24 Aralık 2008 Çarşamba

kategori g

GAGA
Categories: G
0 Comments
GAGA (Biy)Kuşların sindirim sistemlerinin başlangıcında, memeli hayvanlarda gördüğümüz diş ve dudakların yerini alan, tırnaksı (boynuzsu) maddeden yapılmış sert organdır. Çeşitli kuşlar­da besin alma tarzlarına göre değişik şekiller almıştır. Kartal gibi yırtıcı kuşlarda avı yakalamaya, serçe gibi tane ile beslenen kuşlarda taneleri toplamaya, leylek gibi sulak ve batak­lık yerlerden besin arayanlarda kuv­vetli olarak avını sıkıca tutmaya, ör­dek gibi su kuşlarında ise yassı ve ağzına aldığı suyu kenarlarından sız­dırmaya uygun biçimdedir. İlkel me­melilerden bazı tekdeliklilerde de ga­ga bulunur.
window.google_render_ad();
window.google_render_ad();

-->
Nis30
GAMET
Categories: G
0 Comments
window.google_render_ad();
GAMET (B\y)Olgunlaşmış eşey (döl) hücresi demektir. Görünüşleri bakımından benzer veya farklı olabilirler. Farklı olanlarda erkek üreme hücresi dişi­den küçük olduğundan, mikrogamet, dişi üreme hücresi de büyük anlamın­da makrogamet adını alır.Farklılık çok ileri gitmiş olanlar­da da erkek döl hücresine sperma hayvancığı = spermatozoit, dişi döl hücresine de yumurta hücresi = oosfer adı verilir. Sperma hayvancığı küçük ve hareketli, yumurta hücresi çoğunlukla bol besin maddesi taşıdı­ğından büyük ve hareketsizdir. Ga­metler benzer veya benzemez olsun, bunların birleşmesinden meydana gelmiş olan hücreye zigot adı verilir.

-->
Nis30
GAMON
Categories: G
0 Comments
GAM ON (Biy)Eşem hücreleri tarafından salgıla­nan, döllenme olayını gerçekleştiren hormonlara denir.a) GYNOGAMON I: Yumurta salgı­lar, spermleri çeker.b) GYNOGAMON II: Yumurtanın kendine hastır. Kendi türünden olan spermleri kabul eder.c) ANDROGAMON I: Olgunlaşma­mış yumurtaya girmek isteyen bir spermi yok eden yumurta salgısıdır.d) ANDROGAMON II: Yumurtanın zarını eriten, sperm salgısıdır.

-->
Nis30
GASTRULA
Categories: G
0 Comments
GASTRULA (Biy)Eşeyli üreyen canlılarda, döllen­meden sonra zigotun ana babaya ben­zeyen bir canlı meydana getirmek üzere bölünerek, çoğalması sırasında geçirdiği dönemlerden birinin adıdır.Gelişmenin bu döneminde embriyo­nun bir tarafındaki hücreler blastula boşluğu içine doğru itilir. Bu hücre hareketi sonucunda meydana gelen embriyo şekline gastrula denir. Gas-trula döneminde embriyo içe doğru çökmüş bir lastik topa benzer.Bu dö­nemin başlangıcında sadece dış deri (ektoderm) ve iç deri (endoderm) ol­mak üzere iki hücre tabakası vardır. Sonuna doğru iç ve dış deri arasındaorta deri adı verilen üçüncü bir tabaka oluşur. Bu tabakalar ergin canlının bü­tün doku ve organlarını oluşturacak­tır.

-->
Nis30
GAZLAR
Categories: G
0 Comments
GAZLAR(FtaHKİm)Belirli bir şekli ve belirli bir hac­mi olmayan maddelere gaz denir.İçinde yaşadığımız hava, su bu­harı, duman, karbondioksit, .. v.b maddeler gaz maddelerdi r.Gaz molekülleri birbirlerine za­yıf bağlarla bağlı olduklarından her tarafa hızla hareket etme yeteneğine sahiptirler. Bundan dolayı da gazların belli bir şekli ve hacimleri yoktur, bu­lundukları yerlerin (kabın) şeklini alırlar ve hacimlerini kaplarlar.GAZLARIN AĞIRLIKLARININ ÖLÇÜLMESİ:Bir lastik balonu (çocuk balonu) hassas bi r di namometre (yaylı terazi, yaylı kantar) iJe tartılarak ağırlığını . tesbit edelim. Daha sonra da, aynı balonu şişirerek tekrar tartalım. İki tartı arasında bulunan ağırlık farkı ga­zın (hava) ağırlığını verir.GAZLARIN HACİMLERİNİN ÖLÇÜLMESİ:Gazların hacimleri ölçü silindiri yardımıyla ölçülür. Birölçü kabını (öl­çü silindirini) tamamen suyla doldu­ralım ve içinde su bulunan bir kaba ağzı aşağıya gelecek şekilde batıra­lım. Daha sonra kıvrık bir boruyu (cam boru veya lastik boru) ölçü silin­dirinin altından sokalım ve borudan üfleyelim. Silfndirin içinde toplanan gaz (hava) suyu itip dışarı çıkarır ve tamamen dolu olan su biraz azalır. Bu devamlı yapılacak olursa ölçülü silin­dir içindeki su seviyesi gittikçe düşer ve gaz (hava) miktarı fazlalaşır. Ölçü­lü silindirin ölçülerinden ne kadar gaz olduğu okunarak gazın hacmi bu­lunmuş olur.GAZLARIN ÖZGÜL AĞIRLIKLARININ ÖLÇÜLMESİ:Gazın ağırlığını ve hacmini bul­mayı bildiğimize göre, bu metotları kullanarak gazın ağırlığını ve hacmini bulup birbirlerine oranlarsak (böler­sek) gazın özgül ağırlığı bulunur. Özgül ağırlık = Ağırlık/Hacim formü­lünden özgül ağırlıklar hesaplanır. Bu formülü sembollere göre yazacak olursak. / = G/Vşeklindeolur.Havanın özgül ağırlığını bulmak isteyeli m. 0,26 gr olan havanın hacmi 200 cm3 olsun. Ağırlığı hacme böler­sek 1 cm3 hacimdeki havanın ağırlığı bulunurki bu da özgül ağırlığa eşit ” olur. GAZLARIN BASINÇLARI:Gazlar da ağırlığa sahip oldukla­rından basınç yaparlar, içinde yaşadı­ğımız atmosfer (açık hava) büyük bir basınç yapar fakat biz bu basıncı his­setmeyiz. Zira, dıştan yapılan bu ba­sıncı içimize çektiğimiz gene aynı gaz (hava) basıncı ile dengeleriz. Dıştaki basıncın azalması (yükseklere çıkıl­dıkça) içimizdeki basıncı fazlalaştıra-cağından damar çatlamaları ve kana­malar sonucu ölümler olabilmektedir. (Bk . Atmosfer)Gazların basınçlarını ölçmeye ya­rayan aletlere manometre denir. Ma­nometreler kapalı yerlerdeki gazların basıncını ölçmek için kullanılır. Açık yerlerdeki gazların basıncını (açık ha­va basıncı atmosfer) ölçmek için ise barometreler kullanılır.Manometreler sivili ve metal ma­nometreler olmak üzere ikiye ayrılır. Daha başka çeşitleri de vardır. (Ya­zıcı manometreler gibi)Sivili manometrelerin çok basit bir yapılışları vardır. Bu manometre­lerin esasını “U” şeklinde bir boru veiçindeki birsıvı (genelliklecivavesu) oluşturmaktadır.Sivili manometreleri iki bölümde inceleyebiliriz. 1- Açık manometreler 2-Kapalı manometrelerAÇIK MANOMETRELER“U” şeklindeki borunun bir kolu uzun bir kolu da kısadır. Kısa kol ba­sıncı ölçülecek gazın bulunduğu kapa­lı kaba bağlanır. Uzun kolun ise ucu açıktır. Buradan atmosferin (açık ha­vanın) girmesi sağlanarak daha bü­yük basınç elde edilmiş olduğundan fazla civa kullanılmasına gerek kal­maz. Kapalı kapta bulunan gazın ba­sıncı büyük ise, bunun ölçümü için manometrelerin kullanılması elveriş­lidir. Büyük basınçlı gazın basıncını ölçmek için manometrenin kısa kolu gazın bulunduğu kaba bağlanır. Kap­tan gazın çıkışı sağlanınca (musluk açılarak) borudaki civa üzerine gaz tarafından büyük bir basınç yapılır. Basınç etkisiyle kısa koldaki civa itilir buna bağlı olarak da uzun koldaki ci­va yükselir. Bir müddet sonra denge sağlanınca (kollardaki civaların aşağı­ya yukarıya iniş çıkışları durunca) iki koldaki sıvı (civa) seviyeleri ölçülerek elde edilen civa basıncına bir de açık hava basıncı i lave edi terek kapalı kap­taki gazın basıncı bulunmuş olur.Atmosfer basıncını (H) ile, kol-\lardaki civa farkını (h) ile gösterirsek gazın (p) basıncı ise , p =-h + H cm civa olarak bulunur. ‘Eğer basıncı gr-kuvvet/cm2 olarak bulmak istiyorsak;p = h./+ H (gr-kuwet/cm2.) formülü­nü kullanmalıyız. Veya sonuçta cm civa (cmHg) olarak bulunan basıncı gerekli çevirmeler yaparak; gr-kuvvet/cm2 olarak bulabiliriz. p = h + H formülünde, h cm civa, H cm civa olarak alınırsa sonuçta basınç da cm civa olarak bulunur. ÖRNEK PROBLEM :Bir kapalı kaptaki gazın basıncını ölçmek için kullanılan açık manomet­rede kollar arasındaki sıvı (civa) farkı 7 cm ise kapalı kaptaki gazın basıncı ne olur? ÇÖZÜM:Kollardaki seviye farkı 7 cm ise bunu 7 cm Hg (santimetre civa) oJa-rak da yazabiliriz. Bu bize, 7 cm yük­sekliğindeki civanın -civa sütununun-basıncının 7 cmHg olduğunu anlatır. Atmosfer basıncı da H=76 cm civa olduğundan toplam basınç, gazın ba­sıncını vereceğinden, p = h + H = 7cmHg + 76cmHg =83 cmHg bulunur. Bu sonuçtan da kapalı kaptaki gazın basıncının 83 cmHg ol­duğu anlaşılır.Eğer sonuç gr-kuvvet/cm2 olarak bu­lunmak isteniyorsa (zira, problemde belirli bir sonuç istenmemiş. İsteğe bağlı bırakılmış), ya sonuçtan çevir­me yapılarak gr-kuvvet/cm2 bulunur. Yada çözüme başlamadan.gerekli çe­virmeler ve değerler kullanılarak iş­lemler yapılarak istenilen sonuca gi­dilir.Şimdi bu problemin devamını getirelim ve sonuçta bulduğumuz 83 cmHg lık basıncı gr-kuwet /cm2 lik birime çevirelim. Bunun için yapıla­cak işlem çok basittir. Yalnızca 83 cmHg’nın anlamını bilmek yeterlidir. O da şudur: 83 cmHg (santimetre ci­va) demek, 83 cm yüksekliğindeki ci­va sütununun yaptığı basınç demektir. Bu basınçta, 83cm ile 13,6gr-kuwet/ cm3 (civanın özgül ağırlığı) çarpılarak bulunur (Bk .Sıvıların- hidrostatik basıncı) p =83 cmHg =83 cmx13,6 gr-kuwet/KAPALI MANOMETRELER (BOŞLUK MANOMETRESİ)Bu manometrede, uzun kol kapa­lıdır ve burada bir boşluk vardır. Ha­va bulunmamasına dikkat edilmeli­dir. Aksi halde civa basıncına hava­nın (atmosferin)basıncını da ilave et etmemiz gerekir.Bucinsten manomet­relerle genellikle küçük basınçlar öl­çülür. Büyük basınçları ölçecek olur­sak civa yükseleceğinden kapalı boru patlayabileceğinden alet bozulabile-cektir.Manometrenin kısa kolu, basıncı ölçülecek gazın bulunduğu kaba bağ­lanır. İki koldaki civanın yükseklikle­rinin farkı, gazın basıncını gösterir. Mesela, bu fark 10 cm ise gazın ba­sıncı 10 cmHg olarak bulunur. Basıncı diğer birimlerden bulmak istersek gerekli çevirmeleri yapmamız gere­kir. (Açık manometrelerde verilen ör­neklerde olduğu gibi) kapalı mano­metrelerde gazın basıncı, p = h cmHg veyap = h.f gr-kuv/cm2 olur.ÖRNEK PROBLEM: \Kapalı bir manometre ile ölçülen sıvı seviyeleri farkı 20 cm ise ölçülen gazın basıncı ne olur? ÇÖZÜM: \Kollardaki seviye farkı 20 cm ol­duğundan ve ilave edeceğimiz bir at-mosfer basıncı da olmadığından gazın basıncı doğrudan seviye farkına eşit­tir ve,p = h = 20 cm Hg’dır. Eğer sonucu gr-kuvvet/cm2 olarak bulmak ister­sek (zira, sonuç serbest bırakılmıştır) ya sonuçtan çevi rme yaparak, p=20cmHg = 20 cmx13,6 gr-kuv/cm3p= Zx136cmx–fl*M= 272 ^v cm3 f cm2buluruz (Bk; . Açık manometre)cm= 272 gr-kuv/cm2′bulunur.METAL MANOMETRELER :Endüstride, gaz basınçlarını ölç­mek için kullanılan aletlerin çoğu, metallerin esnekliğinden faydalanıla­rak yapılmış olan manometrelerdir. Bunların esas parçası bir ucu kapalı olan bükülmüş ve esnek bir borudur.Bu borunun kolayca bükülebilmesi ve açılabilmesi için, ince bir metal­den yapılması gerekir. Manomet­renin borusunun açıkucu gazın bulun­duğu kaba birleştirilir (bağlanır). Ba­sıncı büyük olan gazla dolan boru, bi­raz açılarak serbest uç yer değiştirir.Bu uca bağlı gösterge hareket ederek üstünde bölümler bulunan . bir kad­ran önünde dönerek bir yerde durur. Durduğu yerde okunan sayı gazın ba­sıncını verir.Otomobil lastiklerini şişirmekte kullanılan havanın basıncı, buhar ka­zanlarında su buharının basıncı, mo­torlarda gaz basınçları metal mano-/netrelerle ölçülür.
ya da p = h./formülü kullanılarak

-->
Nis30
GAZ TULUMBALARI
Categories: G
0 Comments
GAZ TULUMBALARI (Fiz)Gaz tulumbaları, gazları bir yer­den diğer bir yere aktarmaya yarar­lar. Gaz tulumbalarının bazıları, bir yerdeki gazı boşaltmak bazıları da, gazları kaplar içinde sıkıştırmak için kullanılır.Yapılış prensibi emme basma tu­lumba gibi olan (Bk. .Su tulumbaları) ve Alman fizikçisi Otto von Guericke-(Oto Fon Gerik) tarafından bulunan pistonlu gaz tulumbasını kısaca göre­lim.Bu tulumbalarda içi boşbir silin­dir ve silindirin içinde hareket eden bir piston bulunur. Silindirin bir ta­banı havaya açıktır. Silindirin diğer tabanı ise iki musluğa bağlıdır. Bu musluklardan biri içeriye diğeri dışa­rıya açılan iki sübabaeklidir. Silindir hacmi boşaltılacak kaba bağlanır. Pis­tonu aşağıya indirirken gazın (hava­nın) sıkışmasından dolayı basıncın artması nedeniyle (Bk . Böyle- Mari-otte kanunu) A sübabı kapanır, B sü-babı açılır ve hava dışarı atılır. Piston tamamiyle aşağıya inince silindirin içindeki hava tamamıyla boşalır. Pis­ton yukarı çekilirken (B) sübabı kapa-~ nır, (A) sübabı açılarak havası boşaltı­lacak kaptan silindirin hacmi kadar hava çekilir. Piston aşağıya indiril­meye başlanınca ise tekrar (A) sübabı kapanır. (Böylece çekilen havanın tekrar kaba dönmesi önlenir) B süba­bı açılarak çekilen hava dışarıya atılır. Bu tekrarlar sonucu kabın içindeki hava her seferinde silindirin hacmi kadarı dışarı atılarak boşaltılmış olur.

-->
Nis30
GEN
Categories: G
0 Comments
GEN (Biy)Kromozomlar üzerinde bulunan, kalıtsal karekterlerin bir dölden bir döle taşınmasında ve karekterlerin gelişmesinde rol oynayan kalıtım fak­törleridir. Son araştırmalara göre gen bir DNA parçasıdır. Dev bir molekül olan DNA pek çok gen taşır. Genlerin bir kısmı dominant olan karekterleri belli eder, bunlar genellikte büyük harfle gösterilir. Bir kısım genlerde resesif olan karekterleri belli eder, bunlarda küçük harfle gösterilir.

-->
Nis30
GENETİK
Categories: G
0 Comments
GENETİK (=KALITIMYavruların ana babalarına ben­zeyiş ve farklılıklarını araştıran biyo­loji dalıdır. Bu konuda ilk deneyleri ve çaprazlamaları XIX. yüzyılda Çe­koslovakyalı bir keşiş olan Gregor Mendel yapmıştır. Mendel deney aracı olarak bezelyeleri seçmiştir. Bu seçişe sebep; bunları yetiştirmek hem kolay, hem de kısa zamanda döl elde etmek mümkün olduğu içindir. Bir de çok çeşitlerinin olması ve çiçek yapısının dış tozlaşmaya elverişli ol­mamasıdır.

-->
Nis30
GENLEŞME
Categories: G
0 Comments
GENLEŞME(FSz)Isıtılan maddeler (katı, sıvı, gaz) genleşirler. Maddelerin (veya cisim­lerin) ısıtılmaları sonunda boylarının uzaması yüzeylerinin ve hacimlerinin büyümeleri genleştiklerini gösterir. İnce uzun katılar genleştikleri zaman boyca uzarlar.Levha şeklindeki cisimler gen­leştikleri zaman yüzeyce genleşirler.Hacim teşkil eden cisimler ise-genleştikleri zaman hacimce genle­şirler. KATILARIN GENLEŞMESİ:Isıtılan katı bir cisim bütün doğ­rultularda genleşir. Uygulamalarda tel ve çubuk şeklindeki cisimlerin yal­nız boylarının uzaması incelenir. Di­ğer doğrultulardaki genleşmeler ih­mal edilir.İki nokta arasına bir tel gerelim. Bunun ortasına da bir ağırlık asalım. Bu teli bir alevle ısıtalım. Telin aşağı­ya doğru sarktığını görürüz. Buradan ısıtılan telin uzadığını belirlemiş olu­ruz.Uzama miktarını hesaplamak için cismin boyunu, uzama katsayısı ve sıcaklık değişmesiyle çarpmamız gerekir. Cismin son boyunu bulmak için ise cismin ilk boyu ile uzama miktarını toplamamız yeterli olur.Uzama katsayısı: 1 birim uzunluk­ta- diyelim 1 metre- bulunan bir cis­min sıcaklığının 1°C artmasıyla uzadı­ğı miktara o cismin uzama katsayısı denir.Demirin uzama katsayısı 0,000012′dir. deyince şunu anlarız. 1m boyundaki demirin sıcaklığı 1°G artarsa boyu 0,000012 m. uzar. 1 cm boyundaki demirin sıcaklığı 1°C artarsa boyu 0,000012 cm uzar.Diğer cisimler içinde aynı yakla­şımları yapabiliriz. Not:Cismin boyu metre alınırsa uza­ma miktarı da m. olarak bulunur. Bo­yu cm. olarak alırsak uzama miktarı da cm. olarak bulunur. Yani, cismin boyuna bağlı olarak uzama miktarı bi­rimi bulunur. ÖRNEK PROBLEM :10 metre uzunluğundaki bir de­mir çubuğun sıcaklığı 5°Cdan45°C’ye kadar çıkartılırsa boyu ne kadar deği­şir? ÇÖZÜM:Uzama miktarı soruluyor. Uzama miktarı = İIk boy xûzama kat-sayısıxSıcaklık değişimi Uzama miktarı = 10 mx0,000012x (45-5)Uzamamiktarı = 10×0,000012×40 = 0,0048 m bulunur.Son boyu (45°Cdeki boyu) istenseydi ilk boyla uzama miktarı toplanırdı. Sonboy = İ Ikboy +Uz.mi ktarı Sonboy = 10m + 0,0048 m = 10,0048 m Diğer bir çözüm:1 m boyundaki demir 1 C ısınırsa bo­yu 0,000012 m uzar. 10 m. boyundaki demir 1°C ısıtılırsa, boyu 0,000012×10 = 0,00012 m. uzar 10 m. boyundaki demir 40°C ısıtılırsa boyu 0,000012×10x40 = 0,0048 m. uzar.Not: Cisimlerin sıcaklıkları artarken, yaptıkları genleşmeyi, sıcaklıkları aza­lırken aynen yaparlar. Bu zaman, da­ralma veya büzülmeden söz edilir. Bu problemde sıcaklık 45°C’den 5°C’a kadar düşürülseydi t2- f 1 = 5-45 = -^40°C olurdu. Problemin çözümü ise:uz. mik. = 10 m. x 0,000012 x -40 = - 0,0048 m. olurdu. Buradan da demir çubuğun kısaldığı (büzüldüğü) anlaşılır. (—) işaret kısalmayı gösterir. Demir çubuğun son boyu ise:Son boy (5°C’daki boy) = 10 -0,0048 = 9,9952 m. olur. Zira son bo­yun daha küçük olacağı hemen tahmin edilmelidir. Bazen aceleyle veya sonucu hiç düşünmeden hemen işleme başlanarak, son boy için 10 +
0,0048 = 10,0048 m. sonucu bulunup doğru kabul edilmektedir. Halbuki yanlış bir sonuçtur. Bu yüzden sonuç­lan bulunca, biraz düşünmeliyiz ve doğruluğuna emin olduğumuz zaman çözümü kabul edebiliriz. Her bulduğu­muz sonucu kabul etmemeliyiz. Mut­laka sonuç kontrolü yapmalıyız. Bu tip işlemler yüzeyce ve hacimce genleşme problemlerinde de aynen uygulanır.Katı madde yüzey teşkil ederse-levha şeklindeki cisimler- yüzeyce genleşmelerden sözedilir.Levha şeklindeki bir cisim ısıtı-lırsa hem enine hem de boyuna uzar. Bunun sonucunda da yüzeyce genleş­me meydana gelir. Yüzeyce genleş­me miktarını bulmak için, ilk yüzey ile yüzeyce genleşme katsayısını ve sıcaklık değişimini çarparız.Yüzeyce genleşme katsayısı, bir cismin 1 yüzey biriminin 1°C ısıtılma-sıyla yüzeyce genleştiği miktara o cis­min yüzeyce genleşme katsayısı de­nir. Yüzeyce genleşme katsayısı uza­ma katsayısının iki katıdır. ÖRNEK PROBLEM;Bir kenarı 1 m. diğer kenarı da 2 m olan dikdörtgen şeklindeki bir de­mir levhanın sıcaklığı 0°C’den 100°C ye yükselse yüzeyi ne kadar gen leşi r? ÇÖZÜM; Demirin uzama katsayısı 0,000012 olduğundan yüzeyce genleş­me katsayısı ise 0,000012×2 = 0,000024 olur. Yüzeyi ise, 1 mx2m=2 m2 olur. Yüzeyce genleşme miktarı = ilk yüzeyxyüz.gen.katx.sıcaklık de­ğişimi, yüz.gen.mik. = 2m2×0,000024x(100- 0)yüz. gen. niik. =2×0,000024×100 = 0,0048 m2 o.’ur.Cisimlerin üç boyutu varsa ha­cim teşkil ediyorlar demektir. Çubuk tel veya levha şeklinde olmayan ci­simlerde hacimce genleşme incele­nir. Hacimce genleşme miktarını bul-” mak için cismin ilk hacmi ile hacimce genleşme miktarı ve sıcaklık değişimi çarpılır.Hacimce genleşme katsayısı. Bir cismin bir hacim biriminin 1°Cısıtıl-masıyla genleşmiş olduğu miktara hacimce genleşme katsayısı denir.Hacimce genleşme katsayısı uza­ma katsayısının üç katı kadardır. Yani hacimce genleşme hesaplarında ha­cimce genleşme katsayısı doğrudan verilmezse, o cismin uzama katsayısı 3 le çarpılarak hacimce genleşme kat­sayısı bulunur. ÖRNEK PROBLEM;Hacmi 50 cm3 olan bir demir 10 °C den 40°C ye kadar ısıtılınca hacmi ne kadar genleşir? ÇÖZÜM rDemirin hacimce genleşme kat­sayısı verilmediğinden uzama katsa­yısını 3 le çarparak hacimce genleşme katsayısını buluruz. 0,000012×3 = 0,000036Hac.gen.mik. = ilk hacim x hac.gen. kat.xsıcaklık değişimi Hac. gen. mi k = 50cm3 x0.000036x (40-10)Hac. gen.mik.=50×0,000036×30 = 0,0036×15 Hac.gen.mik. =0,054 cm3 olur.Son hacim istenirse -ilk hacimle hacimce genleşme miktarı toplanır. Son haci m = 50 cm3+0) 054crn3= 50,054 cm3 bu.unur. . ‘ ■ .içi boş olan cisimlerde aynı şekil­de genişler. ÖRNEKO°Cde iç hacmi 100 cm3 olan bir cam balonun sıcaklığı 100°Ç ye çıkar­sa iç hacminde100×3x0,000009×100 = 0,27cm3lük bir artış meydana gelir. Not:Camın uzama katsayısı 0,000009 dir. Uzama katsayıları problemlerde genellikle» veri lir.Kendiniz problem çözerken tablolardan almanız gerekir.Endüstride, katıların ısınma ve soğumalarından meydana gelen bü­yük kuvvetlerden faydalanılmaktadır. At arabalarının tekerleklerine de­mi r çember geçi rmek için, önce taban demiri iyice kızdırılıp genişletilir, sonra da demir çember tekerleğe ge­çirilir. Demir soğuyunca küçülür. Bu suretle tekerleğin parçalarını iyice sı­kıştırır.İki metal levhayı birbirine ekle­meye yarayan perçinler, soğumayla meydana gelen kuvvetlerden faydala­nılarak yapılır, jîunun için, eklenecek olan metal levhaların üzerinde karşı­lıklı delikler açılır. Bu deliklere, ısıtıl­mış demirden perçin çivileri geçirilir. Çivilerin başları çekiçle dövülür. Çi­viler soğuyunca kısalarak levhaları birbirleri ne sıkıca bitiştirirler.Bazı yerlerde de genişlemenin zararlarından kaçınılır. Bunlara da birkaç örnek verelim.Sıcak su kalorifer ve buhar boru­larında genişleme ve uzamalardan dolayı bozulmalar olabilir. Bilhassa sıcaksuve buharın geçtiği borularda boy değişmeleri önem taşır. Bu gibi hallerde borulara uzama imkanları verilmelidir.Demiryollarına raylar döşenirken rayların aralarında aralıklar bırakmak gerekir. Bu aralıklar her yörede yöre ortalama sıcaklığı ve soğukluğuna bağlı olarak yapılır.Kalın camdan yapılmış olan bir soğuk şişenin içine sıcak su konula­cak olursa, şişe kırılır veya çatlar.’ Bu­nun sebebi de camın ısıyı fena i I et­mesidir. Şişenin içi ısınınca geniş­ler, dışı derhal- ısınmadığından so­ğuk kalır genişleyemez. Bu farklı genişlemeden dolayı cam kırılır. Bunun için sıcaklık farklarına daya­nabilen cam kaplar yapılır

-->
May1
GIRTLAK
Categories: G
0 Comments
GIRTLAK (Biy)İnsanın soluk borusunun, değişik yapıda üç kıkırdaktan meydana gel­miş üst bölgesidir. Hareketlidir. Yu­takla soluk borusu arasında bulunan gırtlak hem soluk havasının geçtiği yer, hem de ses meydana getirme or­ganıdır. Birinci kıkırdağın ön yüzün­de bir iç salgı bezi olan tiroit bezi oturur. Bu nedenle bu kıkırdak tiroit kıkırdağı adını alır. Bu kıkırdağın üst çıkıntısı lokma yutulurken soluk boru­sunun.girişini kapayan gırtlak kapa­ğıdır. İkinci kıkırdak ibriksi,. üçüncü­sü halka kıkırdak adını alır. İkinci kı­kırdağın iç yüzünde sümüksel zardan meydana gelen, pili şeklinde çıkıntı yapmış bir çift ses teli bulunur, ikinci kıkırdağın arka yüzündeki kaslarının kasılıp gevşemesiyle gırtlağın çapı daralıp, genişler, bu sırada akciğer­lerden gelen havanın ses tellerine çarpmasından ses oluşur. Dil, diş ve dudaklarda sese anlam kazandırmada rol oynar. Sonuçta beyindeki konuş­ma merkezi sayesinde sesler anlaşıla­bilir kelimeler haline gelir.

-->
May1
GEYİK
Categories: G
0 Comments
GEYİK (Biy)Hindistan’da . yaşayanların bur­nunun üstünde bir, Afrika’da yaşayan­larının iki boynuzu bulunur.Geviş getiren memeli bir hay­vandır, Erkeklerinin ağaç görünü­münde boynuzları vardır. Boynuzlar heryıl düşer, yenisi bir fazla dallı ola­rak meydana gelir. Yaşlı bir erkeğin yönetiminde küçük sürüler halinde yaşarlar. Gözleri kuvvetlidir, iyi ko­ku alırlar. Kuzey Kutbu’na yakın karlı ve soğuk yerlerde yaşayan Ren Ge­yikleri Likenlerle geçinir.Eskimoların evcil hayvanıdır. Etin­den sütünden yararlanılır,

-->
May1
GERİ ÇAPRAZ
Categories: G
0 Comments
GERİÇAPRAZ* LAMA (Biy)Melezlerin taşıdığı karakterler bakı­mından homozigot resesif olan fert­lerle çaprazlanmasına GERİ ÇAPRAZ­LAMA denir. Sarı Bezelye Yeşil Görüldüğü gibi (1:1) oranı çıkmıştır. Eğer sarı bezelye arı döl olsaydı (F) dölü yüzde 100 sarı olurdu. Öyle ise geri çaprazlama,-bir dölün arı döl veya heterozigot (melez) olduğunu anla­mak için yapılır.

-->
May1
GLİKOZ
Categories: G
0 Comments
GLİKOZ (-ÜZÜM ŞEKERİ) (Biy)_______________Şekerli meyvaların çoğunda ser­best olarak bulunan, suda eriyebilen ve hücre zarlarından geçebilen bir çe­şit karbonhidrattır. Hayvan vücudun­daki sıvıların çoğunda, karaciğerde, kanda ve dalakta da bulunur. Normal halde insanın sidiğinde bulunmadığı halde şeker hastalarında bulunur. Glikozun ilk oluş yeri yeşil renkli bit­kilerdir. Pancar şekeri olan sakkaroza göre daha az tatlıdır. Tıpta, likör, meyva şekeri, reçel yapımında kulla­nılır. Glikoz, belirteci olan fehling et­kisiyle tuğla kırmızısı renk verir.

-->
May1
GLİSERİN
Categories: G
0 Comments
GLİSERİN (Kim)Kimyada adı propan trioldür. Renksiz kıvamlı, şiddetli su çeken, yoğunluğu 1,264 g/cm3, kaynama nok­tası 290°C, ergime noktası 17°C olan bir sıvıdır. Su ve alkolde erir. Doğal yağların hidroliziyle (sabunlaştırıl-masıyla) veya glikozun sodyum bisül-fitli (NaHSO3)ortamda mayalanma-sıyla elde edilir. Kolay estörleşir. Nit­rik asitle gliserin trinitrat esterini meydana getirir. Nitro gliserin çok kolay patlar. Korunması güçtür. Ki-zelgur denilen sünger görünüşünde, SiO2 ‘den ibaret bir maddeye emdiri­lerek korunur. Buda şiddetli patlayıcı maddedir. Buna dinamit denir. İsveç­li bilgin Alfret Nobel bulmuştur. Gli­serin donmayı geciktirme maddesi, patlayıcı madde yapılmasında, sulu boya, matbuat mürekkebi, tuvalet malzemesi, nem çekici olarak bilhas­sa tütünlerin nemini tutmakta, ellere ve deriye çatlamayı önlemek için yu­muşatıcı olarak kullanılır..

-->
May1
GOLGf
Categories: G
0 Comments
GOLGf (Biy)Hücrelerin Stoplazmasında zar­lardan yapılmış yassı kesecikler ha­linde bulunan yapıdır. Golği cisimci­ği = golgi aygıtı adını da al.ır. Golgi üzerinde ribozomlarbulunmayan en-doplâzmik retikuluma benzer. Golgi cisimciği salgı hücrelerinde, salgı maddesinin yoğunlaşmasında ve küçük kofullarda toplanmasında rol oynar.

-->
May1
GORİL
Categories: G
0 Comments
GORİL (Biy)Batı Afrika’nın ekvator bölgesinde yaşayan bir maymun türüdür. Kollarıçok uzun, kalın kaslı, bacakları ise kısadır. Yüzü öne doğru çıkıntılıdır. Rengi esmerimsi siyah renklidir. Bü­tün vücudunu sert ve uzun kıllar örter. Ormanlarda yaşar, meyva ile beslenir­ler. Dişisi ağaçların arasına yuva ya­par.

-->
May1
GÖÇ
Categories: G
0 Comments
GÖÇ (Biy)Asıl konakladıkları yerleri ne dön­mek için belli zamanlarda sürüler ha­linde iklim değiştiren bazrhayvanla-rın geçip gitmesine denir. Sonbahara doğru ülkemizdeki leylekler, kırlan­gıçlar ve daha birçok göçmenkuş gü­neye doğru uçarak Afrika’ya göç ederler. Orada daha önce kışladıktan yerlerde kalırlar ve ilkbaharda tekrar yurdumuza göç ederek kuluçka yuva­larını bulurlar. Gündönümleri, günle­rin kısalması veya uzaması kuşları et­kileyerek göç etmelerine sebep olur. Uzun zamandan beri, göçeden kuş­ların, belirli deniz kıyılarını, nehir­leri veya dağları izleyerek yollarını tayin ettikleri sanılıyordu. Kuşbilim adamlarının yaptıkları tecrübelerde göç eden kuşların yollarını tayin ederken güneşin durumundan yarar­landığı, gece göç eden kuşların da yıldızlardan yararlandıkları ortaya çıktı. Kuşların uçuş yönlerini tayinde bunlardan başka mıknatıs alanında etkilenme, hava değişikliklerini ön­ceden sezme yetenekleri de rol oynar.

-->
May1
GÖĞÜS
Categories: G
0 Comments
GÖĞÜSHayvanlarda gövdenin boyun ile karın arasında bulunan bölümüdür. Özellikle solunum ve kalp gibi dola­şım organlarının bulunduğu boşluk­tur. Memeli hayvanlarda diyafram ile karın boşluğundan ayrılır. Göğüs boş­luğunun ön yüzüne göğüs, arka yüzü­ne sırt denir. Üyeleri bulunan omur­galı hayvanlarda göğüs boşluğunun heri ki üst tarafında omuz kemeri bu­lunur. Ön üyeler bu kemerle göğüse bağlanır. Yanlarda az veya çok geliş­miş kaburga kemikleri arkada sırt omurlarına, önde göğüs kemiğine bağlanarak göğüs boşluğunu çevre­lerler.

-->
May1
GÖK DÜRBÜNÜ
Categories: G
0 Comments
GÖK DÜRBÜNÜ (Fiz)_______Gök cisimlerinin (yıldızların ayınmeteorların., v.b) gözleminde kulla­nılan bir dürbündür. Kepler tarafın­dan icad edilmiştir.Objektif (cisme yakın mercek) odak uzaklığı birkaç metre olan bir in­ce kenarlı mercek olup cismin gerçek ters ve küçük bir görüntüsünü verir. Cisim sonsuzda olduğundan (gök ci­simleri sonsuzda kabul edilir), son­suzdaki cisimlerden gelen ışınlar bir­birlerine paralel geldiğinden objek­tifte kırıldıktan sonra merceğin (ob­jektifin) odağında görüntü verirler (kesişirler). Bu görüntüyü oküler (gö­ze yakın mercek) odağıyla merceği (optik merkezi) arasına alarak siste­min son görüntüsünü zahiri, büyük olarak verir. Optik âletlerde oküler büyüteç vazifesini görür.

-->
May1
GÖLGELER
Categories: G
0 Comments
GÖLGELER(Flz)Işık düşmeyen yerlerde karanlık (siyah)bölgeler oluşur. İşte bu bölge­lere gölge adı verilir. Güneşli bir ha­vada ağaçların evlerin insanların, kı­saca herşeyin gölgesi oluşur. Gölge­nin oluşmasında esas unsur, ışık kay­nağından çıkan ışık ışınlarının doğru­lar boyunca giderken önlerine çıkan saydam olmayan (saydamsız) madde­lere çarparak yollarına devam edeme­mesi sonucu ışıksız yerler meydana gelmesidir.Gölgeleri tam gölge ve yarı gölge olmak üzere ikiye ayıracağız.TAM GÖLGE:Hiç ışık almayan bölgelere tam gölge’ denir. Tam gölge için, kaynak nokta kaynak olmalıdır. Ekran üzerindeki incelemelerde ise tam karanlık kısmı ile tam aydınlık kısmı kesin sınırla ay­rılmış olmalıdır.DENEY:Bir ışık kaynağından çıkan ışınla­rı S deliğinden geçirerek (Bu durum­da S nokta şeklinde ışık kaynağı duru­muna geçer). Saydam olmayan bir A cismini ışınların yolu üzerine koya­lım. Bu durumda A cisminin üzerine düşen ışınlar arkaya geçemezler. Yandan geçip giden ışınlar ise ekran, üzerinde aydınlık bölge oluştururlar. ” S den çıkıp cisme teğet olan ışınlar bir gölge konisi teşkil ederler. Gölge konisinin önüne bir E ekranı tutula­cak olursa cismin gölgesi elde edilir. Not:Ekran olarak duvar perde., v.b. cisimler kullanılır. YARI GÖLGEIşık kaynağı büyükse (en az iki nokta kaynaktan meydana gelmiş ışık kaynağı) yarı gölge meydana gelir. Tam gölgedeki deneyi S delikli levha­yı kaldırarak tekrarlarsak bu sefer ek­ran üzerinde tam karanlık yarı karan­lık ve tam aydınlık bölgeler meydana gelir. Cisim ve ekran üzerindeki göl­gelerin etrafını çeviren bu yarı gölge­ler ışık kaynağının az bir kısmından ışık alırlar.

-->
May1
GÖRME BOZUKLUĞU
Categories: G
0 Comments
GÖRME BOZUKLUĞU (Biy)Ya doğuştan ya da sonradan meydana gelen, gözün çeşitli bölüm­leriyle ilgili normal görememe duru­mudur. Doğuştan olanların çoğunlu­ğu kalıtım ile ilgilidir. Sonradan olan­larda yaşlılık ve geçirilen bazı hasta­lıklar ön plânda rol oynar. Önemli göz kusurları şunlardır: Miyop, hipermet­rop, presbitlik, astigmattık, dalto­nizm, katarakt ve şaşılıktır.

-->
May1
GÖZ
Categories: G
0 Comments
GÖZ(Biy):Işık uyarmalarını alarak çevre-mizdekileri görmemizi ve tanımamızı sağlayan duyu organımızdır. İnsanda, asıl göz küresi ve yardımcı organları olmak üzere iki kısımdır. Gözküresi, kemikten yapılmış göz. çukuru içme kas ve yağla bağlanmış asıl görme organıdır. İçice geçmiş üç tabaka dan yapi’rnıştır.Birincisi göz yuvarlağını dıştan koru­yan ve kuşatan sert tabakadır. Beyaz renkli, göz akı dediğimiz kısımdır.Sert tabaka gözün öntarafında şişkin-leşir ve göze ışığın girmesi için say-damlaşır. Buraya saydam tabaka de­nir. İkinci tabaka kan damarlarından meydana gelmiş koyu renkli damar tabakadır. Gözü besler ve fazla ışınla­rı emerek gözün içini karanlık yapar. Damar tabaka önde göze renk veren iris tabakasını meydana getirir. İri­sin ortası göz bebeğidir. İriste ince kas telcikleri bulunur. Bu sayede göz bebeği fazla ışıkta küçülür, az ışıkta büyür. Göze lâzım olduğu kadar ışı­ğın girmesine yardım eder. Üçüncü tabaka göz küresini arkadan delerek içeri giren görme sinirlerinin yayıl­masından meydana gelmiştir. Işığa karşı duyarlı tabakadır. Buradaki bazı hücreler parlak ışık ve renklere karşı duyarlı, bazıları da az ışıkta çalışır verenklere karşı duyarlı değildir. Bu hücrelerin bulunduğu yer gözbebeği­nin karşısıdır. Buraya sarı benek denir. Gaz sinirlerinin göze girdiği yerde ışığa karşı duyarlı olmayan böl­geye de kör nokta adı verilir. İrisin arkasında göz merceği bulunur. Göz küresi özel sıvı ile doludur.Göze yardımcı organlarda, göz kapakları, göz kasları, kirpikler, kaş­lar, göz yaşı bezleri ve çapak bezleri­dir.

-->
May1
GÖZ TİPLERİ
Categories: G
0 Comments
GÖZ TİPLERİHayvanlar serisinde ışığa karşı du­yarlı olan organlar değişiktir.a- IŞIK GÖZLER: Toprak solucanın­da görülür. Deri hücreleri arasında ışı­ğa hassas hücrelerden ibarettir.b- İSTİKAMET GÖZLER: Hakiki göz­ler diyebiliriz. Medüzler, yumuşakça­lar ve derisi dikenlilerde yardır. Işığa hassas hücrelerin yanında renkli maddeleri (pigment) bulunan hücre­lerden ibarettir. Pigment hücreleri fazla ışığı emer. Gözün ortası içe çök­müştür ve özel bir madde ile doludur. Bu gözler ancak hareket halindeki ci­simleri farketmeye yarar.c- BASİT GÖZLER: Böceklerin al­nında bulunan gözlerdir. Kitinderi saydamlaşmış, pigment hücreleri ve duygu hücrelerinden ibarettir.d- PETEK GÖZLER: Böceklerle, ka­buklularda rastlanan gözlerdir. Birçok basit gözün birleşmesiyle oluşmuş­tur. Yedi görme hücresinin uzantıları iletici bir eksen (RABDOM) meydana getirmiştir. Her gözü birbirinden ayı­ran pigment hücreleri vardır. Her gö­zün önünde ışınları kıran kristal bir koni, burun önünde kitinden yapılmış bir göz billuru bulunur.e- ODA GÖZLER: En basiti yumu­şakçalardan kafabad bacaklılarda (mürekkep balığı) bulunur. En ilerle­miş gözler de insan gözüdür.

-->
May1
GÖZENEK (STOMA)
Categories: G
0 Comments
GÖZENEK (STOMA) (B\y)Bitkilerde yaprakların alt ve üst yüzeylerini örten deri hücreleriyle, genç gövdeleri dıştan saran deri hüc­releri arasındabulunanve gaz alışverişi­ne yarayan delikçiklerdir. Bazı bitkiler­de sadece yaprakların alt veya üst yü­zeyinde bulunur. Bazılarında da hem alt, hem de üstte rastlanır. Deri doku (epidermis) hücreleri birbirine sıkıca bağlıdır ve dışa bakan zarlar da gazalışverişini engelleyen kütiküla taba­kası vardır. Bu nedenle solunum ve fotosentez için gerekli olan gazların girip, çıkmasına ve fazla suyun dışarı atılmasına yarayan gözenekler vardır. Gözenekler aralarında bir boşluk bı­rakan iki gözenek hücrfesinden yapıl­mıştır. Bu hücreler diğer deri doku hücrelerinden farklı olarak kloroplast taşırlar. Gözeneklerin altında genişçe bir gözenek boşluğu bulunur. Kloro-filli olan gözenek hücreleri fotosentez yapar, meydana gelen fotosentez ürünleri ve gözenek hücrelerinin özel yapısı gözeneklerin açılıp kapanma­sında rol oynar. Gözenekler nemli havada açılır, kurak havada kapanır.

-->
May1
GÖZÜN FİZİKİ YAPISI VE GÖZ KUSURLARI
Categories: G
0 Comments
GÖZÜN FİZİKİ YAPISI VEGÖZ KUSURLARI(Fiz)Görme organımız olan gözümüz özel yapıda bir karanlık odadır. Göz yuvarlağının dış tabakası (kornea) beyaz renkte, katı, koruyucu bir mad­deden yapılmıştır. Ön tarafı tümsek ve saydamdır. Göz merceği, gözün içini ön ve arka odalar olmak üzere iki bölmeye ayırır.Her iki oda saydam sı­vılarla doludur. Retina (ağ tabakası) ışığa karşı hassas olan tabakadır.Beyine giden sinir liflerinin uçları re­tina tabakasına yayılmıştır. Bu uçlar aydınlığa karşı hassas olan çubukçuk-lar ile renklere karşı hassas olan koni­lerden ibarettir. Göze gelen ışınlar sı­rasıyla korneayı, ön odayı merceği ar­ka odayı geçtikten sonra ret i ne üzeri­ne düşerler. Merceğin önünde iris adı verilen halka.biçimimde renkli bir ta­baka vardır. İrisin ortasındaki açık­lığa gözbebeği denir. Büyüyüp küçü­lerek gelen ışık miktarını ayar eder. Göz merceği odak uzaklığı kısa yakın­sak bir mercek olup, cisimlerin ger­çek ters ve küçük görüntülerini verir. Cismin görüntüsü ışığa karşı en has­sas yer olan sarı leke üzerinde teşek­kül eder. Görme sinirlerinin giriş noktası olan kör nokta ışığa karşı has­sas değildir.Normal bir göz uzaklara bakar­ken cisimlerin görüntüsü retina üze­rinde teşekkül eder. Cisim göze yak­laşırken görüntü hassas tabakanın ar­kasına düşecektir. Bu durum karşısın­da mercek, kendisini bağlayan esnek kaslar vasıtasıyla şişkinleşerek yani odak mesafesini küçülterek görüntü­yü retina üzerine alır. Buna gözün uyumu denir.Normal bir göz çok uzakta bulunan cisimlerden 25 cm uzaklıktaki cisimlere kadar uyum ya­pabilir.iNot: Sonsuza bakan bir göz uyum-yapmadan görebildiğinden (sonsuz­daki cisimlerin görüntüsü odak nok­tasındadır. Göz merceğinin odak nok­tası da sarı leke üzerindedir.) Gözün dinlenmesi için sonsuza bakmak ge­reklidir (sonsuzdan maksat olabildi­ğince uzaklara demekti r)25 cm uzaklığa en yakın görüş uzaklığı denir.25 cm den daha yakındaki cisim­leri de görebilir fakat uyum yapması gerekir , merceğin fazla şişkin-leşmesi dolayısıyle göz çabuk yorulur; 25 cm uzaktaki bir cisme ise yorulma­dan uzun süre bakabilir.

-->
May1
GCFE KUSURLARI
Categories: G
0 Comments
G Cfe KUSURLARI:Miyop göz (yakını gören göz) Göz merceğinin normalden şiş­kin olması veya göz yuvarlağının alt­tan ve üstten basık olması öne ve ar­kaya uzaması yani oval bir hal alması durumunda uzaktaki cisimlerin gö­rüntüsü retinanın önüne düşer. Böyle bir göz yalnız yakındakicisimleri net olarak görebilir. Bu göz kusurunu dü­zeltmek için ıraksak (kalın kenarlı) mercekler kullanılır. Iraksak mercek­lerden yapılan gözlükler kullanılarak görüntünün sarı leke üzerine düşmesi sağlanır. Miyop bir göz belirli bir me­safeden itibaren görmeye başlar. Bu uzaklığa miyop gözün en uzun görüş mesafesi denir. En yakın görüş mesa­fesi ise 25 cm den daha küçüktür.Hipermetrop göz (uzağı gören göz)Göz merceğinin normaldendaha yassı olması veya mercekle retina ara­sındaki uzaklığın küçük olması halin­de yakındaki cisimlerin görüntüsü re-t’i nanın arkasına düşer.Hipermetrop gözde göz küresi arkadan ve önden basık aşağıya ve yukarıya doğru uzamış (şişmiş) oldu­ğundan görüntüler sarı lekeni n arka­sına düşerler. Böyle bir göz uzaktaki cisimleri iyi gördüğü halde yakındaki cisimleri net göremez. Hipermetrop göz uzaktaki cisimleri uyumla görür, yakın görüş mesafesi 25 cm den daha büyüktür. Bu göz kusurunun düzeltil­mesi için yakınsak (inece kenarlı) merceklerden yapılan gözlükler kul­lanılır. Bu gözlükler sayesinde cisim­lerin göz yuvarlağının dışında teşek­kül eden görüntüleri retina üzerine (sarı leke üzeri ne) ;düşürülür.

-->
May1
GRAFİT
Categories: G
0 Comments
GRAFİT(Kim)Bir cam silindir eksenine paralePRESBİTLİK:Yaşlılık nedeniyle gözmerceğini idare eden kaslar esnekliklerini kay­bederler. Göz merceği, odak uzaklığı­nı eskisi kadar kısaltamaz. Bundan dolayı, gözün uyum yapma özelliği azalır. Yaşlanan bir kişi eskisi kadar yakınları göremez. Bu nedenle pres­bitler, yakınlarına bakmak için, ya­kınsak mercekten gözlükler kullanır­lar.Karbonun yumuşak şeklidir. 2,25 g/cm3 yoğunluğunda, dokunul­duğu zaman yağlı, kaygan bir his bı­rakan kristal karbondur. Ametal ol­masına rağmen elektiriği iyi iletir. Hiç bir eritkende erimez. Havada ya­nar, karbondioksit meydana gelir.Petrolle karıştırılarak iyi cins makine yağı yapılır, ergime noktası çok yük­sektir. (3500°C) Bundan dolayı yük-seksıcaklığa dayanıklı potalar, elekt­rik fırınlarının elektrotları, soba pila-sı, ayrıca kurşun kalemi, bazı boyalar grafitten yapılır. Kurşun kalem yap­mak için grafit toz edilir ve bir miktar nemli kil ile karıştırılarak basınçlı çu­buklar haline getirilir. Kalemin sert­liği grafite katılan kil miktarına bağlı­dır.l olarak bir düzlemle kesilirse, silindi­rik mercek elde edilir.

-->
May1
GUATR
Categories: G
0 Comments
GUATR(Bly)Tiroid bezindeki büyümelere denir. Bunun sebebi içme suyundaki iyod eksikliği (yüzde 60 mikrogram alınma­lı) tiroid hormon yapımını engelleyici özellik taşıyan besinlerin (karalahana) çok alınmasıdır. Sık rastlanan bu ba­sit guatrlar da hormon salgısı yapılı­yorsa ameliyata gerek yoktur. Hatta ciddi bir hastalık sayılmamalıdır.

-->
May1
GÜBRE
Categories: G
0 Comments
GÜBJtf(Kim)Bitkilerin bileşiminde genel ola­rak potasyum, kalsiyum, magnez-yum, karbon, demir, azot, kükürt, ok­sijen, hidrojen gibi elementler bile­şikleri halinde bulunur. Bitkiler kar­bon, hidrojen, oksijen elementlerini havanın karbondioksidi ile sudan sağlarlar. Geri kalan elementlerin suda eriyen bileşiklerini kökleriyle topraktan alırlar. Bu durumda zaman­la topraktaki bu bileşikler azalacaktır.İşte, azalan bu maddeleri geri vermek için toprağa karıştırılan maddelere GÜBRE, yapılan olaya da GÜBRELE­ME denir. Gübrenin ekonomide rolü büyüktür. Gübresiz tarım, bu alanda­ki çabaların ye sarfedilen enerjinin boşagitmesidir.Gübreler başlıca doğal ve yapay gübreler olmak üzere iki gruba ayrı­lır. Çürüyen hayvan dışkıları, yonca ve benzeri bitkiler, kan ve çeşitli mezbaha artıkları vb doğal gübreler­dir. Yapay gübreler başlıca 4 gruba ayrılır.1.AZOTLU GÜBRELER: Amonyum tuzları ve nitratlardır. Değeri azot yüzdesiyle ölçülür. Sodyum nitrat (NaNO3)(Şili güherçilesi), potasyum nitrat (KNO3 (hint güherçilesi), kal­siyum nitrat (Ca(NO3 )2) (Norveç gü -herçileşi), amonyum sülfat (NH4)2 SÛ4 önemli azotlu gübrelerdir.2. FOSFATLI GÜBRELER: Değeri P205 yüzdesiyle ölçülür. Fosforitten elde edilen süper fosfat, süper-süper fosfat ile yüksek fırında ve thomas metodunda elde edilen thomas unu önemli fosfatlı gübrelerdir.3. POTASLI GÜBRELER: Potasyum tuzlarıdır. Değeri K,0 yüzdesiyle öl­çülür. KCI (silvin), KCI.MgCI2. 6H?0 (karnalit) KCI.MgSO4-3H2O Kainit önemli potaslı gübrelerdir. Karbonhidrat ve organik asitlerin sentezinde potasyum katalizör öde vi görür.4. KARIŞIK GÜBRELERİçinde azot, fosfor, potasyum, kalsiyum elementlerinden iki veyadaha çoğu bulunan gübrelerdir. CaNCN (kalsiyum siyanamit) (azotlu kireç), KNO3-(NH4)3PO4 karışımı olan nitro foska önemli karışık gübre­lerdir.Yurdumuzda özellikle sebze, meyve, pancar, ayçiçeği, pamuk üre­timinde yapay gübreler artan bir hız­la kullanılmaktadır. Karabük, Yarım­ca, Akdeniz ve Bandırma gübre fab­rikalarında süper ve süper-süper fos­fat, Kütahya azot fabrikasında ise amonyum sülfat ve amonyum nitrat gübreleri üretilmektedir.

-->
May1
GÜL
Categories: G
0 Comments
GÜL(Biy)Gülgiller familyasından bir bitki­dir. Kırlarda yetişen yabani gülün taç yaprakları 5 tanedir. Meyvasına kuş­burnu adı verilir. C vitamini yönün­den zengindir. Bahçelerimizde süs bitkisi olarak yetiştirilen gülün kat­merli, taç yaprakları vardır. Çeşitli renklerdedir. Taç yapraklarından gül­yağı adı verillanılır. Gülün yağı alındıktan sonra kalan suya gülsuyu denir. Yurdumu­zun İsparta ve Burdur illeri başlıca gülyağı üretim merkezleridir.en kokulu bir yağ çıkarı­lır. Parfüm yapımında, krem, sabun, ruj gibi maddelerekoku vermede kul-anılır

-->
May1
GÜMÜŞ
Categories: G
0 Comments
GÜMÜŞ (Kim)Senbolü Ag, atom numarası 47, atom ağırlığı 108 dir. Gümüş +1 ve nadir olarak +2 değerlidir. Ergime noktası 961 °C, kaynama noktası 1950°C, yoğunluğu 10,5 gr/cm3 dür. Tabiatta en çok serbest halde bulu­nur. En çok rastlanan filizi arjantit (Ag2S) (gümüş galeri)dir. Kurşun fi­lizleri içinde de çok bulunur. Kurşu­nu ayrıldıktan sonra, kalan kısımlar­dan elde edilir. Yurdumuzda Bolkar-dağında ve diğer kurşun yataklarında rastlamaktayız.Gümüş havada ve suda değişik­liğe uğramadığı ve kolayca işlenebil­diği için, çok eskiden beri önem ka­zanmış bir metaldir.Gümüş yumurta sarısı gibi kü­kürtlü besinlerde kararır. Ozon gü­müşe etkir. Kükürtlü kaplıcalarda gü­müşün kararması bundandır. Bu gibi kararmalar hiposülfitle temizlenir.Gümüş ısı ve elektriği en iyi ileten metallerden biridir. Gümüş, çatal, kaşık, mutfak malzemesi, vazo vb. yapımında, gümüş ve gümüş bileşik­leri fotoğrafçılıkta, kaplamacılıkta, ayna yapmakta, ilaç olarak kullanılır.Gümüş klorür ve bromür ışığa duyar­lıdır ve fotoğraf banyolarının esasını meydana getirirler. Gümüşün teknik­te kullanılan alışımları da vardır. Gü­müşe %50′ye kadar bakır ilave edilse bile rengi değişmez. Gümüş paralar gümüş-bakır alışımıdır. Gümüşün al­tınla yapılan alaşımı yeşil renktedir. Buna yeşi I alt in deni r. Gümüş-nikel ala şımından para basılmaktadır.Dişçi-lerin kullandıkları platin alaşımı gü-müşlejplatinden yapılmaktadır.

-->
May1

Categories: G
0 Comments
GÜNDÖNDÜ J=AYÇİÇE6İ)(Bly)Bileşikgiller familyasından, to­humundan yararlandığımız bir bitki­dir. Tohumundan çıkarılan ayçiçeği yağı yalnız olarak ve diğer yağlarla karıştırılarak yemeklik yağ olarak kul­lanılır.

-->
Eki12
VURUŞLU MÜZİK ALETLERİ:
Categories: G, P
0 Comments
Kulakta hoş bir etki doğuran ses­lere müzik sesleri denir. Müzik sesi basit bir ses değildir. Ana ses deni­len basit bir sese, frekansları bu sesin frekansının tam katları olan seslerin karışması ile, müzik sesleri hasıl olur. Sesin meydana geliş şekline göre, müzik aletlerini üç grupta toplayabi­liriz: Vuruşlu, telli ve nefesli müzik âletleri

-->

Hiç yorum yok: