-penthesler, yarı tırmanıcı bitkilerdir. Yaprakları ekseri rozet şeklinde bir arada toplanmış olup, böcekleri tutan salgı tüyleri vardır. Yapraklar ibrik şeklinde sona ererler, kapanları bu kısmıdır. Yaprakların içinde bol miktarda sıvı vardır. İbriği andıran kısmın ağız bölümü göz alıcı renkli olduğundan, böcekler buraya konar konmaz içeri doğru kayarlar. İbriğin içi kaygandır. Bu sebeple böcekler sıvının içinden dışarı çıkamazlar ve ölürler. Yurdumuzda iki türü vardır.Yine hapsedici organlara sahip olan Droseralarda (Güneş güllerinde) yapraklarının üzerinde sapları uzun uçlarında kırmızı topuzlar salgı tüyleri vardır. Bu tüylere aklanan böcekler yaprağa konar konmaz,’, üzerine bulaşan yapışkan maddeden kurtulamazlar. Kırmızı topuzcuklu salgı tüylerinin aniden kapanması ile hapis olurlar. İçeride böcek sindirilir. Bir süre sonra açılan salgı tüylerinin arasından artıklar rüzgâr yardımı ile! atılır. Bitki eski gösterişli haline kavuşur. Yurdumuzda Kuzeydoğu Anadolu’nun nemli çayırlarında yetişirler. Bapsedici organları olan böcek kapanların çok tanınan diğer bir türü de Diorrealâf (SİNEKKAPANLAR) dır. Kuzey Amerika’da yetişirler. Yapraklarının karşılıklı kenarlarında uçları sivrtŞO’şör diken buhjnur: Yaprak kitabın. Sayfaları gibi sinek konduğu anda kaıŞanur ve karşılıklı kenarlarda bulunan dikenler, birbiri içine rçeçer. Yaprağın Orta’damarına yakın Lulunan üçer dikende arada kalan sineği ezer. Daha sünra sindirilir. Sindirim sona erince, bitki eski halini alır.
Çanak veya hortuma benzeyen kapaklı ya da kapalı yaprakları olan böcekkapanlara en iyi örnek hortum bitkisi (Sarrasenya) dır. Bataklıklarda yetişen bitkilerdir. Sinekler ve böcekler bitkinin dışı bal özü ile örtülü boru şeklindeki güzel renkli yapraklarının kenarına konarlar. Bal özünü emmek isterken borunun içine kayarlar ve yukarı doğru çıkamazlar. Çanağın içinde önceden salınan özel mayalar bulunduran sıvı da erirler.Böcekkapanların bir kısmının yapraklarında ise üzerine konan hayvancığı alıkoyan onu hareketsiz bırakan sıvı salgılayan bezler vardır. Yüksek ve Avrupa’nın nemli bölgelerinde yetişen YAGOTU (Pinguicula) adlı böcekkapanların yapraklarında çok sayıda salgı tüyü vardır. Böcekler bu bezlerin herhangi birine konacak olursa, orada yapışır hareket ettikçe yaprak hemen onun üzerine doğru kıvrılarak sıkıca kapanır. Yine bu takımdan olan fakat diğer böcekkapanlardan farklı olarak su içinde yaşayan SUMİGFERİ (Urti-cularia)’nın yaprakları iplik şeklindedir ve içleri hava ile dolu balonlar meydana getirirler. Miğferi andıran bu baloncukların üzerinde yalnız dışarıdan açılan ve içeride bulunan hava basıncının kapalı tuttuğu kapakçıklar vardır. Kapakçıklar etrafında hassas kıllar vardır. Küçük bir su hayvanı bu kıllara dokunursa, kapakçık açılır içeri dolan su ile birlikte avıda alınır. Dışarıdaki su basıncı kapağı kapar ve hayvan içeride sindirilir.
-->
Mar18
BUHAR BEYGİRİ
Categories: B
0 Comments
BUHAR BEYGİRİ (Fiz) Endüstride güç birimi olarak buhar beygiri (B.B.) kullanılır.
Saniyede 75 kgm’lık iş yapan bir makinenin gücüne, 1 buhar beygiri denir.Buhar beygirinin genel olarak anlamı şudur:Bir at bir arabayı düz bir yolda 30 kg’lık bir kuvvetle çekerek saatte 9 km uzaklığa götürebilir. Bir adam aynı yolda bu arabayı 9 km’ye götürmek isterse bu işi ancak 10 ila 12 saatte yapabilir. Yani aynı müddet içinde bir insanın yapabileceği iş miktarı, bir atın yapabileceği işin onda birinden küçüktür, veya onda biri kadardır. Buna göre insanın gücü atın gücünün onda biridir.
-->
Mar18
BUHAR KAZANLARI VE BUHAR MAKİNESİ
Categories: B
0 Comments
BUHAR KAZANLARI VE BUHAR MAKİNESİ (Fiz)Buhar makinelerinin çalışması için gereken sıcaklığı yüsek olan bol miktardaki buhar, buhar kazanlarında hazırlanır. Bu kazanları ısıtan ocaklarda, kömür veya mazot yakılmaktadır. Buhar kazanlarında ısıtma yüzeyi geniş yapılır.Buhar kazanları; alev borulu kazanlar ve su borulu kazanlar olarak yapılır ve kullanılır.Isı makinelerinden ilki olan buhar makinası Joule tarafından yapılmıştır. Buhar makinası sıcak su buharının basınç kuvvetinden faydalanılarak iş elde edilir. En çok kullanılan kazan şekli alev borulu kazandır. Bu kazanların içinde bulunan çok sayıdaki borulardan ocakta yanan yakıtın alevi ve sıcak gazları geçirilir. Su kısa sürede buharlaşır ve kazanın üst kısmında toplanır.Kazanda elde edilmiş olan basınçlı buhar önce buhar çekmecesine (sürgüsüne) gelir. Buhar sürgüsü ileri-geri hareket ederek, buharın silindire girdiği yolu açar ve kapar. Silindirin içinde piston vardır.Buhar silindire girer (kırmızı okla takip edilen yol), silindir içindeki pistonu hareket ettirir. Pistonun önünde bulunan ve daha önce iş yapmış olan buhar (mavi okla takip edilen yol), sürgünün alt kısmında bulunan çıkış borusundan dışarıya çıkar. Bu hareketlerin tekrarlanması ile piston devamlı olarak ileri-geri hareketi yapar. Pistonun bu hareketi pistona bağlı bir piston kolu ile silindir dışına iletilir. Eksantrik adı verilen bir mekanizma çekmeceye, pistonla ters yönlü bir hareket vermeye, böylece buharın giriş ve çıkış yollarını otomatik olarak düzenlemeye yarar. Pistonun ileri geri hareketinin bir dönme hareketine dönüştürülmesi, Piston kolu bir hareket koluna, hareket kolu da bir manivela kolu yardımı ile dönme hareketine çevrilir. Volan denilen ağır bir tekerlek dönmenin düzgün olmasını sağlar.
-->
Mar18
BUHAR KUVVETİ
Categories: B
0 Comments
BUHAR KUVVETİ
Kapalı bir kap içinde ısıtılmaya başlanan su sıcaklık arttıkça buhar çıkmaya başlar. Çıkan buharlar dışarı gidemeyeceğine göre, su üzerindeki basınç gittikçe artar ve suyun kaynaması gecikir (Bk. Alçak basınçta kaynama ve basınçlı tencere). Buhar fazlalaştıkça basınç da artar ve kabın kapağı (kab olarak bir cam boru alıp ağzını da kolay açılacak şekilde bir tıpayla kapatalım) bu basınca dayanamayarak fırlar. Bu da bize buharın kuvvetini ispat eder.Kapalı bir tencerenin içindeki suyun kaynamasıyla, tencere kapağının arada bir aralanarak buharın dışarı çıktığı gözlenmiştir. Bu da bize buhar basıncının varlığını gösterir.
-->
Mar18
BUHARLAŞMA
Categories: B
0 Comments
BUHARLAŞMA Sıvıların gaz haline geçmesi olayına buharlaşma denir. Buharlaşma olayı sıvıların açık yüzlerinde olur. Buharlaşma yüzeyi ne kadar büyük (geniş) olursa buharlaşma o kadar hızlı olur. Bunu birkaç örnekle belirtelim.1. Bir bardak suyu geniş bir kaba dökelim. Bardağı tekrar dolduralım. Her ikisini de aynı yerde bir müddet bekletirsek, geniş kaba dökülen su uçar (buharlaşır) bardaktaki su ise bir miktar azalır.2. Islak çamaşırları kurutmak için çamaşırların asılması gerektiği bilinir.3. Deniz suyundan tuz elde etmek için, geniş yüzeyli ve derinliği az olan havuzlara alınır. Böylece suyun buharlaşması hızlandırılır ve dipte de tuz kalır.Sıvının yüzeyini örten havanın nemli veya kuru oluşuna göre de buharlaşma hızı değişik olur. Örnek: Kapalı bir odada ıslak çamaşırlar kuru-mazlar. Çünkü kısa bir müddet sonra odanın havası içine karışan su buharı, odanın havasını nemli hale getirir ve doyurur. Bunun için de daha fazla buharlaşma olamaz (Bk . Bağıl nem).Her sıcaklıkta, hava içinde belli bir miktarda su buharı bulunur ve belli bir su buharıyla doyar. Doymuş hava içinde de buharlaşma olmaz.Hava kapalı dahi olsa, rüzgârlı veya rüzgârsız olmasına göre buharlaşma hızı değişir. Çamaşırların rüzgârlı bir havada daha çabuk kurudukları bilinir. Bunun sebebi; çamaşırların bulunduğu ortamı doyuran su buharları rüzgar vasıtasıyla yer değiştirir ve buharlaşma olayı devam eder.Kuru ve sıcak havalarda buharlaşma daha fazla olur. Çünkü, sıcak hava içine daha fazla su buharı alabilir. Basınç alçak (düşük) olursa buharlaş ma hızlanır. Örneğin, bir kab içine su koyup bunu hava boşaltma tulumbasının fanusu altına koyalım. Havayı boşaltmaya başlayınca suyun azaldığını görürüz. Bundan da, alçak basınçta sıvıların daha hızlı buharlaştıkları anlaşılır.Buharlaşma hızı, sıvının cinsine göre değişir. Örneğin, aynı büyüklükteki kapların içine, aynı miktarda eter, su, alkol koyalım. Bunları bir müddet bekletelim. En önce eterin buharlaştığını, daha sonra da alkolün buharlaştığını, en son da suyun buharlaştığını görürüz.İki cins buhar vardır:1. Kuru buhar2. Doyuran buhar1. Kuru buhar: Kendi sıvıları ile bir arada bulunmayan ve Boyle-Mariotte Kanunu’na uyan buharlardır.2. Doyuran buhar: Bulundukları hacmi doyurdukları için kendi sıvıları ile bir arada olabilen ve Boyle-Mariotte Kanununa uymayan buharlardır.
-->
Mar18
BUHAR TÜRBİNİ
Categories: B
0 Comments
BUHAR TÜRBİNİ (Fiz)Buhar türbinlerinde sıcak ve basınçlı buhar, özel olarak hazırlanmış olan borulardan (kanal) geçerek, bir mil etrafında dönebilen çarkların, yüzlerce ve hattâ binlerce sayıdaki kanatlarına çarpar ve çarklarla mili beraber döndürür. Buhar türbinlerin güçleri büyüktür. Dakikada devir sayıları 30.000′e kadar çıkar. Buhar türbinleri az yer tuttuklarından, büyük elektrik santrallannda ve gemilerde kullanılırlar.
-->
Mar18
BUJİ
Categories: B
0 Comments
BUJİ
Patlamalı motorlarda, bir silindir içinde bir kıvılcımın tesirinde patlayan bir gaz karışımının oluşturduğu ısı, işe dönüşür. Yanma odasında,gerektiği zaman küçük bir elektrik kıvılcımı meydana getiren parçaya buji adı verilir. Bujinin esas parçaları, birbirine değmeyen paslanmayan bir metalden yapılmış, birbirine yakın olan iki tırnaktır. Bu tırnaklara elektrod denir.
-->
Mar18
BUKALEMUN
Categories: B
0 Comments
BUKALEMUN
Uzunlukları 30santime varabilen kertenkelelere benzeyen sürüngenlerdir. Bukalemunların ayakları ağaçlarda yaşamaya uygun şekilde olduğundan yerdeki yürüyüşleri acemicedir. Yumurtalarını gömmek ve diğer bir ağaca çıkmak için yere inerler.Çoğunlukla böcekler ile beslenirler. Avlarını yakalamak için hem kuyruklarını hem de dillerini kullanırlar. Bu sebeble bazı bilim adamları bukalemunları DİLFIRLATAN’lar olarak adlandırırlar. Bukalemunların her parmağının ucunda bir tırnakları vardır. Öndeki parmakların tırnakları dı-şa doğru, arkadakilerin ise aksine içeriye doğru kıvrıktır.Bukalemunların kuyrukları onların ağaçta denge sağlamasına yardımcı olur. Diğer kertenkeleler gibi bukalemunlar kuyruklarını kaybetmezler. Avlarını yakalamada kullanırlar.Bukalemunların avlarını yakalamada kullandıkları diğer bir organları da vücutlarının birbuçukkatı uzağına fırlatabildikleri dilleridir. Ucu böcekleri tutucu yapışkan bir madde ile kaplıdır. Av üzerine fırlatıldığı zaman böcek dile yapışır ve ağ izin içine çekilir.Bukalemunun gözleri de oldukça ilginçtir. Gözler birbirinden ayrı olarak her yöne bakabilirler. İri ve dışarı doğru fırlamış yapıdadır. Buna rağmen yâlnızca gözbebeğinin bulunduğu küçük bir açıklık dışında tüm göz, gözkapağı ile örtülüdür. Ayrı eşeyli yani erkek ve dişi organları ayrı ayrı fertlerde bulunan hayvanlardır. Dişilerin cinsel organlarının ucunda bir kese bulunur, Bu keseye erkek üreme hücreleri toplanır. Döllenme zamanına kadar bir kaç ay bu kesede saklanırlar. Yumurtalar dişiler tarafından yumurtlanarak ya deliklere ya da yıkıntılara duvar çatlaklarına bırakılır. Yumurta sayısı türe göre 2-40 arasında değişir. Yumurtaların olgunlaşmaları üç ay kadardır.Bukalemunların derilerinde boya maddeleri taşıyan hücreler vardır. Bu sebeple renklerini değiştirebilirler. Dinlenme sırasında yeşilimsi ya da kahverengi msi olan renkleri sıcaklık değişmelerinde, hayvanın yaşadığı ortamdaki ışık miktarı ve ruhsal durumu ile çok açık renkli, siyaha yakın, kırmızı, kiremit rengi gibi renklere dönebilir. Ortama uymaları renk değişimi ile sağlanır.Bukalemunlar özellikle Büyük Sahra’nın kuzeyinden, İspanya’dan Suriye’ye kadar uzanan topraklarda ve bazı adalarda yaşarlar. Avrupa’da yaşayan tek tip bukalemun vardır. O da ADİ BUKALEMUN’dur. (Chamae-leochamaeleon)
Bukalemungillerin en büyük özellikleri ayaklarını, dilin ve gözlerin alışılmadık şekilde oluşu ve renk değiştirme konusundaki yetenekleridir. Bukalemungiller dört cinste toplanabilen tam doksan türü vardır. Bunların büyük bir kısmı Asya, Afrika, Madagaskar’da yaşar.Bukalemungillerin büyük bir bölümü “Ghamaeleo” çinsindendir. (Ağaçlarda yaşarlar) Diğer bir kısmı da yer altında ve kayalar altında yaşa-yan”Brookesia~cinsindendir. Geri kalan Leandria ve Evoluticauda cinslerinin kuyrukları diğerlerinden farklı olarak ağaçlara tutunmaya yaramaz.
-->
Mar18
BULUT
Categories: B
0 Comments
BULUTSu buharına doymuş olan hava soğursa, taşıyamayacağı fazla buhar, havanın içindeki töz zerrelerinin üzerinde yoğunlaşır veya donar. Bulutlar, sisler böyle meydana gelir. Bulut ve sisler meydana gelirken, su buharının yoğunlaşmasıyla bıraktığı ısı havayı ısıtır. Böylece sisin ve bulutun meydana gelişiyle havanın fazla soğuması önlenmiş olur. Havanın yükseklere çıkması ile soğumaya da başlar. Bu yüzden yükselen havanın nemi artar. Hava doymuş hale geldikten sonra da soğuma davam ederse, bulut meydana gelir. Yüksek dağların tepelerin devamlı bulutlu oluşu bu sebeptendir.Nemli sıcak hava ile soğuk hava karışınca, sıcak hava soğur. Bundan dolayı sıcak havanın önceden içinde bulunan su buharının bir kısmı yoğunlaşır ve bulut, sis veya yağış meydana gelir. Bulut Çeşitleri için TIKLAYIN
-->
Mar18
BULUT ÇEŞİTLERİ
Categories: B
0 Comments
BULUT ÇEŞİTLERİ
Bulutların çok çeşidi vardır. Bunlardan;
1.Sirüsler: Yerden çok yüksekte bulunurlar. Beyaz tüy görünümünde-dirler. Havada her zaman bulunan bu bulutlar, havanın açık olduğu (berrak havalarda) zaman görülürler.2. Kümülüsler: Yerden 1-2 km. kadar yüksekte bulunurlar. Pamuk yığınları şeklindedirler. Bu bulutlar, havanın içindeki yükselen akımların bulundukları yerlerde meydana gelirler.3. Stratüsler: Kümülüslerin yüksekliğinde bulunurlar. Beyaz şeritler halindedirler.4. Nimbüsler: Kenarları dağınık şekilsiz, koyu kurşini renkli bulutlardır. Yağmur bulutlarıdır
-->
Mar18
BURUN
Categories: B
0 Comments
BURUN
Solunum sistemimizin başlangıcını meydana getiren, aynı zamanda koku alma işini yüklenen bir organımızdır. Burun yüzümüzün ön kısmında ağzımızın hemen üzerinde ve iki gözümüzün arasında piramit şeklinde uzanır. Gözler arasında başlayan burnumuz ağzımızın üzerinde iki burun deliği ile sonlanır. Burun delikleri, burun boşluğunu dışarı ile birleştirir.Delikler birbirinden ince bir kıkırdak olan SAPAN KEMİĞİ ile ayrılırlar. Burnumuzun dışı deri kasları ve deri ile örtülüdür. İç kısmı ise “sümük” denilen kaygan bir sıvı ile örtülüdür.Burun deliklerinin içleri ağıza yakın kısımlarında kıllar ile kaplıdır. Bu kıllar, solunum yaptığımız havadaki tozları, yabancı cisimleri ve maddeleri burun boşluğunda biriktirip akciğerlere gitmesini önler. Hayvanlarda ise burun kılları önemli bir dokunma organı sayılır. Geceleri bunların sayesinde karanlıkta engellere dokunması ile yolunu bulur. Burun kılları kuşlarda yanaklarında, kedi ye benzeri etçil hayvanlarda ve kemirgenlerde burunun ucunda yer alırlar.Burnumuzun içini kaplayan sü-müksü örtünün altında çok ince kan damarları yer alır ve havanın akciğerlere gitmeden önce ısınmasını sağlar.Burnumuz solunum sistemimizin başlangıcını meydana getirdiği gibi diğer yandan da KOKU ALMA ORGANI’mızdır. İnsanda koku duyusu her ne kadar diğer memelilere oranla azsa da yine de önemlidir.Koku alma sinirlerinin uçları burun boşluğunun tavanında bulunur ve göz çukurunu geçtikten sonra 2 kola ayrılır. Koku alma sinirlerimizi uyaran faktörler hayadaki hareket halindeki moleküllerdir. Soluk havası ile burnumuza giren bu moleküller burunu ^döşeyen sümüksü tabakanın içinde “çözünürler. Sümüksü sarımtırak renkli tabakanın hücreleri arasında bulunan kokuyu alan şişemsi şekildeki “Duyu hücreleri” çözünen koku maddelerini burun tüylerinin yardımı ile alırlar. Duyu hücrelerinin tabanları koklama sinirlerinin alıcı uçları ile bitişiktir. Bu sebeple alınan duyu uyarımı koklama siniri uçlarına oradan da beyindeki koklama merkezine ulaşır. Böylece koku alınmış olur.Burnumuzda gözyaşı kesesinden burun boşluklarına açılan göz-burun kanalı adlı bir kanalcık vardır. Bu kanalın görevi ağladığımız ya da gözlerimizin herhangi bir şekilde yaşarması sonucu gözyaşını buruna akıtmaktır. Ağladığımız zaman burnumuzun akmasının sebebi bu kanaldır. Bütün bu sayılanlar dışında burnumuz ses çıkarmaya da yardımcı bir organımızdır.
-->
Mar18
BÜKÜCÜ KAS
Categories: B
0 Comments
BÜKÜCÜ KAS (Biy) Bir eklemde kol veya bacak kemiklerinden birini bağlayan ve bağlantı yerini çeken kaslardır. Kolumuzda bulunan iki başlı pazı kası ön kolun kol üzerine bükülmesini sağlayan bükücü bir kastır. Yine el ve ayak parmaklarımızın içe doğru kıvrılmasını sağlayan kaslar, bacağımızda bulunan uyruk iki başlı kası bükücü kaslardandır. Bükücü kaslara FLEKSOR KASLAR’da denir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder