İZOTOP ATOMLAR
Categories: İ
0 Comments
İZOTOP ATOMLAR:Atomların çekirdeğindeki proton sayısı değişmediği halde nötron sayıları değişir. O zaman aynı cins atomun değişik kütleleri ortaya çıkar. Buna o elementin izotopları denir.İzotop atomların kütle numaraları, nötron sayıları farklı, atom numaraları., proton, elektron sayıları aynıdır. Örneğin hidrojen atomunun üç izotopu vardır. BunlarİH, JH (döter-yum),?H (trityum) dır. Bu üç izotopun kimyasal özellikleri aynıdır. Çünkü kimyasal özellikler çekirdekteki proton sayısının tuttuğu elektronlara bağlıdır. Elektronların alınıp, verilmesiyle bir kimyasal değişme olur. Kimyasal değişmelerden çekirdek hiç etkilenmez.
window.google_render_ad();
window.google_render_ad();
-->
May1
İSKELET
Categories: İ
0 Comments
window.google_render_ad();
İSKELET(Biy)Vücut içinde deri altında, ya da kas içinde yer alan iskelettir. Basit yapılı hayvanlardan olan süngerlerde görülen kalker, silis veya boynuzsu maddeden yapılmış olan iskelet çubukları, derisidikenlilerin derisi altında yer alan kaiker plâklar iç iskelet yerini alsa da hakiki iç iskele.t omurgalı hayvanlarda görülür. (Bk İskelet)
-->
May1
İKİEVCİKLİ
Categories: İ
0 Comments
İKİEVCİKLİ(Biy)Aynı cins bir bitkinin erkekve dişi çiçeklerinin ayrı ayrıgövdeler(bi-reyler), üzerinde bulunmasıdır. Sö-ğüt, ıspanak gibi bitkilerde durum böyledir. Bazı söğüt ağaçları sadece dişi çiçekleri, bazı söğüt ağaçlarıda aynı cinsin erkek çiçeklerini taşırlar.
-->
May1
İKİZLER
Categories: İ
0 Comments
İKİZLER (Biy)Aynı anda doğan çocuklara ikiz denir. Hatta üçüz, dördüztere de rastlandığı olur. Bunları meydana gelişi iki şekilde olmaktadır:A- Tek Yumurta İkizleri: Yumurta hücresi döllendikten sonra embriyon meydana getirirken, ilk mitoz bölünme ile iki tane olduğunda, ayrı ayrı gelişip iki embriyon, dolayısı ile ikiz oluşturabilir (1/85 ihtimalle).B- Ayrı Yumurta İkizleri: Bazen de, kadınların döl yatağına iki tane yumurta düşebilir ve bunlar başka başka spermlerle döllenerek ikizleri meydana getirirler.Tek yumurta ikizleri, aynı genotipe sahip olduklarından birbirferine çok benzerler. Hatta parmak izleri bile aynıdır. Ayrı yumurta ikizleri ise hiç birbirlerine benzemezler, biri kız biri erkek olabilir.
-->
May1
İKİ YAŞAMLILAR
Categories: İ
0 Comments
İKİ YAŞAMLILAR (Biy)Kurbağalar gibi hem kara, hem de su hayatına uymuş canlılardır. Omurgalı hayvanlar şubesinde sürün-genierie balıklar arasında bulunurlar. Sürüngenler kara, balıklar İse su hayatına uymuşlardır. Kurbağalar ise, arada geçit teşkil ederler. Embriyon dönemlerini suda, erginlik dönemlerini karada nemli ortamlarda veya su kenarlarında geçirirler. Bu sebepten kurbağalar sınıfına bilim dilinde Amphibian = iki yaşamlı denir.
-->
May1
İLİK
Categories: İ
0 Comments
İLİK (Biy)Kemiklerin içini dolduran yumuşak ve yağlı bir maddedir. Ergin insanda uzun kemiklerin başlarında, kısa ve yassı kemiklerin orta kısımlarında bulunan süngerimsi kemik dokunun boşluklarını kırmızı ilik doldurur. Kırmızı Tİ/k kan hücrelerininyapımında rol oynar. Genç kemiklerin gövde kısmında bulunan kemik kanalı başlangıçta kırmızı ilikle doludur. Ergin insanda bunun yerini sarı ilik alır. Embriyon döneminde kemikler kıkırdak halinde bulunduğundan kırmızı ilik bulunmaz.Bu dönemde kan hücreleri dalakta ve karaciğerde meydana gelirler. Erişkinlerde özellikle kan hücreleri leğen, omuz kaburga, göğüs kemiği gibi kemiklerin kırmızı iliğinde meydana gelir. Kemik iliğini etkileyen herhangi bir hastalık kansızlık yapar.
-->
May1
İNCE BAĞIRSAK
Categories: İ
0 Comments
İNCE BAĞIRSAK(Biy)Sindirim borusunun midenin bitiş yerinden, kalın bağırsağın başlangıç yerine kadar olan kısımdır.. İnsanda 7-8 m. uzunluğundadır. İnce bağırsağın miden in bitiş yeri ile başlayan kısa bölgesine Oniki parmak bağırsağı denir. İç yüzünü kaplayan hücreler enzimler salgılar, böylece bağırsak boşluğunda bulunan besin maddeleri son parçalanmaya uğrar. (Bk. Kimyasal sindirim) Meydana gelen ürünler barsak hücreleri tarafından emilir ve kana karışır. Sindiri-lemeyen artık maddeler ise kalın bağırsağa geçer. Bağırsak yüzeyini kaplayan epitel doku milyonlarca küçük çıkıntı yaparak yüzeyi büyük ölçüde genişletmiştir. Tümür adı verilen bu çıkıntılardan basit şekerler, amino-asitler, mineraller ve vitaminler kılcal kan damarlarına geçerler, yağların sindirim ürünleri ise önce lenf damarlarına oradan da kan dolaşımına geçerler. Bu şekilde kan yolu ile vücudun bütün hücrelerine taşınan besin maddeleri hücrelerde, ya enerji meydana getirmek için parçalanırlar (solunum) ya da hücre yapısına benzer hale gelmek için birleştirilirler (özümleme)
-->
Eki12
İNCİR
Categories: İ
0 Comments
Çiftçenekli bitkilerin dutgiller familyasındandır. Yurdumuzun her yerinde yetişmekle beraber, Aydın ve ■ İzmir çevresinde büyük ölçüde yetiştirilir. Sıcak ve ılık yerleri sever. Dalları kolay kırılır. Kopan yaprakların ve dalların kesik yerlerinden incir sütü denilen beyaz bir madde çıkar. Yaprakları oymalıdır. İncirde çiçekleri taşıyan sap etlenip armut şeklini almıştır. Armut şeklindeki bu sapın içi boş olup erkek ve dişi çiçekler bu-rayadizilmişlerdir.İncirin ayrı ayrı ağaçlarda bulunan iki çeşit çiçek durumu vardır. Erkek çiçek durumları baba incirde = yabani incirde bulunur. Baba incirde dişi çiçeklerde vardır, fakat bunlar verimsizdir. Dişicik boruları kısadır. Yenen incirin çiçek durumunda ise yalnız verimli dişi çiçekler bulunur, dişicik boruları uzundur. Çiçekleri bu şekilde dağılmış olan incir çiçeğinin tozlaşması için ilek sineğine fhti-yaç vardır. Bu sineğin (arının) yumurtlama borusu yabani incirin çiçeklerinin kısa dişicik borusuna uyar. Bırakılan yumurtalar çiçeğin tohum taslaklarının gelişmesini önler. Çiçek verimsiz olur. Genç böcekler burada gelişip yabani incirden çıkarken vücutlarına yapışan çiçek tozlarını diğer çiçek durumlarına taşırlar. Yenen incirin çiçek durumuna gelirlerse, böceğin yumurtlama borusu, bu çiçeklerin dişicik borusu kadar uzun olmadığından, yumurtalar yarı yolda besinsizlikten ölür. Bu arada böceğin getirdiği çiçektozları ile çiçekler tozlaş-mış olur. Oluşan meyvanın göz denilen açık ucu tatlı ve zamk gibi bir sıvı ile kaplanır. Meyve büyür ve tatlılaşır Olgunlaşınca düşer. Meyvası yalancı meyvadır. Bir kısmı kavak inciri, şeker inciri gibi taze iken yenir. Kurutulmaya uygun olanlarda İzmir Lop İnciri, Göklop, Kara Yaprak gibi çeşitleridir. Meyvaları besleyici ve kalori sağlayıcıdır.
-->
Eki12
İNDİRGENME
Categories: İ
0 Comments
Atomlar veya iyonlar elektron alırsa indirgenir. İndirgenme elek-tronalma anlamına gelir, indirgenen atomun elektronu çoğaldığı için değeri azalır.
-->
Eki12
İNDÜKSİYON OLAYI
Categories: İ
0 Comments
İndüksiyon akımları, ilk defa 1831 yılında bir İngiliz fizik bilgini olan Faaday tarafından keşfedilmiştir. Bu olay, dinamoların keşfine yolaçmış olup büyük ölçüde elektrik enerjisinin elde edilmesine imkan vermiştir. Elektrikte pekçok işe yarayan bu olayı basit bir deneyle gösterelim: Büyükçe bir çivi veya demir çubuğun üstüne birkaç kat kağıt sarmak suretiyle iletkeni (çiviyi) yalıtalım. Çivinin bir ucuna yalıtılmış bir bakır teli 50-60 defa saralım. Diğer ucunu da yine aynı şekilde tel sardıktan sonra telin iki ucunu bir telefon kulaklığına, diğer iki ucunu da bir pil bataryasının kutuplarına bağlayalım. Bu durumda telefon kulaklığını kulağımıza tutarsak hiçbir ses duymayız. Fakat devreyi açıp kapamaya devam edersek kulaklıkta tıkırdı duyarız. Bunun sebebi, bataryanın bağlı olduğu tel sargıdan geçen magnetik alanın değişmesi ile, kulaklığın bağlı olduğu devrede bir akımın doğmasıdır. Devre kapalı iken, magnetik alan sabit kalacağından kulaklıkta hiç ses işitilmez.
-->
Eki12
İNDÜKSİYON AKIMININ YÖNÜ
Categories: İ
0 Comments
Akım makarasının üst ucuna bir mıknatısın kuzey kutbu yaklaştırıldı-ğı sırada, hasıl olan indüksiyon akımı sebebiyle, makaranın üst ucunda bir kuzey kutup teşekkül eder. Mıknatıs makaraya sokulurken kuvvet çizgileri artar. İndüksiyon akımı, bu kuvvet çizgilerine zıt yönlü kuvvet çizgileri hasıl eder. Mıknatısın kuzey kutbunu makaradan uzaklaştırırken, meydana gelen indüksiyon akımı sebebiyle makaranın üst ucunda bir güney kutup teşekkül eder. Mıknatıs makaradan çıkarılırken kuvvet çizgileri azalır. İndüksiyon akımı bu kuvvet çizgileri ile aynı yönde kuvvet çizgileri meydana getirir. Kısaca,mıknatıs ÇL’buğununN kutbu makaraya yaklaştırılırken, akım makarasının üst ucunda N (kuzey) kutbu, mıknatıs çubuğunu uzaklaştırırken ise S (güney) kutbu meydana gelir. İndüksiyon akımının yönünü bulmak için ise kuvvet çizgilerinin makaranın N (kuzey) ucundan çıktığını düşünerek sağ el kuralını uygulamamız gerekir (Bk-. Akım makarası)Bir kapalı devrede meydana gelen indüksiyon akımının yönü bu devredeki mıknatık kuvvet çizgilerinin değişmesine karşı koyacak yöndedir.İndüksiyon makarası akım jena-ratörleri, elektrik motorları, transformatörler.. İndüksiyon olayından faydalanılarak yapılırlar
-->
Eki12
İNDÜKSİYON MAKARASI
Categories: İ
0 Comments
İndüksiyon makarası, kalın telli ve az sarimiı bir Primer (birinci) sargı ile bunun üzerine sarılmış ince telli veçoksarımlı sekonder (ikinci) sargıdan meydana gelir. İndüksiyon makarası, indüksiyon yolu ile yüksek potansiyel farkı meydana getirmeye yarayan bir alettir.Pri merin ortasında yumuşak demirden bir çekirdek ve çekirdeğin karşısında, çelik bir yaya bağlanmış olan demir bir çekiç bulunmaktadır. Bu demir çekiç, bir vidanın ucuna dayanır. Birinci makara elek -trikdevresine bağlanır ve devreyi kapatıp akım geçirilirse makaranın demir çekirdeği, mıknatıslanarak, karşısındaki demir çekici (paleti) kendisine çeker. Bu suretle çekiçle vidanın arası açılır ve birinci (Primer) makaradan geçen akım kesilir. Bundan dolayı demir, çekirdek, mıknatıslığını kaybeder. Çekiç de yay tarafından çekilerek, vidanın ucuna değer, bu suretle devre yeniden kapanır. (Akım geçer. Bk . Elektrik devresi) Elektrik zilinde olduğu gibi (Bk . Elektrik zili) burada da birinci makarada ard arda akım keşi lir.Akım kesilince, makaraların içindeki mıknatıs kuvvet çizgileri, birdenbire azalır ve sıfıra düşer. Bu sırada ikinci makarada, yüksek bir indüksiyon elektro motor kuvveti doğar. Akımın kesilişi ne kadar kısa zamanda olursa, meydana gelen elektrik gerilimi de o kadar büyük olur. Çekiçle vidanın ucu aralanırken, bu noktada meydana gelen kıvılcım, birinci (primer) makaradaki akımın kesilme süresini uzatır. Bu kıvılcımın meydana gelmemesi için devreye bir kondansatör bağlanır. (Bk . Kondansatörler). İkinci makarada (sekonder makarada) indüksiyonla meydana gelen yüksek gerilim sebebiyle, bu makaranın tellerinin uçlarına bağlanan elektrod-ların arasında uzunca ve dallı kıvılcımlar oluşur.İndüksiyon makaraları, çeşitli basınçtaki gazlardan elektrik akımı geçirmekte,katot ışınları, vex ışınları elde etmekte, bazı telsiz telgraf verici postalarını çalıştırmakta kullanılır.
-->
Eki12
İNEK
Categories: İ
0 Comments
Geviş getiren toynaklı memelilerden boğanın dişisidir. Yani bir sığır cinsidir. Kutuplar hariç dünyanın her tarafında yaşarlar. Sütü, eti, derisi ve gübresi bakımından çok faydalı bir hayvandır. Sığırların yerli ve yabancı ırkları vardır. Kara sığır, boz step ırkı sığır, kırmızı ırk sığır ve sarı ırk sığır yerli ırkların en tanınmışlarıdır. Tanınmış yabancı ırklar ise et ırkı olan Hereford, süt ırkı fersey ve kemet, kem süt ırkı olan Montafon lardır.
-->
Eki12
İNSÜLİN (ENSÜLİN)
Categories: İ
0 Comments
Pankreas bezinin iç salgısıdır. Bu hormon kana karışarak kandaki şekeri (glikozu) ayarlar. Pankreas az çalışması veya hiç çalışmaması sonucu kandaki şeker miktarı artar, şeker hastalığı başgösterir. Pankreas çok hormon çıkarırsa kan şekeri azalır. Hasta komaya girer. Damarda glikoz çözeltisi verilerekhasta kurtulur.
-->
Eki12
İPEK BÖCEĞİ
Categories: İ
0 Comments
İpekböceği kelebeğinin larva (tırtıl) halidir, ipekböceği kelebekleri, böceklerin tam başkalaşım geçiren pul kanatlılar takımına girerler. Bir cins gece kelebekleridir. Dişi kelebekler döllenmeden sonra yumurtlarlar. Yumurtalar önce sarı renklidir, sonradan kül rengini alırlar. Böcek yetiştiriciler bu yumurtalara tohum derler. Temmuz ayından elde edilen yumurtalar ertesi yılın Nisan ayına kadar+4°C lik kışlaklarda saklanır. Nisan ayından itibaren sıcaklık derecesi yavaş yavaş yükseltilen yerlere alınan yumurtalardan larvalar çıkar. Larvalar yani ipek böcekleri dut yaprağı ile beslenir. 4 uyku ve 5 yaş devresi geçirirlerken zaman zaman gömlek değiştirirler. 5 yaş devresini tamamlayan larvalar, konulan ince bitki dalları arasına yerleşir ve kozalarını örer. Koza örecek larva, alt dudağının iki deliğinden bir salgı çıkarır. Salgı devamlı olarak çıkar.ağızdan çıkınca kurur ve ipek ipliğini yapar. Kozaların çoğu ipek ipliği elde edilmek için harcanır. Kozalar harcanmaz, bekle-nilirse içlerinde krizalit oluşur, krizalitler kelebek haline gelirler ve kozayı keserek çıkarlar. Bu sırada kozadaki 600-1000 m uzunluğundaki ipek ipliği parça parça edilmiş olur. Bu şekilde delinmiş kozanın ipliği işe yaramaz. Buna engel olmak için ipek alınacak koza içindeki krizalitler buharla, soğuk hava ile, basınçla boğularak öldürülür. Yurdumuzun Bursa başta olmak üzere birçok illerinde ipekbö-cekçiliği yapılmaktadır.
-->
Eki12
İRİS
Categories: İ
0 Comments
Gözün dıştan renkli görünen kısmıdır. Damar tabakadan oluşmuştur. Ortasında göz bebeği denilen bir delik bulunur. İçinde, göz bebeğini açan ışınsal kaslarla, daraltan halka kaslar vardır. Bu kaslar düz kaslardır ve isteğimizin dışında çalışırlar. Göze renk veren maddeleri de taşır. İris aynı zamanda bir bitki adıdır.
-->
Eki12
İSKELET
Categories: İ
0 Comments
Canlıların yapısında bulunan sert kısımlara denir. Bazı organlarj koruma, harekete yardımcı olma ve dokulara desteklik sağlama gibi görevleri yardır. Dış ve iç iskelet olmak üzere ikiye ayrılır.Bütün omurgalılarda olduğu gibi insan vücudunda da kemikten yapılmış bir iskelet vardır.
-->
Eki12
iSKORBÜT
Categories: İ
0 Comments
C vitamini eksikliğinden meydana gelen dermansızlık, zayıflık, kanama, özellikle diş etlerinde kanama ve dişlerin erken dökülmesi şeklinde görülen bir hastalıktır. Eskiden gemicilerde çok görülürdü.
-->
Eki12
İSTEMLİ HAREKET
Categories: İ
0 Comments
Yapılıp yapılmaması insanın kendi isteğine bağlı olan harekettir. Bütün iskelet kaslarını kendi isteğimizle çalıştırırız. Bu kasların çalışmasını sağlayan istemli hareket sinirleri (beyin-omurilik sinirleredir.)
-->
Eki12
İSTEMSİZ HAREKET
Categories: İ
0 Comments
İstem dışında yapılan harekettir. Mide bağırsak kasları gibi iç organlarımızda bulunan düz kasların hepsi isteğimiz dışında kasılan kaslardır. Özel yapısı olan yürek ve diyafram kası da isteğimiz dışında çalışan kaslardandır. Otonom sinir sistemi tarafından idare edilir.
-->
Eki12
İŞÇİ KARINCA
Categories: İ
0 Comments
Karınca topluluğunda bütün işleri gören kanatsız karıncalardır.
-->
Eki12
İYON
Categories: İ
0 Comments
+ ) veya (-) yüklü atom veYA atom gruplarıdır. Çekirdeğindeki proton sayısıyla, çekirdek çevresinde dönen elektron sayısı eşit olan bir atom, elektrik bakımından dengededir. Bir atom elektron verirse ( + ), elektron alırsa (-) elektrikle yüklü iyonhaline dönüşür. Bu duruma göre ( + ) yüklü bir atom-iyonu bir ya da daha çok elektronunu kaybetmiş bir atomdur. Negatif bir atom-iyonu ise bir ya da daha çok elektron kazanmış bir atomdur. Örneğin, nötr sodyum atomu (Na°) bir değerlik elektronu kaybetmek suretiyle ( + 1) yüklü sodyum iyonu (Na+! ) haline dönüşür. Nötr klor atomu (Cl°), bir elektron kazanmak suretiyle (-1) yüklü klor iyonu (Ci”)-haline dönüşür. Aynı şekilde kalsiyum atomu 2 elektron vererek Ca+2 iyonu, alüminyum atomu 3 elektron vererek Al+3 iyonu, oksijen atomu 3 elektron alarak O”2 iyonu, fluor atomu 1 elektron alarak F” iyonu haline dönüşürler.Çeşitli elemanların kimyasal bileşik ler yapabilmeleri ancak iyonların birleşmesiyle mümkün olur. Ters elektrikle yüklü iyonlar birbirini çekecekleri için kimyasal bileşik kolayca oluşur. (Bakınız atom ve iyonik bağ).
-->
Eki12
İYONİK BAĞ
Categories: İ
0 Comments
Soy gaz atomlarının yapıları sağlam ve kararlıdır. Bütün atomlar biler şik yaparlarken soy gaz düzenine ulaşmak isterler. Soy gaza benzemek için en kolay yollardan birisi elektron alışverişi yapmaktır. İşte bileşiği oluşturacak elementlerden biri elektron verir, diğeri elektron alırsa, aralarındaki bağa iyonik bağ denir. Elektron alış-verişi sonucunda, elektron alışverişi ile ( + ) ve (—)yüklü iyonların oluştuğu, Coulomb kanununa göre elektrostatik çekme kuvvetlerinin etkin olduğubileşiklerde iyonik bağ görülür. Genellikle bir metal ile ametalden meydana gelen tuzlar bu gruba dahil bileşiklerdir. (NaCI, KCI gibi) Bir metalle bir ametali nasıl birleştiğini sodyum ve klor örneğini alarak inceleyelim.Sodyum elementinin atom numarası 11 dir. Nötral atomunda 11 proton, 11 de elektron yardır. Enerji ile bu elektronlardan bir tanesini uzaklaştırdığımız zaman elektron sayısı 1 azaldığı için atom ( + ) yüklenir. Klor elementinin atom numarası 17′dir. Notral atomunda 17 proton, 17 elek -tronvardır. Dışarıdan 1 elektron aldığında elektron sayısı 18 olur. Etek -tronlarprotondan 1 fazla olduğu için (-1) yük kazanır. Böylece bütün sodyum atomları Na+ iyonları, bütün klor atomları Cİ” iyonları durumuna geçer. (Bakınız atom ve iyon) Zıt işaretli olan bu iyonlar birbirlerini çekerler. Sodyum klorür bileşiği meydana gelir. Burada soydum ve klor iyonlarını bir arada tutan kuvvet elektriksel çekim kuvvetidir. Sodyum ve klor atomlarını (iyonlarını) birbirine bağlayan bu kuvvete İYONİK BAĞ, böylece ortaya çıkan yapıya İYON ŞEBEKESİ denir. İyon şebekesi ( + ) ve (-) yüklü birimlerden m eydana gelen maddelerin katı halde iken teşkil etmiş oldukları yapıya denir.
-->
Eki12
İYONLAŞMA
Categories: İ
0 Comments
Herhangi bir bileşiğin çeşitli etkenlerin tesiri ile kendini meydana getiren ( + ) ve (-) yüklü iyonlara ayrışması olayıdır. Asitler suda eridikleri zaman eriyiklerinde iyonlaşarak, ortama serbest hidrojen iyonları verirler.
H2SO4i=*2H++SO4-2 gibi Bazlar eri yi kleri nde,
NaOH
Na+ +OH”
Ca(OH)2F=*Ca+2 + 2 OH”şeklinde iyonlaşırlar. Tuzların ergimiş halleri ve sudaki eriyikleri pozitif yüklü metal iyonları ve negatif yüklü asit kökü iyonları kapsar.NaCIt^* Na+ + CI” CuSO4f=?Cu+2+SO4′î
-->
Eki12
İVOT
Categories: İ
0 Comments
Senbolü I, atom ağırlığı 127, atom numarası 53, değerliği -1,+1, + 3 + 5 + 7, kaynama noktası 184,35 °C,ergime noktası 113,5°C olan morumsu siyah, keskin kokulu, katı bir elementtir. Peryodik sistemi 5-peri-yot VIIA grubunda (halojenler grubu) dur. İyot doğada eementel halde bulunmaz. Doğada potasyum iyodür (Kl).sodyum iyodür(Nal), magnezyum iyodür (Mgl2) ve sodyum iyodat (NalO3) tuzları bulunmaktadır. Bu tuzlar daha çok Şili Güherci leşi nde bulunur. İyot deniz suyunda kolloidal organik iyot bileşikleri halinde butu nmaktadır.İyot, yoğun ve sünger külü eriyiğinden klor gazı geçirmek suretiyle de ELDE ETMEKTEDİR Labaratuvariarda iyot potasyum iyodür ve mangan dioksit karışımı üzerine hafif sıcakta derişik sülfürik asit etkisiyle elde edilir.İyodun alkoldeki koyu kahve-renkli eriyiğine iyot TENTÜRÜ (TENTÜRDİYOT) denir. %10 oranında olan iyot tentürü, yaraların tedavisinde kullandır. İyot halojenlerin en az aktif olanıdır. Halojenlerin genel özelliklerini gösterir (Bakınız halojenler) iyot suya etkimez.
-->
24 Aralık 2008 Çarşamba
kategori ı
IHLAMUR
Categories: I
0 Comments
IHLAMUR(Biy)Çift çenekli bitkilerin mlamur-giller familyasından, yol kenarlarında ve koruluklarda yetiştirilen bir orman ağacıdır. Papatya gibi, çiçekleri, öksürüğü yumuşatıcı olarak kullanılır.Ayrıca 30 m. boyunda ve 100 yıl kadar yaşayan Ihlamur ağacının yumuşak olan odunundan doğramacılıkta, heykel ve müzik aletleri yapımında, yakılmasından elde edilen kömürden de ressamlıkta faydalanılır. İnce lifler halinde bulunan gövde kabuklarından rafya, sicim ve tasma yapılır. Ihlamurun asıl yaprakları yürek şeklindedir, altları tüylüdür, kenarları dişli ve uçları da sivridir. Karekteristik olarak yapraklarının tabanı simetrik değildir. Asıl yapraklarından başka, çiçek sapının çıktığı yerde mızrak şeklindeyeşil bir yaprak daha vardır. Çiçek yaprağı adı verilen bu yapraklar kaynatılıp içilirse idrar söktürür. Çiçekleri bileşik şemsiye durumunda olup çiçek yaprağına çiçek sapı ile bağlıdır. Ihlamur fındığı adı verilen meyva-ları rüzgarla etrafa dağılır. Bu dağılmada, çiçek yaprağı paraşüt görevi yapar. Gümüş ıhlamur, büyük yapraklı yaz ıhlamuru, küçük yapraklı kış ıhlamuru gibi çeşitleri vardır.
window.google_render_ad();
window.google_render_ad();
-->
May1
IRAKSAK (KALIN KENARLI) MERCEK
Categories: I
0 Comments
window.google_render_ad();
IRAKSAK (KALIN KENARLI) MERCEK (F\z)Gerçek (hakiki) bir cismin ıraksak mercekteki görüntüsü, daima zahiri (görünen) doğru ve cisimden küçüktür.Görüntünün yeri daima mercekle odak noktası arasındadır. Cisim sonsuzda olursa görüntü odak noktasında olur. Iraksak mercekte tek bir çizim yapacağız ve bu çizimde de kolaylık sağlamasından dolayı özel ışınlardan iki tanesini kullanacağız.NOT: Özel ışınların haricinde pek çok ışın cisimden çıkıp merceğe düştüğünden özel ışınların dışındaki ışınlarla da çizim yapabiliriz fakat kırılma kanunlarına bağlı kalacağımızdan bu kanunların dikkatle uygulanması gerekeceğinden hem zorlanabiliriz hem de hata yapabiliriz. Bunun için kolaylık ve çabukluk açısından geliş doğrultuları ve gidiş doğrultuları belli olan özel ışınları kullanırız.Iraksak mercek üzerine düşen ışınları dağıtıcı özelliğe sahiptir (ışınları birbirinden uzaklaştırarak kırar)Birbirine paralel gelen ışınlar (sonsuzdan gelen ışınlar birbirlerine paralel kabul edilirler) Iraksak mer-ceğe vurup kırıldıktan sonra mercekten uzaklaşarak giderler. Bu ışınların uzantılarının kesim noktaları merceğin odak noktasını belirierve bu nokta zahiridir. Zira, ışınların değil, uzantılarının kesim noktalarıdır, fnce kenarlı merceklerde olduğu gibi kalın kenarlı merceklerde de iki tane odak noktası yardır ve bunların uzaklıkları birbirlerine eşittir.ÖZEL IŞINLARGörüntü çizimlerinde kullanılacak üç özel ışın vardır.1. ÖZEL IŞINOptik eksene paralel gelen (merceği kesen doğru optik eksen, kestiği noktaya da optik merkez denir) ışınlar mercekte kırıldıktan sonra birbirlerinden uzaklaşarak giderler ve bu ışınların uzantıları odak noktasından geçerler.2. ÖZEL IŞINOdaktan geçecekmiş gibi gelen ışın kırıldıktan sonra optik eksene paralel olarak gider.3. ÖZEL IŞINOptik merkezden geçen ışın kırılmadan yoluna devam eder.NOT: Cisim nerede olursa olsun (odak ve sonsuz hariç) görüntüsü odak ile’ mercek arasında küçük, düz ve zâhirk dir. Cisim sonsuzda olursa görüntüsü’ odaktadır (odak noktasının bulunma-’ sı). Cisim merceğe yaklaşırken, görün-,’ tüde odaktan merceğe doğru ilerler. Cisim zahiri olursa, çizimler de değişik olur.
-->
May1
ISI BİLGİSİ
Categories: I
0 Comments
ISI BİLGİSİ (Fiz)Isı ve Sıcaklık Arasındaki Fark:Konuşma dilinde ve pratikte ısı ve sıcaklık sözcükleri çoğu zaman birbirlerine karıştırılırlar. Halbuki bu iki kelimenin bilimsel anlamları çok farklıdır.Bir kazan kaynar sudan bir bardak su alalım.Kazan ve bardaktaki suların sıcaklıkları aynı olduğu halde (kısa bir süre için) ısıları aynı değildir. Kazandaki suyun ısısı bardaktaki nden daha fazladır. Zira,Isı: Moleküllerin kinetik enerjilerinin toplamıdır.Bundan dolayı da, kazanda daha fazla, bardakta ise daha az su ve buna bağlı olarakta su molekülü olduğundan, kazandaki toplam kinetik enerji, bardaktaki nden daha fazladır ve ısısı da daha fazla olur.Sıcaklık derecesi ise, cismin moleküllerinin hızına bağlıdır. Molekülhızı ne kadar fazla olursa o cismin veya maddenin sıcaklığı o kadar fazla olur. Suyun kaynamasına dikkat edilecek olursa, moleküllerin hızları artmaya başlayınca kaynama olayı da başlıyor demektir (Bk . Kaynama) Molekül hızı ne kadar fazla olursa sıcaklık ta o kadar fazlalaşır. Sıcak bir maddeyi kendi haline bırakacak olursak, moleküllerin hızı azalacağından yavaşlayacaklar ve sıcaklığı da azalacaktır (düşecektir.) Not: Denizlerin suyunda sonsuz kadar çok ısı bulunduğu halde (çok sayıda su molekülü bulunduğundan, molekül hareketleri yavaş olsa dahi- bir molekülün kinetik enerjisi az olsa dahi- toplam enerji büyük olur), sıcaklığı fazla değildir (molekül hareketi yavaştır-kinetik enerji azdır.) Bu yüz den denizde bir yumurta dahi pişi-rilemez.lsı miktarı, birimi kaloridir.Kalori: Igr. ağırlığındaki suyun sıcaklığını 1 °C yükselten ısı miktarına kalori denir.Kalorinin bin katına kilokalori (büyük kalori) denir. 1 k.kal. (kcal) = 1000 kalori(cal) Kilokalori (büyük kalori), 1 kg. ağırlığındaki suyun sıcaklığını 1°C yükselten ısı miktarına büyük kalori veya kilokalori denir. 1 gr. suyun sıcaklığını 1°C yükseltmek için kullanılan ısı miktarı bu suyun ilk sıcaklığına bağlı olarak değişir. Bu değişme fazla olmadığından, uygulama da dikkate alınmaz.
-->
May1
ISI MİKTARI
Categories: I
0 Comments
ISI MİKTARIIsı miktarı, sembol olarak (Q) ile gösterilir ve cismin kütlesi ile ısınma ısısı ve sıcaklık değişiminin çarpılmasıyla hesaplanır. Birimi kullanılan kütleye bağlıdır. Kütle gr. olarak kullanılırsa birim kalori, kütle kilogram olarak kullanılırsa birim kilokalori (k.cal) olarak bulunur.Sıcaklık azalması olursa cisim ısı kaybeder, sıcaklık yükselmesi olursa cisim ısı kazanır.
-->
May1
ISI ALIŞVERİŞİ
Categories: I
0 Comments
ISI ALIŞVERİŞİSıcaklıkları farklı iki cisim bir araya getirilirse, sıcak planın soğuduğu, soğuk olanın ise ısındığını görürüz. Burada sıcak olan cisim ısı vermiştir (kaybetmişti;;), soğuk olan cisim ise bu ısıyı almıştır. Bu ısı alışverişi, iki cismin sıcaklıklarının aynı (ortak) alması halinde durur. Ortak sıcaklığa gelene kadar sıcak cisim ısı vermiş yani sıcaklık kaybetmiş soğuk cisim ise ısı almış yani sıcaklık kazanmıştır. Buradan alınan ısı = verilen ısı eşitliğini kurabiliriz. Isı akışı daima sıcaktan soğuğa doğru olur.-Eğer bu karışımı, bir deney tü-pünde yapar ve termometre ile sıcaklığını ölçersek, ortak sıcaklığın 56,2°C olduğunu görürüz.KALORİMETREIsı miktarının ve ısınma ısısının ölçülmesinde kalorimetre denilen âletler kullanılır. Kalorimetre kapları ısı geçir-meyecek şekilde yapılırlar. Bunlarda içice konmuş iki kap vardır, iç kap dış kabın içine, ısıyı iyi geçirmeyen mantardan destekler üzerine oturtulur. İç .kabın dışı ve dış kap parlak yüzlü yapılırlar.Kabın içine, bir karıştırıcı konularak, ısının her tarafa eşit dağıtılması sağlanır. (Karıştırılarak) Kabın ağzı bir kapakla örtülür. Kap, içindeki cismin soğumasına ve dışarıdan ısı almasına engel olur.
-->
May1
ISININ İŞÇE EŞDEĞERİ
Categories: I
0 Comments
ISININ İŞÇE EŞDEĞERİNe kadar iş yapılınca ne kadar ısının meydana geldiği ilk defa 1845 yılında Joule tarafından ölçülmüştür.1 kalorilik ısı meydana getirmek için 0,426 kgm lik iş yapılması gerekir. Isıya dönen 0,426 kgm lik mekanik enerji, 1 kalorilik ısı meydana getirir. Buna kalorinin işçe eşdeğeri denir.ikalori =4,18 joule = 0,426 kgm (kilogram metre). Buradan da anlaşılan şudur: 1 calorilik ısı elde etmek için 4,18 joule’lük ve 0,426 kgm’lik iş yapmak gerekir.1 joule = 0,239 kalori (-0,24 kalori) Bu eşitlikten anlaşılan şudur:1 joule lük iş yapılırsa (M.K.S. birim sisteminde), meydana gelen ısı yaklaşık olarak 0,24 kaloridir.ÇEVİRME (DÖNÜŞÜM) ÖRNEĞİ;420 kgm fık bir iş yapılırsa kaç kalorilik ısı meydana gelir?0,426 kgm lik iş yapılınca 1 kalori meydana ge/diğine göre, 420 kgm lık iş yapılınca ne kadar kalori meydana gelir? Düşüncesiyle problemi çözebiliriz (çevirmeyi yapabiliriz.) . 1 kgm = 1 /0,426 = 2,34 kalori 420 kgm = 420×2,34 = 982,8 kalori Buradan da420 kgm’liş iş yapılınca yaklaşık 982,8 kalor’lik ısının meydana geldiği anlaşılır, (bulunur.) .Şöyle yaparsak tam olarak bulabiliriz. /420 kgm =420/0,426 kalori =985,’915. kalori. Bu örnekâen,Isı işe ve mekanik enerjiye çevrilebilir sonucu çıkarabiliriz.
-->
May1
ISININ YAYILMASI
Categories: I
0 Comments
ISININ YAYILMASIIsı, başlıca üç şekilde yayılmaktadır. 1-Konveksiyon akımları yolu ile, 2-İletim yalu ile 3-lşımayolu ileKONVEKSİYON AKIMLARI YOLU İLE İSİNİN YAYILMASIDENEY ; Bir kabın içine biraz su koyalım ve bunun içine de biraz testere tozu (talaş) atalım. Kâbı alttan ısıtalım. Alevin tam üstünde bulunan su molekülleri, en önce ısınarak yükseldiklerini,bunların yerini de, diğer taraflardan gelen soğuk suların aldı-, ğını görürüz. Bu suretle, dipte ısınan su, aldığı ısıyı da beraberinde suyun üstüne ve diğer noktalarına taşır. Kabın içindeki su bu suretle devamlı olarak karışır ve suyun her tarafı ısınır. Bu sıvı dolaşmasını testere tozları yardımıyla rahat olarak görebiliriz. Bu deneyde görülen sıcaklık farkından doğan bu akımlara konveksiyon akımları denir. Bir oda ortasında yanan bir soba da odanın havası içinde, konveksiyon akımları meydana getirir ve odayı ısıtırlar (konveksiyon akımları, içinde oluştukları ortamın sıcaklığı her yerde eşit olana kadar sürer) Soba ve fabrika bacalarının çekmesi, termosifon ve sıcak su tesisleri, sıcak su kaloriferleri, vb. hep konveksiyon akımlarına bağlı olarak işlerler.İLETİM YOLU İLE ISININ YAYILMASISıcak bir sıvı içine bir tel veya demir çubuk batırılırsa birsüre sonra elimizin yandığını görürüz. Bu olayı günlük hayatımızda sık sık yaşarız. Meselâ, bir bardaktaki sıcak çaya batırılan madensel bir kaşığın dıştaki uçununda kısa bir süre sonra ısındığını hepimiz biliriz. Bu ve buna benzer olaylar ısının, iletken bir cisminbir ucundan diğer ucuna doğru yayı-labildiğini gösterir (Bu yayılma olayı katı cisimlerde daha fazladır. Zira moleküller birbirlerine daha çok temas etmektedirler.)Sıcak cisimlerin tanecikleri büyük hızlarla titreşim halindedir. Bunlar, içerilerine sokulan soğuk bir cismin daha yavaş titreşen taneciklerini de hızlandırırlar. Bu tuzlanma soğuk cismin öteki ucuna kadar gider. Böylece cismin tümü ısınmış olur. Bu şekildeki ısı yayılmasına iletim yolu (iletkenlikle) ile yayılma denir.İyi iletken olan metallerin başında gümüş gelir. Kazanlar, tencereler, tavalar ve diğer ısıtıcı araçların yapımında gümüş kullanılması oldukça pahalıya malolacağından, bunlar bakır ve alüminyumdan yapılırlar.Yapılan deneyler suyun kötü bir iletken olduğunu ortaya çıkarmıştır. Su-gümüşe göre-ısıyı 800 defa az iletir. Gene! olarak diğer sıvılar d^a su gibi az iletkendirler.Gazların ise, sıvılardan da daha az iletken olduğu bulunmuştur. Hava gümüşten 20.000 defa daha az iletkendir. Boşluğun ısı iletkenliği ise yoktur. Bir termosa konan sıcak veya soğuk bir sıvı, bir boşluk ile çevrelendiği için, sıcaklığını uzun süre saklar. IŞIMA İLE ISININ YAYILMASIGüneşin dünyamıza gönderdiği ısı, aradaki büyük boşluğa rağmen bize ulaşır. Bu yayılma, iletkenlik veya konveksiyon yolu ile olamayacağına göre (güneş ile dünya arasındaki boşluğun iletkenliğinin olmamasından) ışıma yolu ile olacaktır. Bir cismin ısı dalgaları yayabilme özelliğine, ışıma denir. Cisim ne kadar sıcak ise, ışıma o kadar fazla olur.Isı dalgaları bir cisim üzerine düşürüldüğü zaman, bu cisim tarafından ya yansıtılır ya cismin içinden geçerler ya da cisim tarafından tutulurlar (soğutulurlar) Isı dalgalarını tutan cisimler ısınırlar. Bütün cisimler etraflarına ,ısı yayarlar. Sıcaklığı de ğişmeyen bir cisim, yaymış olduğu ıs’ enerjisini, kendi etrafındaki cisimlerin yaydığı ısıdan yeniden almaktadır. Siyah cisimler üzerlerine düşen ısı dalgalarını daha fazla tuttukları için daha çok ısınırlar ve daha fazla >sı yayarlar.
-->
May1
ISIRGAN
Categories: I
0 Comments
ISIRGAN (Biy)Çift çenekli bitkilerin ısırgangii-ler familyasından çoğunlukla bir yıllık bir bitkidir. Bütün ılıman bölgelerde, yol kenarlarında, duvar diplerinde rastlanır. Yaprakları geniş ve bol tüylüdür. Tüyleri, içinde karınca asiti bulunan bir sıvı salgılar. Deriye değince yakıcı bir kaşıntı meydana getiren bu madde saç dökülmesine karşı kullanılır.
-->
May1
ISPANAK
Categories: I
0 Comments
ISPANAK(Biy)ler familyasından çoğunlukla bir yıllık bir bitkidir. Bütün ılıman bölgelerde, yol kenarlarında, duvar diplerinde rastlanır. Yaprakları geniş ve bol tüylüdür. Tüyleri, içinde karınca asiti bulunan bir sıvı salgılar. Deriye değince yakıcı bir kaşıntı meydana getiren bu madde saç dökülmesine karşı kullanılır.Çift çenekli bitkilerin ıspanakgiller familyasından iki yıllık bir bitkidir. Birinci yıl yaprak ve saplarından çeşitli yemekler yapılır, ikinci yıl tohumlarını meydana getirir. Yapraklarında klorofil maddesinin yanısıra demir ve iyot bulunduğundan sağlığa ve kansızlığa faydalıdır. Asıl vatanı iran olan ıspanak daha sonra Araplar İki evciklidir. Yani dişi çiçeklerle erkek çiçekler ayrı bitkiler üzerindedir. Ilık ve nemli toprakları sever. Tohum ile üretilir.
-->
May1
ISTAKOZ
Categories: I
0 Comments
ISTAKOZ (Biy)Eklembacaklılar şubesinin kabuklular sınıfından, sularda yaşayan bir hayvandır. Vücutları kitinden bir kabukla örtülüdür. Kalsiyum karbonat tozunun birikmesiyle çok fazla sertleşmiş olan bu kabuk, derinin bir salgısıdır, yâni tipik bir dış iskelettir.’ Dış iskelet hem hayvanı korumaya, hem de kasların tutunmasına yarar. Hayvan büyüdükçe gençlik döneminde senede bir kaç defa, daha sonraları ise yalnız bir iki defa değişir. Bu sırada eski deri çatlar, kabuk düşer, diğer taraftan yeni deri gelir. Yeni deri önce yumuşaktır. İstakoz, kabuğunu sertleştirinceye kadar bir yerde saklanır. Hayvanın yediği şeylerin içinde bulunan kireç kanla gereken yerlere giderek oraları sertleştirir. Kabuğunun rengi yaşadığı ortama uyar, açık yeşilden siyaha kadar de^ ğişir. Pişirildiği zaman kabuğu kırmızı olur. Büyük kıskaçtı olan ön ayaklarıyla avını tutar ve parçalar. Her çeşit hayvansal ve bitkisel maddeleri, gerektiğinde leşleri de yer. Denizde yaşayanları daha büyüktür. Eti için avlanır.
-->
May1
IŞIK
Categories: I
0 Comments
IŞIK (Fa)Bir cismi görmemiz için, o ci-simden gözümüze ışık gelmesi lâzımdır. (Cisimden çıkan ışık ışınlarının göze gelmesi halinde cisim görülebilir) Güneş, yıldızlar, elektrik lâmbası, mum alevi ateş gibi cisimler, ışık meydana getirirler ve etraflarına her doğrultuda yayarlar. Böyle cisimlere ışık kaynakları denir.Kendilerinden ışık yaymadıkları ■halde ışık kaynaklarından aldıkları ışınları yansıtarak görülebilen cisimlere ise aydınlatılmış cisimler denir. Karanlık bir odadaki cisimleri göremeyiz. Ancak bir el feneri, çakmak, kibrit gibi yanıcı maddeler vasıtasıyla oda içindeki cisimler aydınlatılarak görülebilir.Aydınlatılmış cisimler, çevrelerine ışık yayma bakımından, ışık kaynaklarıyla aynı özelliği gösterirler.Güneş en önemli tabii ışık kaynağıdır. Yeryüzü gündüzleri güneşin gönderdiği ışıkla aydınlanır. Geceleri çevremizi görebilmek için yapma ışık kaynakları kullanırız (Mum, havagazı ve petrol alevi, çeşitli elektrik lâmbaları, vb.) Işık kaynağından çıkan ışık ışınları doğru boyunca giderve önüne bir engel çıkmadıkça yoluna -sönümlenene kadar- devam eder. Işık kaynakları veya ışığın yayıldığı kaynak ne kadar kuvvetli olursa ışık da o kadar uzaklara g İ der.Işık ışınlarının önüne konulan bir cisim, bu ışınların geçişine engel olursa saydam olmayan cisim adınıalır (Tahta, duvar, masa…vb.) Cam, hava, su gibi cisimler ise üzerine düşen ışınları diğer tarafa (arka tarafa) geçirirler. Böyle cisimlere ise saydam cisimler denir. Buzlu cam, yağlı kağıt,….vb. ışığı az geçiren (bir kısmını geçirip bir kısmını geçirmeyen) cisimlere ise yarı saydam cisimler denir.
-->
May1
IŞIĞIN DOĞRU YAYILMASI
Categories: I
0 Comments
IŞIĞIN DOĞRU YAYILMASI Deney: Işıklı bir K noktasıyla gözümüzün arasına orta yerlerinde birer, delik bulunan (D,D’), iki mukavva koyalım.K ışıklı noktasını görecek şekilde mukavvaları düzenleyelim. Bu durumda iken, deliklerin hepsinin aynı doğru üzerinde bulunduklarını görürüz. Bu deneyden ışığın yolu nunKDD’doğrusu olduğu anlaşılır.Bir ışık-kaynağından çfksn ve ~ ışığın yolunu gösteren doğrulara ışık ışınları denir.Birlikte yayılan ışınların hepsine birden îşm demeti denir.Bir ı.Şikl; noktadan çıkan ışınlar, birbirlerinden uzaklaşarak koni şeklinde dağıian bir ışınlar demeti meydana getirirler.Gölge ve yarı gölgenin meydana gelmesi, ışığın doğru yolla yayılmasının bi rsonucudur(Bk . Göigeler). ..Işık doğru yolla yayılmayıp, bü-külseydi, cisimlerin arkaları da ışıklanır, göige meydana gelmezdi. Hatta yeryüzünde gece olmazdı.Işık şiddeti birimi yeni mumdur.Çevresini fazla aydınlatan kaynağın ışık şiddeti, çevresini daha az aydınlatan ışık kaynağının şiddetin -den daha büyüktür.Işık kaynaklarının şiddetlerini belirlemek için kullanılan yeni mum, platinin erime sıcaklığında ,(1760°C) bir katı siyah cisminicm^lik yüzeyinden çıkan ışık şiddetinin 60 da biridir.Daha önceleri ise, uluslararası mum kullanılırdı.Uluslararası mum, saatte 7,8 gr kadar balina yağı yakan ispermeçet mumunun yatay doğrultulardaki ışık şiddetidir.1948 yılında ışık şiddeti birimr olarak kabul edilen yeni mum (yalnızca mum olarak da söylenir), uluslararası mumdan biraz daha küçük olup ona pek yakındır.Aydınlatmada kullandığımız telli elektrik iambaları, 1 wattiık güç başına ya,Kİ£Şik olarak bir mor sldderin-de ış;k vermektedirler. ö.–,ağin 60 vvalttiıkbir lamba yaklaşık olarak 60 mumun yerini tutar
-->
May1
ISINMA ISISININ ÖLÇÜLMESİ
Categories: I
0 Comments
ISINMA ISISININ ÖLÇÜLMESİ
Deney; Bir kalorimetreye, 200 gr. ağırlığında su koyalım. Bunun sıcaklığını ölçelim ve bir yere yazalım. Bu da 20°C olsun. Kaynar bir su içine de 500 gr. ağırlığında bir demir koyalım. Suyun bir müddet kaynamasından sonra demiri çıkaralım ve hemen kalorimetrenin içine koyalım. Kapağını kapatarak karıştırıcı ile suyu karıştıralım. Sıcaklığın değişmesini termometreden gözleyeli m ve sıcaklık değişmez hale gelince termometrede okunan sayı son (ortak) sıcaklığı gösterir. Bu da 38″C olsun. Bu deneyden, demirin ısınma ısısı hesap edilebilir.Kalorimetredeki suyun aldığı ısı = 200 x (38-20) =. 3600 kaloridir. Bu ısıyı, 500 gr. demir 100°C den 38°C ye kadar soğuyarak, yani 62°C lik bir soğuma esnasında bırakmıştır (vermiştir)1 gr. demirin 1 “C soğurken verdiği ısı ısınma ısısı olacağından, de-3600 mirin ısınma ısısı = - . = 0,11cal/gr.°C’dır. 500×62
-->
Categories: I
0 Comments
IHLAMUR(Biy)Çift çenekli bitkilerin mlamur-giller familyasından, yol kenarlarında ve koruluklarda yetiştirilen bir orman ağacıdır. Papatya gibi, çiçekleri, öksürüğü yumuşatıcı olarak kullanılır.Ayrıca 30 m. boyunda ve 100 yıl kadar yaşayan Ihlamur ağacının yumuşak olan odunundan doğramacılıkta, heykel ve müzik aletleri yapımında, yakılmasından elde edilen kömürden de ressamlıkta faydalanılır. İnce lifler halinde bulunan gövde kabuklarından rafya, sicim ve tasma yapılır. Ihlamurun asıl yaprakları yürek şeklindedir, altları tüylüdür, kenarları dişli ve uçları da sivridir. Karekteristik olarak yapraklarının tabanı simetrik değildir. Asıl yapraklarından başka, çiçek sapının çıktığı yerde mızrak şeklindeyeşil bir yaprak daha vardır. Çiçek yaprağı adı verilen bu yapraklar kaynatılıp içilirse idrar söktürür. Çiçekleri bileşik şemsiye durumunda olup çiçek yaprağına çiçek sapı ile bağlıdır. Ihlamur fındığı adı verilen meyva-ları rüzgarla etrafa dağılır. Bu dağılmada, çiçek yaprağı paraşüt görevi yapar. Gümüş ıhlamur, büyük yapraklı yaz ıhlamuru, küçük yapraklı kış ıhlamuru gibi çeşitleri vardır.
window.google_render_ad();
window.google_render_ad();
-->
May1
IRAKSAK (KALIN KENARLI) MERCEK
Categories: I
0 Comments
window.google_render_ad();
IRAKSAK (KALIN KENARLI) MERCEK (F\z)Gerçek (hakiki) bir cismin ıraksak mercekteki görüntüsü, daima zahiri (görünen) doğru ve cisimden küçüktür.Görüntünün yeri daima mercekle odak noktası arasındadır. Cisim sonsuzda olursa görüntü odak noktasında olur. Iraksak mercekte tek bir çizim yapacağız ve bu çizimde de kolaylık sağlamasından dolayı özel ışınlardan iki tanesini kullanacağız.NOT: Özel ışınların haricinde pek çok ışın cisimden çıkıp merceğe düştüğünden özel ışınların dışındaki ışınlarla da çizim yapabiliriz fakat kırılma kanunlarına bağlı kalacağımızdan bu kanunların dikkatle uygulanması gerekeceğinden hem zorlanabiliriz hem de hata yapabiliriz. Bunun için kolaylık ve çabukluk açısından geliş doğrultuları ve gidiş doğrultuları belli olan özel ışınları kullanırız.Iraksak mercek üzerine düşen ışınları dağıtıcı özelliğe sahiptir (ışınları birbirinden uzaklaştırarak kırar)Birbirine paralel gelen ışınlar (sonsuzdan gelen ışınlar birbirlerine paralel kabul edilirler) Iraksak mer-ceğe vurup kırıldıktan sonra mercekten uzaklaşarak giderler. Bu ışınların uzantılarının kesim noktaları merceğin odak noktasını belirierve bu nokta zahiridir. Zira, ışınların değil, uzantılarının kesim noktalarıdır, fnce kenarlı merceklerde olduğu gibi kalın kenarlı merceklerde de iki tane odak noktası yardır ve bunların uzaklıkları birbirlerine eşittir.ÖZEL IŞINLARGörüntü çizimlerinde kullanılacak üç özel ışın vardır.1. ÖZEL IŞINOptik eksene paralel gelen (merceği kesen doğru optik eksen, kestiği noktaya da optik merkez denir) ışınlar mercekte kırıldıktan sonra birbirlerinden uzaklaşarak giderler ve bu ışınların uzantıları odak noktasından geçerler.2. ÖZEL IŞINOdaktan geçecekmiş gibi gelen ışın kırıldıktan sonra optik eksene paralel olarak gider.3. ÖZEL IŞINOptik merkezden geçen ışın kırılmadan yoluna devam eder.NOT: Cisim nerede olursa olsun (odak ve sonsuz hariç) görüntüsü odak ile’ mercek arasında küçük, düz ve zâhirk dir. Cisim sonsuzda olursa görüntüsü’ odaktadır (odak noktasının bulunma-’ sı). Cisim merceğe yaklaşırken, görün-,’ tüde odaktan merceğe doğru ilerler. Cisim zahiri olursa, çizimler de değişik olur.
-->
May1
ISI BİLGİSİ
Categories: I
0 Comments
ISI BİLGİSİ (Fiz)Isı ve Sıcaklık Arasındaki Fark:Konuşma dilinde ve pratikte ısı ve sıcaklık sözcükleri çoğu zaman birbirlerine karıştırılırlar. Halbuki bu iki kelimenin bilimsel anlamları çok farklıdır.Bir kazan kaynar sudan bir bardak su alalım.Kazan ve bardaktaki suların sıcaklıkları aynı olduğu halde (kısa bir süre için) ısıları aynı değildir. Kazandaki suyun ısısı bardaktaki nden daha fazladır. Zira,Isı: Moleküllerin kinetik enerjilerinin toplamıdır.Bundan dolayı da, kazanda daha fazla, bardakta ise daha az su ve buna bağlı olarakta su molekülü olduğundan, kazandaki toplam kinetik enerji, bardaktaki nden daha fazladır ve ısısı da daha fazla olur.Sıcaklık derecesi ise, cismin moleküllerinin hızına bağlıdır. Molekülhızı ne kadar fazla olursa o cismin veya maddenin sıcaklığı o kadar fazla olur. Suyun kaynamasına dikkat edilecek olursa, moleküllerin hızları artmaya başlayınca kaynama olayı da başlıyor demektir (Bk . Kaynama) Molekül hızı ne kadar fazla olursa sıcaklık ta o kadar fazlalaşır. Sıcak bir maddeyi kendi haline bırakacak olursak, moleküllerin hızı azalacağından yavaşlayacaklar ve sıcaklığı da azalacaktır (düşecektir.) Not: Denizlerin suyunda sonsuz kadar çok ısı bulunduğu halde (çok sayıda su molekülü bulunduğundan, molekül hareketleri yavaş olsa dahi- bir molekülün kinetik enerjisi az olsa dahi- toplam enerji büyük olur), sıcaklığı fazla değildir (molekül hareketi yavaştır-kinetik enerji azdır.) Bu yüz den denizde bir yumurta dahi pişi-rilemez.lsı miktarı, birimi kaloridir.Kalori: Igr. ağırlığındaki suyun sıcaklığını 1 °C yükselten ısı miktarına kalori denir.Kalorinin bin katına kilokalori (büyük kalori) denir. 1 k.kal. (kcal) = 1000 kalori(cal) Kilokalori (büyük kalori), 1 kg. ağırlığındaki suyun sıcaklığını 1°C yükselten ısı miktarına büyük kalori veya kilokalori denir. 1 gr. suyun sıcaklığını 1°C yükseltmek için kullanılan ısı miktarı bu suyun ilk sıcaklığına bağlı olarak değişir. Bu değişme fazla olmadığından, uygulama da dikkate alınmaz.
-->
May1
ISI MİKTARI
Categories: I
0 Comments
ISI MİKTARIIsı miktarı, sembol olarak (Q) ile gösterilir ve cismin kütlesi ile ısınma ısısı ve sıcaklık değişiminin çarpılmasıyla hesaplanır. Birimi kullanılan kütleye bağlıdır. Kütle gr. olarak kullanılırsa birim kalori, kütle kilogram olarak kullanılırsa birim kilokalori (k.cal) olarak bulunur.Sıcaklık azalması olursa cisim ısı kaybeder, sıcaklık yükselmesi olursa cisim ısı kazanır.
-->
May1
ISI ALIŞVERİŞİ
Categories: I
0 Comments
ISI ALIŞVERİŞİSıcaklıkları farklı iki cisim bir araya getirilirse, sıcak planın soğuduğu, soğuk olanın ise ısındığını görürüz. Burada sıcak olan cisim ısı vermiştir (kaybetmişti;;), soğuk olan cisim ise bu ısıyı almıştır. Bu ısı alışverişi, iki cismin sıcaklıklarının aynı (ortak) alması halinde durur. Ortak sıcaklığa gelene kadar sıcak cisim ısı vermiş yani sıcaklık kaybetmiş soğuk cisim ise ısı almış yani sıcaklık kazanmıştır. Buradan alınan ısı = verilen ısı eşitliğini kurabiliriz. Isı akışı daima sıcaktan soğuğa doğru olur.-Eğer bu karışımı, bir deney tü-pünde yapar ve termometre ile sıcaklığını ölçersek, ortak sıcaklığın 56,2°C olduğunu görürüz.KALORİMETREIsı miktarının ve ısınma ısısının ölçülmesinde kalorimetre denilen âletler kullanılır. Kalorimetre kapları ısı geçir-meyecek şekilde yapılırlar. Bunlarda içice konmuş iki kap vardır, iç kap dış kabın içine, ısıyı iyi geçirmeyen mantardan destekler üzerine oturtulur. İç .kabın dışı ve dış kap parlak yüzlü yapılırlar.Kabın içine, bir karıştırıcı konularak, ısının her tarafa eşit dağıtılması sağlanır. (Karıştırılarak) Kabın ağzı bir kapakla örtülür. Kap, içindeki cismin soğumasına ve dışarıdan ısı almasına engel olur.
-->
May1
ISININ İŞÇE EŞDEĞERİ
Categories: I
0 Comments
ISININ İŞÇE EŞDEĞERİNe kadar iş yapılınca ne kadar ısının meydana geldiği ilk defa 1845 yılında Joule tarafından ölçülmüştür.1 kalorilik ısı meydana getirmek için 0,426 kgm lik iş yapılması gerekir. Isıya dönen 0,426 kgm lik mekanik enerji, 1 kalorilik ısı meydana getirir. Buna kalorinin işçe eşdeğeri denir.ikalori =4,18 joule = 0,426 kgm (kilogram metre). Buradan da anlaşılan şudur: 1 calorilik ısı elde etmek için 4,18 joule’lük ve 0,426 kgm’lik iş yapmak gerekir.1 joule = 0,239 kalori (-0,24 kalori) Bu eşitlikten anlaşılan şudur:1 joule lük iş yapılırsa (M.K.S. birim sisteminde), meydana gelen ısı yaklaşık olarak 0,24 kaloridir.ÇEVİRME (DÖNÜŞÜM) ÖRNEĞİ;420 kgm fık bir iş yapılırsa kaç kalorilik ısı meydana gelir?0,426 kgm lik iş yapılınca 1 kalori meydana ge/diğine göre, 420 kgm lık iş yapılınca ne kadar kalori meydana gelir? Düşüncesiyle problemi çözebiliriz (çevirmeyi yapabiliriz.) . 1 kgm = 1 /0,426 = 2,34 kalori 420 kgm = 420×2,34 = 982,8 kalori Buradan da420 kgm’liş iş yapılınca yaklaşık 982,8 kalor’lik ısının meydana geldiği anlaşılır, (bulunur.) .Şöyle yaparsak tam olarak bulabiliriz. /420 kgm =420/0,426 kalori =985,’915. kalori. Bu örnekâen,Isı işe ve mekanik enerjiye çevrilebilir sonucu çıkarabiliriz.
-->
May1
ISININ YAYILMASI
Categories: I
0 Comments
ISININ YAYILMASIIsı, başlıca üç şekilde yayılmaktadır. 1-Konveksiyon akımları yolu ile, 2-İletim yalu ile 3-lşımayolu ileKONVEKSİYON AKIMLARI YOLU İLE İSİNİN YAYILMASIDENEY ; Bir kabın içine biraz su koyalım ve bunun içine de biraz testere tozu (talaş) atalım. Kâbı alttan ısıtalım. Alevin tam üstünde bulunan su molekülleri, en önce ısınarak yükseldiklerini,bunların yerini de, diğer taraflardan gelen soğuk suların aldı-, ğını görürüz. Bu suretle, dipte ısınan su, aldığı ısıyı da beraberinde suyun üstüne ve diğer noktalarına taşır. Kabın içindeki su bu suretle devamlı olarak karışır ve suyun her tarafı ısınır. Bu sıvı dolaşmasını testere tozları yardımıyla rahat olarak görebiliriz. Bu deneyde görülen sıcaklık farkından doğan bu akımlara konveksiyon akımları denir. Bir oda ortasında yanan bir soba da odanın havası içinde, konveksiyon akımları meydana getirir ve odayı ısıtırlar (konveksiyon akımları, içinde oluştukları ortamın sıcaklığı her yerde eşit olana kadar sürer) Soba ve fabrika bacalarının çekmesi, termosifon ve sıcak su tesisleri, sıcak su kaloriferleri, vb. hep konveksiyon akımlarına bağlı olarak işlerler.İLETİM YOLU İLE ISININ YAYILMASISıcak bir sıvı içine bir tel veya demir çubuk batırılırsa birsüre sonra elimizin yandığını görürüz. Bu olayı günlük hayatımızda sık sık yaşarız. Meselâ, bir bardaktaki sıcak çaya batırılan madensel bir kaşığın dıştaki uçununda kısa bir süre sonra ısındığını hepimiz biliriz. Bu ve buna benzer olaylar ısının, iletken bir cisminbir ucundan diğer ucuna doğru yayı-labildiğini gösterir (Bu yayılma olayı katı cisimlerde daha fazladır. Zira moleküller birbirlerine daha çok temas etmektedirler.)Sıcak cisimlerin tanecikleri büyük hızlarla titreşim halindedir. Bunlar, içerilerine sokulan soğuk bir cismin daha yavaş titreşen taneciklerini de hızlandırırlar. Bu tuzlanma soğuk cismin öteki ucuna kadar gider. Böylece cismin tümü ısınmış olur. Bu şekildeki ısı yayılmasına iletim yolu (iletkenlikle) ile yayılma denir.İyi iletken olan metallerin başında gümüş gelir. Kazanlar, tencereler, tavalar ve diğer ısıtıcı araçların yapımında gümüş kullanılması oldukça pahalıya malolacağından, bunlar bakır ve alüminyumdan yapılırlar.Yapılan deneyler suyun kötü bir iletken olduğunu ortaya çıkarmıştır. Su-gümüşe göre-ısıyı 800 defa az iletir. Gene! olarak diğer sıvılar d^a su gibi az iletkendirler.Gazların ise, sıvılardan da daha az iletken olduğu bulunmuştur. Hava gümüşten 20.000 defa daha az iletkendir. Boşluğun ısı iletkenliği ise yoktur. Bir termosa konan sıcak veya soğuk bir sıvı, bir boşluk ile çevrelendiği için, sıcaklığını uzun süre saklar. IŞIMA İLE ISININ YAYILMASIGüneşin dünyamıza gönderdiği ısı, aradaki büyük boşluğa rağmen bize ulaşır. Bu yayılma, iletkenlik veya konveksiyon yolu ile olamayacağına göre (güneş ile dünya arasındaki boşluğun iletkenliğinin olmamasından) ışıma yolu ile olacaktır. Bir cismin ısı dalgaları yayabilme özelliğine, ışıma denir. Cisim ne kadar sıcak ise, ışıma o kadar fazla olur.Isı dalgaları bir cisim üzerine düşürüldüğü zaman, bu cisim tarafından ya yansıtılır ya cismin içinden geçerler ya da cisim tarafından tutulurlar (soğutulurlar) Isı dalgalarını tutan cisimler ısınırlar. Bütün cisimler etraflarına ,ısı yayarlar. Sıcaklığı de ğişmeyen bir cisim, yaymış olduğu ıs’ enerjisini, kendi etrafındaki cisimlerin yaydığı ısıdan yeniden almaktadır. Siyah cisimler üzerlerine düşen ısı dalgalarını daha fazla tuttukları için daha çok ısınırlar ve daha fazla >sı yayarlar.
-->
May1
ISIRGAN
Categories: I
0 Comments
ISIRGAN (Biy)Çift çenekli bitkilerin ısırgangii-ler familyasından çoğunlukla bir yıllık bir bitkidir. Bütün ılıman bölgelerde, yol kenarlarında, duvar diplerinde rastlanır. Yaprakları geniş ve bol tüylüdür. Tüyleri, içinde karınca asiti bulunan bir sıvı salgılar. Deriye değince yakıcı bir kaşıntı meydana getiren bu madde saç dökülmesine karşı kullanılır.
-->
May1
ISPANAK
Categories: I
0 Comments
ISPANAK(Biy)ler familyasından çoğunlukla bir yıllık bir bitkidir. Bütün ılıman bölgelerde, yol kenarlarında, duvar diplerinde rastlanır. Yaprakları geniş ve bol tüylüdür. Tüyleri, içinde karınca asiti bulunan bir sıvı salgılar. Deriye değince yakıcı bir kaşıntı meydana getiren bu madde saç dökülmesine karşı kullanılır.Çift çenekli bitkilerin ıspanakgiller familyasından iki yıllık bir bitkidir. Birinci yıl yaprak ve saplarından çeşitli yemekler yapılır, ikinci yıl tohumlarını meydana getirir. Yapraklarında klorofil maddesinin yanısıra demir ve iyot bulunduğundan sağlığa ve kansızlığa faydalıdır. Asıl vatanı iran olan ıspanak daha sonra Araplar İki evciklidir. Yani dişi çiçeklerle erkek çiçekler ayrı bitkiler üzerindedir. Ilık ve nemli toprakları sever. Tohum ile üretilir.
-->
May1
ISTAKOZ
Categories: I
0 Comments
ISTAKOZ (Biy)Eklembacaklılar şubesinin kabuklular sınıfından, sularda yaşayan bir hayvandır. Vücutları kitinden bir kabukla örtülüdür. Kalsiyum karbonat tozunun birikmesiyle çok fazla sertleşmiş olan bu kabuk, derinin bir salgısıdır, yâni tipik bir dış iskelettir.’ Dış iskelet hem hayvanı korumaya, hem de kasların tutunmasına yarar. Hayvan büyüdükçe gençlik döneminde senede bir kaç defa, daha sonraları ise yalnız bir iki defa değişir. Bu sırada eski deri çatlar, kabuk düşer, diğer taraftan yeni deri gelir. Yeni deri önce yumuşaktır. İstakoz, kabuğunu sertleştirinceye kadar bir yerde saklanır. Hayvanın yediği şeylerin içinde bulunan kireç kanla gereken yerlere giderek oraları sertleştirir. Kabuğunun rengi yaşadığı ortama uyar, açık yeşilden siyaha kadar de^ ğişir. Pişirildiği zaman kabuğu kırmızı olur. Büyük kıskaçtı olan ön ayaklarıyla avını tutar ve parçalar. Her çeşit hayvansal ve bitkisel maddeleri, gerektiğinde leşleri de yer. Denizde yaşayanları daha büyüktür. Eti için avlanır.
-->
May1
IŞIK
Categories: I
0 Comments
IŞIK (Fa)Bir cismi görmemiz için, o ci-simden gözümüze ışık gelmesi lâzımdır. (Cisimden çıkan ışık ışınlarının göze gelmesi halinde cisim görülebilir) Güneş, yıldızlar, elektrik lâmbası, mum alevi ateş gibi cisimler, ışık meydana getirirler ve etraflarına her doğrultuda yayarlar. Böyle cisimlere ışık kaynakları denir.Kendilerinden ışık yaymadıkları ■halde ışık kaynaklarından aldıkları ışınları yansıtarak görülebilen cisimlere ise aydınlatılmış cisimler denir. Karanlık bir odadaki cisimleri göremeyiz. Ancak bir el feneri, çakmak, kibrit gibi yanıcı maddeler vasıtasıyla oda içindeki cisimler aydınlatılarak görülebilir.Aydınlatılmış cisimler, çevrelerine ışık yayma bakımından, ışık kaynaklarıyla aynı özelliği gösterirler.Güneş en önemli tabii ışık kaynağıdır. Yeryüzü gündüzleri güneşin gönderdiği ışıkla aydınlanır. Geceleri çevremizi görebilmek için yapma ışık kaynakları kullanırız (Mum, havagazı ve petrol alevi, çeşitli elektrik lâmbaları, vb.) Işık kaynağından çıkan ışık ışınları doğru boyunca giderve önüne bir engel çıkmadıkça yoluna -sönümlenene kadar- devam eder. Işık kaynakları veya ışığın yayıldığı kaynak ne kadar kuvvetli olursa ışık da o kadar uzaklara g İ der.Işık ışınlarının önüne konulan bir cisim, bu ışınların geçişine engel olursa saydam olmayan cisim adınıalır (Tahta, duvar, masa…vb.) Cam, hava, su gibi cisimler ise üzerine düşen ışınları diğer tarafa (arka tarafa) geçirirler. Böyle cisimlere ise saydam cisimler denir. Buzlu cam, yağlı kağıt,….vb. ışığı az geçiren (bir kısmını geçirip bir kısmını geçirmeyen) cisimlere ise yarı saydam cisimler denir.
-->
May1
IŞIĞIN DOĞRU YAYILMASI
Categories: I
0 Comments
IŞIĞIN DOĞRU YAYILMASI Deney: Işıklı bir K noktasıyla gözümüzün arasına orta yerlerinde birer, delik bulunan (D,D’), iki mukavva koyalım.K ışıklı noktasını görecek şekilde mukavvaları düzenleyelim. Bu durumda iken, deliklerin hepsinin aynı doğru üzerinde bulunduklarını görürüz. Bu deneyden ışığın yolu nunKDD’doğrusu olduğu anlaşılır.Bir ışık-kaynağından çfksn ve ~ ışığın yolunu gösteren doğrulara ışık ışınları denir.Birlikte yayılan ışınların hepsine birden îşm demeti denir.Bir ı.Şikl; noktadan çıkan ışınlar, birbirlerinden uzaklaşarak koni şeklinde dağıian bir ışınlar demeti meydana getirirler.Gölge ve yarı gölgenin meydana gelmesi, ışığın doğru yolla yayılmasının bi rsonucudur(Bk . Göigeler). ..Işık doğru yolla yayılmayıp, bü-külseydi, cisimlerin arkaları da ışıklanır, göige meydana gelmezdi. Hatta yeryüzünde gece olmazdı.Işık şiddeti birimi yeni mumdur.Çevresini fazla aydınlatan kaynağın ışık şiddeti, çevresini daha az aydınlatan ışık kaynağının şiddetin -den daha büyüktür.Işık kaynaklarının şiddetlerini belirlemek için kullanılan yeni mum, platinin erime sıcaklığında ,(1760°C) bir katı siyah cisminicm^lik yüzeyinden çıkan ışık şiddetinin 60 da biridir.Daha önceleri ise, uluslararası mum kullanılırdı.Uluslararası mum, saatte 7,8 gr kadar balina yağı yakan ispermeçet mumunun yatay doğrultulardaki ışık şiddetidir.1948 yılında ışık şiddeti birimr olarak kabul edilen yeni mum (yalnızca mum olarak da söylenir), uluslararası mumdan biraz daha küçük olup ona pek yakındır.Aydınlatmada kullandığımız telli elektrik iambaları, 1 wattiık güç başına ya,Kİ£Şik olarak bir mor sldderin-de ış;k vermektedirler. ö.–,ağin 60 vvalttiıkbir lamba yaklaşık olarak 60 mumun yerini tutar
-->
May1
ISINMA ISISININ ÖLÇÜLMESİ
Categories: I
0 Comments
ISINMA ISISININ ÖLÇÜLMESİ
Deney; Bir kalorimetreye, 200 gr. ağırlığında su koyalım. Bunun sıcaklığını ölçelim ve bir yere yazalım. Bu da 20°C olsun. Kaynar bir su içine de 500 gr. ağırlığında bir demir koyalım. Suyun bir müddet kaynamasından sonra demiri çıkaralım ve hemen kalorimetrenin içine koyalım. Kapağını kapatarak karıştırıcı ile suyu karıştıralım. Sıcaklığın değişmesini termometreden gözleyeli m ve sıcaklık değişmez hale gelince termometrede okunan sayı son (ortak) sıcaklığı gösterir. Bu da 38″C olsun. Bu deneyden, demirin ısınma ısısı hesap edilebilir.Kalorimetredeki suyun aldığı ısı = 200 x (38-20) =. 3600 kaloridir. Bu ısıyı, 500 gr. demir 100°C den 38°C ye kadar soğuyarak, yani 62°C lik bir soğuma esnasında bırakmıştır (vermiştir)1 gr. demirin 1 “C soğurken verdiği ısı ısınma ısısı olacağından, de-3600 mirin ısınma ısısı = - . = 0,11cal/gr.°C’dır. 500×62
-->
kategori h
HACİM
Categories: H
0 Comments
HACİM(Kim)cismin işgal ettiği üç boyutlu uzayın ölçüsüdür. Her cismin bir hacmi vardır. Hacim bütün maddelerin ortak temel özellikleridir. Hacim birimi C.G.S birim sisteminde cm3, M.K.S birim sisteminde m3 tür. Her iki birimin de alt ve üst katları biner biner büyür ve küçülür. Ayrıca hacim ölçüsü olarak litre de çok kullanılır: 1 litre = 1dm3 = 1000 cm3 = 1000 mililitredir. Bir cismin hacmiyle, ağırlığı ve özgül ağırlığı arasında değişmez bir bağıntı vardır.Hacim ile maddeleri ayırt edemeyiz. Aynı hacimde iki maddeye her zaman aynı maddedir diyemiye-ceğimiz açıktır. Geometrik bakımdan düzgün olan şekillerin hacmi, bazı formüllerle kolayca hesaplanabilir.Örneğin, dikdörtgenler prizmalı şeklinde oian sınıfınızın hacmini eni, boyu ve yüksekliğini çarparak bulabilirsiniz. Vküp = a3dür. Vsilindir=Trr2h Vkure=-TTr3dürDüzgün olmayan cisimlerin hacimlerinin ölçülmesi dereceli silindirlerle bulunabilir.Bir dereceli silindire yarısına kadar su koyarak hacmini okuruz. Sonra dereceli silindiri hafifçe yana eğerek kaba girebilecek büyüklükte olan katı cismi kenardan kaydırarak suyu bırakıp, sıvı ve katı cismi toplam hacmini okuruz. Bu toplam hacimden, suyun hacmini çıkarırsak cismin hacmi bulunur.
window.google_render_ad();
window.google_render_ad();
-->
May1
HACİM BİRİMLERİ
Categories: H
0 Comments
window.google_render_ad();
HACİMBİRİMLERİ(Flz)Metre sisteminde uzunluk birimi metre (m), yüzey birimi metrekare (m2), hacim birimi de metreküp (m3) dür. Dikkat edilecek olursa metre, bir boyutlu cisimleri (metrenin derecesinin bir olmasından dolayı -m1-) metrekare, iki boyutlu -yüzey teşkil eden-Gisimleri (metrenin derecesinin iki olmasından dolayı -m?-), metreküp üçboyutlu -hacim teşkil eden- cisimleri (metrenin derecesinin üç olmasından dolayı-m3-) ölçmekte kullanılır.Eğer hacim bulmuşsak kullandığımız birime göre (cm, dm, m, hm,..-v.b.) değeri yazar derecesine -üzerine- üç yazarak birimi tamamlamış oluruz.Hacim birimi m3>dür. Bunun alt” ve üst katları ise şöyledir.Üst katlar: km3, hm3, damAlt katlar: dm3 , cm3 mm3Bunları bir tablo halinde gösterelim.. 3, 3 . 3km hm dam m dm cm mmÜst katlar Alt katlarÜst katlardan alt katlara doğru; gidilirken sağa doğru, alt katlardan üst katlara gidilirken ise sola doğru işlem yapılır.Hacim birimleri biner biner büyür ve küçülürler.1 m3 =1000 dm idam =1000 m 3 1 hm =1000 dam 1 km =1000 hm1 dm =1000 cm3 1 cm3 =1000 mmHACİMBİRİMLERİ(Flz) Not: m3, dm3 , cm3, mm3 dam3, hm3 km3 olarak yazılan birimlerin dereceleri-üzerlerindeki sayılar- üç sıfırlı sayılarla (biner biner) büyüyüp, küçüleceklerini belirtir.ÖRNEK İŞLEMLER:1-) 10 m3 = kaç dm3 eder?10 m3 = 10000 dm*eder. (m3 den dm3le geçiş istendiğinden üst kattan ait kata geçme işlemini gerektirir. Bu ise sağa doğru işlemle olur
-->
May1
HALKA DİZİLİŞlT YAPRAK
Categories: H
0 Comments
HALKA DİZİLİŞlT YAPRAK (Biy)Yaprakların dal üzerindeki diziliş biçimlerinden biridir. Bu durumda dal üzerinde bulunan düğümlerden (boğumlardan) ikiden fazla yaprak çıkar. Zakkum bitkisinde üç yaprak, yapışkan otunda daha fazla yaprak bir boğumdan çıkar. Bütün yapraklarının gövdede düzenli sıralanışı gibi bu durumda da birbirini takip eden yapraklar arasında açılar, daima sabittir ve üst halkanın yaprakları, alttakilerin aralarına rastlarlar.
-->
May1
HALKALI SOLUCANLAR
Categories: H
0 Comments
HALKALISOLUCANLAR (Biy)________Çok hücreli hayvanların solucanlar şubesinin bir sınıfıdır. Bu sınıfta toprak solucanı, deniz solucanı, sülük gibi hayvanlar vardır.TOPRAK (YER) SOLUCANI:Toprağa karışmış organik maddeleri toprakla beraber yiyerek besle-nir, fakat, toprak sindirilmediğinden tekrar ufalanmış halde anüsten atılır. Solucanlar bu suretle toprağın havalanmasına ve ufalanmasına neden ol-duklarmdan tarım bakımından çok faydalı hayvanlardır. Bununla beraber pek fazla çoğalacak olurlarsa tahıl ve sebze bahçeleri ne zarar veri rler. SÜLÜK: Tatlı sularda yaşar. Deri solunumu yapar. Türkrüklerinde kanın pıhtılaşmasına engel olan hirudin denilen bir madde bulunur. Bu sayede sülük kan emer. Sülük başlarından kan pıhtılaşmasını geciktiren veya önleyen ilaç yapılır.Periyodik sistemin VIIA grubunda bulunan fluor (F2), klor (Cl2 ), brom (Br2), İyot (I2)elementlerimetallerle doğrudan doğruya birleşerek tuz meydana getirirler. Bu kimyasal özelliklerinden dolayı bu dört elemente tuz yapan anlamına gelenHALOJEN adı verilir. Halojenlerin bazı özellikleri cetvelde gösterilmiştir.Halojenlerin diğer özelliklerini şöyle sıralayabiliriz.1-Çok aktif elementlerdir. Bu nedenle serbest halojen yoktur. Yerkabuğunun %0,2 si klor, %0,1′i fluor, %0,001′i brom, %0,Q01′i iyottur.Denizlerde büyük miktarda klor, brom, iyot bileşikleri vardır. Deniz suyunda CL: Br:l oranı 1200:12:1 dir.2-Elementel halde bulunan halojenler kararlı ve iki atomlu moleküller halindedir.HALOJEN ASİTLERİ (Kim)Halojenlerin hidrojen ile olan bi-eşikleri renksiz, keskin kokulu ve avada sis yapan gazlar olup sudaki özelti leri asit özelliği gösterir. HF hidrofluorfk asit), HCI (hidroklorik asitJHBr (hidrobromik asit), Hl (hid-roiyodik asit) halojen asitleridir. Halojen asitleri içinde en zayıf olanı HF, en kuvvetlisi ise Hl dır. Hidro-fluorik asit cama etkidiği için cam kaplara konmaz, kurşun veya plastik (bakalit, politen) kaplarda saklanır. HF, kum (Sı’O2) ve bileşiminde SiO2 bulunan cama etkir, uçucu silisyum tetrafluorur yapar.4 HF + SİO3-> 2 H2O + Si F4f (Gaz;silisyum tetraflorür Saf klorlu hidrojenin damıtık suda eritilmesinden meydana gelen HCI (hidroklorik asit) renksizdir. Fakat ticarette tuz ruhu adı ile satılan hidroklorik asidin rengi, içinde demir bileşikleri ve yabancı maddeler bulunması yüzünden sarıdır. Derişik hidroklorik asidin öz ağırlığı 1,”l9gr/cm3dir.Derişik hidroklorik asit şişesinin kapağı açıldığı zaman, keskin kokulu klorlu hidrojen gazı çıkar ve bu gaz havada sis yapar. Hidroklorik asit aktiftik sırasında hidrojenden evvel gelen metallere etki eder. Klorürtuzlarını yapar. Hidrojen çıkar.Hidroklorik asit birçok metal oksitleri ve metal hidroksitleri üzerine etki yaparak metal klorürleriyle, suyu meydana getirir.ZnO + 2HCI———>ZnCI2 + H2O(Çinko (Hidroklorik (Çinko (su) oksit) asit) klorür)Zn (0H)2 + 2HCI——*Zn Cl 1 (su)(çinko (hidroklorik (çinko
hidroksit) , asit) klorür)3 hacim HCI ile 1 hacim HNO3 karışımı kralsuyu (altın suyu) adını alır, altın ve platine etki eder.Hidroklorik asit metallerin pasını, taşların kirini temizlemekte, kazan taşlarını yok etmekte, lehimcilite, glikoz,tutkal, jelatin, boya maddeleri ve başka birçok bileşiklerin elde edilmesinde kullanılır. Hidroklorik’ asit midesuyundada bulunur.Halojen asitleri, asitlerin bilinen bütün özelliklerini gösterir. (Bk. asitler.)
-->
May1
HAMAMBÖCEĞİ
Categories: H
0 Comments
HAMAMBÖCEĞİ (Biy)Böcekler sınıfının düz kanatlılar takımından, ev, fabrika, lokanta, fırın gibi yerlerde yaşayan yassı vücutlu bir böcektir. Gündüz gizlenirler, geceleri dolaşırlar. Uzun antenleri vardır. Bitkisel ve hayvansal besin yerler, insanların besin maddelerini kirleterek, bazı hastalıkları bulaştırırlar. Yurdumuzda iki türüne rastlanmaktadır. Doğu hamamböceği, esmer renklidir, dişilerinizi kanadı yoktur, vücutları 2 cm kadardır. Bir diğer cinsi olan Germen hamamböceği, esmer sarı renklidir, dişi ve erkekleri kanatlıdır, boyları 1 cm kadardır.Hamamböcekleri ile savaşırken kimyasal ilaçların yanısıra tozşeker ile Borax yuğrulur ve gezindikleri yerlere bırakılırsa iyi sonuç alınır.
-->
May1
HAMSİ
Categories: H
0 Comments
HAMSİ (Biy)Sırtı esmer, karnı gümüş gibi parlak olan küçük, kemikli bir balıktır. Tipik Karadeniz balığıdır. İki çeşidi vardır. Birinci çeşidi yumurtlamak için Karadeniz’den Marmara ve Çanakkale’ye gelir, izmit Körfezi ve Mudanya bölgelerinde yumurtlar ve tekrar Karadeniz’e döner. İkinci çeşidi ise Azak denizinde yumurtlarlar, yavruları orada büyür, kış yaklaşırken, Kafkas kıyılarından Trabzon, Samsun ve Sinop sahillerine yayılırlar. İlkbaharda tekrar Azak Denizi sahillerine dönerler.Yurdumuzda kışın avlanmaya başlanır. Büyük bir kısmını köpek balıkları yer. Çok avlandığı zaman yenilmeyen hamsiler gübreolarak kullanılır.
-->
May1
HAPLOİD
Categories: H
0 Comments
HAPLOİD (Biy)Eşey hücreleri olan sperma ve yumurta hücresi (oosfer), diğer hücrelerdeki kromozom sayısının yarısı kadar kromozom taşırlar. Buna haplo-id kromozom sayısı denir ve (n) ile gösterilir.
-->
May1
HARÇ
Categories: H
0 Comments
HARÇ (Kim)Yapılarda tuğla ve taşları pekiştirmek, ya da duvarları sıvamak için kullanılan kireç, kum, çimento gibi malzemeyi su ile karıştırarak yapılan çamurdur. Adi harç bir ölçü sönmüş kireç, dört ölçü kum, yeteri kadar su ile karıştırılarak elde edilir. Koyu bu-iamaca adi harç veya hava harcı denir. Harcın içindeki kireç havadan karbondioksit alarak kireçtaşını meydana getirir ve sertleşir. Kum karışımı gözenekli yapar ve havanın içeri girmesini sağlayarak sertleşmeyi hızlandırır ve her tarafta olmasını sağlar. Harç sertleşirken suyunu kaybederek kurur. Sertleşme dışarıdan içeriye doğru olur. Harç sertleşirken yapısında meydana gelen kimyasal değişme şöyledir.Kireç + Karbon — harcı dioksit ■ Kireç taşı + Su Oluşan bu sudan dolayı yeni yapılan evler nemli olur. Su kireci ile yapılan harca su HARCI denir. Su kireci, belli oranda kil ile kireçtaşının beraber ■yakılmasıyla elde edilir. Su harcı bazen yağlı kireç, ince kil ve kum ile de yapılır. Bu harç su altında sertleşir.
-->
May1
HAREKET
Categories: H
0 Comments
HAREKET(Fiz)Yer değiştiren bir noktaya, hareket ediyor elenir. Bir noktanın hareketli olup olmadığını anlamak için, sabit bir yere göre yer değiştirip değiştirmediğine bakmak lazımdır. Zi-ra, yan yana duran iki trenden birisinin hareket etmesi halinde biz içinde bulunduğumuz trenin mi yoksa yanımızdaki trenin mi harekete geçtiğini anlayamayız. Bunu tam tesbit etmek için sabit bir yer (bir ağaç, bir direk, v.b.) seçeriz. Bu yere göre biz yer de-ğiştiriyorsak bizim bulunduğumuz tren yer değiştiriyordur. Eğer biz yer değiştirmiyorsak (sabit yere göre) yanımızdaki tren hareket ediyordur.Yer değiştiren -hareketli- nokta belirli zamanlarda belirli noktalarda bulunur. Bu noktaların geometrik yeri (noktaların birleştirilmesi) hareketlinin yörüngesini meydana getirir.Hareket eden cisim doğru üzerinde hareket ediyorsa yörüngesi doğrusaldır, harekette doğrusal harekettir. Eğer, cisim sabit hızla (eşit zaman aralıklarında eşit yo’Jar alarak) hareket ediyorsa, harekete düzgün doğrusal hareket denir. Şayet cisim değişen bir hızla hareket ediyorsa (eşit zaman aralıklarında eşit hızlar alarak), böyle bir harekete de düzgün değişen doğrusal hareket denir. Değişen hareketi, a) Düzgün hızlanan doğrusal, b) Düzgün yavaşlayan doğrusal olmak üzere ikiye ayırabiliriz.Not: Hareketlinin yörüngesine göre, harekete isim verilir (hareket adlandırılır). Hareketlinin yörüngesi doğru ise doğrusal, eğri ise eğri sel, daire ise dairesel. ..v.b hareket denir.Bir zaman birimi (1 dakika, 1 saniye, 1 saat, ..v.b) içinde alınan yola hız denir.Hız= Yol I _ sZaman t tHız yol ve zaman birimlerine bağlı olarak değer alır. Yol metre (m) olarak, zaman da saniye~(sn) olarak alınırsa hız birimi (metre/saniye (m/sn) olarak bulunur. (M.K.S. ve M.Kf.S birim sistemleri Bk . birim sistemleri.) Yol, cm, olarak zaman da saniye olarak alınırsahız birimi cm/sn olarak bulunur. (C.G.S. birim sistemi)Birim sistemlerinin dışında (haricinde) en çok kullanılan hız birimi kilometre/saat (km/h) dir. Bu birim vasıtaların hızlarının belirlenmesinde kullanılır.
-->
May1
HAREKETLİ MAKARA
Categories: H
0 Comments
HAREKET ENERJİSİ(Bk. Enerji) HAREKETLİ MAKARA(Flz)Sağlamca bir ipin bir ucunu yüksek bir yere sabitleyelim (bağlayalım) inuüctride ve sanayide hareketli makara kullanırken genellikle ip yerine zincir ve telden faydalanılır.Bu ipi makaranın etrafındaki (çevresindeki oluktan (yuvadan) geçirelim- Diğer ucundan tutarak, makaranın aşağıya ve yukarıya yuvarlanmasını sağlayalım (Elimizdeki ucu yukarıya kaldırırsak makara da yukarıya doğru hareket eder. Elimizdeki ipin ucunu aşağıya indirirsek makara da aşağıya doğru yuvarlanarak ha-reket eder). Bu özellikten yararlanarak makaranın eksenine asılan bir yükün makara ile birlikte hareketi sağlanarak yükün yukarıya çıkarılması veya aşağıya indirilmesi gerçekleştirilir. Hareketli makaraya kaldırılacak yükün yarısı kadar bir kuvvet uygularsak yükü dengede tutabiliriz. Halbuki sabit (basit) makarada yüke eşit bir kuvvet uygulamamız gerekiyordu (Bk . basit makara). Bundan dolayı hareketli makara basit (sabit) makaraya göre daha faydalı (avantajlı) olurHareketli makaradakuvvet-yük/2 formülü kullanılarakuygulanacak kuvvet hesap edilebilirNot: Bu düzende makaranın ağırlığı da yüke ilave edilir, örnek: Makaranın ağırlığı 40 gr ise, kaldırılacak yükte 500 gr. ise, ipin ucuna 270 gr.lık kuvvet uygulanması gerekir.
-->
May1
HAŞHAŞ
Categories: H
0 Comments
HAŞHAŞ (Biy)Çift çenekti bitkilerin gelincik-giİler fa.nilyasmdan bir yıllık bir bitkidir. Bitki beyaz bir süt taşır. Mey-vası kapsül tiptedir. Yetiştiricilerin kelle adını verdikleri kapsüllerin çi-zilmesiyle akan bu sütlü sıvı kısa birsüre sonra kurur ve sertleşir. Bu kı-sımlarkazılır, ıslatılır ve yoğrulur. Afyon elde edilir. Afyon’dan tıpta kullanılan morfin adında uyuşturucu bir madde elde edilir. (Zehirli bitki = tıbbi bitki). Haşhaşın ayrıca tohumlarından yağ çıkarılır, bu yağdan yemeklik olarak faydalanıldığı gibi sabun da yapılır.
-->
May1
HAVA
Categories: H
0 Comments
Hava, yeryüzünün etrafını saran, içinde canlıların yaşayabileceği bir gaz karışımıdır. Yeryüzünü saran hava, kalınlığı 80 km’yi bulan atmosferi yapar. Atmosfer yüksekliği, deniz seviyesinden itibaren ölçülür. Havanın yoğunluğu, sıcaklığı ve basıncı yükseklere çıkıldıkça azalır. Bu durum, atmosfer olaylarının meydana geldiği 80 km. boyunca devam eder. 80 km’lik yüksekliğe kadar hava oldukça seyrekleşir ve yoğunluğu da büyük ölçüde düşer (Bk. Barometre). Eğer, havanın yoğunluğ uyükseklikle azalmamış olsa idi, atmosfer yüksekliği 8 km. kadar olacaktı. 80 km’den sonra hava oldukça çok seyrekleşerek devam eder. Havanın yüksekliğinin ölçülmesi doğrudan mümkün olmamakla birlikte, birtakım olayların gözlenmesi ve incelenmesi ile bu yüksekliğin 600-1000 km. civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Dünyamızı saran havanın (Atmosferin), Troposfer tabakası yerden 11 km. yüksekliğe kadar sürer, ilk 4-5 km’lik kısmında basınç değişiklikleri nedeniyle önemli hava akımları oluşur. Su buharı, organik ye inorganik tozlar bu tabakada bulunur. 5-11 km. arasında önemli hava akımları yoktur.
Strosfer tabakası, yerden 11-80 km. yüksekte bulunan bir hava tabakasf-dır. Hava devamlı durgundur. Su buharı ve buna bağlı olarak bulutlar bulunmaz. Bu tabakada sıcaklık çok düşük olup -50° C ile -90° C arasında değişir. Bu tabakanın üstünde ise sıcaklık daha azdır ve tam bir karanlıktır. Yerden uzaklaştıkça hava seyrekleşir, basınç düşer, nem azalır. 7000 metre yüksekte solunum yapamayız. 36000 metrede basınç sıfıra yaklaşır. 8000 metrede nem deniz seviyesindeki nemin 1/13′ü kadardır. Atmosferden başka hidrosferde erimiş olarak, litosferin yüzeyinde toprakla karışmış olarak önemli miktarda hava bulunur. Hava çeşitli gazların karışmasıyla oluşmuştur. Bu gazlar ve hacimsel oranları şöyledir. % 78 azot, % 21 oksijen, % 0.03 karbondioksit, % 94 soygazlar, su buharı, H2S, SO2, H2, ve tozlar. Geri kalan miktar ise nadir gazlardır
-->
May1
HAVA TAHMİNİ
Categories: H
0 Comments
Bir yerin çevresindeki hava basıncının bilinmesi, o yerdeki havanın nasıl olacağını önceden tahmin için gereklidir.
Meteoroloji istasyonlarında her gün, belli saatlerde, hava basıncı ölçülür. Belli bir merkezde aynı saatlerde basınçları aynı olan yerler, harita üzerinde birleştirilerek izobar haritaları çizilir.
Rüzgarların hızları, izobar çizgilerinin aralıklarından belli olur. (Rüzgarlar, basıncın yüksek olduğu taraftan, basıncın alçak olduğu tarafa eserler). İzobarların sık oldukları yerlerde rüzgarların hızları fazladır. Havanın açık veya kapalı sıcak veya serin olması rüzgarların esiş yönlerine bağlıdır.
İzobarlar, kapalı eğriler meydana getirirler. Bu eğrilerin içifte doğru gidildikçe basınç yüksekliyorsa bu eğrilerin çevreledikleri merkeze, yüksek basınç merkezi aksi takdirde eğrilerin ortasına doğru gidildikçe basınç düşüyorsa bu eğrilerin çevreledikleri merkeze alçak basınç merkezi denir.
Yüksek basınç merkezlerinde hava sisli veya açık, alçak basınç merkezlerinde de hava kapalı veya yağışlı olur.
Açık hava basıncını ölçmeye yarayan’barometre yüksekliğindeki değişikliklerden havanın nasıl olacağı tahmin edilebilir.
-->
May1
HA VERS KANALLARI
Categories: H
0 Comments
Uzun kemiklerin gövde kısmında, sert kemik dokuda kemiğe paralel olarak uzanan kanallardır. Çapları 30-40 mikron kadardır. Kemik hücrele-. rini besleyen kandamarları ile sinirlerin geçtiği yerdir
-->
May1
HAVUÇ
Categories: H
0 Comments
Maydanozgiller familyasından, kökünden faydalandığımız bir bitkidir. Kazık kökü besin depo eder. Karbonhidratın yanı sıra içinde kırmızı-sarı renkli karoten = provitamin A bulunur. Vücuda provitamin A şeklinde giren karoten karaciğerde A vitamini halini alır. Sağlıklı büyümede, özellikle gece görmezlik durumlarında faydalıdır.______
-->
May1
HAYVANSAL ISI
Categories: H
0 Comments
Hayvanlarda, besinlerin oksijenle yanması sonucu meydana gelen ısı enerjisine HAYVANSAL ISI denir. Bu ısı kaslarda ve karaciğerde oluşur. Buharlaşma, ışıma ve iletim yoluyla kaybolmaktadır.Vücut ısısı sabit olan hayvanlar (sıcakkanlılar) yanında, hayatsal faaliyetlere göre değişen (soğukkanlı) hayvanlar da vardır. İnsanda normal ısı (36-37°C), kirpilirde35°C, kuşlarda41-42°C’dir
-->
May1
HAVANIN NEMİ
Categories: H
0 Comments
Sert kayalar, hava ve atmosfer etkisiyle bozulur ve parçalanırlar. Havanın bu yıpratıcı etkisi mekanik ve kimyasal olmak üzere iki çeşittir. Çöllerdeki kayaların, gündüzün kavurucu sıcağında genleşip, gecenin sert soğuğunda büzülerek, sonunda çatlayıp ufalanmasrhavanın mekanik yıpratıcı bir etkisidir. Kimyasal etki, havada bulunan çeşitli gazların bazı kayalarda bulunan minareleri değişikliğe uğratmaşıdır. Yağmur suyundasüre sonra kurur ve sertleşir. Bu kı-sımlarkazılır, ıslatılır ve yoğrulur. Afyon elde edilir. Afyon’dan tıpta kullanılan morfin adında uyuşturucu bir madde elde edilir. (Zehirli bitki = tıbbi bitki). Haşhaşın ayrıca tohumlarından yağ çıkarılır, bu yağdan yemeklik olarak faydalanıldığı gibi sabun da yapılır
-->
May1
HAVA
Categories: H
0 Comments
Hava, yeryüzünün etrafını saran, içinde canlıların yaşayabileceği bir gaz karışımıdır. Yeryüzünü saran hava, kalınlığı 80 km’yi bulan atmosferi yapar. Atmosfer yüksekliği, deniz seviyesinden itibaren ölçülür. Havanın yoğunluğu, sıcaklığı ve basıncı yükseklere çıkıldıkça azalır. Bu durum, atmosfer olaylarının meydana geldiği 80 km. boyunca devam eder. 80 km’lik yüksekliğe kadar hava oldukça seyrekleşir ve yoğunluğu da büyük ölçüde düşer (Bk. Barometre). Eğer, havanın yoğunluğ uyükseklikle azalmamış olsa idi, atmosfer yüksekliği 8 km. kadar olacaktı. 80 km’den sonra hava oldukça çok seyrekleşerek devam eder. Havanın yüksekliğinin ölçülmesi doğrudan mümkün olmamakla birlikte, birtakım olayların gözlenmesi ve incelenmesi ile bu yüksekliğin 600-1000 km. civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Dünyamızı saran havanın (Atmosferin), Troposfer tabakası yerden 11 k’fn. yüksekliğe kadar sürer. İlk 4-5 km’lik kısmında basınç değişiklikleri nedeniyle önemli hava akımları oluşur. Su buharı, organik ve inorganik tozlar bu tabakada bulunur. 5-11 km. arasında önemli hava akımları yoktur.
Strosfer tabakası, yerden 11-80 km. yüksekte bulunan bir hava tabakasf-dır. Hava devamlı durgundur. Su buharı ve buna bağlı olarak bulutlar bulunmaz. Bu tabakada sıcaklık çok düşük olup -50° C ile -90° C arasında değişir. Bu tabakanın üstünde ise sıcaklık daha azdır ve tam bir karanlıktır. Yerden uzaklaştıkça hava seyrekleşir, basınç düşer, nem azalır. 7000 metre yüksekte solunum yapamayız. 36000 metrede basınç sıfıra yaklaşır. 8000 metrede nem deniz seviyesindeki nemin 1/13′ü kadardır. Atmosferden başka hidrosferde erimiş olarak, litosferin yüzeyinde toprakla karışmış olarak önemli miktarda hava bulunur. Hava çeşitli gazların karışmasıyla oluşmuştur. Bu gazlar ve hacimsel oranla-n şöyledir. % 78 azot, % 21 oksijen, % 0.03 karbondioksit, % 94 lar, su buharı, H2S, SO2, H2, ve tozlar. Geri kalan miktar ise nadir gazlardır
-->
May1
HAVA TAHMİNİ
Categories: H
0 Comments
Bir yerin çevresindeki hava basıncının bilinmesi, o yerdeki havanın nasıl olacağını önceden tahmin için gereklidir.Meteoroloji istasyonlarında her gün, belli saatlerde, hava basıncı ölçülür. Belli bir merkezde aynı saatlerde basınçları aynı olan yerler, harita üzerinde birleştirilerek izobar haritaları çizilir.Rüzgarların hızları, izobar çizgilerinin aralıklarından belli olur. (Rüzgarlar, basıncın yüksek olduğu taraftan, basıncın alçak olduğu tarafa eserler). İzobarların sık oldukları yerlerde rüzgarların hızları fazladır. Havanın açık veya kapalı sıcak veya serin olması rüzgarların esiş yönlerine bağlıdır.İzobarlar, kapalı eğriler meydana getirirler. Bu eğrilerin içifte doğru gidildikçe basınç yüksekliyorsa bu eğrilerin çevreledikleri merkeze, yüksek basınç merkezi aksi takdirde eğrilerin ortasına doğru gidildikçe basınç düşüyorsa bu eğrilerin çevreledikleri merkeze alçak basınç merkezi denir.Yüksek basınç merkezlerinde hava sisli veya açık, alçak basınç merkezlerinde de hava kapalı veya yağışlı olur.Açık hava basıncını ölçmeye yarayan’barometre yüksekliğindeki değişikliklerden havanın nasıl olacağı tahmin edilebilir.
-->
May1
HAVAGAZI
Categories: H
0 Comments
Yakılınca ısı ve ışık veren bir gaz karışımıdır. Taş kömürünün kuru kuruya damıtılmasıyla elde edilen koklaşma gazının temizlenmesiyle elde edilen -koklaşma gazının temizlenmesiyle elde edilir. Koklaşma gazı başlıca metan, hidrojen ve karbon monoksit karışımıdır. İçinde az miktarda kükürtlü, azotlu bileşikler de vardır. Kötü kokan ve zehirli olan bu maddeler giderildikten sonra koklaşma gazı havagazı adını alır. Havagazı içinde yaklaşık olarak %50-hidrojen %35 metan, %10 karbon monoksit, %5 hidrokarbon (etilen, asetilen) vardır. Havagazı fabrikalarında elde edilir
-->
May1
HEMOFİLİ
Categories: H
0 Comments
: Kalıtsal olarak soylara geçen kanın pıhtılaşmaması veya çok yavaş olarak pıhtılaşması kusurudur. Erkeklerde görülür, kadınlar iletici durumdadır. İleri derecede hemofiliden insanlar küçük bir yara yüzünden meydana gelen kanamadan ölebilirler.Kendi aralarında evlenmelerden ötürü ençok kral ailelerinde görülür. (XIX. yüzyılda ve XX. yüzyılın başında.)
-->
May1
HEMOGLOBİN
Categories: H
0 Comments
HEMOGLOBİN (Biy)Omurgalı hayvanların alyuvarlarında ve ba;ı omurgasız hayvanların plâzmalarında bulunan, protein gurubuna bağlı demirli bir bileşiktir( pigment). Kana kırmızı rengi veren maddedir. 100 gr kanda 13-14 gram kadar hemoglobin bulunur. Hemog-lobin.akciğerlerden oksijeni dokulara taşır. Moıumsu renktedir. Oksijen ile bağlanınca, parlak kırmızı renkli ok-sihemog/obine dönüşür. Kan oksijeninin ortalama %98′i hemoglobinle, %2’si plâzmayla taşınır. Karbondioksitin ise % 5′i plazmada çözünmüş olarak taşınır. Geri kalan % 85′i bikarbonat iyonu halinde yine plazmayla % 10′u da hemoglobine bağlanmış o/arak taşınır.
-->
May1
HENRY KANUNU
Categories: H
0 Comments
HENRYKANUNU(Kim)Bir gazın bir sıvı içerisindeki çözünürlüğü, sıvı ile temasta bulunan gazın kısmi basıncı ile doğru, sıcaklık ile ters orantılıdır. Yâni, gazın sıvı içindeki çözünürlüğünü artırmak için basıncı artırıp, sıcaklığı düşürmek gerekir. Gazoz yapılırken suya basınçla karbondioksit gönderilir. Şişenin kapağı açıldığı zaman basınç düşer, çözünürlüğü azalan karbondioksidin fazlası dışarı çıkar, gazoz köpürür.
-->
May1
HAVA TAHMİNİ
Categories: H
0 Comments
HAVA TAHMİNİ(Flz)Bir yerin çevresindeki hava basıncının bilinmesi, o yerdeki havanın nasıl olacağını önceden tahmin için gereklidir.Meteoroloji istasyonlarında her gün, belli saatlerde, hava basıncı ölçülür. Belli bir merkezde aynı saatlerde basınçları aynı olan yerler, harita üzerinde birleştirilerek izobar haritaları çizilir.Rüzgarların hızları, izobar çizgilerinin aralıklarından belli olur. (Rüzgarlar, basıncın yüksek olduğu taraftan, basıncın alçak olduğu tarafa eserler). İzobarların sık oldukları yerlerde rüzgarların hızları fazladır. Havanın açık veya kapalı sıcak veya serin olması rüzgarların esiş yönlerine bağlıdır.İzobarlar, kapalı eğriler meydana getirirler. Bu eğrilerin içifte doğru gidildikçe basınç yüksekliyorsa bu eğrilerin çevreledikleri merkeze, yüksek basınç merkezi aksi takdirde eğrilerin ortasına doğru gidildikçe basınç düşüyorsa bu eğrilerin çevreledikleri merkeze alçak basınç merkezi denir.Yüksek basınç merkezlerinde hava sisli veya açık, alçak basınç merkezlerinde de hava kapalı veya yağışlı olur.Açık hava basıncını ölçmeye yarayan’barometre yüksekliğindeki değişikliklerden havanın nasıl olacağı tahmin edilebilir.
-->
May1
HAVA GAZI
Categories: H
0 Comments
HAVAGAZI (Kim)Yakılınca ısı ve ışık veren bir gaz karışımıdır. Taş kömürünün kuru kuruya damıtılmasıyla elde edilen koklaşma gazının temizlenmesiyle elde edilen -koklaşma gazının temizlenmesiyle elde edilir. Koklaşma gazı başlıca metan, hidrojen ve karbon monoksit karışımıdır. İçinde az miktarda kükürtlü, azotlu bileşikler de vardır. Kötü kokan ve zehirli olan bu maddeler giderildikten sonra koklaşma gazı havagazı adını alır. Havagazı içinde yaklaşık olarak %50-hidrojen %35 metan, %10 karbon monoksit, %5 hidrokarbon (etilen, asetilen) vardır. Havagazı fabrikalarında elde edilir.
-->
May1
HEMOFİLİ
Categories: H
0 Comments
HEMOFİLİ(Biy)Kalıtsal olarak soylara geçen kanın pıhtılaşmaması veya çok yavaş olarak pıhtılaşması kusurudur. Erkeklerde görülür, kadınlar iletici durumdadır. İleri derecede hemofiliden insanlar küçük bir yara yüzünden meydana gelen kanamadan ölebilirler.Kendi aralarında evlenmelerden ötürü ençok kral ailelerinde görülür. (XIX. yüzyılda ve XX. yüzyılın başında.)
-->
May1
HEMOGLO
Categories: H
0 Comments
HEMOGLOBİN (Biy)Omurgalı hayvanların alyuvarlarında ve ba;ı omurgasız hayvanların plâzmalarında bulunan, protein gurubuna bağlı demirli bir bileşiktir( pigment). Kana kırmızı rengi veren maddedir. 100 gr kanda 13-14 gram kadar hemoglobin bulunur. Hemog-lobin.akciğerlerden oksijeni dokulara taşır. Moıumsu renktedir. Oksijen ile bağlanınca, parlak kırmızı renkli ok-sihemog/obine dönüşür. Kan oksijeninin ortalama %98′i hemoglobinle, %2’si plâzmayla taşınır. Karbondioksitin ise % 5′i plazmada çözünmüş olarak taşınır. Geri kalan % 85′i bikarbonat iyonu halinde yine plazmayla % 10′u da hemoglobine bağlanmış o/arak taşınır.
-->
May1
HİDROJENİN ELDE EDİLMESİ
Categories: H
0 Comments
HİDROJENİN ELDE EDİLMESİ:Hidrojen, laboratuvarlarda ve teknikte çeşitli yollardan elde edilir.1. SUYUN ELEKTROLİZİNDEN:Su sülfürik asit veya baryum hidroksit ile iletken duruma getirilerek genellikle HOFFMAN aygıtında elek-trolizle (elektrik enerjisi harcanarak) ayrıştırılır. Elektroliz devamınca, katottan hidrojen çıkar. Katot musluğu açılarak istenildiği zaman alınır.2. BAZI METALLERİN SUYA ETKİSİNDEN:Sodyum, potasyum, kalsiyum gibi aktif metallere adi sıcakta su etki eder, hidrojen çıkar.2Na + 2H 20—–» 2NaOH + H2(Sodyum) (su) (sodyum (Hidro-hidroksit) jen)Demir, çinko, magnezyum alüminyum gibi metaller kızgın su buharıyla hidrojen verirler.Zn + H2O -(çinko (su (kızgın) buharı) ZnO + H23. KIZGIN KOK KÖMÜRÜ ÜZERİNDEN SU BUHARI GEÇİRMEKLE: 1000-1400° C ye kadar ısıtılmış kok kömürü üzerinden su buharı geçirilince hidrojen ve karbon mo-noksit karışımı olan su gazı (CO + H2) meydana gelir.C + H,O-~Su gazından H2 yi ayırmak için bu gaz karışımı soğutularak üzerine basınç yapılır. Karbon monoksit sıvt-laşır, hidrojen gaz halinde kalır .Ya da su gazı üzerine katalizör etkisiyle su buharı gönderilir. Su gazindaki karbon monoksit•500 P-H2+CO + H2O —^ 2H, + CO2 F2O3denklemine göre hidrojen ve karbon dioksite çevrilir. Çıkan gaz basınç altında suya gönderilir. Karbon diok-sit suda erir. H2 geriye kalır.4. HİDROKARBONLARDAN:Hidrokarbonlar, hidrojenle karbonun bileşikleri olup genellikle petrolün ve doğal gazın bileşiminde bulunurlar. Petrolün damıtılması sonucunda büyük miktarda oluşan metan (CH4) su buharı ile karıştırılırak kızgın borular içinden geçirilirse hidrojen ve karbon monoksit elde edilir.CH4 + H2O——>CO + 3H2(metan)karbonmonoksit,karbon diokside çevrilerek basınç altında suda eritilir. Hidrojen elde edilir. 5. ÇOK SOY OLMAYAN METALLER ÜZERİNE ASİT ETKİSİ İLE:Çinko, magnezyum, alüminyum, demir gibi metallere seyreltik sülfürik asit yadahidroklorikasit etki ettirildiği zaman hidrojen gazı elde edilir.Zn + 2HCI-* ZnCI2+ H2 ÇinkoHidroklorikÇinko Hidrojen . asit, klorürLaboratuvarlarda hidrojen eldeetmek için en uygun metot budur.İstenildiği anda ye sürekli hidrojen sağlamak için KİPP AYGITI kullanılır. Kipp aygıtı üç balondan yapılmıştır. Seyreltik asit, üst balonun ağzından konur. Ortadaki balona lastik tıpa vasıtasıyla musluklu bir cam boru takılır. Üst balonun borusu alttaki balonun dibine kadar uzanır. Ortadaki balona çinko parçaları konur. Seyreltik asit alttaki balonu doldurduktan sonra, ortadaki balonda bulunan çinko parçalarıyla temasa gelir. Bu esnada asidin çinkoya etkisinden meydana gelen hidrojen orta balonda toplanmaya başlar. Bir süre sonra orta balonda biriken gazın basıncı artar, asidin çinko ile teması kesilir ve hidrojen çıkması durur. Musluktan hidrojen alınırsa, gazın basıncı düşer, asit tekrar çinko parçalarıyla temasa gelir ve hidrojenaygıtından istendiği zaman hidrojen alınabilir.FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ:Hidrojen renksiz, kokusuz, t sız,hav adam 4,5 defa hafif bir gazd.r. Adi sıcaklıkta 100 hacim suda 2 hacim erir. Yoğunluğu 0,09 gr/litredir. Kaynama noktası -252,7DC, ergime noktası -259,1 °Cdir. Bilinen en hafif elementtir. Gözenekli çeperlerden kolaylıkla geçer. Difüzyon (yayılma) hızı çok büyüktür.KİMYASAL ÖZELLİKLER!Hidrojen adı sıcaklıkta aktif bir element değlidir. Hidrojen-oksijen karışımı 800°C’de ya da elektrik kıvılcımı ile tutuşturulmak suretiyle birleştirilir. Birleşme patlama ile olur İki hacim hidrojen ve bir hacim oksijen karışımına KNAL GAZ (PATLAYİCİ GAZ) denir.2H2+ O2-» 2H2O DH= -68,34 kkal/mol.Denklemde görüldüğü gibi, sıvı halde su meydana geldikten sonra dışarı, mol başına 68,34 kilokalorilik ısı verilir. Bu ısıya suyun teşekkül ısısı denir.Hidrojenin hava ile olan %3-74 oranlarındaki karışımları da tehlikelidir. Bilhassa iki hacim hidrojen ve beş hacim hava karışımı alev temasında çok şiddetli bir patlama yapar. ,Hidrojen klor içinde yakılabilir. Klorla karışımı güneş ışığında şiddetle patlar. Flourladaşiddetle birleşir.H, + CI2-»2HCI H2+ F2 —»2HF‘Hidrojen 500-600°C de 200 atmosfer basınçta, demir katalizörlüğünde azotla amonyağı meydana getirir.N2+ 3H2-»2NH3AmonyakHidrojen sodyum, potasyum, kalsiyum gibi aktif metallerle hidrür-lerini yapar. Bu bileşiklerde hidrojen -1 değerliklidir.H2+ 2Na->-2NaHsodyum hidrûrHidrojen çok kuvvetli indirgen maddedir. CuO, PbO, Fe,O3, Cr203 gibi metal oksitleri indirgeyerek metalleri açığa çıkarır.
üuO + H 2 Cu + KULLANILDIĞI YERLERBitkisel ve hayvansal sıvı yağlar h i drojenlendi ri lerek sertleşti ri li r, çeşitli margarinler elde edilir. Gazyağı, mazot, hatta maden kömürü tozları hidrojenlendirilerek benzin elde edilir. Amonyak eldesinde hidrojen ilkel maddedir. Hidrojen izotopları olan döteryum ve trityum hidrojen bombası imalinde kullanılırlar. Hidrojen eskiden balon ve hava gemilerini doldurmakta kullanılırdı. Çok çabuk tutuştuğu için yerine soygaz helyum kullanılmaktadır. Sıvı hidrojen füze yakıtıdır. Bugün metal kesmede ve metal kaynakçılığında ATOMİK HİDROJEN UFLECİ kullanılmaktadır.Amerikan fencilerinden Dr. Ir-ving Langmuir (1881-1957) Volfram (W) elektrotlar arasındaki elektrik yayından hidrojen gazı geçirmek suretiyle, hidrojen moleküllerini, hidrojen atomlarına parçalamayı bulmuştur.H2 +102000 kal——»2Hmeydana gelen hidrojen atomları, tekrar molekül meydana getirmek üzere birleştirildiği takdirde, parçalanması için verilen enerjiyi, tekrar ‘ dışarı salar. Böylece 4000°C lik bir sı-caklıktemin edilir. Bu üfleçle yapılan kaynaklarda, kaynak yeri oksitlenmez.
(çinko (hidrojen) oksit)
-->
May1
HİDROJEN PEROKSİT
Categories: H
0 Comments
HİDROJEN PEROKSİT(Kim)KULLANILDIĞI YERLERBitkisel ve hayvansal sıvı yağlar h i drojenlendi ri lerek sertleşti ri li r, çeşitli margarinler elde edilir. Gazyağı, mazot, hatta maden kömürü tozları hidrojenlendirilerek benzin elde edilir. Amonyak eldesinde hidrojen ilkel maddedir. Hidrojen izotopları olan döteryum ve trityum hidrojen bombası imalinde kullanılırlar. Hidrojen eskiden balon ve hava gemilerini doldurmakta kullanılırdı. Çok çabuk tutuştuğu için yerine soygaz helyum kullanılmaktadır. Sıvı hidrojen füze yakıtıdır. Bugün metal kesmede ve metal kaynakçılığında ATOMİK HİDROJEN UFLECİ kullanılmaktadır.Amerikan fencilerinden Dr. Ir-ving Langmuir (1881-1957) Volfram (W) elektrotlar arasındaki elektrik yayından hidrojen gazı geçirmek suretiyle, hidrojen moleküllerini, hidrojen atomlarına parçalamayı bulmuştur.H2 +102000 kal——»2Hmeydana gelen hidrojen atomları, tekrar molekül meydana getirmek üzere birleştirildiği takdirde, parçalanması için verilen enerjiyi, tekrar ‘ dışarı salar. Böylece 4000°C lik bir sı-caklıktemin edilir. Bu üfleçle yapılan kaynaklarda, kaynak yeri oksitlenmez.Formülü H2O2 dir. Bileşiminde -2 değerli peroksit (02)”2 grubu vardır. Genel olarak seyreltik asitlerin peroksitler (baryum peroksit, sodyum peroksit gibi) üzerine etkisinden elde edilir. H2SO4 Baryum Süifrük peroksit asit (Baryum (Hidrojen sülfat) peroksit)Saftıidrojen peroksit, yoğunluğu 1,5 gr/cm3 olan, oldukça kıvamlı bir sıvıdır. Dengesiz bir yapıya sahiptir. Işık karşısında patlama şeklinde bozunur. %30′luk çözeltisine ticarette PERHİDROL denir. Birçok amaçlar için eczanelerde oksijenli su adıyla satılan %3′lük çözelti kullanılır. Bu, yanlış verilmiş bir isimdir. Çünkü hidrojen peroksidin ne su ile ve ne de oksijenle hiç bir ilgisi yoktur. Oksijenli su denildiğ zaman, sadece içerisinde fazla miktarda oksijen bulunan su anlaşılır.Hidrojen peroksit hem yükselten, hem de indirgen özellik gösterir. Yükseltgen olduğu için mikropları öldürme özelliğine sahiptir. Bundan dolayı dezenfektan olarak, bifhassa tıpta yaraların temizlenmesiyle ve seyreltik halde gargara yapımakta kullanılır. Hidrojen peroksitsanayinin en önemli ağartıcı vasıtasıdır. Renk açmakta, kürk, gün fildişi, ipekve telekgibi maddeleri ağırtmakta, saçları sarartmakta kullanılır, %3′lük çözeltisi dezenfekte etmekte ve %85 lik çözeltisi ise roketlerde yakacağı yakmakta kullanılır.
-->
May1
HİDROKARBON
Categories: H
0 Comments
HİDROKARBON (Kim)Yapılarında yalnız karbon ve hidrojen bulunan bileşiklerin genel adıdır. Doğal olarak bazı bitkilerde, petrolde, yergazlarında ve kömürde bulunurlar. Kimyasal formülleri bakımından açık zincirli olanlara alifatik hidrokarbonlar, kapalı zincirli olanlara aromatik hidrokarbonlar adı verilir.
-->
May1
HİDROLİZ
Categories: H
0 Comments
HİDROLİZ (Kim)Bir kimyasal bileşimin su tarafından parçalanması demektir. Oluşum sırasında su da parçalanır. Hidroliz terimi yunanca “SUYUN AYRILMASI” anlamına gelir. Bir asit ile baz tuz ve su oluşturur. Bu olaya nö-türleşmedenir. Bunun tam tersi, yani bir tuzun suyun etkisiyle kendisini meydana getiren asit ve baza ayrılması olayı hidrolizdir. Ancakher tuz hidroliz olmaz. Tuzu teşkil eden köklerden birisinin zayıf asit veya zayıf baza ait olması şarttır. Asidi zayıf bazı kuvvetli veya asidi kuvvetli bazı zayıf olan tuzlar hidrolize uğrarlar. Örneğin, alüminyum klorür su ile hidrolize uğrar ve çözeltisi asitik reaksiyon gösterir. Çünkü.AICİJ+3HOH—i> AI(OH), + 3 (Alüminyum (su) Alüminyum kuvvetli klorür) hidroksit asitZayıf baz)denklemine göre AI(0H)3 zayıf baz olup karışımdan çökelek halinde ayrılır.Çözelti sadece kuvvetli bir asit olan HCI nin iyonlarını bulunduracağından asitik bir özellik gösterir. Reaksiyon ortamını turnusol kağıdı ile kontrol edebiliriz. Mavi tur-nusol asitik ortamda kırmızıya döner Evlerimizde kullandığımız sodaNa2CO3) (sodyumkarbonat) çözeltisi aşağıdaki denklemde gösterildiği şekilde hidrolize uğrar.2Na + COs + 2H + 20H -—>2Na + 20(7H2COŞ Zayıf Bazp kuvvetli bazik reaksiyon gösterir. Bildiğimiz yemek tuzu olan sodyum klorür (NaCI) nötr bir reaksiyon gösterir. NaCI deki asit ve baz kökleri, her ikisi de kuvvetli asit ve baza ait olduğundan yemek tuzu hidrolize uğramaz. Bir esterin su ile asit ve alkol oluşturması da hidrolizdir. Bu sabun yapımının temelidir. Besin maddelerinin sindirimi de hidrolizin olduğu başka bir oluşumdur.
-->
May1
HİDROMETRE
Categories: H
0 Comments
HİDROMETRE(Fiz)Sıvıların yoğunluklarını ölçmeye yarayan aletlere hidrometre -veya areometre-denir. Bu aletler archime-des prensibinin uygulama alanlarına girerler. Bu aletler dibi safralanmış ve yukarısında bölümlenrniş bir sapı bulunan tüp şeklindedir. Bunların ağırlıkları sabittir. Bir sıvı içerisine batırıldıkları zaman yerlerini değiştirdikleri sıvının ağırlığı kendi ağırlıklarına eşit oluncaya kadar batarlar. (Archimedes prensibi), sıvı ne kadar haf ifse batma o derece çok olur. (Bk . Archimedes kanun- prensibi)Yoğunlukları ölçmemekle birlikte, asit eriyikleri ve kimya endüstrisinde kullanılan birtakım eriyikler için kullanılan hidrometreler, Baume (Bome) tarafından yapılmış bir me-todla derecelendirilir. Baume 1718-1804 yılları arasında yaşamış Fransız kimyacısıdır. Bir hidrometreye Baume dereceleri yapmak için alet önce suya sonra(%15, +%85 su) oranında tuzlu suya batırılır ve battığı hizalara-’ 0,-ve 15 bölümleri yazılır. İki ara 15 eşit parçaya bölünür ve her bölüme 1 Baume derecesi denir ve bölmeler aşağıya doğru yürütülür.ispirtolu içkiler ve kolonyalar içerisindeki alkol miktarını ölçmek için kullanılacak hidrometreler (areometreler), Gay-Lussak tarafından düşünülmüş ve derecelenmiştir. Bu suretle derecelenmiş aletlere alkoo-metre adı verilir (Bk. Areometre)
-->
May1
HİPOFİZ
Categories: H
0 Comments
HİPOFİZ(Biy)Beynin altında, temel kemiğinin Türk eğeri denilen çukurluğuna yerleşmiş findik büyüklüğünde bir iç salgı bezidir. Bütün iç salgı bezlerinde olduğu gibi hormonlarını doğrudan doğruya kan dolaşımı içine vererekvücudun her yanına gönderir. Hipofiz diğer iç salgı bezlerinin etkinliğini de düzenlediğinden iç salgı bezlerinin başı sayılır. Ön, orta ve arka Lob olmak üzere üç kısımdır. Ön ve orta lob-lar epitel dokudan, arka lop sinir dokudan yapılmıştır. Hipofiz bezinin salgıladığı hormonlar, büyüme, gelişme de, kan şekerini ayarlamada, döl yatağı kaslarının çalışmasında etkilidir.
-->
May1
HİPOTEZ
Categories: H
0 Comments
HİPOTEZ (Kim)Bilimsel bir problemi açıklamak için başlangıçta ileri sürülen fikirlerdir. Önkestirmeye (tahmin) dayanan bu fikirler doğru da, yanlış da olabilir. Önkestirme deyince, aklımıza gelişigüzel bir yargı gelmemelidir. Bilimde önkestirme, bir çalışma, bir emek ürünüdür. Bilim adamı, problemi ortaya koyduktan sonra, onu çözmede yararlanacağı bilgileri toplar, kitaplar karıştırır, diğer bilim adamları ile konuşur, tartışır, bütün bunlardan sonra, problemin cevabının ne olacağı hakkında bir hipotez (varsayım) ileri sürer. Hipotezin doğru olup olmadığının gerçeklenmesi, denen-mesiyleolur.
-->
May1
HOMOJEN KARIŞIM
Categories: H
0 Comments
HOMOJEN KARIŞIM (Kim)Şekerli ve tuzlu su, hava, alaşımlar gibi özelliği her tarafında aynı olan karışımlara homojen karışım denir. Homojen aynı cins ve yapı anlamına gelir. Homojen karışımda karışımı meydana getiren saf maddeleri ayrı ayrı mekanik yollarla birbirinden ayırmak mümkün değildir. Ancak bir hal değişmesi, yani, birinin donması, ya da buharlaşmasıyla bir ayırma mümkün olmaktadır. Örneğin, tuzlu su havada buharlaşmayla bırakılırsa, su buharlaştığında geride tuz kalır. Böylece tuz ile su birbirinden ayrılır.
-->
May1
HOMOLOG ORGANLAR
Categories: H
0 Comments
HOMOLOG ORGANLAR(Biy)Meydana geldikleri orijin bakımından aynı olup şekil ve ödevleri başka olan organlara denir. Meselâ memelilerin ön üyeleri ile, kuşların kanatları aynı yerden meydana geldikleri halde ödevleri değişiktir.
-->
May1
HOMOZİGOT
Categories: H
0 Comments
HOMOZİGOT(Bk. Arı döl)Genel olarak bir hücrede zar, si-toplazma ve çekirdek olmak üzere üç kısım vardır. (Bk.Zar, sitoplazma ve çekirdek)XVII. yüzyılda yaşamış olan İngiliz bilim adamı Robert Hooke çok mercekli mikroskobu ile şişe mantarından ince bir kesit alarak incelemiş ve gördüğü delikleri anlatmak için HÜCRE kelimesini kullanmıştır.Bundan sonra birçok bitki ve hayvanlar üzerinde yapılan mikroskopik ça-lışmalarıdan alınan sonuçların değerlendirilmesi ve hücrelerin canlıfarın ortak temel birimleri olduğu sonucunun çıkarılabilmesi XIX. yüzyıla ras-lar. XIX. yüzyılın en önemli teorilerinden biri olan Hücre Teorisinin yerleşmesinde ve hücre hakkındaki bilgilerimizin genişletilmesinde, elektron ve faz-kontrast mikroskobu gibi yeni araçların ve boyama tekniğinin önemli rolü olmuştur. Yeni araçlar icat edildikçe, hücre hakkındaki bilgimiz daha da artacaktır.
-->
May1
HORMON
Categories: H
0 Comments
HORMON(Biy)Çok hücreli canlılarda iç salgı bezlerinin salgıladıkları ve hayvanlarda sinir sistemi ile birlikte düzen-leştirici olarak görev yapan organik maddelerdir.İç salgı bezlerinden doğrudan doğruya kana salgılanır ve salgılandıkları yerden uzak olan vücut kısımlarında, özel olaylara etki ederler. İnsan ve diğer omurgalı hayvanlarda bulunan hormonların, böceklerde ve diğer birçok omurgasız hayvanlarda da bulunduğu son araştırmalarla ortaya konmuştur. Dolaşım sistemi bulunan canlılarda genel olarak kan ile dağıtılan hormonlar, diğer hayvanlarda hücreden hücreye geçerek yayılırlar.Bitkilerde de hormon bulunur; bitkilerin büyümesini ve diğer hayat-sal olaylarını düzenler. Bitki hormonları çok az miktarlarda oluşurlar ve oluştukları kısmın dışında görev alırlar.
-->
May1
HÜCRE
Categories: H
0 Comments
HÜCRE(Biy)Canlıların temel yapı birimidir Mikronla ölçülecek kadarküçük olmakla beraber, çok karışık yapıdadır. Hücreler bağımsız oldukları halde çok hücrelilerde birlikte iş görürler. Bütün canlılar hücrelerden ve hücrelerin meydana getirdiği maddelerden yapılmıştır. Bir hücre ya tek başına bir canlıdır, ya da çok hücreli bir canlıyı meydana getiren milyonlarca hücreden bir tanesidir. Virüsler ise, canlı olmalarına rağmen hücre yapısında değildirler. Yapıları çekir-dekmaddesiyle (DNA veya RNA) bir çeşit kılıftan ibarettir.Genel olarak bir hücrede zar, si-toplazma ve çekirdek olmak üzere üç kısım vardır. (Bk.Zar, sitoplazma ve çekirdek)XVII. yüzyılda yaşamış olan İngiliz bilim adamı Robert Hooke çok mercekli mikroskobu ile şişe mantarından ince bir kesit alarak incelemiş ve gördüğü delikleri anlatmak için HÜCRE kelimesini kullanmıştır.Bundan sonra birçok bitki ve hayvanlar üzerinde yapılan mikroskopik ça-lışmalarıdan alınan sonuçların değerlendirilmesi ve hücrelerin canlıfarın ortak temel birimleri olduğu sonucunun çıkarılabilmesi XIX. yüzyıla ras-lar. XIX. yüzyılın en önemli teorilerinden biri olan Hücre Teorisinin yerleşmesinde ve hücre hakkındaki bilgilerimizin genişletilmesinde, elektron ve faz-kontrast mikroskobu gibi yeni araçların ve boyama tekniğinin önemli rolü olmuştur. Yeni araçlar icat edildikçe, hücre hakkındaki bilgimiz daha da artacaktır.
-->
May1
HÜCRE BÖLÜNMESİ
Categories: H
0 Comments
HÜCRE BÖLÜNMESİ (Biy)Bir hücrenin iki hücre meydana getirmesi olayıdır. Meydana gelen her hücre, belirli büyüklüğe kadar büyür ve tekrar bölünür. Hücreler bölünerek yeni hücreleri meydana ge-tirirken iki dönem geçirirler. Birincisi, çekirdeğin kendi eşini yapması, ikincisi sitoplazmanın bölünmesidir. Canlı bir hücreli veya çok hücreli olsun bir hücrede bölünme olayı temel olarak aynıdır. Fakat hayvan ve bitki hücrelerinde bazı değişiklikler gösterir. Bakterilerin belirli bir çekirdeği olmadığı için önce kromozomu sonra hücresi ortadan bölünür. Terliksi hayvanda bölünme sırasında, büyük çekirdek ortasından boğumlanarak ikiye ayrılır. Küçük çekirdek mitozla bölünür fakat bu bölünme sırasında çekirdek zarı parçalanmadan kalır (gizli mitoz) Çok hücreli canlıların vücut hücrelerinde görülen Mitoz bölünme sonucunda, bir ana hücreden meydana gelen iki oğul hücrede aynı sayıda kromozom bulunur. Eşeyli olarak çoğalan canlılarda görülen mayoz bölünme ise üreme organlarında sperma ve yumurta hücresi olgunlaşırken görülür, burbölünme sonucu oluşan eşey hücrelerinde kromozom sayısı yarıya iner, böylece dölden, döle kromozom sayısı değişmez. Mitoz ve Mayoz hücre bölünmeleri için ay-N rint il ı bilgi (Bk. Mayoz ve Mitoz)
-->
Categories: H
0 Comments
HACİM(Kim)cismin işgal ettiği üç boyutlu uzayın ölçüsüdür. Her cismin bir hacmi vardır. Hacim bütün maddelerin ortak temel özellikleridir. Hacim birimi C.G.S birim sisteminde cm3, M.K.S birim sisteminde m3 tür. Her iki birimin de alt ve üst katları biner biner büyür ve küçülür. Ayrıca hacim ölçüsü olarak litre de çok kullanılır: 1 litre = 1dm3 = 1000 cm3 = 1000 mililitredir. Bir cismin hacmiyle, ağırlığı ve özgül ağırlığı arasında değişmez bir bağıntı vardır.Hacim ile maddeleri ayırt edemeyiz. Aynı hacimde iki maddeye her zaman aynı maddedir diyemiye-ceğimiz açıktır. Geometrik bakımdan düzgün olan şekillerin hacmi, bazı formüllerle kolayca hesaplanabilir.Örneğin, dikdörtgenler prizmalı şeklinde oian sınıfınızın hacmini eni, boyu ve yüksekliğini çarparak bulabilirsiniz. Vküp = a3dür. Vsilindir=Trr2h Vkure=-TTr3dürDüzgün olmayan cisimlerin hacimlerinin ölçülmesi dereceli silindirlerle bulunabilir.Bir dereceli silindire yarısına kadar su koyarak hacmini okuruz. Sonra dereceli silindiri hafifçe yana eğerek kaba girebilecek büyüklükte olan katı cismi kenardan kaydırarak suyu bırakıp, sıvı ve katı cismi toplam hacmini okuruz. Bu toplam hacimden, suyun hacmini çıkarırsak cismin hacmi bulunur.
window.google_render_ad();
window.google_render_ad();
-->
May1
HACİM BİRİMLERİ
Categories: H
0 Comments
window.google_render_ad();
HACİMBİRİMLERİ(Flz)Metre sisteminde uzunluk birimi metre (m), yüzey birimi metrekare (m2), hacim birimi de metreküp (m3) dür. Dikkat edilecek olursa metre, bir boyutlu cisimleri (metrenin derecesinin bir olmasından dolayı -m1-) metrekare, iki boyutlu -yüzey teşkil eden-Gisimleri (metrenin derecesinin iki olmasından dolayı -m?-), metreküp üçboyutlu -hacim teşkil eden- cisimleri (metrenin derecesinin üç olmasından dolayı-m3-) ölçmekte kullanılır.Eğer hacim bulmuşsak kullandığımız birime göre (cm, dm, m, hm,..-v.b.) değeri yazar derecesine -üzerine- üç yazarak birimi tamamlamış oluruz.Hacim birimi m3>dür. Bunun alt” ve üst katları ise şöyledir.Üst katlar: km3, hm3, damAlt katlar: dm3 , cm3 mm3Bunları bir tablo halinde gösterelim.. 3, 3 . 3km hm dam m dm cm mmÜst katlar Alt katlarÜst katlardan alt katlara doğru; gidilirken sağa doğru, alt katlardan üst katlara gidilirken ise sola doğru işlem yapılır.Hacim birimleri biner biner büyür ve küçülürler.1 m3 =1000 dm idam =1000 m 3 1 hm =1000 dam 1 km =1000 hm1 dm =1000 cm3 1 cm3 =1000 mmHACİMBİRİMLERİ(Flz) Not: m3, dm3 , cm3, mm3 dam3, hm3 km3 olarak yazılan birimlerin dereceleri-üzerlerindeki sayılar- üç sıfırlı sayılarla (biner biner) büyüyüp, küçüleceklerini belirtir.ÖRNEK İŞLEMLER:1-) 10 m3 = kaç dm3 eder?10 m3 = 10000 dm*eder. (m3 den dm3le geçiş istendiğinden üst kattan ait kata geçme işlemini gerektirir. Bu ise sağa doğru işlemle olur
-->
May1
HALKA DİZİLİŞlT YAPRAK
Categories: H
0 Comments
HALKA DİZİLİŞlT YAPRAK (Biy)Yaprakların dal üzerindeki diziliş biçimlerinden biridir. Bu durumda dal üzerinde bulunan düğümlerden (boğumlardan) ikiden fazla yaprak çıkar. Zakkum bitkisinde üç yaprak, yapışkan otunda daha fazla yaprak bir boğumdan çıkar. Bütün yapraklarının gövdede düzenli sıralanışı gibi bu durumda da birbirini takip eden yapraklar arasında açılar, daima sabittir ve üst halkanın yaprakları, alttakilerin aralarına rastlarlar.
-->
May1
HALKALI SOLUCANLAR
Categories: H
0 Comments
HALKALISOLUCANLAR (Biy)________Çok hücreli hayvanların solucanlar şubesinin bir sınıfıdır. Bu sınıfta toprak solucanı, deniz solucanı, sülük gibi hayvanlar vardır.TOPRAK (YER) SOLUCANI:Toprağa karışmış organik maddeleri toprakla beraber yiyerek besle-nir, fakat, toprak sindirilmediğinden tekrar ufalanmış halde anüsten atılır. Solucanlar bu suretle toprağın havalanmasına ve ufalanmasına neden ol-duklarmdan tarım bakımından çok faydalı hayvanlardır. Bununla beraber pek fazla çoğalacak olurlarsa tahıl ve sebze bahçeleri ne zarar veri rler. SÜLÜK: Tatlı sularda yaşar. Deri solunumu yapar. Türkrüklerinde kanın pıhtılaşmasına engel olan hirudin denilen bir madde bulunur. Bu sayede sülük kan emer. Sülük başlarından kan pıhtılaşmasını geciktiren veya önleyen ilaç yapılır.Periyodik sistemin VIIA grubunda bulunan fluor (F2), klor (Cl2 ), brom (Br2), İyot (I2)elementlerimetallerle doğrudan doğruya birleşerek tuz meydana getirirler. Bu kimyasal özelliklerinden dolayı bu dört elemente tuz yapan anlamına gelenHALOJEN adı verilir. Halojenlerin bazı özellikleri cetvelde gösterilmiştir.Halojenlerin diğer özelliklerini şöyle sıralayabiliriz.1-Çok aktif elementlerdir. Bu nedenle serbest halojen yoktur. Yerkabuğunun %0,2 si klor, %0,1′i fluor, %0,001′i brom, %0,Q01′i iyottur.Denizlerde büyük miktarda klor, brom, iyot bileşikleri vardır. Deniz suyunda CL: Br:l oranı 1200:12:1 dir.2-Elementel halde bulunan halojenler kararlı ve iki atomlu moleküller halindedir.HALOJEN ASİTLERİ (Kim)Halojenlerin hidrojen ile olan bi-eşikleri renksiz, keskin kokulu ve avada sis yapan gazlar olup sudaki özelti leri asit özelliği gösterir. HF hidrofluorfk asit), HCI (hidroklorik asitJHBr (hidrobromik asit), Hl (hid-roiyodik asit) halojen asitleridir. Halojen asitleri içinde en zayıf olanı HF, en kuvvetlisi ise Hl dır. Hidro-fluorik asit cama etkidiği için cam kaplara konmaz, kurşun veya plastik (bakalit, politen) kaplarda saklanır. HF, kum (Sı’O2) ve bileşiminde SiO2 bulunan cama etkir, uçucu silisyum tetrafluorur yapar.4 HF + SİO3-> 2 H2O + Si F4f (Gaz;silisyum tetraflorür Saf klorlu hidrojenin damıtık suda eritilmesinden meydana gelen HCI (hidroklorik asit) renksizdir. Fakat ticarette tuz ruhu adı ile satılan hidroklorik asidin rengi, içinde demir bileşikleri ve yabancı maddeler bulunması yüzünden sarıdır. Derişik hidroklorik asidin öz ağırlığı 1,”l9gr/cm3dir.Derişik hidroklorik asit şişesinin kapağı açıldığı zaman, keskin kokulu klorlu hidrojen gazı çıkar ve bu gaz havada sis yapar. Hidroklorik asit aktiftik sırasında hidrojenden evvel gelen metallere etki eder. Klorürtuzlarını yapar. Hidrojen çıkar.Hidroklorik asit birçok metal oksitleri ve metal hidroksitleri üzerine etki yaparak metal klorürleriyle, suyu meydana getirir.ZnO + 2HCI———>ZnCI2 + H2O(Çinko (Hidroklorik (Çinko (su) oksit) asit) klorür)Zn (0H)2 + 2HCI——*Zn Cl 1 (su)(çinko (hidroklorik (çinko
hidroksit) , asit) klorür)3 hacim HCI ile 1 hacim HNO3 karışımı kralsuyu (altın suyu) adını alır, altın ve platine etki eder.Hidroklorik asit metallerin pasını, taşların kirini temizlemekte, kazan taşlarını yok etmekte, lehimcilite, glikoz,tutkal, jelatin, boya maddeleri ve başka birçok bileşiklerin elde edilmesinde kullanılır. Hidroklorik’ asit midesuyundada bulunur.Halojen asitleri, asitlerin bilinen bütün özelliklerini gösterir. (Bk. asitler.)
-->
May1
HAMAMBÖCEĞİ
Categories: H
0 Comments
HAMAMBÖCEĞİ (Biy)Böcekler sınıfının düz kanatlılar takımından, ev, fabrika, lokanta, fırın gibi yerlerde yaşayan yassı vücutlu bir böcektir. Gündüz gizlenirler, geceleri dolaşırlar. Uzun antenleri vardır. Bitkisel ve hayvansal besin yerler, insanların besin maddelerini kirleterek, bazı hastalıkları bulaştırırlar. Yurdumuzda iki türüne rastlanmaktadır. Doğu hamamböceği, esmer renklidir, dişilerinizi kanadı yoktur, vücutları 2 cm kadardır. Bir diğer cinsi olan Germen hamamböceği, esmer sarı renklidir, dişi ve erkekleri kanatlıdır, boyları 1 cm kadardır.Hamamböcekleri ile savaşırken kimyasal ilaçların yanısıra tozşeker ile Borax yuğrulur ve gezindikleri yerlere bırakılırsa iyi sonuç alınır.
-->
May1
HAMSİ
Categories: H
0 Comments
HAMSİ (Biy)Sırtı esmer, karnı gümüş gibi parlak olan küçük, kemikli bir balıktır. Tipik Karadeniz balığıdır. İki çeşidi vardır. Birinci çeşidi yumurtlamak için Karadeniz’den Marmara ve Çanakkale’ye gelir, izmit Körfezi ve Mudanya bölgelerinde yumurtlar ve tekrar Karadeniz’e döner. İkinci çeşidi ise Azak denizinde yumurtlarlar, yavruları orada büyür, kış yaklaşırken, Kafkas kıyılarından Trabzon, Samsun ve Sinop sahillerine yayılırlar. İlkbaharda tekrar Azak Denizi sahillerine dönerler.Yurdumuzda kışın avlanmaya başlanır. Büyük bir kısmını köpek balıkları yer. Çok avlandığı zaman yenilmeyen hamsiler gübreolarak kullanılır.
-->
May1
HAPLOİD
Categories: H
0 Comments
HAPLOİD (Biy)Eşey hücreleri olan sperma ve yumurta hücresi (oosfer), diğer hücrelerdeki kromozom sayısının yarısı kadar kromozom taşırlar. Buna haplo-id kromozom sayısı denir ve (n) ile gösterilir.
-->
May1
HARÇ
Categories: H
0 Comments
HARÇ (Kim)Yapılarda tuğla ve taşları pekiştirmek, ya da duvarları sıvamak için kullanılan kireç, kum, çimento gibi malzemeyi su ile karıştırarak yapılan çamurdur. Adi harç bir ölçü sönmüş kireç, dört ölçü kum, yeteri kadar su ile karıştırılarak elde edilir. Koyu bu-iamaca adi harç veya hava harcı denir. Harcın içindeki kireç havadan karbondioksit alarak kireçtaşını meydana getirir ve sertleşir. Kum karışımı gözenekli yapar ve havanın içeri girmesini sağlayarak sertleşmeyi hızlandırır ve her tarafta olmasını sağlar. Harç sertleşirken suyunu kaybederek kurur. Sertleşme dışarıdan içeriye doğru olur. Harç sertleşirken yapısında meydana gelen kimyasal değişme şöyledir.Kireç + Karbon — harcı dioksit ■ Kireç taşı + Su Oluşan bu sudan dolayı yeni yapılan evler nemli olur. Su kireci ile yapılan harca su HARCI denir. Su kireci, belli oranda kil ile kireçtaşının beraber ■yakılmasıyla elde edilir. Su harcı bazen yağlı kireç, ince kil ve kum ile de yapılır. Bu harç su altında sertleşir.
-->
May1
HAREKET
Categories: H
0 Comments
HAREKET(Fiz)Yer değiştiren bir noktaya, hareket ediyor elenir. Bir noktanın hareketli olup olmadığını anlamak için, sabit bir yere göre yer değiştirip değiştirmediğine bakmak lazımdır. Zi-ra, yan yana duran iki trenden birisinin hareket etmesi halinde biz içinde bulunduğumuz trenin mi yoksa yanımızdaki trenin mi harekete geçtiğini anlayamayız. Bunu tam tesbit etmek için sabit bir yer (bir ağaç, bir direk, v.b.) seçeriz. Bu yere göre biz yer de-ğiştiriyorsak bizim bulunduğumuz tren yer değiştiriyordur. Eğer biz yer değiştirmiyorsak (sabit yere göre) yanımızdaki tren hareket ediyordur.Yer değiştiren -hareketli- nokta belirli zamanlarda belirli noktalarda bulunur. Bu noktaların geometrik yeri (noktaların birleştirilmesi) hareketlinin yörüngesini meydana getirir.Hareket eden cisim doğru üzerinde hareket ediyorsa yörüngesi doğrusaldır, harekette doğrusal harekettir. Eğer, cisim sabit hızla (eşit zaman aralıklarında eşit yo’Jar alarak) hareket ediyorsa, harekete düzgün doğrusal hareket denir. Şayet cisim değişen bir hızla hareket ediyorsa (eşit zaman aralıklarında eşit hızlar alarak), böyle bir harekete de düzgün değişen doğrusal hareket denir. Değişen hareketi, a) Düzgün hızlanan doğrusal, b) Düzgün yavaşlayan doğrusal olmak üzere ikiye ayırabiliriz.Not: Hareketlinin yörüngesine göre, harekete isim verilir (hareket adlandırılır). Hareketlinin yörüngesi doğru ise doğrusal, eğri ise eğri sel, daire ise dairesel. ..v.b hareket denir.Bir zaman birimi (1 dakika, 1 saniye, 1 saat, ..v.b) içinde alınan yola hız denir.Hız= Yol I _ sZaman t tHız yol ve zaman birimlerine bağlı olarak değer alır. Yol metre (m) olarak, zaman da saniye~(sn) olarak alınırsa hız birimi (metre/saniye (m/sn) olarak bulunur. (M.K.S. ve M.Kf.S birim sistemleri Bk . birim sistemleri.) Yol, cm, olarak zaman da saniye olarak alınırsahız birimi cm/sn olarak bulunur. (C.G.S. birim sistemi)Birim sistemlerinin dışında (haricinde) en çok kullanılan hız birimi kilometre/saat (km/h) dir. Bu birim vasıtaların hızlarının belirlenmesinde kullanılır.
-->
May1
HAREKETLİ MAKARA
Categories: H
0 Comments
HAREKET ENERJİSİ(Bk. Enerji) HAREKETLİ MAKARA(Flz)Sağlamca bir ipin bir ucunu yüksek bir yere sabitleyelim (bağlayalım) inuüctride ve sanayide hareketli makara kullanırken genellikle ip yerine zincir ve telden faydalanılır.Bu ipi makaranın etrafındaki (çevresindeki oluktan (yuvadan) geçirelim- Diğer ucundan tutarak, makaranın aşağıya ve yukarıya yuvarlanmasını sağlayalım (Elimizdeki ucu yukarıya kaldırırsak makara da yukarıya doğru hareket eder. Elimizdeki ipin ucunu aşağıya indirirsek makara da aşağıya doğru yuvarlanarak ha-reket eder). Bu özellikten yararlanarak makaranın eksenine asılan bir yükün makara ile birlikte hareketi sağlanarak yükün yukarıya çıkarılması veya aşağıya indirilmesi gerçekleştirilir. Hareketli makaraya kaldırılacak yükün yarısı kadar bir kuvvet uygularsak yükü dengede tutabiliriz. Halbuki sabit (basit) makarada yüke eşit bir kuvvet uygulamamız gerekiyordu (Bk . basit makara). Bundan dolayı hareketli makara basit (sabit) makaraya göre daha faydalı (avantajlı) olurHareketli makaradakuvvet-yük/2 formülü kullanılarakuygulanacak kuvvet hesap edilebilirNot: Bu düzende makaranın ağırlığı da yüke ilave edilir, örnek: Makaranın ağırlığı 40 gr ise, kaldırılacak yükte 500 gr. ise, ipin ucuna 270 gr.lık kuvvet uygulanması gerekir.
-->
May1
HAŞHAŞ
Categories: H
0 Comments
HAŞHAŞ (Biy)Çift çenekti bitkilerin gelincik-giİler fa.nilyasmdan bir yıllık bir bitkidir. Bitki beyaz bir süt taşır. Mey-vası kapsül tiptedir. Yetiştiricilerin kelle adını verdikleri kapsüllerin çi-zilmesiyle akan bu sütlü sıvı kısa birsüre sonra kurur ve sertleşir. Bu kı-sımlarkazılır, ıslatılır ve yoğrulur. Afyon elde edilir. Afyon’dan tıpta kullanılan morfin adında uyuşturucu bir madde elde edilir. (Zehirli bitki = tıbbi bitki). Haşhaşın ayrıca tohumlarından yağ çıkarılır, bu yağdan yemeklik olarak faydalanıldığı gibi sabun da yapılır.
-->
May1
HAVA
Categories: H
0 Comments
Hava, yeryüzünün etrafını saran, içinde canlıların yaşayabileceği bir gaz karışımıdır. Yeryüzünü saran hava, kalınlığı 80 km’yi bulan atmosferi yapar. Atmosfer yüksekliği, deniz seviyesinden itibaren ölçülür. Havanın yoğunluğu, sıcaklığı ve basıncı yükseklere çıkıldıkça azalır. Bu durum, atmosfer olaylarının meydana geldiği 80 km. boyunca devam eder. 80 km’lik yüksekliğe kadar hava oldukça seyrekleşir ve yoğunluğu da büyük ölçüde düşer (Bk. Barometre). Eğer, havanın yoğunluğ uyükseklikle azalmamış olsa idi, atmosfer yüksekliği 8 km. kadar olacaktı. 80 km’den sonra hava oldukça çok seyrekleşerek devam eder. Havanın yüksekliğinin ölçülmesi doğrudan mümkün olmamakla birlikte, birtakım olayların gözlenmesi ve incelenmesi ile bu yüksekliğin 600-1000 km. civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Dünyamızı saran havanın (Atmosferin), Troposfer tabakası yerden 11 km. yüksekliğe kadar sürer, ilk 4-5 km’lik kısmında basınç değişiklikleri nedeniyle önemli hava akımları oluşur. Su buharı, organik ye inorganik tozlar bu tabakada bulunur. 5-11 km. arasında önemli hava akımları yoktur.
Strosfer tabakası, yerden 11-80 km. yüksekte bulunan bir hava tabakasf-dır. Hava devamlı durgundur. Su buharı ve buna bağlı olarak bulutlar bulunmaz. Bu tabakada sıcaklık çok düşük olup -50° C ile -90° C arasında değişir. Bu tabakanın üstünde ise sıcaklık daha azdır ve tam bir karanlıktır. Yerden uzaklaştıkça hava seyrekleşir, basınç düşer, nem azalır. 7000 metre yüksekte solunum yapamayız. 36000 metrede basınç sıfıra yaklaşır. 8000 metrede nem deniz seviyesindeki nemin 1/13′ü kadardır. Atmosferden başka hidrosferde erimiş olarak, litosferin yüzeyinde toprakla karışmış olarak önemli miktarda hava bulunur. Hava çeşitli gazların karışmasıyla oluşmuştur. Bu gazlar ve hacimsel oranları şöyledir. % 78 azot, % 21 oksijen, % 0.03 karbondioksit, % 94 soygazlar, su buharı, H2S, SO2, H2, ve tozlar. Geri kalan miktar ise nadir gazlardır
-->
May1
HAVA TAHMİNİ
Categories: H
0 Comments
Bir yerin çevresindeki hava basıncının bilinmesi, o yerdeki havanın nasıl olacağını önceden tahmin için gereklidir.
Meteoroloji istasyonlarında her gün, belli saatlerde, hava basıncı ölçülür. Belli bir merkezde aynı saatlerde basınçları aynı olan yerler, harita üzerinde birleştirilerek izobar haritaları çizilir.
Rüzgarların hızları, izobar çizgilerinin aralıklarından belli olur. (Rüzgarlar, basıncın yüksek olduğu taraftan, basıncın alçak olduğu tarafa eserler). İzobarların sık oldukları yerlerde rüzgarların hızları fazladır. Havanın açık veya kapalı sıcak veya serin olması rüzgarların esiş yönlerine bağlıdır.
İzobarlar, kapalı eğriler meydana getirirler. Bu eğrilerin içifte doğru gidildikçe basınç yüksekliyorsa bu eğrilerin çevreledikleri merkeze, yüksek basınç merkezi aksi takdirde eğrilerin ortasına doğru gidildikçe basınç düşüyorsa bu eğrilerin çevreledikleri merkeze alçak basınç merkezi denir.
Yüksek basınç merkezlerinde hava sisli veya açık, alçak basınç merkezlerinde de hava kapalı veya yağışlı olur.
Açık hava basıncını ölçmeye yarayan’barometre yüksekliğindeki değişikliklerden havanın nasıl olacağı tahmin edilebilir.
-->
May1
HA VERS KANALLARI
Categories: H
0 Comments
Uzun kemiklerin gövde kısmında, sert kemik dokuda kemiğe paralel olarak uzanan kanallardır. Çapları 30-40 mikron kadardır. Kemik hücrele-. rini besleyen kandamarları ile sinirlerin geçtiği yerdir
-->
May1
HAVUÇ
Categories: H
0 Comments
Maydanozgiller familyasından, kökünden faydalandığımız bir bitkidir. Kazık kökü besin depo eder. Karbonhidratın yanı sıra içinde kırmızı-sarı renkli karoten = provitamin A bulunur. Vücuda provitamin A şeklinde giren karoten karaciğerde A vitamini halini alır. Sağlıklı büyümede, özellikle gece görmezlik durumlarında faydalıdır.______
-->
May1
HAYVANSAL ISI
Categories: H
0 Comments
Hayvanlarda, besinlerin oksijenle yanması sonucu meydana gelen ısı enerjisine HAYVANSAL ISI denir. Bu ısı kaslarda ve karaciğerde oluşur. Buharlaşma, ışıma ve iletim yoluyla kaybolmaktadır.Vücut ısısı sabit olan hayvanlar (sıcakkanlılar) yanında, hayatsal faaliyetlere göre değişen (soğukkanlı) hayvanlar da vardır. İnsanda normal ısı (36-37°C), kirpilirde35°C, kuşlarda41-42°C’dir
-->
May1
HAVANIN NEMİ
Categories: H
0 Comments
Sert kayalar, hava ve atmosfer etkisiyle bozulur ve parçalanırlar. Havanın bu yıpratıcı etkisi mekanik ve kimyasal olmak üzere iki çeşittir. Çöllerdeki kayaların, gündüzün kavurucu sıcağında genleşip, gecenin sert soğuğunda büzülerek, sonunda çatlayıp ufalanmasrhavanın mekanik yıpratıcı bir etkisidir. Kimyasal etki, havada bulunan çeşitli gazların bazı kayalarda bulunan minareleri değişikliğe uğratmaşıdır. Yağmur suyundasüre sonra kurur ve sertleşir. Bu kı-sımlarkazılır, ıslatılır ve yoğrulur. Afyon elde edilir. Afyon’dan tıpta kullanılan morfin adında uyuşturucu bir madde elde edilir. (Zehirli bitki = tıbbi bitki). Haşhaşın ayrıca tohumlarından yağ çıkarılır, bu yağdan yemeklik olarak faydalanıldığı gibi sabun da yapılır
-->
May1
HAVA
Categories: H
0 Comments
Hava, yeryüzünün etrafını saran, içinde canlıların yaşayabileceği bir gaz karışımıdır. Yeryüzünü saran hava, kalınlığı 80 km’yi bulan atmosferi yapar. Atmosfer yüksekliği, deniz seviyesinden itibaren ölçülür. Havanın yoğunluğu, sıcaklığı ve basıncı yükseklere çıkıldıkça azalır. Bu durum, atmosfer olaylarının meydana geldiği 80 km. boyunca devam eder. 80 km’lik yüksekliğe kadar hava oldukça seyrekleşir ve yoğunluğu da büyük ölçüde düşer (Bk. Barometre). Eğer, havanın yoğunluğ uyükseklikle azalmamış olsa idi, atmosfer yüksekliği 8 km. kadar olacaktı. 80 km’den sonra hava oldukça çok seyrekleşerek devam eder. Havanın yüksekliğinin ölçülmesi doğrudan mümkün olmamakla birlikte, birtakım olayların gözlenmesi ve incelenmesi ile bu yüksekliğin 600-1000 km. civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Dünyamızı saran havanın (Atmosferin), Troposfer tabakası yerden 11 k’fn. yüksekliğe kadar sürer. İlk 4-5 km’lik kısmında basınç değişiklikleri nedeniyle önemli hava akımları oluşur. Su buharı, organik ve inorganik tozlar bu tabakada bulunur. 5-11 km. arasında önemli hava akımları yoktur.
Strosfer tabakası, yerden 11-80 km. yüksekte bulunan bir hava tabakasf-dır. Hava devamlı durgundur. Su buharı ve buna bağlı olarak bulutlar bulunmaz. Bu tabakada sıcaklık çok düşük olup -50° C ile -90° C arasında değişir. Bu tabakanın üstünde ise sıcaklık daha azdır ve tam bir karanlıktır. Yerden uzaklaştıkça hava seyrekleşir, basınç düşer, nem azalır. 7000 metre yüksekte solunum yapamayız. 36000 metrede basınç sıfıra yaklaşır. 8000 metrede nem deniz seviyesindeki nemin 1/13′ü kadardır. Atmosferden başka hidrosferde erimiş olarak, litosferin yüzeyinde toprakla karışmış olarak önemli miktarda hava bulunur. Hava çeşitli gazların karışmasıyla oluşmuştur. Bu gazlar ve hacimsel oranla-n şöyledir. % 78 azot, % 21 oksijen, % 0.03 karbondioksit, % 94 lar, su buharı, H2S, SO2, H2, ve tozlar. Geri kalan miktar ise nadir gazlardır
-->
May1
HAVA TAHMİNİ
Categories: H
0 Comments
Bir yerin çevresindeki hava basıncının bilinmesi, o yerdeki havanın nasıl olacağını önceden tahmin için gereklidir.Meteoroloji istasyonlarında her gün, belli saatlerde, hava basıncı ölçülür. Belli bir merkezde aynı saatlerde basınçları aynı olan yerler, harita üzerinde birleştirilerek izobar haritaları çizilir.Rüzgarların hızları, izobar çizgilerinin aralıklarından belli olur. (Rüzgarlar, basıncın yüksek olduğu taraftan, basıncın alçak olduğu tarafa eserler). İzobarların sık oldukları yerlerde rüzgarların hızları fazladır. Havanın açık veya kapalı sıcak veya serin olması rüzgarların esiş yönlerine bağlıdır.İzobarlar, kapalı eğriler meydana getirirler. Bu eğrilerin içifte doğru gidildikçe basınç yüksekliyorsa bu eğrilerin çevreledikleri merkeze, yüksek basınç merkezi aksi takdirde eğrilerin ortasına doğru gidildikçe basınç düşüyorsa bu eğrilerin çevreledikleri merkeze alçak basınç merkezi denir.Yüksek basınç merkezlerinde hava sisli veya açık, alçak basınç merkezlerinde de hava kapalı veya yağışlı olur.Açık hava basıncını ölçmeye yarayan’barometre yüksekliğindeki değişikliklerden havanın nasıl olacağı tahmin edilebilir.
-->
May1
HAVAGAZI
Categories: H
0 Comments
Yakılınca ısı ve ışık veren bir gaz karışımıdır. Taş kömürünün kuru kuruya damıtılmasıyla elde edilen koklaşma gazının temizlenmesiyle elde edilen -koklaşma gazının temizlenmesiyle elde edilir. Koklaşma gazı başlıca metan, hidrojen ve karbon monoksit karışımıdır. İçinde az miktarda kükürtlü, azotlu bileşikler de vardır. Kötü kokan ve zehirli olan bu maddeler giderildikten sonra koklaşma gazı havagazı adını alır. Havagazı içinde yaklaşık olarak %50-hidrojen %35 metan, %10 karbon monoksit, %5 hidrokarbon (etilen, asetilen) vardır. Havagazı fabrikalarında elde edilir
-->
May1
HEMOFİLİ
Categories: H
0 Comments
: Kalıtsal olarak soylara geçen kanın pıhtılaşmaması veya çok yavaş olarak pıhtılaşması kusurudur. Erkeklerde görülür, kadınlar iletici durumdadır. İleri derecede hemofiliden insanlar küçük bir yara yüzünden meydana gelen kanamadan ölebilirler.Kendi aralarında evlenmelerden ötürü ençok kral ailelerinde görülür. (XIX. yüzyılda ve XX. yüzyılın başında.)
-->
May1
HEMOGLOBİN
Categories: H
0 Comments
HEMOGLOBİN (Biy)Omurgalı hayvanların alyuvarlarında ve ba;ı omurgasız hayvanların plâzmalarında bulunan, protein gurubuna bağlı demirli bir bileşiktir( pigment). Kana kırmızı rengi veren maddedir. 100 gr kanda 13-14 gram kadar hemoglobin bulunur. Hemog-lobin.akciğerlerden oksijeni dokulara taşır. Moıumsu renktedir. Oksijen ile bağlanınca, parlak kırmızı renkli ok-sihemog/obine dönüşür. Kan oksijeninin ortalama %98′i hemoglobinle, %2’si plâzmayla taşınır. Karbondioksitin ise % 5′i plazmada çözünmüş olarak taşınır. Geri kalan % 85′i bikarbonat iyonu halinde yine plazmayla % 10′u da hemoglobine bağlanmış o/arak taşınır.
-->
May1
HENRY KANUNU
Categories: H
0 Comments
HENRYKANUNU(Kim)Bir gazın bir sıvı içerisindeki çözünürlüğü, sıvı ile temasta bulunan gazın kısmi basıncı ile doğru, sıcaklık ile ters orantılıdır. Yâni, gazın sıvı içindeki çözünürlüğünü artırmak için basıncı artırıp, sıcaklığı düşürmek gerekir. Gazoz yapılırken suya basınçla karbondioksit gönderilir. Şişenin kapağı açıldığı zaman basınç düşer, çözünürlüğü azalan karbondioksidin fazlası dışarı çıkar, gazoz köpürür.
-->
May1
HAVA TAHMİNİ
Categories: H
0 Comments
HAVA TAHMİNİ(Flz)Bir yerin çevresindeki hava basıncının bilinmesi, o yerdeki havanın nasıl olacağını önceden tahmin için gereklidir.Meteoroloji istasyonlarında her gün, belli saatlerde, hava basıncı ölçülür. Belli bir merkezde aynı saatlerde basınçları aynı olan yerler, harita üzerinde birleştirilerek izobar haritaları çizilir.Rüzgarların hızları, izobar çizgilerinin aralıklarından belli olur. (Rüzgarlar, basıncın yüksek olduğu taraftan, basıncın alçak olduğu tarafa eserler). İzobarların sık oldukları yerlerde rüzgarların hızları fazladır. Havanın açık veya kapalı sıcak veya serin olması rüzgarların esiş yönlerine bağlıdır.İzobarlar, kapalı eğriler meydana getirirler. Bu eğrilerin içifte doğru gidildikçe basınç yüksekliyorsa bu eğrilerin çevreledikleri merkeze, yüksek basınç merkezi aksi takdirde eğrilerin ortasına doğru gidildikçe basınç düşüyorsa bu eğrilerin çevreledikleri merkeze alçak basınç merkezi denir.Yüksek basınç merkezlerinde hava sisli veya açık, alçak basınç merkezlerinde de hava kapalı veya yağışlı olur.Açık hava basıncını ölçmeye yarayan’barometre yüksekliğindeki değişikliklerden havanın nasıl olacağı tahmin edilebilir.
-->
May1
HAVA GAZI
Categories: H
0 Comments
HAVAGAZI (Kim)Yakılınca ısı ve ışık veren bir gaz karışımıdır. Taş kömürünün kuru kuruya damıtılmasıyla elde edilen koklaşma gazının temizlenmesiyle elde edilen -koklaşma gazının temizlenmesiyle elde edilir. Koklaşma gazı başlıca metan, hidrojen ve karbon monoksit karışımıdır. İçinde az miktarda kükürtlü, azotlu bileşikler de vardır. Kötü kokan ve zehirli olan bu maddeler giderildikten sonra koklaşma gazı havagazı adını alır. Havagazı içinde yaklaşık olarak %50-hidrojen %35 metan, %10 karbon monoksit, %5 hidrokarbon (etilen, asetilen) vardır. Havagazı fabrikalarında elde edilir.
-->
May1
HEMOFİLİ
Categories: H
0 Comments
HEMOFİLİ(Biy)Kalıtsal olarak soylara geçen kanın pıhtılaşmaması veya çok yavaş olarak pıhtılaşması kusurudur. Erkeklerde görülür, kadınlar iletici durumdadır. İleri derecede hemofiliden insanlar küçük bir yara yüzünden meydana gelen kanamadan ölebilirler.Kendi aralarında evlenmelerden ötürü ençok kral ailelerinde görülür. (XIX. yüzyılda ve XX. yüzyılın başında.)
-->
May1
HEMOGLO
Categories: H
0 Comments
HEMOGLOBİN (Biy)Omurgalı hayvanların alyuvarlarında ve ba;ı omurgasız hayvanların plâzmalarında bulunan, protein gurubuna bağlı demirli bir bileşiktir( pigment). Kana kırmızı rengi veren maddedir. 100 gr kanda 13-14 gram kadar hemoglobin bulunur. Hemog-lobin.akciğerlerden oksijeni dokulara taşır. Moıumsu renktedir. Oksijen ile bağlanınca, parlak kırmızı renkli ok-sihemog/obine dönüşür. Kan oksijeninin ortalama %98′i hemoglobinle, %2’si plâzmayla taşınır. Karbondioksitin ise % 5′i plazmada çözünmüş olarak taşınır. Geri kalan % 85′i bikarbonat iyonu halinde yine plazmayla % 10′u da hemoglobine bağlanmış o/arak taşınır.
-->
May1
HİDROJENİN ELDE EDİLMESİ
Categories: H
0 Comments
HİDROJENİN ELDE EDİLMESİ:Hidrojen, laboratuvarlarda ve teknikte çeşitli yollardan elde edilir.1. SUYUN ELEKTROLİZİNDEN:Su sülfürik asit veya baryum hidroksit ile iletken duruma getirilerek genellikle HOFFMAN aygıtında elek-trolizle (elektrik enerjisi harcanarak) ayrıştırılır. Elektroliz devamınca, katottan hidrojen çıkar. Katot musluğu açılarak istenildiği zaman alınır.2. BAZI METALLERİN SUYA ETKİSİNDEN:Sodyum, potasyum, kalsiyum gibi aktif metallere adi sıcakta su etki eder, hidrojen çıkar.2Na + 2H 20—–» 2NaOH + H2(Sodyum) (su) (sodyum (Hidro-hidroksit) jen)Demir, çinko, magnezyum alüminyum gibi metaller kızgın su buharıyla hidrojen verirler.Zn + H2O -(çinko (su (kızgın) buharı) ZnO + H23. KIZGIN KOK KÖMÜRÜ ÜZERİNDEN SU BUHARI GEÇİRMEKLE: 1000-1400° C ye kadar ısıtılmış kok kömürü üzerinden su buharı geçirilince hidrojen ve karbon mo-noksit karışımı olan su gazı (CO + H2) meydana gelir.C + H,O-~Su gazından H2 yi ayırmak için bu gaz karışımı soğutularak üzerine basınç yapılır. Karbon monoksit sıvt-laşır, hidrojen gaz halinde kalır .Ya da su gazı üzerine katalizör etkisiyle su buharı gönderilir. Su gazindaki karbon monoksit•500 P-H2+CO + H2O —^ 2H, + CO2 F2O3denklemine göre hidrojen ve karbon dioksite çevrilir. Çıkan gaz basınç altında suya gönderilir. Karbon diok-sit suda erir. H2 geriye kalır.4. HİDROKARBONLARDAN:Hidrokarbonlar, hidrojenle karbonun bileşikleri olup genellikle petrolün ve doğal gazın bileşiminde bulunurlar. Petrolün damıtılması sonucunda büyük miktarda oluşan metan (CH4) su buharı ile karıştırılırak kızgın borular içinden geçirilirse hidrojen ve karbon monoksit elde edilir.CH4 + H2O——>CO + 3H2(metan)karbonmonoksit,karbon diokside çevrilerek basınç altında suda eritilir. Hidrojen elde edilir. 5. ÇOK SOY OLMAYAN METALLER ÜZERİNE ASİT ETKİSİ İLE:Çinko, magnezyum, alüminyum, demir gibi metallere seyreltik sülfürik asit yadahidroklorikasit etki ettirildiği zaman hidrojen gazı elde edilir.Zn + 2HCI-* ZnCI2+ H2 ÇinkoHidroklorikÇinko Hidrojen . asit, klorürLaboratuvarlarda hidrojen eldeetmek için en uygun metot budur.İstenildiği anda ye sürekli hidrojen sağlamak için KİPP AYGITI kullanılır. Kipp aygıtı üç balondan yapılmıştır. Seyreltik asit, üst balonun ağzından konur. Ortadaki balona lastik tıpa vasıtasıyla musluklu bir cam boru takılır. Üst balonun borusu alttaki balonun dibine kadar uzanır. Ortadaki balona çinko parçaları konur. Seyreltik asit alttaki balonu doldurduktan sonra, ortadaki balonda bulunan çinko parçalarıyla temasa gelir. Bu esnada asidin çinkoya etkisinden meydana gelen hidrojen orta balonda toplanmaya başlar. Bir süre sonra orta balonda biriken gazın basıncı artar, asidin çinko ile teması kesilir ve hidrojen çıkması durur. Musluktan hidrojen alınırsa, gazın basıncı düşer, asit tekrar çinko parçalarıyla temasa gelir ve hidrojenaygıtından istendiği zaman hidrojen alınabilir.FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ:Hidrojen renksiz, kokusuz, t sız,hav adam 4,5 defa hafif bir gazd.r. Adi sıcaklıkta 100 hacim suda 2 hacim erir. Yoğunluğu 0,09 gr/litredir. Kaynama noktası -252,7DC, ergime noktası -259,1 °Cdir. Bilinen en hafif elementtir. Gözenekli çeperlerden kolaylıkla geçer. Difüzyon (yayılma) hızı çok büyüktür.KİMYASAL ÖZELLİKLER!Hidrojen adı sıcaklıkta aktif bir element değlidir. Hidrojen-oksijen karışımı 800°C’de ya da elektrik kıvılcımı ile tutuşturulmak suretiyle birleştirilir. Birleşme patlama ile olur İki hacim hidrojen ve bir hacim oksijen karışımına KNAL GAZ (PATLAYİCİ GAZ) denir.2H2+ O2-» 2H2O DH= -68,34 kkal/mol.Denklemde görüldüğü gibi, sıvı halde su meydana geldikten sonra dışarı, mol başına 68,34 kilokalorilik ısı verilir. Bu ısıya suyun teşekkül ısısı denir.Hidrojenin hava ile olan %3-74 oranlarındaki karışımları da tehlikelidir. Bilhassa iki hacim hidrojen ve beş hacim hava karışımı alev temasında çok şiddetli bir patlama yapar. ,Hidrojen klor içinde yakılabilir. Klorla karışımı güneş ışığında şiddetle patlar. Flourladaşiddetle birleşir.H, + CI2-»2HCI H2+ F2 —»2HF‘Hidrojen 500-600°C de 200 atmosfer basınçta, demir katalizörlüğünde azotla amonyağı meydana getirir.N2+ 3H2-»2NH3AmonyakHidrojen sodyum, potasyum, kalsiyum gibi aktif metallerle hidrür-lerini yapar. Bu bileşiklerde hidrojen -1 değerliklidir.H2+ 2Na->-2NaHsodyum hidrûrHidrojen çok kuvvetli indirgen maddedir. CuO, PbO, Fe,O3, Cr203 gibi metal oksitleri indirgeyerek metalleri açığa çıkarır.
üuO + H 2 Cu + KULLANILDIĞI YERLERBitkisel ve hayvansal sıvı yağlar h i drojenlendi ri lerek sertleşti ri li r, çeşitli margarinler elde edilir. Gazyağı, mazot, hatta maden kömürü tozları hidrojenlendirilerek benzin elde edilir. Amonyak eldesinde hidrojen ilkel maddedir. Hidrojen izotopları olan döteryum ve trityum hidrojen bombası imalinde kullanılırlar. Hidrojen eskiden balon ve hava gemilerini doldurmakta kullanılırdı. Çok çabuk tutuştuğu için yerine soygaz helyum kullanılmaktadır. Sıvı hidrojen füze yakıtıdır. Bugün metal kesmede ve metal kaynakçılığında ATOMİK HİDROJEN UFLECİ kullanılmaktadır.Amerikan fencilerinden Dr. Ir-ving Langmuir (1881-1957) Volfram (W) elektrotlar arasındaki elektrik yayından hidrojen gazı geçirmek suretiyle, hidrojen moleküllerini, hidrojen atomlarına parçalamayı bulmuştur.H2 +102000 kal——»2Hmeydana gelen hidrojen atomları, tekrar molekül meydana getirmek üzere birleştirildiği takdirde, parçalanması için verilen enerjiyi, tekrar ‘ dışarı salar. Böylece 4000°C lik bir sı-caklıktemin edilir. Bu üfleçle yapılan kaynaklarda, kaynak yeri oksitlenmez.
(çinko (hidrojen) oksit)
-->
May1
HİDROJEN PEROKSİT
Categories: H
0 Comments
HİDROJEN PEROKSİT(Kim)KULLANILDIĞI YERLERBitkisel ve hayvansal sıvı yağlar h i drojenlendi ri lerek sertleşti ri li r, çeşitli margarinler elde edilir. Gazyağı, mazot, hatta maden kömürü tozları hidrojenlendirilerek benzin elde edilir. Amonyak eldesinde hidrojen ilkel maddedir. Hidrojen izotopları olan döteryum ve trityum hidrojen bombası imalinde kullanılırlar. Hidrojen eskiden balon ve hava gemilerini doldurmakta kullanılırdı. Çok çabuk tutuştuğu için yerine soygaz helyum kullanılmaktadır. Sıvı hidrojen füze yakıtıdır. Bugün metal kesmede ve metal kaynakçılığında ATOMİK HİDROJEN UFLECİ kullanılmaktadır.Amerikan fencilerinden Dr. Ir-ving Langmuir (1881-1957) Volfram (W) elektrotlar arasındaki elektrik yayından hidrojen gazı geçirmek suretiyle, hidrojen moleküllerini, hidrojen atomlarına parçalamayı bulmuştur.H2 +102000 kal——»2Hmeydana gelen hidrojen atomları, tekrar molekül meydana getirmek üzere birleştirildiği takdirde, parçalanması için verilen enerjiyi, tekrar ‘ dışarı salar. Böylece 4000°C lik bir sı-caklıktemin edilir. Bu üfleçle yapılan kaynaklarda, kaynak yeri oksitlenmez.Formülü H2O2 dir. Bileşiminde -2 değerli peroksit (02)”2 grubu vardır. Genel olarak seyreltik asitlerin peroksitler (baryum peroksit, sodyum peroksit gibi) üzerine etkisinden elde edilir. H2SO4 Baryum Süifrük peroksit asit (Baryum (Hidrojen sülfat) peroksit)Saftıidrojen peroksit, yoğunluğu 1,5 gr/cm3 olan, oldukça kıvamlı bir sıvıdır. Dengesiz bir yapıya sahiptir. Işık karşısında patlama şeklinde bozunur. %30′luk çözeltisine ticarette PERHİDROL denir. Birçok amaçlar için eczanelerde oksijenli su adıyla satılan %3′lük çözelti kullanılır. Bu, yanlış verilmiş bir isimdir. Çünkü hidrojen peroksidin ne su ile ve ne de oksijenle hiç bir ilgisi yoktur. Oksijenli su denildiğ zaman, sadece içerisinde fazla miktarda oksijen bulunan su anlaşılır.Hidrojen peroksit hem yükselten, hem de indirgen özellik gösterir. Yükseltgen olduğu için mikropları öldürme özelliğine sahiptir. Bundan dolayı dezenfektan olarak, bifhassa tıpta yaraların temizlenmesiyle ve seyreltik halde gargara yapımakta kullanılır. Hidrojen peroksitsanayinin en önemli ağartıcı vasıtasıdır. Renk açmakta, kürk, gün fildişi, ipekve telekgibi maddeleri ağırtmakta, saçları sarartmakta kullanılır, %3′lük çözeltisi dezenfekte etmekte ve %85 lik çözeltisi ise roketlerde yakacağı yakmakta kullanılır.
-->
May1
HİDROKARBON
Categories: H
0 Comments
HİDROKARBON (Kim)Yapılarında yalnız karbon ve hidrojen bulunan bileşiklerin genel adıdır. Doğal olarak bazı bitkilerde, petrolde, yergazlarında ve kömürde bulunurlar. Kimyasal formülleri bakımından açık zincirli olanlara alifatik hidrokarbonlar, kapalı zincirli olanlara aromatik hidrokarbonlar adı verilir.
-->
May1
HİDROLİZ
Categories: H
0 Comments
HİDROLİZ (Kim)Bir kimyasal bileşimin su tarafından parçalanması demektir. Oluşum sırasında su da parçalanır. Hidroliz terimi yunanca “SUYUN AYRILMASI” anlamına gelir. Bir asit ile baz tuz ve su oluşturur. Bu olaya nö-türleşmedenir. Bunun tam tersi, yani bir tuzun suyun etkisiyle kendisini meydana getiren asit ve baza ayrılması olayı hidrolizdir. Ancakher tuz hidroliz olmaz. Tuzu teşkil eden köklerden birisinin zayıf asit veya zayıf baza ait olması şarttır. Asidi zayıf bazı kuvvetli veya asidi kuvvetli bazı zayıf olan tuzlar hidrolize uğrarlar. Örneğin, alüminyum klorür su ile hidrolize uğrar ve çözeltisi asitik reaksiyon gösterir. Çünkü.AICİJ+3HOH—i> AI(OH), + 3 (Alüminyum (su) Alüminyum kuvvetli klorür) hidroksit asitZayıf baz)denklemine göre AI(0H)3 zayıf baz olup karışımdan çökelek halinde ayrılır.Çözelti sadece kuvvetli bir asit olan HCI nin iyonlarını bulunduracağından asitik bir özellik gösterir. Reaksiyon ortamını turnusol kağıdı ile kontrol edebiliriz. Mavi tur-nusol asitik ortamda kırmızıya döner Evlerimizde kullandığımız sodaNa2CO3) (sodyumkarbonat) çözeltisi aşağıdaki denklemde gösterildiği şekilde hidrolize uğrar.2Na + COs + 2H + 20H -—>2Na + 20(7H2COŞ Zayıf Bazp kuvvetli bazik reaksiyon gösterir. Bildiğimiz yemek tuzu olan sodyum klorür (NaCI) nötr bir reaksiyon gösterir. NaCI deki asit ve baz kökleri, her ikisi de kuvvetli asit ve baza ait olduğundan yemek tuzu hidrolize uğramaz. Bir esterin su ile asit ve alkol oluşturması da hidrolizdir. Bu sabun yapımının temelidir. Besin maddelerinin sindirimi de hidrolizin olduğu başka bir oluşumdur.
-->
May1
HİDROMETRE
Categories: H
0 Comments
HİDROMETRE(Fiz)Sıvıların yoğunluklarını ölçmeye yarayan aletlere hidrometre -veya areometre-denir. Bu aletler archime-des prensibinin uygulama alanlarına girerler. Bu aletler dibi safralanmış ve yukarısında bölümlenrniş bir sapı bulunan tüp şeklindedir. Bunların ağırlıkları sabittir. Bir sıvı içerisine batırıldıkları zaman yerlerini değiştirdikleri sıvının ağırlığı kendi ağırlıklarına eşit oluncaya kadar batarlar. (Archimedes prensibi), sıvı ne kadar haf ifse batma o derece çok olur. (Bk . Archimedes kanun- prensibi)Yoğunlukları ölçmemekle birlikte, asit eriyikleri ve kimya endüstrisinde kullanılan birtakım eriyikler için kullanılan hidrometreler, Baume (Bome) tarafından yapılmış bir me-todla derecelendirilir. Baume 1718-1804 yılları arasında yaşamış Fransız kimyacısıdır. Bir hidrometreye Baume dereceleri yapmak için alet önce suya sonra(%15, +%85 su) oranında tuzlu suya batırılır ve battığı hizalara-’ 0,-ve 15 bölümleri yazılır. İki ara 15 eşit parçaya bölünür ve her bölüme 1 Baume derecesi denir ve bölmeler aşağıya doğru yürütülür.ispirtolu içkiler ve kolonyalar içerisindeki alkol miktarını ölçmek için kullanılacak hidrometreler (areometreler), Gay-Lussak tarafından düşünülmüş ve derecelenmiştir. Bu suretle derecelenmiş aletlere alkoo-metre adı verilir (Bk. Areometre)
-->
May1
HİPOFİZ
Categories: H
0 Comments
HİPOFİZ(Biy)Beynin altında, temel kemiğinin Türk eğeri denilen çukurluğuna yerleşmiş findik büyüklüğünde bir iç salgı bezidir. Bütün iç salgı bezlerinde olduğu gibi hormonlarını doğrudan doğruya kan dolaşımı içine vererekvücudun her yanına gönderir. Hipofiz diğer iç salgı bezlerinin etkinliğini de düzenlediğinden iç salgı bezlerinin başı sayılır. Ön, orta ve arka Lob olmak üzere üç kısımdır. Ön ve orta lob-lar epitel dokudan, arka lop sinir dokudan yapılmıştır. Hipofiz bezinin salgıladığı hormonlar, büyüme, gelişme de, kan şekerini ayarlamada, döl yatağı kaslarının çalışmasında etkilidir.
-->
May1
HİPOTEZ
Categories: H
0 Comments
HİPOTEZ (Kim)Bilimsel bir problemi açıklamak için başlangıçta ileri sürülen fikirlerdir. Önkestirmeye (tahmin) dayanan bu fikirler doğru da, yanlış da olabilir. Önkestirme deyince, aklımıza gelişigüzel bir yargı gelmemelidir. Bilimde önkestirme, bir çalışma, bir emek ürünüdür. Bilim adamı, problemi ortaya koyduktan sonra, onu çözmede yararlanacağı bilgileri toplar, kitaplar karıştırır, diğer bilim adamları ile konuşur, tartışır, bütün bunlardan sonra, problemin cevabının ne olacağı hakkında bir hipotez (varsayım) ileri sürer. Hipotezin doğru olup olmadığının gerçeklenmesi, denen-mesiyleolur.
-->
May1
HOMOJEN KARIŞIM
Categories: H
0 Comments
HOMOJEN KARIŞIM (Kim)Şekerli ve tuzlu su, hava, alaşımlar gibi özelliği her tarafında aynı olan karışımlara homojen karışım denir. Homojen aynı cins ve yapı anlamına gelir. Homojen karışımda karışımı meydana getiren saf maddeleri ayrı ayrı mekanik yollarla birbirinden ayırmak mümkün değildir. Ancak bir hal değişmesi, yani, birinin donması, ya da buharlaşmasıyla bir ayırma mümkün olmaktadır. Örneğin, tuzlu su havada buharlaşmayla bırakılırsa, su buharlaştığında geride tuz kalır. Böylece tuz ile su birbirinden ayrılır.
-->
May1
HOMOLOG ORGANLAR
Categories: H
0 Comments
HOMOLOG ORGANLAR(Biy)Meydana geldikleri orijin bakımından aynı olup şekil ve ödevleri başka olan organlara denir. Meselâ memelilerin ön üyeleri ile, kuşların kanatları aynı yerden meydana geldikleri halde ödevleri değişiktir.
-->
May1
HOMOZİGOT
Categories: H
0 Comments
HOMOZİGOT(Bk. Arı döl)Genel olarak bir hücrede zar, si-toplazma ve çekirdek olmak üzere üç kısım vardır. (Bk.Zar, sitoplazma ve çekirdek)XVII. yüzyılda yaşamış olan İngiliz bilim adamı Robert Hooke çok mercekli mikroskobu ile şişe mantarından ince bir kesit alarak incelemiş ve gördüğü delikleri anlatmak için HÜCRE kelimesini kullanmıştır.Bundan sonra birçok bitki ve hayvanlar üzerinde yapılan mikroskopik ça-lışmalarıdan alınan sonuçların değerlendirilmesi ve hücrelerin canlıfarın ortak temel birimleri olduğu sonucunun çıkarılabilmesi XIX. yüzyıla ras-lar. XIX. yüzyılın en önemli teorilerinden biri olan Hücre Teorisinin yerleşmesinde ve hücre hakkındaki bilgilerimizin genişletilmesinde, elektron ve faz-kontrast mikroskobu gibi yeni araçların ve boyama tekniğinin önemli rolü olmuştur. Yeni araçlar icat edildikçe, hücre hakkındaki bilgimiz daha da artacaktır.
-->
May1
HORMON
Categories: H
0 Comments
HORMON(Biy)Çok hücreli canlılarda iç salgı bezlerinin salgıladıkları ve hayvanlarda sinir sistemi ile birlikte düzen-leştirici olarak görev yapan organik maddelerdir.İç salgı bezlerinden doğrudan doğruya kana salgılanır ve salgılandıkları yerden uzak olan vücut kısımlarında, özel olaylara etki ederler. İnsan ve diğer omurgalı hayvanlarda bulunan hormonların, böceklerde ve diğer birçok omurgasız hayvanlarda da bulunduğu son araştırmalarla ortaya konmuştur. Dolaşım sistemi bulunan canlılarda genel olarak kan ile dağıtılan hormonlar, diğer hayvanlarda hücreden hücreye geçerek yayılırlar.Bitkilerde de hormon bulunur; bitkilerin büyümesini ve diğer hayat-sal olaylarını düzenler. Bitki hormonları çok az miktarlarda oluşurlar ve oluştukları kısmın dışında görev alırlar.
-->
May1
HÜCRE
Categories: H
0 Comments
HÜCRE(Biy)Canlıların temel yapı birimidir Mikronla ölçülecek kadarküçük olmakla beraber, çok karışık yapıdadır. Hücreler bağımsız oldukları halde çok hücrelilerde birlikte iş görürler. Bütün canlılar hücrelerden ve hücrelerin meydana getirdiği maddelerden yapılmıştır. Bir hücre ya tek başına bir canlıdır, ya da çok hücreli bir canlıyı meydana getiren milyonlarca hücreden bir tanesidir. Virüsler ise, canlı olmalarına rağmen hücre yapısında değildirler. Yapıları çekir-dekmaddesiyle (DNA veya RNA) bir çeşit kılıftan ibarettir.Genel olarak bir hücrede zar, si-toplazma ve çekirdek olmak üzere üç kısım vardır. (Bk.Zar, sitoplazma ve çekirdek)XVII. yüzyılda yaşamış olan İngiliz bilim adamı Robert Hooke çok mercekli mikroskobu ile şişe mantarından ince bir kesit alarak incelemiş ve gördüğü delikleri anlatmak için HÜCRE kelimesini kullanmıştır.Bundan sonra birçok bitki ve hayvanlar üzerinde yapılan mikroskopik ça-lışmalarıdan alınan sonuçların değerlendirilmesi ve hücrelerin canlıfarın ortak temel birimleri olduğu sonucunun çıkarılabilmesi XIX. yüzyıla ras-lar. XIX. yüzyılın en önemli teorilerinden biri olan Hücre Teorisinin yerleşmesinde ve hücre hakkındaki bilgilerimizin genişletilmesinde, elektron ve faz-kontrast mikroskobu gibi yeni araçların ve boyama tekniğinin önemli rolü olmuştur. Yeni araçlar icat edildikçe, hücre hakkındaki bilgimiz daha da artacaktır.
-->
May1
HÜCRE BÖLÜNMESİ
Categories: H
0 Comments
HÜCRE BÖLÜNMESİ (Biy)Bir hücrenin iki hücre meydana getirmesi olayıdır. Meydana gelen her hücre, belirli büyüklüğe kadar büyür ve tekrar bölünür. Hücreler bölünerek yeni hücreleri meydana ge-tirirken iki dönem geçirirler. Birincisi, çekirdeğin kendi eşini yapması, ikincisi sitoplazmanın bölünmesidir. Canlı bir hücreli veya çok hücreli olsun bir hücrede bölünme olayı temel olarak aynıdır. Fakat hayvan ve bitki hücrelerinde bazı değişiklikler gösterir. Bakterilerin belirli bir çekirdeği olmadığı için önce kromozomu sonra hücresi ortadan bölünür. Terliksi hayvanda bölünme sırasında, büyük çekirdek ortasından boğumlanarak ikiye ayrılır. Küçük çekirdek mitozla bölünür fakat bu bölünme sırasında çekirdek zarı parçalanmadan kalır (gizli mitoz) Çok hücreli canlıların vücut hücrelerinde görülen Mitoz bölünme sonucunda, bir ana hücreden meydana gelen iki oğul hücrede aynı sayıda kromozom bulunur. Eşeyli olarak çoğalan canlılarda görülen mayoz bölünme ise üreme organlarında sperma ve yumurta hücresi olgunlaşırken görülür, burbölünme sonucu oluşan eşey hücrelerinde kromozom sayısı yarıya iner, böylece dölden, döle kromozom sayısı değişmez. Mitoz ve Mayoz hücre bölünmeleri için ay-N rint il ı bilgi (Bk. Mayoz ve Mitoz)
-->
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)