24 Aralık 2008 Çarşamba

kategori i

İZOTOP ATOMLAR
Categories: İ
0 Comments
İZOTOP ATOMLAR:Atomların çekirdeğindeki proton sayısı değişmediği halde nötron sayı­ları değişir. O zaman aynı cins ato­mun değişik kütleleri ortaya çıkar. Buna o elementin izotopları denir.İzotop atomların kütle numarala­rı, nötron sayıları farklı, atom numa­raları., proton, elektron sayıları aynı­dır. Örneğin hidrojen atomunun üç izotopu vardır. BunlarİH, JH (döter-yum),?H (trityum) dır. Bu üç izoto­pun kimyasal özellikleri aynıdır. Çün­kü kimyasal özellikler çekirdekteki proton sayısının tuttuğu elektronlara bağlıdır. Elektronların alınıp, veril­mesiyle bir kimyasal değişme olur. Kimyasal değişmelerden çekirdek hiç etkilenmez.
window.google_render_ad();
window.google_render_ad();

-->
May1
İSKELET
Categories: İ
0 Comments
window.google_render_ad();
İSKELET(Biy)Vücut içinde deri altında, ya da kas içinde yer alan iskelettir. Basit yapılı hayvanlardan olan süngerlerde görülen kalker, silis veya boynuzsu maddeden yapılmış olan iskelet çu­bukları, derisidikenlilerin derisi al­tında yer alan kaiker plâklar iç iskelet yerini alsa da hakiki iç iskele.t omur­galı hayvanlarda görülür. (Bk İskelet)

-->
May1
İKİEVCİKLİ
Categories: İ
0 Comments
İKİEVCİKLİ(Biy)Aynı cins bir bitkinin erkekve dişi çiçeklerinin ayrı ayrıgövdeler(bi-reyler), üzerinde bulunmasıdır. Sö-ğüt, ıspanak gibi bitkilerde durum böyledir. Bazı söğüt ağaçları sadece dişi çiçekleri, bazı söğüt ağaçlarıda aynı cinsin erkek çiçeklerini taşırlar.

-->
May1
İKİZLER
Categories: İ
0 Comments
İKİZLER (Biy)Aynı anda doğan çocuklara ikiz de­nir. Hatta üçüz, dördüztere de rastlan­dığı olur. Bunları meydana gelişi iki şekilde olmaktadır:A- Tek Yumurta İkizleri: Yumurta hücresi döllendikten sonra embriyon meydana getirirken, ilk mitoz bölün­me ile iki tane olduğunda, ayrı ayrı ge­lişip iki embriyon, dolayısı ile ikiz oluşturabilir (1/85 ihtimalle).B- Ayrı Yumurta İkizleri: Bazen de, kadınların döl yatağına iki tane yu­murta düşebilir ve bunlar başka başka spermlerle döllenerek ikizleri meyda­na getirirler.Tek yumurta ikizleri, aynı genotipe sahip olduklarından birbirferine çok benzerler. Hatta parmak izleri bile ay­nıdır. Ayrı yumurta ikizleri ise hiç bir­birlerine benzemezler, biri kız biri er­kek olabilir.

-->
May1
İKİ YAŞAMLILAR
Categories: İ
0 Comments
İKİ YAŞAMLILAR (Biy)Kurbağalar gibi hem kara, hem de su hayatına uymuş canlılardır. Omurgalı hayvanlar şubesinde sürün-genierie balıklar arasında bulunurlar. Sürüngenler kara, balıklar İse su ha­yatına uymuşlardır. Kurbağalar ise, arada geçit teşkil ederler. Embriyon dönemlerini suda, erginlik dönem­lerini karada nemli ortamlarda veya su kenarlarında geçirirler. Bu sebep­ten kurbağalar sınıfına bilim dilinde Amphibian = iki yaşamlı denir.

-->
May1
İLİK
Categories: İ
0 Comments
İLİK (Biy)Kemiklerin içini dolduran yu­muşak ve yağlı bir maddedir. Ergin insanda uzun kemiklerin başlarında, kısa ve yassı kemiklerin orta kısımla­rında bulunan süngerimsi kemik do­kunun boşluklarını kırmızı ilik dol­durur. Kırmızı Tİ/k kan hücrelerininyapımında rol oynar. Genç kemiklerin gövde kısmında bulunan kemik kanalı başlangıçta kırmızı ilikle doludur. Er­gin insanda bunun yerini sarı ilik alır. Embriyon döneminde kemikler kıkırdak halinde bulunduğundan kır­mızı ilik bulunmaz.Bu dönemde kan hücreleri dalakta ve karaciğerde meydana gelirler. Eriş­kinlerde özellikle kan hücreleri leğen, omuz kaburga, göğüs kemiği gibi ke­miklerin kırmızı iliğinde meydana ge­lir. Kemik iliğini etkileyen herhangi bir hastalık kansızlık yapar.

-->
May1
İNCE BAĞIRSAK
Categories: İ
0 Comments
İNCE BAĞIRSAK(Biy)Sindirim borusunun midenin bi­tiş yerinden, kalın bağırsağın başlan­gıç yerine kadar olan kısımdır.. İn­sanda 7-8 m. uzunluğundadır. İnce bağırsağın miden in bitiş yeri ile baş­layan kısa bölgesine Oniki parmak bağırsağı denir. İç yüzünü kaplayan hücreler enzimler salgılar, böylece bağırsak boşluğunda bulunan besin maddeleri son parçalanmaya uğrar. (Bk. Kimyasal sindirim) Meydana gelen ürünler barsak hücreleri tara­fından emilir ve kana karışır. Sindiri-lemeyen artık maddeler ise kalın ba­ğırsağa geçer. Bağırsak yüzeyini kap­layan epitel doku milyonlarca küçük çıkıntı yaparak yüzeyi büyük ölçüde genişletmiştir. Tümür adı verilen bu çıkıntılardan basit şekerler, amino-asitler, mineraller ve vitaminler kılcal kan damarlarına geçerler, yağların sindirim ürünleri ise önce lenf da­marlarına oradan da kan dolaşımına geçerler. Bu şekilde kan yolu ile vü­cudun bütün hücrelerine taşınan be­sin maddeleri hücrelerde, ya enerji meydana getirmek için parçalanırlar (solunum) ya da hücre yapısına ben­zer hale gelmek için birleştirilirler (özümleme)

-->
Eki12
İNCİR
Categories: İ
0 Comments
Çiftçenekli bitkilerin dutgiller familyasındandır. Yurdumuzun her yerinde yetişmekle beraber, Aydın ve ■ İzmir çevresinde büyük ölçüde yetiş­tirilir. Sıcak ve ılık yerleri sever. Dal­ları kolay kırılır. Kopan yaprakların ve dalların kesik yerlerinden incir sütü denilen beyaz bir madde çıkar. Yap­rakları oymalıdır. İncirde çiçekleri taşıyan sap etlenip armut şeklini al­mıştır. Armut şeklindeki bu sapın içi boş olup erkek ve dişi çiçekler bu-rayadizilmişlerdir.İncirin ayrı ayrı ağaçlarda bulu­nan iki çeşit çiçek durumu vardır. Erkek çiçek durumları baba incirde = yabani incirde bulunur. Baba incirde dişi çiçeklerde vardır, fakat bunlar verimsizdir. Dişicik boruları kısadır. Yenen incirin çiçek durumunda ise yalnız verimli dişi çiçekler bulunur, dişicik boruları uzundur. Çiçekleri bu şekilde dağılmış olan incir çiçeği­nin tozlaşması için ilek sineğine fhti-yaç vardır. Bu sineğin (arının) yu­murtlama borusu yabani incirin çi­çeklerinin kısa dişicik borusuna uyar. Bırakılan yumurtalar çiçeğin tohum taslaklarının gelişmesini önler. Çiçek verimsiz olur. Genç böcekler burada gelişip yabani incirden çıkarken vü­cutlarına yapışan çiçek tozlarını diğer çiçek durumlarına taşırlar. Yenen in­cirin çiçek durumuna gelirlerse, bö­ceğin yumurtlama borusu, bu çiçekle­rin dişicik borusu kadar uzun olmadı­ğından, yumurtalar yarı yolda besin­sizlikten ölür. Bu arada böceğin ge­tirdiği çiçektozları ile çiçekler tozlaş-mış olur. Oluşan meyvanın göz denilen açık ucu tatlı ve zamk gibi bir sıvı ile kaplanır. Meyve büyür ve tatlılaşır Olgunlaşınca düşer. Meyvası yalancı meyvadır. Bir kısmı kavak inciri, şe­ker inciri gibi taze iken yenir. Kuru­tulmaya uygun olanlarda İzmir Lop İnciri, Göklop, Kara Yaprak gibi çe­şitleridir. Meyvaları besleyici ve ka­lori sağlayıcıdır.

-->
Eki12
İNDİRGEN­ME
Categories: İ
0 Comments
Atomlar veya iyonlar elektron alırsa indirgenir. İndirgenme elek-tronalma anlamına gelir, indirgenen atomun elektronu çoğaldığı için değe­ri azalır.

-->
Eki12
İNDÜKSİYON OLAYI
Categories: İ
0 Comments
İndüksiyon akımları, ilk defa 1831 yılında bir İngiliz fizik bilgini olan Faaday tarafından keşfedilmiştir. Bu olay, dinamoların keşfine yolaçmış olup büyük ölçüde elektrik enerjisinin elde edilmesine imkan vermiştir. Elek­trikte pekçok işe yarayan bu olayı ba­sit bir deneyle gösterelim: Büyükçe bir çivi veya demir çubuğun üstüne birkaç kat kağıt sarmak suretiyle ilet­keni (çiviyi) yalıtalım. Çivinin bir ucu­na yalıtılmış bir bakır teli 50-60 defa saralım. Diğer ucunu da yine aynı şe­kilde tel sardıktan sonra telin iki ucu­nu bir telefon kulaklığına, diğer iki ucunu da bir pil bataryasının kutupla­rına bağlayalım. Bu durumda telefon kulaklığını kulağımıza tutarsak hiçbir ses duymayız. Fakat devreyi açıp ka­pamaya devam edersek kulaklıkta tı­kırdı duyarız. Bunun sebebi, batarya­nın bağlı olduğu tel sargıdan geçen magnetik alanın değişmesi ile, kulak­lığın bağlı olduğu devrede bir akımın doğmasıdır. Devre kapalı iken, magne­tik alan sabit kalacağından kulaklıkta hiç ses işitilmez.

-->
Eki12
İNDÜKSİYON AKIMININ YÖNÜ
Categories: İ
0 Comments
Akım makarasının üst ucuna bir mıknatısın kuzey kutbu yaklaştırıldı-ğı sırada, hasıl olan indüksiyon akımı sebebiyle, makaranın üst ucunda bir kuzey kutup teşekkül eder. Mıkna­tıs makaraya sokulurken kuvvet çiz­gileri artar. İndüksiyon akımı, bu kuvvet çizgilerine zıt yönlü kuvvet çizgileri hasıl eder. Mıknatısın kuzey kutbunu makaradan uzaklaştırır­ken, meydana gelen indüksiyon akı­mı sebebiyle makaranın üst ucun­da bir güney kutup teşekkül eder. Mıknatıs makaradan çıkarılırken kuv­vet çizgileri azalır. İndüksiyon akımı bu kuvvet çizgileri ile aynı yönde kuvvet çizgileri meydana getirir. Kısaca,mıknatıs ÇL’buğununN kutbu makaraya yaklaştırılırken, akım makarasının üst ucunda N (ku­zey) kutbu, mıknatıs çubuğunu uzak­laştırırken ise S (güney) kutbu mey­dana gelir. İndüksiyon akımının yö­nünü bulmak için ise kuvvet çizgi­lerinin makaranın N (kuzey) ucun­dan çıktığını düşünerek sağ el kuralı­nı uygulamamız gerekir (Bk-. Akım makarası)Bir kapalı devrede meydana ge­len indüksiyon akımının yönü bu devredeki mıknatık kuvvet çizgile­rinin değişmesine karşı koyacak yön­dedir.İndüksiyon makarası akım jena-ratörleri, elektrik motorları, transfor­matörler.. İndüksiyon olayından fay­dalanılarak yapılırlar

-->
Eki12
İNDÜKSİYON MAKARASI
Categories: İ
0 Comments
İndüksiyon makarası, kalın telli ve az sarimiı bir Primer (birinci) sargı ile bunun üzerine sarılmış ince telli veçoksarımlı sekonder (ikinci) sargı­dan meydana gelir. İndüksiyon makarası, indüksiyon yolu ile yüksek potansiyel farkı meydana getirmeye yarayan bir alettir.Pri merin ortasında yumuşak demirden bir çekirdek ve çekirde­ğin karşısında, çelik bir yaya bağlan­mış olan demir bir çekiç bulunmak­tadır. Bu demir çekiç, bir vidanın ucuna dayanır. Birinci makara elek -trikdevresine bağlanır ve devreyi ka­patıp akım geçirilirse makaranın de­mir çekirdeği, mıknatıslanarak, kar­şısındaki demir çekici (paleti) kendi­sine çeker. Bu suretle çekiçle vida­nın arası açılır ve birinci (Primer) makaradan geçen akım kesilir. Bun­dan dolayı demir, çekirdek, mıknatıs­lığını kaybeder. Çekiç de yay tarafın­dan çekilerek, vidanın ucuna değer, bu suretle devre yeniden kapanır. (Akım geçer. Bk . Elektrik devresi) Elektrik zilinde olduğu gibi (Bk . Elektrik zili) burada da birinci maka­rada ard arda akım keşi lir.Akım kesi­lince, makaraların içindeki mıknatıs kuvvet çizgileri, birdenbire aza­lır ve sıfıra düşer. Bu sırada ikinci makarada, yüksek bir indüksiyon elektro motor kuvveti doğar. Akımın kesilişi ne kadar kısa zamanda olur­sa, meydana gelen elektrik gerilimi de o kadar büyük olur. Çekiçle vida­nın ucu aralanırken, bu noktada mey­dana gelen kıvılcım, birinci (primer) makaradaki akımın kesilme süresini uzatır. Bu kıvılcımın meydana gel­memesi için devreye bir kondansatör bağlanır. (Bk . Kondansatörler). İkin­ci makarada (sekonder makarada) indüksiyonla meydana gelen yüksek gerilim sebebiyle, bu makaranın tel­lerinin uçlarına bağlanan elektrod-ların arasında uzunca ve dallı kıvıl­cımlar oluşur.İndüksiyon makaraları, çeşitli basınçtaki gazlardan elektrik akı­mı geçirmekte,katot ışınları, vex ışın­ları elde etmekte, bazı telsiz telgraf verici postalarını çalıştırmakta kul­lanılır.

-->
Eki12
İNEK
Categories: İ
0 Comments
Geviş getiren toynaklı memeli­lerden boğanın dişisidir. Yani bir sığır cinsidir. Kutuplar hariç dünya­nın her tarafında yaşarlar. Sütü, eti, derisi ve gübresi bakımından çok fay­dalı bir hayvandır. Sığırların yerli ve yabancı ırkları vardır. Kara sığır, boz step ırkı sığır, kırmızı ırk sığır ve sarı ırk sığır yerli ırkların en tanınmış­larıdır. Tanınmış yabancı ırklar ise et ırkı olan Hereford, süt ırkı fersey ve kemet, kem süt ırkı olan Montafon lardır.

-->
Eki12
İNSÜLİN (ENSÜLİN)
Categories: İ
0 Comments
Pankreas bezinin iç salgısıdır. Bu hormon kana karışarak kandaki şekeri (glikozu) ayarlar. Pankreas az çalışması veya hiç çalışmaması so­nucu kandaki şeker miktarı artar, şe­ker hastalığı başgösterir. Pankreas çok hormon çıkarırsa kan şekeri aza­lır. Hasta komaya girer. Damarda gli­koz çözeltisi verilerekhasta kurtulur.

-->
Eki12
İPEK BÖCEĞİ
Categories: İ
0 Comments
İpekböceği kelebeğinin larva (tırtıl) halidir, ipekböceği kelebekle­ri, böceklerin tam başkalaşım geçiren pul kanatlılar takımına girerler. Bir cins gece kelebekleridir. Dişi kele­bekler döllenmeden sonra yumurtlar­lar. Yumurtalar önce sarı renklidir, sonradan kül rengini alırlar. Böcek yetiştiriciler bu yumurtalara tohum derler. Temmuz ayından elde edilen yumurtalar ertesi yılın Nisan ayına kadar+4°C lik kışlaklarda saklanır. Nisan ayından itibaren sıcaklık dere­cesi yavaş yavaş yükseltilen yerlere alınan yumurtalardan larvalar çıkar. Larvalar yani ipek böcekleri dut yap­rağı ile beslenir. 4 uyku ve 5 yaş dev­resi geçirirlerken zaman zaman göm­lek değiştirirler. 5 yaş devresini ta­mamlayan larvalar, konulan ince bitki dalları arasına yerleşir ve kozalarını örer. Koza örecek larva, alt dudağının iki deliğinden bir salgı çıkarır. Salgı devamlı olarak çıkar.ağızdan çıkınca kurur ve ipek ipliğini yapar. Kozaların çoğu ipek ipliği elde edilmek için harcanır. Kozalar harcanmaz, bekle-nilirse içlerinde krizalit oluşur, kriza­litler kelebek haline gelirler ve kozayı keserek çıkarlar. Bu sırada kozadaki 600-1000 m uzunluğundaki ipek ipliği parça parça edilmiş olur. Bu şekilde delinmiş kozanın ipliği işe yaramaz. Buna engel olmak için ipek alınacak koza içindeki krizalitler buharla, so­ğuk hava ile, basınçla boğularak öl­dürülür. Yurdumuzun Bursa başta olmak üzere birçok illerinde ipekbö-cekçiliği yapılmaktadır.

-->
Eki12
İRİS
Categories: İ
0 Comments
Gözün dıştan renkli görünen kıs­mıdır. Damar tabakadan oluşmuştur. Ortasında göz bebeği denilen bir de­lik bulunur. İçinde, göz bebeğini açan ışınsal kaslarla, daraltan halka kaslar vardır. Bu kaslar düz kaslardır ve isteğimizin dışında çalışırlar. Göze renk veren maddeleri de taşır. İris ay­nı zamanda bir bitki adıdır.

-->
Eki12
İSKELET
Categories: İ
0 Comments
Canlıların yapısında bulunan sert kısımlara denir. Bazı organlarj koru­ma, harekete yardımcı olma ve doku­lara desteklik sağlama gibi görevleri yardır. Dış ve iç iskelet olmak üzere ikiye ayrılır.Bütün omurgalılarda olduğu gibi insan vücudunda da kemikten yapıl­mış bir iskelet vardır.

-->
Eki12
iSKORBÜT
Categories: İ
0 Comments
C vitamini eksikliğinden meydana gelen dermansızlık, zayıflık, kanama, özellikle diş etlerinde kana­ma ve dişlerin erken dökülmesi şek­linde görülen bir hastalıktır. Eskiden gemicilerde çok görülürdü.

-->
Eki12
İSTEMLİ HAREKET
Categories: İ
0 Comments
Yapılıp yapılmaması insanın kendi isteğine bağlı olan harekettir. Bütün iskelet kaslarını kendi isteği­mizle çalıştırırız. Bu kasların çalışma­sını sağlayan istemli hareket sinirleri (beyin-omurilik sinirleredir.)

-->
Eki12
İSTEMSİZ HAREKET
Categories: İ
0 Comments
İstem dışında yapılan harekettir. Mide bağırsak kasları gibi iç organla­rımızda bulunan düz kasların hepsi isteğimiz dışında kasılan kaslardır. Özel yapısı olan yürek ve diyafram kası da isteğimiz dışında çalışan kas­lardandır. Otonom sinir sistemi tara­fından idare edilir.

-->
Eki12
İŞÇİ KARINCA
Categories: İ
0 Comments
Karınca topluluğunda bütün işleri gören kanatsız karıncalardır.

-->
Eki12
İYON
Categories: İ
0 Comments
+ ) veya (-) yüklü atom veYA atom gruplarıdır. Çekirdeğindeki proton sayısıyla, çekirdek çevresinde dönen elektron sayısı eşit olan bir atom, elektrik bakımından dengede­dir. Bir atom elektron verirse ( + ), elektron alırsa (-) elektrikle yüklü iyonhaline dönüşür. Bu duruma göre ( + ) yüklü bir atom-iyonu bir ya da daha çok elektronunu kaybetmiş bir atomdur. Negatif bir atom-iyonu ise bir ya da daha çok elektron kazanmış bir atomdur. Örneğin, nötr sodyum atomu (Na°) bir değerlik elektronu kaybetmek suretiyle ( + 1) yüklü sod­yum iyonu (Na+! ) haline dönüşür. Nötr klor atomu (Cl°), bir elektron kazanmak suretiyle (-1) yüklü klor iyonu (Ci”)-haline dönüşür. Aynı şe­kilde kalsiyum atomu 2 elektron vere­rek Ca+2 iyonu, alüminyum atomu 3 elektron vererek Al+3 iyonu, oksijen atomu 3 elektron alarak O”2 iyonu, fluor atomu 1 elektron alarak F” iyonu haline dönüşürler.Çeşitli elemanların kimyasal bileşik ler yapabilmeleri ancak iyonların bir­leşmesiyle mümkün olur. Ters elek­trikle yüklü iyonlar birbirini çekecek­leri için kimyasal bileşik kolayca olu­şur. (Bakınız atom ve iyonik bağ).

-->
Eki12
İYONİK BAĞ
Categories: İ
0 Comments
Soy gaz atomlarının yapıları sağ­lam ve kararlıdır. Bütün atomlar biler şik yaparlarken soy gaz düzenine ulaşmak isterler. Soy gaza benzemek için en kolay yollardan birisi elektron alışverişi yapmaktır. İşte bileşiği oluşturacak elementlerden biri elek­tron verir, diğeri elektron alırsa, ara­larındaki bağa iyonik bağ denir. Elektron alış-verişi sonucunda, elek­tron alışverişi ile ( + ) ve (—)yüklü iyonların oluştuğu, Coulomb kanunu­na göre elektrostatik çekme kuvvetle­rinin etkin olduğubileşiklerde iyonik bağ görülür. Genellikle bir metal ile ametalden meydana gelen tuzlar bu gruba dahil bileşiklerdir. (NaCI, KCI gibi) Bir metalle bir ametali nasıl birleştiğini sodyum ve klor örneğini alarak inceleyelim.Sodyum elementinin atom numa­rası 11 dir. Nötral atomunda 11 pro­ton, 11 de elektron yardır. Enerji ile bu elektronlardan bir tanesini uzak­laştırdığımız zaman elektron sayısı 1 azaldığı için atom ( + ) yüklenir. Klor elementinin atom numarası 17′dir. Notral atomunda 17 proton, 17 elek -tronvardır. Dışarıdan 1 elektron aldı­ğında elektron sayısı 18 olur. Etek -tronlarprotondan 1 fazla olduğu için (-1) yük kazanır. Böylece bütün sod­yum atomları Na+ iyonları, bütün klor atomları Cİ” iyonları durumuna geçer. (Bakınız atom ve iyon) Zıt işa­retli olan bu iyonlar birbirlerini çe­kerler. Sodyum klorür bileşiği mey­dana gelir. Burada soydum ve klor iyonlarını bir arada tutan kuvvet elek­triksel çekim kuvvetidir. Sodyum ve klor atomlarını (iyonlarını) birbirine bağlayan bu kuvvete İYONİK BAĞ, böylece ortaya çıkan yapıya İYON ŞE­BEKESİ denir. İyon şebekesi ( + ) ve (-) yüklü birimlerden m eydana gelen maddelerin katı halde iken teşkil et­miş oldukları yapıya denir.

-->
Eki12
İYONLAŞMA
Categories: İ
0 Comments
Herhangi bir bileşiğin çeşitli et­kenlerin tesiri ile kendini meydana getiren ( + ) ve (-) yüklü iyonlara ay­rışması olayıdır. Asitler suda eridik­leri zaman eriyiklerinde iyonlaşarak, ortama serbest hidrojen iyonları ve­rirler.
H2SO4i=*2H++SO4-2 gibi Bazlar eri yi kleri nde,
NaOH
Na+ +OH”
Ca(OH)2F=*Ca+2 + 2 OH”şeklinde iyonlaşırlar. Tuzların ergi­miş halleri ve sudaki eriyikleri pozitif yüklü metal iyonları ve negatif yüklü asit kökü iyonları kapsar.NaCIt^* Na+ + CI” CuSO4f=?Cu+2+SO4′î

-->
Eki12
İVOT
Categories: İ
0 Comments
Senbolü I, atom ağırlığı 127, atom numarası 53, değerliği -1,+1, + 3 + 5 + 7, kaynama noktası 184,35 °C,ergime noktası 113,5°C olan mo­rumsu siyah, keskin kokulu, katı bir elementtir. Peryodik sistemi 5-peri-yot VIIA grubunda (halojenler grubu) dur. İyot doğada eementel halde bu­lunmaz. Doğada potasyum iyodür (Kl).sodyum iyodür(Nal), magnezyum iyodür (Mgl2) ve sodyum iyodat (NalO3) tuzları bulunmaktadır. Bu tuzlar daha çok Şili Güherci leşi nde bulunur. İyot deniz suyunda kolloidal organik iyot bileşikleri halinde bu­tu nmaktadır.İyot, yoğun ve sünger külü eriyiğin­den klor gazı geçirmek suretiyle de ELDE ETMEKTEDİR Labaratuvariarda iyot potasyum iyodür ve mangan dioksit karışımı üzerine hafif sıcakta derişik sülfürik asit etkisiyle elde edilir.İyodun alkoldeki koyu kahve-renkli eriyiğine iyot TENTÜRÜ (TENTÜRDİYOT) denir. %10 oranın­da olan iyot tentürü, yaraların teda­visinde kullandır. İyot halojenlerin en az aktif olanıdır. Halojenlerin ge­nel özelliklerini gösterir (Bakınız ha­lojenler) iyot suya etkimez.

-->

kategori ı

IHLAMUR
Categories: I
0 Comments
IHLAMUR(Biy)Çift çenekli bitkilerin mlamur-giller familyasından, yol kenarlarında ve koruluklarda yetiştirilen bir orman ağacıdır. Papatya gibi, çiçekleri, ök­sürüğü yumuşatıcı olarak kullanılır.Ayrıca 30 m. boyunda ve 100 yıl kadar yaşayan Ihlamur ağacının yumuşak olan odunundan doğramacılıkta, hey­kel ve müzik aletleri yapımında, ya­kılmasından elde edilen kömürden de ressamlıkta faydalanılır. İnce lifler halinde bulunan gövde kabuklarından rafya, sicim ve tasma yapılır. Ihlamu­run asıl yaprakları yürek şeklindedir, altları tüylüdür, kenarları dişli ve uç­ları da sivridir. Karekteristik olarak yapraklarının tabanı simetrik değil­dir. Asıl yapraklarından başka, çiçek sapının çıktığı yerde mızrak şeklindeyeşil bir yaprak daha vardır. Çiçek yaprağı adı verilen bu yapraklar kay­natılıp içilirse idrar söktürür. Çiçek­leri bileşik şemsiye durumunda olup çiçek yaprağına çiçek sapı ile bağlı­dır. Ihlamur fındığı adı verilen meyva-ları rüzgarla etrafa dağılır. Bu dağılma­da, çiçek yaprağı paraşüt görevi ya­par. Gümüş ıhlamur, büyük yapraklı yaz ıhlamuru, küçük yapraklı kış ıhla­muru gibi çeşitleri vardır.
window.google_render_ad();
window.google_render_ad();

-->
May1
IRAKSAK (KALIN KENARLI) MERCEK
Categories: I
0 Comments
window.google_render_ad();
IRAKSAK (KALIN KENARLI) MERCEK (F\z)Gerçek (hakiki) bir cismin ırak­sak mercekteki görüntüsü, daima za­hiri (görünen) doğru ve cisimden kü­çüktür.Görüntünün yeri daima mer­cekle odak noktası arasındadır. Cisim sonsuzda olursa görüntü odak nokta­sında olur. Iraksak mercekte tek bir çizim yapacağız ve bu çizimde de ko­laylık sağlamasından dolayı özel ışın­lardan iki tanesini kullanacağız.NOT: Özel ışınların haricinde pek çok ışın cisimden çıkıp merceğe düştü­ğünden özel ışınların dışındaki ışın­larla da çizim yapabiliriz fakat kırıl­ma kanunlarına bağlı kalacağımızdan bu kanunların dikkatle uygulanması gerekeceğinden hem zorlanabiliriz hem de hata yapabiliriz. Bunun için kolaylık ve çabukluk açısından geliş doğrultuları ve gidiş doğrultuları belli olan özel ışınları kullanırız.Iraksak mercek üzerine düşen ışınları dağıtıcı özelliğe sahiptir (ışın­ları birbirinden uzaklaştırarak kırar)Birbirine paralel gelen ışınlar (sonsuzdan gelen ışınlar birbirlerine paralel kabul edilirler) Iraksak mer-ceğe vurup kırıldıktan sonra mercek­ten uzaklaşarak giderler. Bu ışınların uzantılarının kesim noktaları merce­ğin odak noktasını belirierve bu nokta zahiridir. Zira, ışınların değil, uzantı­larının kesim noktalarıdır, fnce kenar­lı merceklerde olduğu gibi kalın ke­narlı merceklerde de iki tane odak noktası yardır ve bunların uzaklıkları birbirlerine eşittir.ÖZEL IŞINLARGörüntü çizimlerinde kullanıla­cak üç özel ışın vardır.1. ÖZEL IŞINOptik eksene paralel gelen (mer­ceği kesen doğru optik eksen, kestiği noktaya da optik merkez denir) ışınlar mercekte kırıldıktan sonra birbirle­rinden uzaklaşarak giderler ve bu ışınların uzantıları odak noktasından geçerler.2. ÖZEL IŞINOdaktan geçecekmiş gibi gelen ışın kırıldıktan sonra optik eksene pa­ralel olarak gider.3. ÖZEL IŞINOptik merkezden geçen ışın kırıl­madan yoluna devam eder.NOT: Cisim nerede olursa olsun (odak ve sonsuz hariç) görüntüsü odak ile’ mercek arasında küçük, düz ve zâhirk dir. Cisim sonsuzda olursa görüntüsü’ odaktadır (odak noktasının bulunma-’ sı). Cisim merceğe yaklaşırken, görün-,’ tüde odaktan merceğe doğru ilerler. Cisim zahiri olursa, çizimler de deği­şik olur.

-->
May1
ISI BİLGİSİ
Categories: I
0 Comments
ISI BİLGİSİ (Fiz)Isı ve Sıcaklık Arasındaki Fark:Konuşma dilinde ve pratikte ısı ve sıcaklık sözcükleri çoğu zaman bir­birlerine karıştırılırlar. Halbuki bu iki kelimenin bilimsel anlamları çok farklıdır.Bir kazan kaynar sudan bir bar­dak su alalım.Kazan ve bardaktaki suların sı­caklıkları aynı olduğu halde (kısa bir süre için) ısıları aynı değildir. Kazan­daki suyun ısısı bardaktaki nden daha fazladır. Zira,Isı: Moleküllerin kinetik enerji­lerinin toplamıdır.Bundan dolayı da, kazanda daha fazla, bardakta ise daha az su ve buna bağlı olarakta su molekülü olduğun­dan, kazandaki toplam kinetik enerji, bardaktaki nden daha fazladır ve ısısı da daha fazla olur.Sıcaklık derecesi ise, cismin mo­leküllerinin hızına bağlıdır. Molekülhızı ne kadar fazla olursa o cismin ve­ya maddenin sıcaklığı o kadar fazla olur. Suyun kaynamasına dikkat edi­lecek olursa, moleküllerin hızları art­maya başlayınca kaynama olayı da başlıyor demektir (Bk . Kaynama) Molekül hızı ne kadar fazla olursa sı­caklık ta o kadar fazlalaşır. Sıcak bir maddeyi kendi haline bırakacak olur­sak, moleküllerin hızı azalacağından yavaşlayacaklar ve sıcaklığı da azala­caktır (düşecektir.) Not: Denizlerin suyunda sonsuz ka­dar çok ısı bulunduğu halde (çok sayı­da su molekülü bulunduğundan, mo­lekül hareketleri yavaş olsa dahi- bir molekülün kinetik enerjisi az olsa da­hi- toplam enerji büyük olur), sıcaklı­ğı fazla değildir (molekül hareketi yavaştır-kinetik enerji azdır.) Bu yüz den denizde bir yumurta dahi pişi-rilemez.lsı miktarı, birimi kaloridir.Kalori: Igr. ağırlığındaki suyun sıcaklığını 1 °C yükselten ısı miktarına kalori denir.Kalorinin bin katına kilokalori (büyük kalori) denir. 1 k.kal. (kcal) = 1000 kalori(cal) Kilokalori (büyük ka­lori), 1 kg. ağırlığındaki suyun sıcak­lığını 1°C yükselten ısı miktarına bü­yük kalori veya kilokalori denir. 1 gr. suyun sıcaklığını 1°C yükselt­mek için kullanılan ısı miktarı bu su­yun ilk sıcaklığına bağlı olarak deği­şir. Bu değişme fazla olmadığından, uygulama da dikkate alınmaz.

-->
May1
ISI MİKTARI
Categories: I
0 Comments
ISI MİKTARIIsı miktarı, sembol olarak (Q) ile gösterilir ve cismin kütlesi ile ısınma ısısı ve sıcaklık değişiminin çarpılma­sıyla hesaplanır. Birimi kullanılan kütleye bağlıdır. Kütle gr. olarak kul­lanılırsa birim kalori, kütle kilogram olarak kullanılırsa birim kilokalori (k.cal) olarak bulunur.Sıcaklık azalması olursa cisim ısı kaybeder, sıcaklık yükselmesi olursa cisim ısı kazanır.

-->
May1
ISI ALIŞVERİŞİ
Categories: I
0 Comments
ISI ALIŞVERİŞİSıcaklıkları farklı iki cisim bir araya getirilirse, sıcak planın soğuduğu, soğuk olanın ise ısındığını gö­rürüz. Burada sıcak olan cisim ısı ver­miştir (kaybetmişti;;), soğuk olan ci­sim ise bu ısıyı almıştır. Bu ısı alışve­rişi, iki cismin sıcaklıklarının aynı (ortak) alması halinde durur. Ortak sıcaklığa gelene kadar sıcak cisim ısı vermiş yani sıcaklık kaybetmiş soğuk cisim ise ısı almış yani sıcaklık kazan­mıştır. Buradan alınan ısı = verilen ısı eşitliğini kurabiliriz. Isı akışı daima sıcaktan soğuğa doğru olur.-Eğer bu karışımı, bir deney tü-pünde yapar ve termometre ile sıcak­lığını ölçersek, ortak sıcaklığın 56,2°C olduğunu görürüz.KALORİMETREIsı miktarının ve ısınma ısısının ölçül­mesinde kalorimetre denilen âletler kullanılır. Kalorimetre kapları ısı geçir-meyecek şekilde yapılırlar. Bunlarda içice konmuş iki kap vardır, iç kap dış kabın içine, ısıyı iyi geçirmeyen man­tardan destekler üzerine oturtulur. İç .kabın dışı ve dış kap parlak yüzlü yapı­lırlar.Kabın içine, bir karıştırıcı konularak, ısının her tarafa eşit dağıtılması sağ­lanır. (Karıştırılarak) Kabın ağzı bir kapakla örtülür. Kap, içindeki cismin soğumasına ve dışarıdan ısı almasına engel olur.

-->
May1
ISININ İŞÇE EŞDEĞERİ
Categories: I
0 Comments
ISININ İŞÇE EŞDEĞERİNe kadar iş yapılınca ne kadar ısının meydana geldiği ilk defa 1845 yılında Joule tarafından ölçülmüştür.1 kalorilik ısı meydana getirmek için 0,426 kgm lik iş yapılması gere­kir. Isıya dönen 0,426 kgm lik meka­nik enerji, 1 kalorilik ısı meydana ge­tirir. Buna kalorinin işçe eşdeğeri denir.ikalori =4,18 joule = 0,426 kgm (kilogram metre). Buradan da anlaşı­lan şudur: 1 calorilik ısı elde etmek için 4,18 joule’lük ve 0,426 kgm’lik iş yapmak gerekir.1 joule = 0,239 kalori (-0,24 kalo­ri) Bu eşitlikten anlaşılan şudur:1 joule lük iş yapılırsa (M.K.S. birim sisteminde), meydana gelen ısı yaklaşık olarak 0,24 kaloridir.ÇEVİRME (DÖNÜŞÜM) ÖRNEĞİ;420 kgm fık bir iş yapılırsa kaç kalorilik ısı meydana gelir?0,426 kgm lik iş yapılınca 1 kalori meydana ge/diğine göre, 420 kgm lık iş yapılınca ne kadar kalori meydana gelir? Düşüncesiyle problemi çözebi­liriz (çevirmeyi yapabiliriz.) . 1 kgm = 1 /0,426 = 2,34 kalori 420 kgm = 420×2,34 = 982,8 kalori Buradan da420 kgm’liş iş yapılınca yaklaşık 982,8 kalor’lik ısının meydana geldiği anlaşılır, (bulunur.) .Şöyle yaparsak tam olarak bula­biliriz. /420 kgm =420/0,426 kalori =985,’915. kalori. Bu örnekâen,Isı işe ve mekanik enerjiye çevrilebi­lir sonucu çıkarabiliriz.

-->
May1
ISININ YAYILMASI
Categories: I
0 Comments
ISININ YAYILMASIIsı, başlıca üç şekilde yayılmaktadır. 1-Konveksiyon akımları yolu ile, 2-İletim yalu ile 3-lşımayolu ileKONVEKSİYON AKIMLARI YOLU İLE İSİNİN YAYILMASIDENEY ; Bir kabın içine biraz su koyalım ve bunun içine de biraz testere tozu (talaş) atalım. Kâbı alttan ısıtalım. Alevin tam üstünde bulunan su molekülleri, en önce ısınarak yük­seldiklerini,bunların yerini de, diğer taraflardan gelen soğuk suların aldı-, ğını görürüz. Bu suretle, dipte ısınan su, aldığı ısıyı da beraberinde suyun üstüne ve diğer noktalarına taşır. Ka­bın içindeki su bu suretle devamlı olarak karışır ve suyun her tarafı ısı­nır. Bu sıvı dolaşmasını testere tozları yardımıyla rahat olarak görebiliriz. Bu deneyde görülen sıcaklık farkın­dan doğan bu akımlara konveksiyon akımları denir. Bir oda ortasında ya­nan bir soba da odanın havası içinde, konveksiyon akımları meydana ge­tirir ve odayı ısıtırlar (konveksiyon akımları, içinde oluştukları ortamın sıcaklığı her yerde eşit olana kadar sürer) Soba ve fabrika bacalarının çekmesi, termosifon ve sıcak su tesis­leri, sıcak su kaloriferleri, vb. hep konveksiyon akımlarına bağlı olarak işlerler.İLETİM YOLU İLE ISININ YAYILMASISıcak bir sıvı içine bir tel veya demir çubuk batırılırsa birsüre sonra elimizin yandığını görürüz. Bu olayı günlük hayatımızda sık sık yaşarız. Meselâ, bir bardaktaki sıcak çaya ba­tırılan madensel bir kaşığın dıştaki uçununda kısa bir süre sonra ısındı­ğını hepimiz biliriz. Bu ve buna ben­zer olaylar ısının, iletken bir cisminbir ucundan diğer ucuna doğru yayı-labildiğini gösterir (Bu yayılma olayı katı cisimlerde daha fazladır. Zira moleküller birbirlerine daha çok temas etmektedirler.)Sıcak cisimlerin tanecikleri bü­yük hızlarla titreşim halindedir. Bun­lar, içerilerine sokulan soğuk bir cis­min daha yavaş titreşen taneciklerini de hızlandırırlar. Bu tuzlanma soğuk cismin öteki ucuna kadar gider. Böy­lece cismin tümü ısınmış olur. Bu şe­kildeki ısı yayılmasına iletim yolu (iletkenlikle) ile yayılma denir.İyi iletken olan metallerin başın­da gümüş gelir. Kazanlar, tencereler, tavalar ve diğer ısıtıcı araçların yapı­mında gümüş kullanılması oldukça pahalıya malolacağından, bunlar ba­kır ve alüminyumdan yapılırlar.Yapılan deneyler suyun kötü bir iletken olduğunu ortaya çıkarmıştır. Su-gümüşe göre-ısıyı 800 defa az ile­tir. Gene! olarak diğer sıvılar d^a su gibi az iletkendirler.Gazların ise, sıvılardan da daha az iletken olduğu bulunmuştur. Hava gümüşten 20.000 defa daha az ilet­kendir. Boşluğun ısı iletkenliği ise yoktur. Bir termosa konan sıcak veya soğuk bir sıvı, bir boşluk ile çevre­lendiği için, sıcaklığını uzun süre saklar. IŞIMA İLE ISININ YAYILMASIGüneşin dünyamıza gönderdiği ısı, aradaki büyük boşluğa rağmen bize ulaşır. Bu yayılma, iletkenlik ve­ya konveksiyon yolu ile olamayacağı­na göre (güneş ile dünya arasındaki boşluğun iletkenliğinin olmamasın­dan) ışıma yolu ile olacaktır. Bir cis­min ısı dalgaları yayabilme özelliği­ne, ışıma denir. Cisim ne kadar sıcak ise, ışıma o kadar fazla olur.Isı dalgaları bir cisim üzerine düşürüldüğü zaman, bu cisim tara­fından ya yansıtılır ya cismin içinden geçerler ya da cisim tarafından tutu­lurlar (soğutulurlar) Isı dalgalarını tu­tan cisimler ısınırlar. Bütün cisimler etraflarına ,ısı yayarlar. Sıcaklığı de ğişmeyen bir cisim, yaymış olduğu ıs’ enerjisini, kendi etrafındaki cisimle­rin yaydığı ısıdan yeniden almakta­dır. Siyah cisimler üzerlerine düşen ısı dalgalarını daha fazla tuttukları için daha çok ısınırlar ve daha fazla >sı yayarlar.

-->
May1
ISIRGAN
Categories: I
0 Comments
ISIRGAN (Biy)Çift çenekli bitkilerin ısırgangii-ler familyasından çoğunlukla bir yıllık bir bitkidir. Bütün ılıman bölgelerde, yol kenarlarında, duvar diplerinde rastlanır. Yaprakları geniş ve bol tüy­lüdür. Tüyleri, içinde karınca asiti bulunan bir sıvı salgılar. Deriye de­ğince yakıcı bir kaşıntı meydana geti­ren bu madde saç dökülmesine karşı kullanılır.

-->
May1
ISPANAK
Categories: I
0 Comments
ISPANAK(Biy)ler familyasından çoğunlukla bir yıllık bir bitkidir. Bütün ılıman bölgelerde, yol kenarlarında, duvar diplerinde rastlanır. Yaprakları geniş ve bol tüy­lüdür. Tüyleri, içinde karınca asiti bulunan bir sıvı salgılar. Deriye de­ğince yakıcı bir kaşıntı meydana geti­ren bu madde saç dökülmesine karşı kullanılır.Çift çenekli bitkilerin ıspa­nakgiller familyasından iki yıllık bir bitkidir. Birinci yıl yaprak ve sapların­dan çeşitli yemekler yapılır, ikinci yıl tohumlarını meydana getirir. Yaprak­larında klorofil maddesinin yanısıra demir ve iyot bulunduğundan sağlığa ve kansızlığa faydalıdır. Asıl vatanı iran olan ıspanak daha sonra Araplar İki evciklidir. Yani dişi çiçeklerle erkek çiçekler ayrı bitkiler üzerindedir. Ilık ve nemli toprakları sever. Tohum ile üretilir.

-->
May1
ISTAKOZ
Categories: I
0 Comments
ISTAKOZ (Biy)Eklembacaklılar şubesinin ka­buklular sınıfından, sularda yaşayan bir hayvandır. Vücutları kitinden bir kabukla örtülüdür. Kalsiyum karbo­nat tozunun birikmesiyle çok fazla sertleşmiş olan bu kabuk, derinin bir salgısıdır, yâni tipik bir dış iskelettir.’ Dış iskelet hem hayvanı korumaya, hem de kasların tutunmasına yarar. Hayvan büyüdükçe gençlik dönemin­de senede bir kaç defa, daha sonraları ise yalnız bir iki defa değişir. Bu sı­rada eski deri çatlar, kabuk düşer, diğer taraftan yeni deri gelir. Yeni deri önce yumuşaktır. İstakoz, kabu­ğunu sertleştirinceye kadar bir yerde saklanır. Hayvanın yediği şeylerin içinde bulunan kireç kanla gereken yerlere giderek oraları sertleştirir. Kabuğunun rengi yaşadığı ortama uyar, açık yeşilden siyaha kadar de^ ğişir. Pişirildiği zaman kabuğu kır­mızı olur. Büyük kıskaçtı olan ön ayaklarıyla avını tutar ve parçalar. Her çeşit hayvansal ve bitkisel mad­deleri, gerektiğinde leşleri de yer. Denizde yaşayanları daha büyüktür. Eti için avlanır.

-->
May1
IŞIK
Categories: I
0 Comments
IŞIK (Fa)Bir cismi görmemiz için, o ci-simden gözümüze ışık gelmesi lâzım­dır. (Cisimden çıkan ışık ışınlarının göze gelmesi halinde cisim görülebi­lir) Güneş, yıldızlar, elektrik lâmbası, mum alevi ateş gibi cisimler, ışık meydana getirirler ve etraflarına her doğrultuda yayarlar. Böyle cisimlere ışık kaynakları denir.Kendilerinden ışık yaymadıkları ■halde ışık kaynaklarından aldıkları ışınları yansıtarak görülebilen cisim­lere ise aydınlatılmış cisimler denir. Karanlık bir odadaki cisimleri göre­meyiz. Ancak bir el feneri, çakmak, kibrit gibi yanıcı maddeler vasıtasıy­la oda içindeki cisimler aydınlatılarak görülebilir.Aydınlatılmış cisimler, çevrele­rine ışık yayma bakımından, ışık kay­naklarıyla aynı özelliği gösterirler.Güneş en önemli tabii ışık kayna­ğıdır. Yeryüzü gündüzleri güneşin gönderdiği ışıkla aydınlanır. Geceleri çevremizi görebilmek için yapma ışık kaynakları kullanırız (Mum, havagazı ve petrol alevi, çeşitli elektrik lâm­baları, vb.) Işık kaynağından çıkan ışık ışınları doğru boyunca giderve önüne bir engel çıkmadıkça yoluna -sönümlenene kadar- devam eder. Işık kaynakları veya ışığın yayıldığı kaynak ne kadar kuvvetli olursa ışık da o kadar uzaklara g İ der.Işık ışınlarının önüne konulan bir cisim, bu ışınların geçişine engel olursa saydam olmayan cisim adınıalır (Tahta, duvar, masa…vb.) Cam, hava, su gibi cisimler ise üzerine düşen ışınları diğer tarafa (arka tara­fa) geçirirler. Böyle cisimlere ise say­dam cisimler denir. Buzlu cam, yağlı kağıt,….vb. ışığı az geçiren (bir kıs­mını geçirip bir kısmını geçirmeyen) cisimlere ise yarı saydam cisimler de­nir.

-->
May1
IŞIĞIN DOĞRU YAYILMASI
Categories: I
0 Comments
IŞIĞIN DOĞRU YAYILMASI Deney: Işıklı bir K noktasıyla gözü­müzün arasına orta yerlerinde birer, delik bulunan (D,D’), iki mukavva ko­yalım.K ışıklı noktasını görecek şekil­de mukavvaları düzenleyelim. Bu durumda iken, deliklerin hepsinin aynı doğru üzerinde bulunduklarını görürüz. Bu deneyden ışığın yolu nunKDD’doğrusu olduğu anlaşılır.Bir ışık-kaynağından çfksn ve ~ ışığın yolunu gösteren doğrulara ışık ışınları denir.Birlikte yayılan ışınların hepsine birden îşm demeti denir.Bir ı.Şikl; noktadan çıkan ışınlar, birbirlerinden uzaklaşarak koni şek­linde dağıian bir ışınlar demeti mey­dana getirirler.Gölge ve yarı gölgenin meydana gelmesi, ışığın doğru yolla yayılması­nın bi rsonucudur(Bk . Göigeler). ..Işık doğru yolla yayılmayıp, bü-külseydi, cisimlerin arkaları da ışık­lanır, göige meydana gelmezdi. Hatta yeryüzünde gece olmazdı.Işık şiddeti birimi yeni mumdur.Çevresini fazla aydınlatan kay­nağın ışık şiddeti, çevresini daha az aydınlatan ışık kaynağının şiddetin -den daha büyüktür.Işık kaynaklarının şiddetlerini belirlemek için kullanılan yeni mum, platinin erime sıcaklığında ,(1760°C) bir katı siyah cisminicm^lik yüzeyinden çıkan ışık şidde­tinin 60 da biridir.Daha önceleri ise, uluslararası mum kullanılırdı.Uluslararası mum, saatte 7,8 gr kadar balina yağı yakan ispermeçet mumunun yatay doğrultulardaki ışık şiddetidir.1948 yılında ışık şiddeti birimr olarak kabul edilen yeni mum (yal­nızca mum olarak da söylenir), ulus­lararası mumdan biraz daha küçük olup ona pek yakındır.Aydınlatmada kullandığımız telli elektrik iambaları, 1 wattiık güç başı­na ya,Kİ£Şik olarak bir mor sldderin-de ış;k vermektedirler. ö.–,ağin 60 vvalttiıkbir lamba yaklaşık olarak 60 mumun yerini tutar

-->
May1
ISINMA ISISININ ÖLÇÜLMESİ
Categories: I
0 Comments
ISINMA ISISININ ÖLÇÜLMESİ
Deney; Bir kalorimetreye, 200 gr. ağırlığında su koyalım. Bunun sıcak­lığını ölçelim ve bir yere yazalım. Bu da 20°C olsun. Kaynar bir su içine de 500 gr. ağırlığında bir demir koyalım. Suyun bir müddet kaynamasın­dan sonra demiri çıkaralım ve hemen kalorimetrenin içine koyalım. Kapa­ğını kapatarak karıştırıcı ile suyu ka­rıştıralım. Sıcaklığın değişmesini ter­mometreden gözleyeli m ve sıcaklık değişmez hale gelince termometrede okunan sayı son (ortak) sıcaklığı gös­terir. Bu da 38″C olsun. Bu deney­den, demirin ısınma ısısı hesap edile­bilir.Kalorimetredeki suyun aldığı ısı = 200 x (38-20) =. 3600 kaloridir. Bu ısıyı, 500 gr. demir 100°C den 38°C ye kadar soğuyarak, yani 62°C lik bir soğuma esnasında bırakmıştır (ver­miştir)1 gr. demirin 1 “C soğurken ver­diği ısı ısınma ısısı olacağından, de-3600 mirin ısınma ısısı = - . = 0,11cal/gr.°C’dır. 500×62

-->

kategori h

HACİM
Categories: H
0 Comments
HACİM(Kim)cismin işgal ettiği üç boyutlu uzayın ölçüsüdür. Her cismin bir hac­mi vardır. Hacim bütün maddelerin ortak temel özellikleridir. Hacim biri­mi C.G.S birim sisteminde cm3, M.K.S birim sisteminde m3 tür. Her iki birimin de alt ve üst katları biner biner büyür ve küçülür. Ayrıca hacim ölçüsü olarak litre de çok kullanılır: 1 litre = 1dm3 = 1000 cm3 = 1000 mili­litredir. Bir cismin hacmiyle, ağırlığı ve özgül ağırlığı arasında değişmez bir bağıntı vardır.Hacim ile maddeleri ayırt ede­meyiz. Aynı hacimde iki maddeye her zaman aynı maddedir diyemiye-ceğimiz açıktır. Geometrik bakımdan düzgün olan şekillerin hacmi, bazı formüllerle kolayca hesaplanabilir.Örneğin, dikdörtgenler prizmalı şeklinde oian sınıfınızın hacmini eni, boyu ve yüksekliğini çarparak bulabi­lirsiniz. Vküp = a3dür. Vsilindir=Trr2h Vkure=-TTr3dürDüzgün olmayan cisimlerin hacimle­rinin ölçülmesi dereceli silindirlerle bulunabilir.Bir dereceli silindire yarısına kadar su koyarak hacmini okuruz. Sonra dereceli silindiri hafifçe yana eğerek kaba girebilecek büyüklükte olan katı cismi kenardan kaydırarak suyu bıra­kıp, sıvı ve katı cismi toplam hacmini okuruz. Bu toplam hacimden, suyun hacmini çıkarırsak cismin hacmi bu­lunur.
window.google_render_ad();
window.google_render_ad();

-->
May1
HACİM BİRİMLERİ
Categories: H
0 Comments
window.google_render_ad();
HACİMBİRİMLERİ(Flz)Metre sisteminde uzunluk birimi metre (m), yüzey birimi metrekare (m2), hacim birimi de metreküp (m3) dür. Dikkat edilecek olursa metre, bir boyutlu cisimleri (metrenin derecesi­nin bir olmasından dolayı -m1-) met­rekare, iki boyutlu -yüzey teşkil eden-Gisimleri (metrenin derecesinin iki olmasından dolayı -m?-), metreküp üçboyutlu -hacim teşkil eden- cisimleri (metrenin derecesinin üç olmasından dolayı-m3-) ölçmekte kullanılır.Eğer hacim bulmuşsak kullandı­ğımız birime göre (cm, dm, m, hm,..-v.b.) değeri yazar derecesine -üzeri­ne- üç yazarak birimi tamamlamış oluruz.Hacim birimi m3>dür. Bunun alt” ve üst katları ise şöyledir.Üst katlar: km3, hm3, damAlt katlar: dm3 , cm3 mm3Bunları bir tablo halinde gösterelim.. 3, 3 . 3km hm dam m dm cm mmÜst katlar Alt katlarÜst katlardan alt katlara doğru; gidilirken sağa doğru, alt katlardan üst katlara gidilirken ise sola doğru işlem yapılır.Hacim birimleri biner biner bü­yür ve küçülürler.1 m3 =1000 dm idam =1000 m 3 1 hm =1000 dam 1 km =1000 hm1 dm =1000 cm3 1 cm3 =1000 mmHACİMBİRİMLERİ(Flz) Not: m3, dm3 , cm3, mm3 dam3, hm3 km3 olarak yazılan birimlerin derece­leri-üzerlerindeki sayılar- üç sıfırlı sayılarla (biner biner) büyüyüp, küçü­leceklerini belirtir.ÖRNEK İŞLEMLER:1-) 10 m3 = kaç dm3 eder?10 m3 = 10000 dm*eder. (m3 den dm3le geçiş istendiğinden üst kattan ait kata geçme işlemini gerektirir. Bu ise sağa doğru işlemle olur

-->
May1
HALKA DİZİLİŞlT YAPRAK
Categories: H
0 Comments
HALKA DİZİLİŞlT YAPRAK (Biy)Yaprakların dal üzerindeki dizi­liş biçimlerinden biridir. Bu durum­da dal üzerinde bulunan düğümler­den (boğumlardan) ikiden fazla yap­rak çıkar. Zakkum bitkisinde üç yap­rak, yapışkan otunda daha fazla yap­rak bir boğumdan çıkar. Bütün yap­raklarının gövdede düzenli sıralanışı gibi bu durumda da birbirini takip eden yapraklar arasında açılar, daima sabittir ve üst halkanın yaprakları, alttakilerin aralarına rastlarlar.

-->
May1
HALKALI SOLUCANLAR
Categories: H
0 Comments
HALKALISOLUCANLAR (Biy)________Çok hücreli hayvanların solucan­lar şubesinin bir sınıfıdır. Bu sınıfta toprak solucanı, deniz solucanı, sülük gibi hayvanlar vardır.TOPRAK (YER) SOLUCANI:Toprağa karışmış organik mad­deleri toprakla beraber yiyerek besle-nir, fakat, toprak sindirilmediğinden tekrar ufalanmış halde anüsten atılır. Solucanlar bu suretle toprağın hava­lanmasına ve ufalanmasına neden ol-duklarmdan tarım bakımından çok faydalı hayvanlardır. Bununla bera­ber pek fazla çoğalacak olurlarsa tahıl ve sebze bahçeleri ne zarar veri rler. SÜLÜK: Tatlı sularda yaşar. Deri solu­numu yapar. Türkrüklerinde kanın pıhtılaşmasına engel olan hirudin de­nilen bir madde bulunur. Bu sayede sülük kan emer. Sülük başlarından kan pıhtılaşmasını geciktiren veya ön­leyen ilaç yapılır.Periyodik sistemin VIIA gru­bunda bulunan fluor (F2), klor (Cl2 ), brom (Br2), İyot (I2)elementlerimetal­lerle doğrudan doğruya birleşerek tuz meydana getirirler. Bu kimyasal özel­liklerinden dolayı bu dört elemente tuz yapan anlamına gelenHALOJEN adı verilir. Halojenlerin bazı özellik­leri cetvelde gösterilmiştir.Halojenlerin diğer özelliklerini şöyle sıralayabiliriz.1-Çok aktif elementlerdir. Bu nedenle serbest halojen yoktur. Yer­kabuğunun %0,2 si klor, %0,1′i flu­or, %0,001′i brom, %0,Q01′i iyottur.Denizlerde büyük miktarda klor, brom, iyot bileşikleri vardır. Deniz suyunda CL: Br:l oranı 1200:12:1 dir.2-Elementel halde bulunan halo­jenler kararlı ve iki atomlu moleküller halindedir.HALOJEN ASİTLERİ (Kim)Halojenlerin hidrojen ile olan bi-eşikleri renksiz, keskin kokulu ve avada sis yapan gazlar olup sudaki özelti leri asit özelliği gösterir. HF hidrofluorfk asit), HCI (hidroklorik asitJHBr (hidrobromik asit), Hl (hid-roiyodik asit) halojen asitleridir. Halojen asitleri içinde en zayıf olanı HF, en kuvvetlisi ise Hl dır. Hidro-fluorik asit cama etkidiği için cam kaplara konmaz, kurşun veya plastik (bakalit, politen) kaplarda saklanır. HF, kum (Sı’O2) ve bileşiminde SiO2 bulunan cama etkir, uçucu silisyum tetrafluorur yapar.4 HF + SİO3-> 2 H2O + Si F4f (Gaz;silisyum tetraflorür Saf klorlu hidrojenin damıtık suda eritilmesinden meydana gelen HCI (hidroklorik asit) renksizdir. Fakat ti­carette tuz ruhu adı ile satılan hidrok­lorik asidin rengi, içinde demir bile­şikleri ve yabancı maddeler bulunma­sı yüzünden sarıdır. Derişik hidroklo­rik asidin öz ağırlığı 1,”l9gr/cm3dir.De­rişik hidroklorik asit şişesinin kapağı açıldığı zaman, keskin kokulu klorlu hidrojen gazı çıkar ve bu gaz havada sis yapar. Hidroklorik asit aktiftik sırasında hidrojenden evvel gelen me­tallere etki eder. Klorürtuzlarını ya­par. Hidrojen çıkar.Hidroklorik asit birçok metal ok­sitleri ve metal hidroksitleri üzerine etki yaparak metal klorürleriyle, suyu meydana getirir.ZnO + 2HCI———>ZnCI2 + H2O(Çinko (Hidroklorik (Çinko (su) oksit) asit) klorür)Zn (0H)2 + 2HCI——*Zn Cl 1 (su)(çinko (hidroklorik (çinko
hidroksit) , asit) klorür)3 hacim HCI ile 1 hacim HNO3 karışımı kralsuyu (altın suyu) adını alır, altın ve platine etki eder.Hidroklorik asit metallerin pası­nı, taşların kirini temizlemekte, ka­zan taşlarını yok etmekte, lehimcilite, glikoz,tutkal, jelatin, boya madde­leri ve başka birçok bileşiklerin elde edilmesinde kullanılır. Hidroklorik’ asit midesuyundada bulunur.Halojen asitleri, asitlerin bilinen bütün özelliklerini gösterir. (Bk. asitler.)

-->
May1
HAMAMBÖCEĞİ
Categories: H
0 Comments
HAMAMBÖCEĞİ (Biy)Böcekler sınıfının düz kanatlılar takımından, ev, fabrika, lokanta, fırın gibi yerlerde yaşayan yassı vücutlu bir böcektir. Gündüz gizlenirler, ge­celeri dolaşırlar. Uzun antenleri var­dır. Bitkisel ve hayvansal besin yer­ler, insanların besin maddelerini kir­leterek, bazı hastalıkları bulaştırırlar. Yurdumuzda iki türüne rastlanmakta­dır. Doğu hamamböceği, esmer renk­lidir, dişilerinizi kanadı yoktur, vü­cutları 2 cm kadardır. Bir diğer cinsi olan Germen hamamböceği, esmer sarı renklidir, dişi ve erkekleri kanat­lıdır, boyları 1 cm kadardır.Hamamböcekleri ile savaşırken kimyasal ilaçların yanısıra tozşeker ile Borax yuğrulur ve gezindikleri yerlere bırakılırsa iyi sonuç alınır.

-->
May1
HAMSİ
Categories: H
0 Comments
HAMSİ (Biy)Sırtı esmer, karnı gümüş gibi parlak olan küçük, kemikli bir balık­tır. Tipik Karadeniz balığıdır. İki çe­şidi vardır. Birinci çeşidi yumurtlamak için Karadeniz’den Marmara ve Çanakkale’ye gelir, izmit Körfezi ve Mudanya bölgelerinde yumurtlar ve tekrar Karadeniz’e döner. İkinci çeşidi ise Azak denizinde yumurtlarlar, yav­ruları orada büyür, kış yaklaşırken, Kafkas kıyılarından Trabzon, Samsun ve Sinop sahillerine yayılırlar. İlkba­harda tekrar Azak Denizi sahillerine dönerler.Yurdumuzda kışın avlanmaya başla­nır. Büyük bir kısmını köpek balıkları yer. Çok avlandığı zaman yenilmeyen hamsiler gübreolarak kullanılır.

-->
May1
HAPLOİD
Categories: H
0 Comments
HAPLOİD (Biy)Eşey hücreleri olan sperma ve yumurta hücresi (oosfer), diğer hüc­relerdeki kromozom sayısının yarısı kadar kromozom taşırlar. Buna haplo-id kromozom sayısı denir ve (n) ile gösterilir.

-->
May1
HARÇ
Categories: H
0 Comments
HARÇ (Kim)Yapılarda tuğla ve taşları pekiş­tirmek, ya da duvarları sıvamak için kullanılan kireç, kum, çimento gibi malzemeyi su ile karıştırarak yapılan çamurdur. Adi harç bir ölçü sönmüş kireç, dört ölçü kum, yeteri kadar su ile karıştırılarak elde edilir. Koyu bu-iamaca adi harç veya hava harcı de­nir. Harcın içindeki kireç havadan karbondioksit alarak kireçtaşını mey­dana getirir ve sertleşir. Kum karışı­mı gözenekli yapar ve havanın içeri girmesini sağlayarak sertleşmeyi hızlandırır ve her tarafta olmasını sağlar. Harç sertleşirken suyunu kay­bederek kurur. Sertleşme dışarıdan içeriye doğru olur. Harç sertleşirken yapısında meydana gelen kimyasal değişme şöyledir.Kireç + Karbon — harcı dioksit ■ Kireç taşı + Su Oluşan bu sudan dolayı yeni yapılan evler nemli olur. Su kireci ile yapılan harca su HARCI denir. Su kireci, bel­li oranda kil ile kireçtaşının beraber ■yakılmasıyla elde edilir. Su harcı ba­zen yağlı kireç, ince kil ve kum ile de yapılır. Bu harç su altında sertleşir.

-->
May1
HAREKET
Categories: H
0 Comments
HAREKET(Fiz)Yer değiştiren bir noktaya, hare­ket ediyor elenir. Bir noktanın hare­ketli olup olmadığını anlamak için, sabit bir yere göre yer değiştirip de­ğiştirmediğine bakmak lazımdır. Zi-ra, yan yana duran iki trenden birisi­nin hareket etmesi halinde biz içinde bulunduğumuz trenin mi yoksa yanı­mızdaki trenin mi harekete geçtiğini anlayamayız. Bunu tam tesbit etmek için sabit bir yer (bir ağaç, bir direk, v.b.) seçeriz. Bu yere göre biz yer de-ğiştiriyorsak bizim bulunduğumuz tren yer değiştiriyordur. Eğer biz yer değiştirmiyorsak (sabit yere göre) ya­nımızdaki tren hareket ediyordur.Yer değiştiren -hareketli- nokta belirli zamanlarda belirli noktalarda bulunur. Bu noktaların geometrik ye­ri (noktaların birleştirilmesi) hareket­linin yörüngesini meydana getirir.Hareket eden cisim doğru üze­rinde hareket ediyorsa yörüngesi doğrusaldır, harekette doğrusal hare­kettir. Eğer, cisim sabit hızla (eşit za­man aralıklarında eşit yo’Jar alarak) hareket ediyorsa, harekete düzgün doğrusal hareket denir. Şayet cisim değişen bir hızla hareket ediyorsa (eşit zaman aralıklarında eşit hızlar alarak), böyle bir harekete de düzgün değişen doğrusal hareket denir. De­ğişen hareketi, a) Düzgün hızlanan doğrusal, b) Düzgün yavaşlayan doğ­rusal olmak üzere ikiye ayırabiliriz.Not: Hareketlinin yörüngesine göre, harekete isim verilir (hareket adlan­dırılır). Hareketlinin yörüngesi doğru ise doğrusal, eğri ise eğri sel, daire ise dairesel. ..v.b hareket denir.Bir zaman birimi (1 dakika, 1 sa­niye, 1 saat, ..v.b) içinde alınan yola hız denir.Hız= Yol I _ sZaman t tHız yol ve zaman birimlerine bağlı olarak değer alır. Yol metre (m) ola­rak, zaman da saniye~(sn) olarak alı­nırsa hız birimi (metre/saniye (m/sn) olarak bulunur. (M.K.S. ve M.Kf.S birim sistemleri Bk . birim sistemle­ri.) Yol, cm, olarak zaman da saniye olarak alınırsahız birimi cm/sn olarak bulunur. (C.G.S. birim sistemi)Birim sistemlerinin dışında (ha­ricinde) en çok kullanılan hız birimi kilometre/saat (km/h) dir. Bu birim vasıtaların hızlarının belirlenmesinde kullanılır.

-->
May1
HAREKETLİ MAKARA
Categories: H
0 Comments
HAREKET ENERJİSİ(Bk. Enerji) HAREKETLİ MAKARA(Flz)Sağlamca bir ipin bir ucunu yük­sek bir yere sabitleyelim (bağlayalım) inuüctride ve sanayide hareketli ma­kara kullanırken genellikle ip yerine zincir ve telden faydalanılır.Bu ipi makaranın etrafındaki (çevresindeki oluktan (yuvadan) geçi­relim- Diğer ucundan tutarak, maka­ranın aşağıya ve yukarıya yuvarlan­masını sağlayalım (Elimizdeki ucu yukarıya kaldırırsak makara da yuka­rıya doğru hareket eder. Elimizdeki ipin ucunu aşağıya indirirsek maka­ra da aşağıya doğru yuvarlanarak ha-reket eder). Bu özellikten yararlana­rak makaranın eksenine asılan bir yü­kün makara ile birlikte hareketi sağ­lanarak yükün yukarıya çıkarılması veya aşağıya indirilmesi gerçekleşti­rilir. Hareketli makaraya kaldırılacak yükün yarısı kadar bir kuvvet uygu­larsak yükü dengede tutabiliriz. Hal­buki sabit (basit) makarada yüke eşit bir kuvvet uygulamamız gerekiyordu (Bk . basit makara). Bundan dolayı hareketli makara basit (sabit) maka­raya göre daha faydalı (avantajlı) olurHareketli makaradakuvvet-yük/2 formülü kullanılarakuygulanacak kuvvet hesap edilebilirNot: Bu düzende makaranın ağırlığı da yüke ilave edilir, örnek: Makara­nın ağırlığı 40 gr ise, kaldırılacak yük­te 500 gr. ise, ipin ucuna 270 gr.lık kuvvet uygulanması gerekir.

-->
May1
HAŞHAŞ
Categories: H
0 Comments
HAŞHAŞ (Biy)Çift çenekti bitkilerin gelincik-giİler fa.nilyasmdan bir yıllık bir bit­kidir. Bitki beyaz bir süt taşır. Mey-vası kapsül tiptedir. Yetiştiricilerin kelle adını verdikleri kapsüllerin çi-zilmesiyle akan bu sütlü sıvı kısa birsüre sonra kurur ve sertleşir. Bu kı-sımlarkazılır, ıslatılır ve yoğrulur. Af­yon elde edilir. Afyon’dan tıpta kul­lanılan morfin adında uyuşturucu bir madde elde edilir. (Zehirli bitki = tıb­bi bitki). Haşhaşın ayrıca tohumla­rından yağ çıkarılır, bu yağdan ye­meklik olarak faydalanıldığı gibi sa­bun da yapılır.

-->
May1
HAVA
Categories: H
0 Comments
Hava, yeryüzünün etrafını saran, içinde canlıların yaşayabileceği bir gaz karışımıdır. Yeryüzünü saran ha­va, kalınlığı 80 km’yi bulan atmosferi yapar. Atmosfer yüksekliği, deniz se­viyesinden itibaren ölçülür. Havanın yoğunluğu, sıcaklığı ve basıncı yük­seklere çıkıldıkça azalır. Bu durum, atmosfer olaylarının meydana geldiği 80 km. boyunca devam eder. 80 km’lik yüksekliğe kadar hava oldukça sey­rekleşir ve yoğunluğu da büyük ölçü­de düşer (Bk. Barometre). Eğer, hava­nın yoğunluğ uyükseklikle azalmamış olsa idi, atmosfer yüksekliği 8 km. ka­dar olacaktı. 80 km’den sonra hava ol­dukça çok seyrekleşerek devam eder. Havanın yüksekliğinin ölçülmesi doğ­rudan mümkün olmamakla birlikte, birtakım olayların gözlenmesi ve ince­lenmesi ile bu yüksekliğin 600-1000 km. civarında olduğu tahmin edilmek­tedir.
Dünyamızı saran havanın (Atmosfe­rin), Troposfer tabakası yerden 11 km. yüksekliğe kadar sürer, ilk 4-5 km’lik kısmında basınç değişiklikleri nede­niyle önemli hava akımları oluşur. Su buharı, organik ye inorganik tozlar bu tabakada bulunur. 5-11 km. arasında önemli hava akımları yoktur.
Strosfer tabakası, yerden 11-80 km. yüksekte bulunan bir hava tabakasf-dır. Hava devamlı durgundur. Su bu­harı ve buna bağlı olarak bulutlar bu­lunmaz. Bu tabakada sıcaklık çok dü­şük olup -50° C ile -90° C arasında de­ğişir. Bu tabakanın üstünde ise sıcak­lık daha azdır ve tam bir karanlıktır. Yerden uzaklaştıkça hava seyrekleşir, basınç düşer, nem azalır. 7000 metre yüksekte solunum yapamayız. 36000 metrede basınç sıfıra yaklaşır. 8000 metrede nem deniz seviyesindeki ne­min 1/13′ü kadardır. Atmosferden başka hidrosferde erimiş olarak, litos­ferin yüzeyinde toprakla karışmış ola­rak önemli miktarda hava bulunur. Ha­va çeşitli gazların karışmasıyla oluş­muştur. Bu gazlar ve hacimsel oranla­rı şöyledir. % 78 azot, % 21 oksijen, % 0.03 karbondioksit, % 94 soygazlar, su buharı, H2S, SO2, H2, ve tozlar. Geri kalan miktar ise nadir gazlardır

-->
May1
HAVA TAHMİNİ
Categories: H
0 Comments
Bir yerin çevresindeki hava ba­sıncının bilinmesi, o yerdeki havanın nasıl olacağını önceden tahmin için gereklidir.
Meteoroloji istasyonlarında her gün, belli saatlerde, hava basıncı öl­çülür. Belli bir merkezde aynı saatler­de basınçları aynı olan yerler, harita üzerinde birleştirilerek izobar harita­ları çizilir.
Rüzgarların hızları, izobar çizgi­lerinin aralıklarından belli olur. (Rüz­garlar, basıncın yüksek olduğu taraf­tan, basıncın alçak olduğu tarafa eser­ler). İzobarların sık oldukları yerlerde rüzgarların hızları fazladır. Havanın açık veya kapalı sıcak veya serin ol­ması rüzgarların esiş yönlerine bağlı­dır.
İzobarlar, kapalı eğriler meyda­na getirirler. Bu eğrilerin içifte doğru gidildikçe basınç yüksekliyorsa bu eğrilerin çevreledikleri merkeze, yük­sek basınç merkezi aksi takdirde eğ­rilerin ortasına doğru gidildikçe ba­sınç düşüyorsa bu eğrilerin çevre­ledikleri merkeze alçak basınç merke­zi denir.
Yüksek basınç merkezlerinde ha­va sisli veya açık, alçak basınç mer­kezlerinde de hava kapalı veya yağışlı olur.
Açık hava basıncını ölçmeye ya­rayan’barometre yüksekliğindeki de­ğişikliklerden havanın nasıl olacağı tahmin edilebilir.

-->
May1
HA VERS KANALLARI
Categories: H
0 Comments
Uzun kemiklerin gövde kısmın­da, sert kemik dokuda kemiğe paralel olarak uzanan kanallardır. Çapları 30-40 mikron kadardır. Kemik hücrele-. rini besleyen kandamarları ile sinir­lerin geçtiği yerdir

-->
May1
HAVUÇ
Categories: H
0 Comments
Maydanozgiller familyasından, kökünden faydalandığımız bir bitki­dir. Kazık kökü besin depo eder. Kar­bonhidratın yanı sıra içinde kırmızı-sarı renkli karoten = provitamin A bu­lunur. Vücuda provitamin A şeklinde giren karoten karaciğerde A vitamini halini alır. Sağlıklı büyümede, özel­likle gece görmezlik durumlarında faydalıdır.______

-->
May1
HAYVANSAL ISI
Categories: H
0 Comments
Hayvanlarda, besinlerin oksijenle yanması sonucu meydana gelen ısı enerjisine HAYVANSAL ISI denir. Bu ısı kaslarda ve karaciğerde oluşur. Bu­harlaşma, ışıma ve iletim yoluyla kay­bolmaktadır.Vücut ısısı sabit olan hayvanlar (sı­cakkanlılar) yanında, hayatsal faali­yetlere göre değişen (soğukkanlı) hay­vanlar da vardır. İnsanda normal ısı (36-37°C), kirpilirde35°C, kuşlarda41-42°C’dir

-->
May1
HAVANIN NEMİ
Categories: H
0 Comments
Sert kayalar, hava ve atmosfer etkisiyle bozulur ve parçalanırlar. Havanın bu yıpratıcı etkisi mekanik ve kimyasal olmak üzere iki çeşittir. Çöllerdeki kayaların, gündüzün kavu­rucu sıcağında genleşip, gecenin sert soğuğunda büzülerek, sonunda çatla­yıp ufalanmasrhavanın mekanik yıp­ratıcı bir etkisidir. Kimyasal etki, ha­vada bulunan çeşitli gazların bazı ka­yalarda bulunan minareleri değişik­liğe uğratmaşıdır. Yağmur suyundasüre sonra kurur ve sertleşir. Bu kı-sımlarkazılır, ıslatılır ve yoğrulur. Af­yon elde edilir. Afyon’dan tıpta kul­lanılan morfin adında uyuşturucu bir madde elde edilir. (Zehirli bitki = tıb­bi bitki). Haşhaşın ayrıca tohumla­rından yağ çıkarılır, bu yağdan ye­meklik olarak faydalanıldığı gibi sa­bun da yapılır

-->
May1
HAVA
Categories: H
0 Comments
Hava, yeryüzünün etrafını saran, içinde canlıların yaşayabileceği bir gaz karışımıdır. Yeryüzünü saran ha­va, kalınlığı 80 km’yi bulan atmosferi yapar. Atmosfer yüksekliği, deniz se­viyesinden itibaren ölçülür. Havanın yoğunluğu, sıcaklığı ve basıncı yük­seklere çıkıldıkça azalır. Bu durum, atmosfer olaylarının meydana geldiği 80 km. boyunca devam eder. 80 km’lik yüksekliğe kadar hava oldukça sey­rekleşir ve yoğunluğu da büyük ölçü­de düşer (Bk. Barometre). Eğer, hava­nın yoğunluğ uyükseklikle azalmamış olsa idi, atmosfer yüksekliği 8 km. ka­dar olacaktı. 80 km’den sonra hava ol­dukça çok seyrekleşerek devam eder. Havanın yüksekliğinin ölçülmesi doğ­rudan mümkün olmamakla birlikte, birtakım olayların gözlenmesi ve ince­lenmesi ile bu yüksekliğin 600-1000 km. civarında olduğu tahmin edilmek­tedir.
Dünyamızı saran havanın (Atmosfe­rin), Troposfer tabakası yerden 11 k’fn. yüksekliğe kadar sürer. İlk 4-5 km’lik kısmında basınç değişiklikleri nede­niyle önemli hava akımları oluşur. Su buharı, organik ve inorganik tozlar bu tabakada bulunur. 5-11 km. arasında önemli hava akımları yoktur.
Strosfer tabakası, yerden 11-80 km. yüksekte bulunan bir hava tabakasf-dır. Hava devamlı durgundur. Su bu­harı ve buna bağlı olarak bulutlar bu­lunmaz. Bu tabakada sıcaklık çok dü­şük olup -50° C ile -90° C arasında de­ğişir. Bu tabakanın üstünde ise sıcak­lık daha azdır ve tam bir karanlıktır. Yerden uzaklaştıkça hava seyrekleşir, basınç düşer, nem azalır. 7000 metre yüksekte solunum yapamayız. 36000 metrede basınç sıfıra yaklaşır. 8000 metrede nem deniz seviyesindeki ne­min 1/13′ü kadardır. Atmosferden başka hidrosferde erimiş olarak, litos­ferin yüzeyinde toprakla karışmış ola­rak önemli miktarda hava bulunur. Ha­va çeşitli gazların karışmasıyla oluş­muştur. Bu gazlar ve hacimsel oranla-n şöyledir. % 78 azot, % 21 oksijen, % 0.03 karbondioksit, % 94 lar, su buharı, H2S, SO2, H2, ve tozlar. Geri kalan miktar ise nadir gazlardır

-->
May1
HAVA TAHMİNİ
Categories: H
0 Comments
Bir yerin çevresindeki hava ba­sıncının bilinmesi, o yerdeki havanın nasıl olacağını önceden tahmin için gereklidir.Meteoroloji istasyonlarında her gün, belli saatlerde, hava basıncı öl­çülür. Belli bir merkezde aynı saatler­de basınçları aynı olan yerler, harita üzerinde birleştirilerek izobar harita­ları çizilir.Rüzgarların hızları, izobar çizgi­lerinin aralıklarından belli olur. (Rüz­garlar, basıncın yüksek olduğu taraf­tan, basıncın alçak olduğu tarafa eser­ler). İzobarların sık oldukları yerlerde rüzgarların hızları fazladır. Havanın açık veya kapalı sıcak veya serin ol­ması rüzgarların esiş yönlerine bağlı­dır.İzobarlar, kapalı eğriler meyda­na getirirler. Bu eğrilerin içifte doğru gidildikçe basınç yüksekliyorsa bu eğrilerin çevreledikleri merkeze, yük­sek basınç merkezi aksi takdirde eğ­rilerin ortasına doğru gidildikçe ba­sınç düşüyorsa bu eğrilerin çevre­ledikleri merkeze alçak basınç merke­zi denir.Yüksek basınç merkezlerinde ha­va sisli veya açık, alçak basınç mer­kezlerinde de hava kapalı veya yağışlı olur.Açık hava basıncını ölçmeye ya­rayan’barometre yüksekliğindeki de­ğişikliklerden havanın nasıl olacağı tahmin edilebilir.

-->
May1
HAVAGAZI
Categories: H
0 Comments
Yakılınca ısı ve ışık veren bir gaz karışımıdır. Taş kömürünün kuru ku­ruya damıtılmasıyla elde edilen kok­laşma gazının temizlenmesiyle elde edilen -koklaşma gazının temizlen­mesiyle elde edilir. Koklaşma gazı başlıca metan, hidrojen ve karbon monoksit karışımıdır. İçinde az mik­tarda kükürtlü, azotlu bileşikler de vardır. Kötü kokan ve zehirli olan bu maddeler giderildikten sonra koklaş­ma gazı havagazı adını alır. Havagazı içinde yaklaşık olarak %50-hidrojen %35 metan, %10 karbon monoksit, %5 hidrokarbon (etilen, asetilen) vardır. Havagazı fabrikalarında elde edilir

-->
May1
HEMOFİLİ
Categories: H
0 Comments
: Kalıtsal olarak soylara geçen ka­nın pıhtılaşmaması veya çok yavaş olarak pıhtılaşması kusurudur. Erkek­lerde görülür, kadınlar iletici durum­dadır. İleri derecede hemofiliden in­sanlar küçük bir yara yüzünden mey­dana gelen kanamadan ölebilirler.Kendi aralarında evlenmelerden ötü­rü ençok kral ailelerinde görülür. (XIX. yüzyılda ve XX. yüzyılın başın­da.)

-->
May1
HEMOGLOBİN
Categories: H
0 Comments
HEMOGLOBİN (Biy)Omurgalı hayvanların alyuvarla­rında ve ba;ı omurgasız hayvanların plâzmalarında bulunan, protein gu­rubuna bağlı demirli bir bileşiktir( pigment). Kana kırmızı rengi veren maddedir. 100 gr kanda 13-14 gram kadar hemoglobin bulunur. Hemog-lobin.akciğerlerden oksijeni dokulara taşır. Moıumsu renktedir. Oksijen ile bağlanınca, parlak kırmızı renkli ok-sihemog/obine dönüşür. Kan oksije­ninin ortalama %98′i hemoglobinle, %2’si plâzmayla taşınır. Karbondi­oksitin ise % 5′i plazmada çözünmüş olarak taşınır. Geri kalan % 85′i bikar­bonat iyonu halinde yine plazmayla % 10′u da hemoglobine bağlanmış o/arak taşınır.

-->
May1
HENRY KANUNU
Categories: H
0 Comments
HENRYKANUNU(Kim)Bir gazın bir sıvı içerisindeki çö­zünürlüğü, sıvı ile temasta bulunan gazın kısmi basıncı ile doğru, sıcaklık ile ters orantılıdır. Yâni, gazın sıvı içindeki çözünürlüğünü artırmak için basıncı artırıp, sıcaklığı düşürmek ge­rekir. Gazoz yapılırken suya basınçla karbondioksit gönderilir. Şişenin ka­pağı açıldığı zaman basınç düşer, çözünürlüğü azalan karbondioksidin fazlası dışarı çıkar, gazoz köpürür.

-->
May1
HAVA TAHMİNİ
Categories: H
0 Comments
HAVA TAHMİNİ(Flz)Bir yerin çevresindeki hava ba­sıncının bilinmesi, o yerdeki havanın nasıl olacağını önceden tahmin için gereklidir.Meteoroloji istasyonlarında her gün, belli saatlerde, hava basıncı öl­çülür. Belli bir merkezde aynı saatler­de basınçları aynı olan yerler, harita üzerinde birleştirilerek izobar harita­ları çizilir.Rüzgarların hızları, izobar çizgi­lerinin aralıklarından belli olur. (Rüz­garlar, basıncın yüksek olduğu taraf­tan, basıncın alçak olduğu tarafa eser­ler). İzobarların sık oldukları yerlerde rüzgarların hızları fazladır. Havanın açık veya kapalı sıcak veya serin ol­ması rüzgarların esiş yönlerine bağlı­dır.İzobarlar, kapalı eğriler meyda­na getirirler. Bu eğrilerin içifte doğru gidildikçe basınç yüksekliyorsa bu eğrilerin çevreledikleri merkeze, yük­sek basınç merkezi aksi takdirde eğ­rilerin ortasına doğru gidildikçe ba­sınç düşüyorsa bu eğrilerin çevre­ledikleri merkeze alçak basınç merke­zi denir.Yüksek basınç merkezlerinde ha­va sisli veya açık, alçak basınç mer­kezlerinde de hava kapalı veya yağışlı olur.Açık hava basıncını ölçmeye ya­rayan’barometre yüksekliğindeki de­ğişikliklerden havanın nasıl olacağı tahmin edilebilir.

-->
May1
HAVA GAZI
Categories: H
0 Comments
HAVAGAZI (Kim)Yakılınca ısı ve ışık veren bir gaz karışımıdır. Taş kömürünün kuru ku­ruya damıtılmasıyla elde edilen kok­laşma gazının temizlenmesiyle elde edilen -koklaşma gazının temizlen­mesiyle elde edilir. Koklaşma gazı başlıca metan, hidrojen ve karbon monoksit karışımıdır. İçinde az mik­tarda kükürtlü, azotlu bileşikler de vardır. Kötü kokan ve zehirli olan bu maddeler giderildikten sonra koklaş­ma gazı havagazı adını alır. Havagazı içinde yaklaşık olarak %50-hidrojen %35 metan, %10 karbon monoksit, %5 hidrokarbon (etilen, asetilen) vardır. Havagazı fabrikalarında elde edilir.

-->
May1
HEMOFİLİ
Categories: H
0 Comments
HEMOFİLİ(Biy)Kalıtsal olarak soylara geçen ka­nın pıhtılaşmaması veya çok yavaş olarak pıhtılaşması kusurudur. Erkek­lerde görülür, kadınlar iletici durum­dadır. İleri derecede hemofiliden in­sanlar küçük bir yara yüzünden mey­dana gelen kanamadan ölebilirler.Kendi aralarında evlenmelerden ötü­rü ençok kral ailelerinde görülür. (XIX. yüzyılda ve XX. yüzyılın başın­da.)

-->
May1
HEMOGLO
Categories: H
0 Comments
HEMOGLOBİN (Biy)Omurgalı hayvanların alyuvarla­rında ve ba;ı omurgasız hayvanların plâzmalarında bulunan, protein gu­rubuna bağlı demirli bir bileşiktir( pigment). Kana kırmızı rengi veren maddedir. 100 gr kanda 13-14 gram kadar hemoglobin bulunur. Hemog-lobin.akciğerlerden oksijeni dokulara taşır. Moıumsu renktedir. Oksijen ile bağlanınca, parlak kırmızı renkli ok-sihemog/obine dönüşür. Kan oksije­ninin ortalama %98′i hemoglobinle, %2’si plâzmayla taşınır. Karbondi­oksitin ise % 5′i plazmada çözünmüş olarak taşınır. Geri kalan % 85′i bikar­bonat iyonu halinde yine plazmayla % 10′u da hemoglobine bağlanmış o/arak taşınır.

-->
May1
HİDROJENİN ELDE EDİLMESİ
Categories: H
0 Comments
HİDROJENİN ELDE EDİLMESİ:Hidrojen, laboratuvarlarda ve teknikte çeşitli yollardan elde edilir.1. SUYUN ELEKTROLİZİNDEN:Su sülfürik asit veya baryum hidrok­sit ile iletken duruma getirilerek ge­nellikle HOFFMAN aygıtında elek-trolizle (elektrik enerjisi harcanarak) ayrıştırılır. Elektroliz devamınca, katottan hidrojen çıkar. Katot muslu­ğu açılarak istenildiği zaman alınır.2. BAZI METALLERİN SUYA ETKİSİNDEN:Sodyum, potasyum, kalsiyum gibi aktif metallere adi sıcakta su etki eder, hidrojen çıkar.2Na + 2H 20—–» 2NaOH + H2(Sodyum) (su) (sodyum (Hidro-hidroksit) jen)Demir, çinko, magnezyum alü­minyum gibi metaller kızgın su buha­rıyla hidrojen verirler.Zn + H2O -(çinko (su (kızgın) buharı) ZnO + H23. KIZGIN KOK KÖMÜRÜ ÜZERİNDEN SU BUHARI GEÇİR­MEKLE: 1000-1400° C ye kadar ısıtıl­mış kok kömürü üzerinden su buharı geçirilince hidrojen ve karbon mo-noksit karışımı olan su gazı (CO + H2) meydana gelir.C + H,O-~Su gazından H2 yi ayırmak için bu gaz karışımı soğutularak üzerine basınç yapılır. Karbon monoksit sıvt-laşır, hidrojen gaz halinde kalır .Ya da su gazı üzerine katalizör etkisiyle su buharı gönderilir. Su gazindaki karbon monoksit•500 P-H2+CO + H2O —^ 2H, + CO2 F2O3denklemine göre hidrojen ve karbon dioksite çevrilir. Çıkan gaz basınç altında suya gönderilir. Karbon diok-sit suda erir. H2 geriye kalır.4. HİDROKARBONLARDAN:Hidrokarbonlar, hidrojenle karbonun bileşikleri olup genellikle petrolün ve doğal gazın bileşiminde bulunurlar. Petrolün damıtılması sonucunda bü­yük miktarda oluşan metan (CH4) su buharı ile karıştırılırak kızgın bo­rular içinden geçirilirse hidrojen ve karbon monoksit elde edilir.CH4 + H2O——>CO + 3H2(metan)karbonmonoksit,karbon diokside çev­rilerek basınç altında suda eritilir. Hidrojen elde edilir. 5. ÇOK SOY OLMAYAN METALLER ÜZERİNE ASİT ETKİSİ İLE:Çinko, magnezyum, alüminyum, demir gibi metallere seyreltik sülfü­rik asit yadahidroklorikasit etki etti­rildiği zaman hidrojen gazı elde edi­lir.Zn + 2HCI-* ZnCI2+ H2 ÇinkoHidroklorikÇinko Hidrojen . asit, klorürLaboratuvarlarda hidrojen eldeetmek için en uygun metot budur.İstenildiği anda ye sürekli hidrojen sağlamak için KİPP AYGITI kullanılır. Kipp ay­gıtı üç balondan yapılmıştır. Seyreltik asit, üst balonun ağzından konur. Or­tadaki balona lastik tıpa vasıtasıyla musluklu bir cam boru takılır. Üst ba­lonun borusu alttaki balonun dibine kadar uzanır. Ortadaki balona çinko parçaları konur. Seyreltik asit alttaki balonu doldurduktan sonra, ortadaki balonda bulunan çinko parçalarıyla temasa gelir. Bu esnada asidin çinko­ya etkisinden meydana gelen hidro­jen orta balonda toplanmaya başlar. Bir süre sonra orta balonda biriken gazın basıncı artar, asidin çinko ile teması kesilir ve hidrojen çıkması du­rur. Musluktan hidrojen alınırsa, ga­zın basıncı düşer, asit tekrar çinko parçalarıyla temasa gelir ve hidrojenaygı­tından istendiği zaman hidrojen alı­nabilir.FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ:Hidrojen renksiz, kokusuz, t sız,hav adam 4,5 defa hafif bir gazd.r. Adi sıcaklıkta 100 hacim suda 2 ha­cim erir. Yoğunluğu 0,09 gr/litredir. Kaynama noktası -252,7DC, ergime noktası -259,1 °Cdir. Bilinen en hafif elementtir. Gözenekli çeperlerden ko­laylıkla geçer. Difüzyon (yayılma) hızı çok büyüktür.KİMYASAL ÖZELLİKLER!Hidrojen adı sıcaklıkta aktif bir element değlidir. Hidrojen-oksijen karışımı 800°C’de ya da elektrik kı­vılcımı ile tutuşturulmak suretiyle birleştirilir. Birleşme patlama ile olur İki hacim hidrojen ve bir hacim oksi­jen karışımına KNAL GAZ (PATLA­YİCİ GAZ) denir.2H2+ O2-» 2H2O DH= -68,34 kkal/mol.Denklemde görüldüğü gibi, sıvı halde su meydana geldikten sonra dışarı, mol başına 68,34 kilokalorilik ısı ve­rilir. Bu ısıya suyun teşekkül ısısı de­nir.Hidrojenin hava ile olan %3-74 oranlarındaki karışımları da tehlikeli­dir. Bilhassa iki hacim hidrojen ve beş hacim hava karışımı alev tema­sında çok şiddetli bir patlama yapar. ,Hidrojen klor içinde yakılabilir. Klorla karışımı güneş ışığında şiddet­le patlar. Flourladaşiddetle birleşir.H, + CI2-»2HCI H2+ F2 —»2HF‘Hidrojen 500-600°C de 200 at­mosfer basınçta, demir katalizörlü­ğünde azotla amonyağı meydana ge­tirir.N2+ 3H2-»2NH3AmonyakHidrojen sodyum, potasyum, kalsiyum gibi aktif metallerle hidrür-lerini yapar. Bu bileşiklerde hidrojen -1 değerliklidir.H2+ 2Na->-2NaHsodyum hidrûrHidrojen çok kuvvetli indirgen mad­dedir. CuO, PbO, Fe,O3, Cr203 gibi metal oksitleri indirgeyerek metalleri açığa çıkarır.
üuO + H 2 Cu + KULLANILDIĞI YERLERBitkisel ve hayvansal sıvı yağlar h i drojenlendi ri lerek sertleşti ri li r, çeşitli margarinler elde edilir. Gaz­yağı, mazot, hatta maden kömürü toz­ları hidrojenlendirilerek benzin elde edilir. Amonyak eldesinde hidrojen ilkel maddedir. Hidrojen izotopları olan döteryum ve trityum hidrojen bombası imalinde kullanılırlar. Hid­rojen eskiden balon ve hava gemileri­ni doldurmakta kullanılırdı. Çok ça­buk tutuştuğu için yerine soygaz hel­yum kullanılmaktadır. Sıvı hidrojen füze yakıtıdır. Bugün metal kesmede ve metal kaynakçılığında ATOMİK HİDROJEN UFLECİ kullanılmakta­dır.Amerikan fencilerinden Dr. Ir-ving Langmuir (1881-1957) Volfram (W) elektrotlar arasındaki elektrik yayından hidrojen gazı geçirmek su­retiyle, hidrojen moleküllerini, hid­rojen atomlarına parçalamayı bulmuş­tur.H2 +102000 kal——»2Hmeydana gelen hidrojen atomları, tekrar molekül meydana getirmek üzere birleştirildiği takdirde, parça­lanması için verilen enerjiyi, tekrar ‘ dışarı salar. Böylece 4000°C lik bir sı-caklıktemin edilir. Bu üfleçle yapılan kaynaklarda, kaynak yeri oksitlen­mez.
(çinko (hidrojen) oksit)

-->
May1
HİDROJEN PEROKSİT
Categories: H
0 Comments
HİDROJEN PEROKSİT(Kim)KULLANILDIĞI YERLERBitkisel ve hayvansal sıvı yağlar h i drojenlendi ri lerek sertleşti ri li r, çeşitli margarinler elde edilir. Gaz­yağı, mazot, hatta maden kömürü toz­ları hidrojenlendirilerek benzin elde edilir. Amonyak eldesinde hidrojen ilkel maddedir. Hidrojen izotopları olan döteryum ve trityum hidrojen bombası imalinde kullanılırlar. Hid­rojen eskiden balon ve hava gemileri­ni doldurmakta kullanılırdı. Çok ça­buk tutuştuğu için yerine soygaz hel­yum kullanılmaktadır. Sıvı hidrojen füze yakıtıdır. Bugün metal kesmede ve metal kaynakçılığında ATOMİK HİDROJEN UFLECİ kullanılmakta­dır.Amerikan fencilerinden Dr. Ir-ving Langmuir (1881-1957) Volfram (W) elektrotlar arasındaki elektrik yayından hidrojen gazı geçirmek su­retiyle, hidrojen moleküllerini, hid­rojen atomlarına parçalamayı bulmuş­tur.H2 +102000 kal——»2Hmeydana gelen hidrojen atomları, tekrar molekül meydana getirmek üzere birleştirildiği takdirde, parça­lanması için verilen enerjiyi, tekrar ‘ dışarı salar. Böylece 4000°C lik bir sı-caklıktemin edilir. Bu üfleçle yapılan kaynaklarda, kaynak yeri oksitlen­mez.Formülü H2O2 dir. Bileşiminde -2 değerli peroksit (02)”2 grubu var­dır. Genel olarak seyreltik asitlerin peroksitler (baryum peroksit, sodyum peroksit gibi) üzerine etkisinden elde edilir. H2SO4 Baryum Süifrük peroksit asit (Baryum (Hidrojen sülfat) peroksit)Saftıidrojen peroksit, yoğunluğu 1,5 gr/cm3 olan, oldukça kıvamlı bir sıvıdır. Dengesiz bir yapıya sahip­tir. Işık karşısında patlama şeklinde bozunur. %30′luk çözeltisine tica­rette PERHİDROL denir. Birçok amaçlar için eczanelerde oksijenli su adıyla satılan %3′lük çözelti kullanı­lır. Bu, yanlış verilmiş bir isimdir. Çünkü hidrojen peroksidin ne su ile ve ne de oksijenle hiç bir ilgisi yok­tur. Oksijenli su denildiğ zaman, sadece içerisinde fazla miktarda oksi­jen bulunan su anlaşılır.Hidrojen peroksit hem yüksel­ten, hem de indirgen özellik gösterir. Yükseltgen olduğu için mikropları öldürme özelliğine sahiptir. Bundan dolayı dezenfektan olarak, bifhassa tıpta yaraların temizlenmesiyle ve seyreltik halde gargara yapımakta kullanılır. Hidrojen peroksitsanayinin en önemli ağartıcı vasıtasıdır. Renk açmakta, kürk, gün fildişi, ipekve telekgibi maddeleri ağırtmakta, saç­ları sarartmakta kullanılır, %3′lük çözeltisi dezenfekte etmekte ve %85 lik çözeltisi ise roketlerde yakacağı yakmakta kullanılır.

-->
May1
HİDROKARBON
Categories: H
0 Comments
HİDROKARBON (Kim)Yapılarında yalnız karbon ve hid­rojen bulunan bileşiklerin genel adı­dır. Doğal olarak bazı bitkilerde, pet­rolde, yergazlarında ve kömürde bu­lunurlar. Kimyasal formülleri bakı­mından açık zincirli olanlara alifatik hidrokarbonlar, kapalı zincirli olan­lara aromatik hidrokarbonlar adı veri­lir.

-->
May1
HİDROLİZ
Categories: H
0 Comments
HİDROLİZ (Kim)Bir kimyasal bileşimin su tara­fından parçalanması demektir. Olu­şum sırasında su da parçalanır. Hid­roliz terimi yunanca “SUYUN AY­RILMASI” anlamına gelir. Bir asit ile baz tuz ve su oluşturur. Bu olaya nö-türleşmedenir. Bunun tam tersi, yani bir tuzun suyun etkisiyle kendisini meydana getiren asit ve baza ayrıl­ması olayı hidrolizdir. Ancakher tuz hidroliz olmaz. Tuzu teşkil eden kök­lerden birisinin zayıf asit veya zayıf baza ait olması şarttır. Asidi zayıf ba­zı kuvvetli veya asidi kuvvetli bazı zayıf olan tuzlar hidrolize uğrarlar. Örneğin, alüminyum klorür su ile hidrolize uğrar ve çözeltisi asitik re­aksiyon gösterir. Çünkü.AICİJ+3HOH—i> AI(OH), + 3 (Alüminyum (su) Alüminyum kuvvetli klorür) hidroksit asitZayıf baz)denklemine göre AI(0H)3 zayıf baz olup karışımdan çökelek halinde ay­rılır.Çözelti sadece kuvvetli bir asit olan HCI nin iyonlarını bulunduraca­ğından asitik bir özellik gösterir. Re­aksiyon ortamını turnusol kağıdı ile kontrol edebiliriz. Mavi tur-nusol asitik ortamda kırmızıya döner Evlerimizde kullandığımız sodaNa2CO3) (sodyumkarbonat) çözeltisi aşağıdaki denklemde gösterildiği şe­kilde hidrolize uğrar.2Na + COs + 2H + 20H -—>2Na + 20(7H2COŞ Zayıf Bazp kuvvetli bazik reaksi­yon gösterir. Bildiğimiz yemek tuzu olan sodyum klorür (NaCI) nötr bir reaksiyon gösterir. NaCI deki asit ve baz kökleri, her ikisi de kuvvetli asit ve baza ait olduğundan yemek tuzu hidrolize uğramaz. Bir esterin su ile asit ve alkol oluşturması da hidroliz­dir. Bu sabun yapımının temelidir. Besin maddelerinin sindirimi de hid­rolizin olduğu başka bir oluşumdur.

-->
May1
HİDROMETRE
Categories: H
0 Comments
HİDROMETRE(Fiz)Sıvıların yoğunluklarını ölçmeye yarayan aletlere hidrometre -veya areometre-denir. Bu aletler archime-des prensibinin uygulama alanlarına girerler. Bu aletler dibi safralanmış ve yukarısında bölümlenrniş bir sapı bulunan tüp şeklindedir. Bunların ağırlıkları sabittir. Bir sıvı içerisine batırıldıkları zaman yerlerini değiş­tirdikleri sıvının ağırlığı kendi ağırlık­larına eşit oluncaya kadar batarlar. (Archimedes prensibi), sıvı ne kadar haf ifse batma o derece çok olur. (Bk . Archimedes kanun- prensibi)Yoğunlukları ölçmemekle birlik­te, asit eriyikleri ve kimya endüstri­sinde kullanılan birtakım eriyikler için kullanılan hidrometreler, Baume (Bome) tarafından yapılmış bir me-todla derecelendirilir. Baume 1718-1804 yılları arasında yaşamış Fransız kimyacısıdır. Bir hidrometreye Bau­me dereceleri yapmak için alet önce suya sonra(%15, +%85 su) oranında tuzlu suya batırılır ve battığı hizalara-’ 0,-ve 15 bölümleri yazılır. İki ara 15 eşit parçaya bölünür ve her bölüme 1 Baume derecesi denir ve bölmeler aşağıya doğru yürütülür.ispirtolu içkiler ve kolonyalar içerisindeki alkol miktarını ölçmek için kullanılacak hidrometreler (are­ometreler), Gay-Lussak tarafından düşünülmüş ve derecelenmiştir. Bu suretle derecelenmiş aletlere alkoo-metre adı verilir (Bk. Areometre)

-->
May1
HİPOFİZ
Categories: H
0 Comments
HİPOFİZ(Biy)Beynin altında, temel kemiğinin Türk eğeri denilen çukurluğuna yer­leşmiş findik büyüklüğünde bir iç sal­gı bezidir. Bütün iç salgı bezlerinde olduğu gibi hormonlarını doğrudan doğruya kan dolaşımı içine vererekvücudun her yanına gönderir. Hipofiz diğer iç salgı bezlerinin etkinliğini de düzenlediğinden iç salgı bezlerinin başı sayılır. Ön, orta ve arka Lob ol­mak üzere üç kısımdır. Ön ve orta lob-lar epitel dokudan, arka lop sinir do­kudan yapılmıştır. Hipofiz bezinin salgıladığı hormonlar, büyüme, geliş­me de, kan şekerini ayarlamada, döl yatağı kaslarının çalışmasında etkili­dir.

-->
May1
HİPOTEZ
Categories: H
0 Comments
HİPOTEZ (Kim)Bilimsel bir problemi açıklamak için başlangıçta ileri sürülen fikirler­dir. Önkestirmeye (tahmin) dayanan bu fikirler doğru da, yanlış da olabi­lir. Önkestirme deyince, aklımıza ge­lişigüzel bir yargı gelmemelidir. Bi­limde önkestirme, bir çalışma, bir emek ürünüdür. Bilim adamı, prob­lemi ortaya koyduktan sonra, onu çöz­mede yararlanacağı bilgileri toplar, kitaplar karıştırır, diğer bilim adam­ları ile konuşur, tartışır, bütün bun­lardan sonra, problemin cevabının ne olacağı hakkında bir hipotez (varsa­yım) ileri sürer. Hipotezin doğru olup olmadığının gerçeklenmesi, denen-mesiyleolur.

-->
May1
HOMOJEN KARIŞIM
Categories: H
0 Comments
HOMOJEN KARIŞIM (Kim)Şekerli ve tuzlu su, hava, alaşım­lar gibi özelliği her tarafında aynı olan karışımlara homojen karışım de­nir. Homojen aynı cins ve yapı anla­mına gelir. Homojen karışımda karışı­mı meydana getiren saf maddeleri ayrı ayrı mekanik yollarla birbirinden ayırmak mümkün değildir. Ancak bir hal değişmesi, yani, birinin donması, ya da buharlaşmasıyla bir ayırma mümkün olmaktadır. Örneğin, tuzlu su havada buharlaşmayla bırakılırsa, su buharlaştığında geride tuz kalır. Böylece tuz ile su birbirinden ayrılır.

-->
May1
HOMOLOG ORGANLAR
Categories: H
0 Comments
HOMOLOG ORGANLAR(Biy)Meydana geldikleri orijin bakımın­dan aynı olup şekil ve ödevleri başka olan organlara denir. Meselâ memeli­lerin ön üyeleri ile, kuşların kanatları aynı yerden meydana geldikleri halde ödevleri değişiktir.

-->
May1
HOMOZİGOT
Categories: H
0 Comments
HOMOZİGOT(Bk. Arı döl)Genel olarak bir hücrede zar, si-toplazma ve çekirdek olmak üzere üç kısım vardır. (Bk.Zar, sitoplazma ve çekirdek)XVII. yüzyılda yaşamış olan İngi­liz bilim adamı Robert Hooke çok mercekli mikroskobu ile şişe manta­rından ince bir kesit alarak incelemiş ve gördüğü delikleri anlatmak için HÜCRE kelimesini kullanmıştır.Bundan sonra birçok bitki ve hayvan­lar üzerinde yapılan mikroskopik ça-lışmalarıdan alınan sonuçların değer­lendirilmesi ve hücrelerin canlıfarın ortak temel birimleri olduğu sonucu­nun çıkarılabilmesi XIX. yüzyıla ras-lar. XIX. yüzyılın en önemli teorile­rinden biri olan Hücre Teorisinin yer­leşmesinde ve hücre hakkındaki bil­gilerimizin genişletilmesinde, elek­tron ve faz-kontrast mikroskobu gibi yeni araçların ve boyama tekniğinin önemli rolü olmuştur. Yeni araçlar icat edildikçe, hücre hakkındaki bil­gimiz daha da artacaktır.

-->
May1
HORMON
Categories: H
0 Comments
HORMON(Biy)Çok hücreli canlılarda iç salgı bezlerinin salgıladıkları ve hayvan­larda sinir sistemi ile birlikte düzen-leştirici olarak görev yapan organik maddelerdir.İç salgı bezlerinden doğrudan doğruya kana salgılanır ve salgılan­dıkları yerden uzak olan vücut kısımla­rında, özel olaylara etki ederler. İnsan ve diğer omurgalı hayvanlarda bulu­nan hormonların, böceklerde ve diğer birçok omurgasız hayvanlarda da bu­lunduğu son araştırmalarla ortaya konmuştur. Dolaşım sistemi bulunan canlılarda genel olarak kan ile dağıtı­lan hormonlar, diğer hayvanlarda hüc­reden hücreye geçerek yayılırlar.Bitkilerde de hormon bulunur; bitkilerin büyümesini ve diğer hayat-sal olaylarını düzenler. Bitki hormon­ları çok az miktarlarda oluşurlar ve oluştukları kısmın dışında görev alır­lar.

-->
May1
HÜCRE
Categories: H
0 Comments
HÜCRE(Biy)Canlıların temel yapı birimidir Mikronla ölçülecek kadarküçük olmak­la beraber, çok karışık yapıdadır. Hücreler bağımsız oldukları halde çok hücrelilerde birlikte iş görürler. Bü­tün canlılar hücrelerden ve hücrelerin meydana getirdiği maddelerden yapılmıştır. Bir hücre ya tek başına bir canlıdır, ya da çok hücreli bir can­lıyı meydana getiren milyonlarca hüc­reden bir tanesidir. Virüs­ler ise, canlı olmalarına rağmen hücre yapısında değildirler. Yapıları çekir-dekmaddesiyle (DNA veya RNA) bir çeşit kılıftan ibarettir.Genel olarak bir hücrede zar, si-toplazma ve çekirdek olmak üzere üç kısım vardır. (Bk.Zar, sitoplazma ve çekirdek)XVII. yüzyılda yaşamış olan İngi­liz bilim adamı Robert Hooke çok mercekli mikroskobu ile şişe manta­rından ince bir kesit alarak incelemiş ve gördüğü delikleri anlatmak için HÜCRE kelimesini kullanmıştır.Bundan sonra birçok bitki ve hayvan­lar üzerinde yapılan mikroskopik ça-lışmalarıdan alınan sonuçların değer­lendirilmesi ve hücrelerin canlıfarın ortak temel birimleri olduğu sonucu­nun çıkarılabilmesi XIX. yüzyıla ras-lar. XIX. yüzyılın en önemli teorile­rinden biri olan Hücre Teorisinin yer­leşmesinde ve hücre hakkındaki bil­gilerimizin genişletilmesinde, elek­tron ve faz-kontrast mikroskobu gibi yeni araçların ve boyama tekniğinin önemli rolü olmuştur. Yeni araçlar icat edildikçe, hücre hakkındaki bil­gimiz daha da artacaktır.

-->
May1
HÜCRE BÖLÜNMESİ
Categories: H
0 Comments
HÜCRE BÖLÜNMESİ (Biy)Bir hücrenin iki hücre meydana getirmesi olayıdır. Meydana gelen her hücre, belirli büyüklüğe kadar büyür ve tekrar bölünür. Hücreler bölünerek yeni hücreleri meydana ge-tirirken iki dönem geçirirler. Birinci­si, çekirdeğin kendi eşini yapması, ikincisi sitoplazmanın bölünmesidir. Canlı bir hücreli veya çok hücreli ol­sun bir hücrede bölünme olayı temel olarak aynıdır. Fakat hayvan ve bitki hücrelerinde bazı değişiklikler göste­rir. Bakterilerin belirli bir çekirdeği olmadığı için önce kromozomu sonra hücresi ortadan bölünür. Terliksi hayvanda bölünme sırasında, büyük çekirdek ortasından boğumlanarak ikiye ayrılır. Küçük çekirdek mitozla bölünür fakat bu bölünme sırasında çekirdek zarı parçalanmadan kalır (gizli mitoz) Çok hücreli canlıların vücut hücrelerinde görülen Mitoz bö­lünme sonucunda, bir ana hücreden meydana gelen iki oğul hücrede aynı sayıda kromozom bulunur. Eşeyli ola­rak çoğalan canlılarda görülen mayoz bölünme ise üreme organlarında sperma ve yumurta hücresi olgunla­şırken görülür, burbölünme sonucu oluşan eşey hücrelerinde kromozom sayısı yarıya iner, böylece dölden, dö­le kromozom sayısı değişmez. Mitoz ve Mayoz hücre bölünmeleri için ay-N rint il ı bilgi (Bk. Mayoz ve Mitoz)

-->