GAGA
Categories: G
0 Comments
GAGA (Biy)Kuşların sindirim sistemlerinin başlangıcında, memeli hayvanlarda gördüğümüz diş ve dudakların yerini alan, tırnaksı (boynuzsu) maddeden yapılmış sert organdır. Çeşitli kuşlarda besin alma tarzlarına göre değişik şekiller almıştır. Kartal gibi yırtıcı kuşlarda avı yakalamaya, serçe gibi tane ile beslenen kuşlarda taneleri toplamaya, leylek gibi sulak ve bataklık yerlerden besin arayanlarda kuvvetli olarak avını sıkıca tutmaya, ördek gibi su kuşlarında ise yassı ve ağzına aldığı suyu kenarlarından sızdırmaya uygun biçimdedir. İlkel memelilerden bazı tekdeliklilerde de gaga bulunur.
window.google_render_ad();
window.google_render_ad();
-->
Nis30
GAMET
Categories: G
0 Comments
window.google_render_ad();
GAMET (B\y)Olgunlaşmış eşey (döl) hücresi demektir. Görünüşleri bakımından benzer veya farklı olabilirler. Farklı olanlarda erkek üreme hücresi dişiden küçük olduğundan, mikrogamet, dişi üreme hücresi de büyük anlamında makrogamet adını alır.Farklılık çok ileri gitmiş olanlarda da erkek döl hücresine sperma hayvancığı = spermatozoit, dişi döl hücresine de yumurta hücresi = oosfer adı verilir. Sperma hayvancığı küçük ve hareketli, yumurta hücresi çoğunlukla bol besin maddesi taşıdığından büyük ve hareketsizdir. Gametler benzer veya benzemez olsun, bunların birleşmesinden meydana gelmiş olan hücreye zigot adı verilir.
-->
Nis30
GAMON
Categories: G
0 Comments
GAM ON (Biy)Eşem hücreleri tarafından salgılanan, döllenme olayını gerçekleştiren hormonlara denir.a) GYNOGAMON I: Yumurta salgılar, spermleri çeker.b) GYNOGAMON II: Yumurtanın kendine hastır. Kendi türünden olan spermleri kabul eder.c) ANDROGAMON I: Olgunlaşmamış yumurtaya girmek isteyen bir spermi yok eden yumurta salgısıdır.d) ANDROGAMON II: Yumurtanın zarını eriten, sperm salgısıdır.
-->
Nis30
GASTRULA
Categories: G
0 Comments
GASTRULA (Biy)Eşeyli üreyen canlılarda, döllenmeden sonra zigotun ana babaya benzeyen bir canlı meydana getirmek üzere bölünerek, çoğalması sırasında geçirdiği dönemlerden birinin adıdır.Gelişmenin bu döneminde embriyonun bir tarafındaki hücreler blastula boşluğu içine doğru itilir. Bu hücre hareketi sonucunda meydana gelen embriyo şekline gastrula denir. Gas-trula döneminde embriyo içe doğru çökmüş bir lastik topa benzer.Bu dönemin başlangıcında sadece dış deri (ektoderm) ve iç deri (endoderm) olmak üzere iki hücre tabakası vardır. Sonuna doğru iç ve dış deri arasındaorta deri adı verilen üçüncü bir tabaka oluşur. Bu tabakalar ergin canlının bütün doku ve organlarını oluşturacaktır.
-->
Nis30
GAZLAR
Categories: G
0 Comments
GAZLAR(FtaHKİm)Belirli bir şekli ve belirli bir hacmi olmayan maddelere gaz denir.İçinde yaşadığımız hava, su buharı, duman, karbondioksit, .. v.b maddeler gaz maddelerdi r.Gaz molekülleri birbirlerine zayıf bağlarla bağlı olduklarından her tarafa hızla hareket etme yeteneğine sahiptirler. Bundan dolayı da gazların belli bir şekli ve hacimleri yoktur, bulundukları yerlerin (kabın) şeklini alırlar ve hacimlerini kaplarlar.GAZLARIN AĞIRLIKLARININ ÖLÇÜLMESİ:Bir lastik balonu (çocuk balonu) hassas bi r di namometre (yaylı terazi, yaylı kantar) iJe tartılarak ağırlığını . tesbit edelim. Daha sonra da, aynı balonu şişirerek tekrar tartalım. İki tartı arasında bulunan ağırlık farkı gazın (hava) ağırlığını verir.GAZLARIN HACİMLERİNİN ÖLÇÜLMESİ:Gazların hacimleri ölçü silindiri yardımıyla ölçülür. Birölçü kabını (ölçü silindirini) tamamen suyla dolduralım ve içinde su bulunan bir kaba ağzı aşağıya gelecek şekilde batıralım. Daha sonra kıvrık bir boruyu (cam boru veya lastik boru) ölçü silindirinin altından sokalım ve borudan üfleyelim. Silfndirin içinde toplanan gaz (hava) suyu itip dışarı çıkarır ve tamamen dolu olan su biraz azalır. Bu devamlı yapılacak olursa ölçülü silindir içindeki su seviyesi gittikçe düşer ve gaz (hava) miktarı fazlalaşır. Ölçülü silindirin ölçülerinden ne kadar gaz olduğu okunarak gazın hacmi bulunmuş olur.GAZLARIN ÖZGÜL AĞIRLIKLARININ ÖLÇÜLMESİ:Gazın ağırlığını ve hacmini bulmayı bildiğimize göre, bu metotları kullanarak gazın ağırlığını ve hacmini bulup birbirlerine oranlarsak (bölersek) gazın özgül ağırlığı bulunur. Özgül ağırlık = Ağırlık/Hacim formülünden özgül ağırlıklar hesaplanır. Bu formülü sembollere göre yazacak olursak. / = G/Vşeklindeolur.Havanın özgül ağırlığını bulmak isteyeli m. 0,26 gr olan havanın hacmi 200 cm3 olsun. Ağırlığı hacme bölersek 1 cm3 hacimdeki havanın ağırlığı bulunurki bu da özgül ağırlığa eşit ” olur. GAZLARIN BASINÇLARI:Gazlar da ağırlığa sahip olduklarından basınç yaparlar, içinde yaşadığımız atmosfer (açık hava) büyük bir basınç yapar fakat biz bu basıncı hissetmeyiz. Zira, dıştan yapılan bu basıncı içimize çektiğimiz gene aynı gaz (hava) basıncı ile dengeleriz. Dıştaki basıncın azalması (yükseklere çıkıldıkça) içimizdeki basıncı fazlalaştıra-cağından damar çatlamaları ve kanamalar sonucu ölümler olabilmektedir. (Bk . Atmosfer)Gazların basınçlarını ölçmeye yarayan aletlere manometre denir. Manometreler kapalı yerlerdeki gazların basıncını ölçmek için kullanılır. Açık yerlerdeki gazların basıncını (açık hava basıncı atmosfer) ölçmek için ise barometreler kullanılır.Manometreler sivili ve metal manometreler olmak üzere ikiye ayrılır. Daha başka çeşitleri de vardır. (Yazıcı manometreler gibi)Sivili manometrelerin çok basit bir yapılışları vardır. Bu manometrelerin esasını “U” şeklinde bir boru veiçindeki birsıvı (genelliklecivavesu) oluşturmaktadır.Sivili manometreleri iki bölümde inceleyebiliriz. 1- Açık manometreler 2-Kapalı manometrelerAÇIK MANOMETRELER“U” şeklindeki borunun bir kolu uzun bir kolu da kısadır. Kısa kol basıncı ölçülecek gazın bulunduğu kapalı kaba bağlanır. Uzun kolun ise ucu açıktır. Buradan atmosferin (açık havanın) girmesi sağlanarak daha büyük basınç elde edilmiş olduğundan fazla civa kullanılmasına gerek kalmaz. Kapalı kapta bulunan gazın basıncı büyük ise, bunun ölçümü için manometrelerin kullanılması elverişlidir. Büyük basınçlı gazın basıncını ölçmek için manometrenin kısa kolu gazın bulunduğu kaba bağlanır. Kaptan gazın çıkışı sağlanınca (musluk açılarak) borudaki civa üzerine gaz tarafından büyük bir basınç yapılır. Basınç etkisiyle kısa koldaki civa itilir buna bağlı olarak da uzun koldaki civa yükselir. Bir müddet sonra denge sağlanınca (kollardaki civaların aşağıya yukarıya iniş çıkışları durunca) iki koldaki sıvı (civa) seviyeleri ölçülerek elde edilen civa basıncına bir de açık hava basıncı i lave edi terek kapalı kaptaki gazın basıncı bulunmuş olur.Atmosfer basıncını (H) ile, kol-\lardaki civa farkını (h) ile gösterirsek gazın (p) basıncı ise , p =-h + H cm civa olarak bulunur. ‘Eğer basıncı gr-kuvvet/cm2 olarak bulmak istiyorsak;p = h./+ H (gr-kuwet/cm2.) formülünü kullanmalıyız. Veya sonuçta cm civa (cmHg) olarak bulunan basıncı gerekli çevirmeler yaparak; gr-kuvvet/cm2 olarak bulabiliriz. p = h + H formülünde, h cm civa, H cm civa olarak alınırsa sonuçta basınç da cm civa olarak bulunur. ÖRNEK PROBLEM :Bir kapalı kaptaki gazın basıncını ölçmek için kullanılan açık manometrede kollar arasındaki sıvı (civa) farkı 7 cm ise kapalı kaptaki gazın basıncı ne olur? ÇÖZÜM:Kollardaki seviye farkı 7 cm ise bunu 7 cm Hg (santimetre civa) oJa-rak da yazabiliriz. Bu bize, 7 cm yüksekliğindeki civanın -civa sütununun-basıncının 7 cmHg olduğunu anlatır. Atmosfer basıncı da H=76 cm civa olduğundan toplam basınç, gazın basıncını vereceğinden, p = h + H = 7cmHg + 76cmHg =83 cmHg bulunur. Bu sonuçtan da kapalı kaptaki gazın basıncının 83 cmHg olduğu anlaşılır.Eğer sonuç gr-kuvvet/cm2 olarak bulunmak isteniyorsa (zira, problemde belirli bir sonuç istenmemiş. İsteğe bağlı bırakılmış), ya sonuçtan çevirme yapılarak gr-kuvvet/cm2 bulunur. Yada çözüme başlamadan.gerekli çevirmeler ve değerler kullanılarak işlemler yapılarak istenilen sonuca gidilir.Şimdi bu problemin devamını getirelim ve sonuçta bulduğumuz 83 cmHg lık basıncı gr-kuwet /cm2 lik birime çevirelim. Bunun için yapılacak işlem çok basittir. Yalnızca 83 cmHg’nın anlamını bilmek yeterlidir. O da şudur: 83 cmHg (santimetre civa) demek, 83 cm yüksekliğindeki civa sütununun yaptığı basınç demektir. Bu basınçta, 83cm ile 13,6gr-kuwet/ cm3 (civanın özgül ağırlığı) çarpılarak bulunur (Bk .Sıvıların- hidrostatik basıncı) p =83 cmHg =83 cmx13,6 gr-kuwet/KAPALI MANOMETRELER (BOŞLUK MANOMETRESİ)Bu manometrede, uzun kol kapalıdır ve burada bir boşluk vardır. Hava bulunmamasına dikkat edilmelidir. Aksi halde civa basıncına havanın (atmosferin)basıncını da ilave et etmemiz gerekir.Bucinsten manometrelerle genellikle küçük basınçlar ölçülür. Büyük basınçları ölçecek olursak civa yükseleceğinden kapalı boru patlayabileceğinden alet bozulabile-cektir.Manometrenin kısa kolu, basıncı ölçülecek gazın bulunduğu kaba bağlanır. İki koldaki civanın yüksekliklerinin farkı, gazın basıncını gösterir. Mesela, bu fark 10 cm ise gazın basıncı 10 cmHg olarak bulunur. Basıncı diğer birimlerden bulmak istersek gerekli çevirmeleri yapmamız gerekir. (Açık manometrelerde verilen örneklerde olduğu gibi) kapalı manometrelerde gazın basıncı, p = h cmHg veyap = h.f gr-kuv/cm2 olur.ÖRNEK PROBLEM: \Kapalı bir manometre ile ölçülen sıvı seviyeleri farkı 20 cm ise ölçülen gazın basıncı ne olur? ÇÖZÜM: \Kollardaki seviye farkı 20 cm olduğundan ve ilave edeceğimiz bir at-mosfer basıncı da olmadığından gazın basıncı doğrudan seviye farkına eşittir ve,p = h = 20 cm Hg’dır. Eğer sonucu gr-kuvvet/cm2 olarak bulmak istersek (zira, sonuç serbest bırakılmıştır) ya sonuçtan çevi rme yaparak, p=20cmHg = 20 cmx13,6 gr-kuv/cm3p= Zx136cmx–fl*M= 272 ^v cm3 f cm2buluruz (Bk; . Açık manometre)cm= 272 gr-kuv/cm2′bulunur.METAL MANOMETRELER :Endüstride, gaz basınçlarını ölçmek için kullanılan aletlerin çoğu, metallerin esnekliğinden faydalanılarak yapılmış olan manometrelerdir. Bunların esas parçası bir ucu kapalı olan bükülmüş ve esnek bir borudur.Bu borunun kolayca bükülebilmesi ve açılabilmesi için, ince bir metalden yapılması gerekir. Manometrenin borusunun açıkucu gazın bulunduğu kaba birleştirilir (bağlanır). Basıncı büyük olan gazla dolan boru, biraz açılarak serbest uç yer değiştirir.Bu uca bağlı gösterge hareket ederek üstünde bölümler bulunan . bir kadran önünde dönerek bir yerde durur. Durduğu yerde okunan sayı gazın basıncını verir.Otomobil lastiklerini şişirmekte kullanılan havanın basıncı, buhar kazanlarında su buharının basıncı, motorlarda gaz basınçları metal mano-/netrelerle ölçülür.
ya da p = h./formülü kullanılarak
-->
Nis30
GAZ TULUMBALARI
Categories: G
0 Comments
GAZ TULUMBALARI (Fiz)Gaz tulumbaları, gazları bir yerden diğer bir yere aktarmaya yararlar. Gaz tulumbalarının bazıları, bir yerdeki gazı boşaltmak bazıları da, gazları kaplar içinde sıkıştırmak için kullanılır.Yapılış prensibi emme basma tulumba gibi olan (Bk. .Su tulumbaları) ve Alman fizikçisi Otto von Guericke-(Oto Fon Gerik) tarafından bulunan pistonlu gaz tulumbasını kısaca görelim.Bu tulumbalarda içi boşbir silindir ve silindirin içinde hareket eden bir piston bulunur. Silindirin bir tabanı havaya açıktır. Silindirin diğer tabanı ise iki musluğa bağlıdır. Bu musluklardan biri içeriye diğeri dışarıya açılan iki sübabaeklidir. Silindir hacmi boşaltılacak kaba bağlanır. Pistonu aşağıya indirirken gazın (havanın) sıkışmasından dolayı basıncın artması nedeniyle (Bk . Böyle- Mari-otte kanunu) A sübabı kapanır, B sü-babı açılır ve hava dışarı atılır. Piston tamamiyle aşağıya inince silindirin içindeki hava tamamıyla boşalır. Piston yukarı çekilirken (B) sübabı kapa-~ nır, (A) sübabı açılarak havası boşaltılacak kaptan silindirin hacmi kadar hava çekilir. Piston aşağıya indirilmeye başlanınca ise tekrar (A) sübabı kapanır. (Böylece çekilen havanın tekrar kaba dönmesi önlenir) B sübabı açılarak çekilen hava dışarıya atılır. Bu tekrarlar sonucu kabın içindeki hava her seferinde silindirin hacmi kadarı dışarı atılarak boşaltılmış olur.
-->
Nis30
GEN
Categories: G
0 Comments
GEN (Biy)Kromozomlar üzerinde bulunan, kalıtsal karekterlerin bir dölden bir döle taşınmasında ve karekterlerin gelişmesinde rol oynayan kalıtım faktörleridir. Son araştırmalara göre gen bir DNA parçasıdır. Dev bir molekül olan DNA pek çok gen taşır. Genlerin bir kısmı dominant olan karekterleri belli eder, bunlar genellikte büyük harfle gösterilir. Bir kısım genlerde resesif olan karekterleri belli eder, bunlarda küçük harfle gösterilir.
-->
Nis30
GENETİK
Categories: G
0 Comments
GENETİK (=KALITIMYavruların ana babalarına benzeyiş ve farklılıklarını araştıran biyoloji dalıdır. Bu konuda ilk deneyleri ve çaprazlamaları XIX. yüzyılda Çekoslovakyalı bir keşiş olan Gregor Mendel yapmıştır. Mendel deney aracı olarak bezelyeleri seçmiştir. Bu seçişe sebep; bunları yetiştirmek hem kolay, hem de kısa zamanda döl elde etmek mümkün olduğu içindir. Bir de çok çeşitlerinin olması ve çiçek yapısının dış tozlaşmaya elverişli olmamasıdır.
-->
Nis30
GENLEŞME
Categories: G
0 Comments
GENLEŞME(FSz)Isıtılan maddeler (katı, sıvı, gaz) genleşirler. Maddelerin (veya cisimlerin) ısıtılmaları sonunda boylarının uzaması yüzeylerinin ve hacimlerinin büyümeleri genleştiklerini gösterir. İnce uzun katılar genleştikleri zaman boyca uzarlar.Levha şeklindeki cisimler genleştikleri zaman yüzeyce genleşirler.Hacim teşkil eden cisimler ise-genleştikleri zaman hacimce genleşirler. KATILARIN GENLEŞMESİ:Isıtılan katı bir cisim bütün doğrultularda genleşir. Uygulamalarda tel ve çubuk şeklindeki cisimlerin yalnız boylarının uzaması incelenir. Diğer doğrultulardaki genleşmeler ihmal edilir.İki nokta arasına bir tel gerelim. Bunun ortasına da bir ağırlık asalım. Bu teli bir alevle ısıtalım. Telin aşağıya doğru sarktığını görürüz. Buradan ısıtılan telin uzadığını belirlemiş oluruz.Uzama miktarını hesaplamak için cismin boyunu, uzama katsayısı ve sıcaklık değişmesiyle çarpmamız gerekir. Cismin son boyunu bulmak için ise cismin ilk boyu ile uzama miktarını toplamamız yeterli olur.Uzama katsayısı: 1 birim uzunlukta- diyelim 1 metre- bulunan bir cismin sıcaklığının 1°C artmasıyla uzadığı miktara o cismin uzama katsayısı denir.Demirin uzama katsayısı 0,000012′dir. deyince şunu anlarız. 1m boyundaki demirin sıcaklığı 1°G artarsa boyu 0,000012 m. uzar. 1 cm boyundaki demirin sıcaklığı 1°C artarsa boyu 0,000012 cm uzar.Diğer cisimler içinde aynı yaklaşımları yapabiliriz. Not:Cismin boyu metre alınırsa uzama miktarı da m. olarak bulunur. Boyu cm. olarak alırsak uzama miktarı da cm. olarak bulunur. Yani, cismin boyuna bağlı olarak uzama miktarı birimi bulunur. ÖRNEK PROBLEM :10 metre uzunluğundaki bir demir çubuğun sıcaklığı 5°Cdan45°C’ye kadar çıkartılırsa boyu ne kadar değişir? ÇÖZÜM:Uzama miktarı soruluyor. Uzama miktarı = İIk boy xûzama kat-sayısıxSıcaklık değişimi Uzama miktarı = 10 mx0,000012x (45-5)Uzamamiktarı = 10×0,000012×40 = 0,0048 m bulunur.Son boyu (45°Cdeki boyu) istenseydi ilk boyla uzama miktarı toplanırdı. Sonboy = İ Ikboy +Uz.mi ktarı Sonboy = 10m + 0,0048 m = 10,0048 m Diğer bir çözüm:1 m boyundaki demir 1 C ısınırsa boyu 0,000012 m uzar. 10 m. boyundaki demir 1°C ısıtılırsa, boyu 0,000012×10 = 0,00012 m. uzar 10 m. boyundaki demir 40°C ısıtılırsa boyu 0,000012×10x40 = 0,0048 m. uzar.Not: Cisimlerin sıcaklıkları artarken, yaptıkları genleşmeyi, sıcaklıkları azalırken aynen yaparlar. Bu zaman, daralma veya büzülmeden söz edilir. Bu problemde sıcaklık 45°C’den 5°C’a kadar düşürülseydi t2- f 1 = 5-45 = -^40°C olurdu. Problemin çözümü ise:uz. mik. = 10 m. x 0,000012 x -40 = - 0,0048 m. olurdu. Buradan da demir çubuğun kısaldığı (büzüldüğü) anlaşılır. (—) işaret kısalmayı gösterir. Demir çubuğun son boyu ise:Son boy (5°C’daki boy) = 10 -0,0048 = 9,9952 m. olur. Zira son boyun daha küçük olacağı hemen tahmin edilmelidir. Bazen aceleyle veya sonucu hiç düşünmeden hemen işleme başlanarak, son boy için 10 +
0,0048 = 10,0048 m. sonucu bulunup doğru kabul edilmektedir. Halbuki yanlış bir sonuçtur. Bu yüzden sonuçlan bulunca, biraz düşünmeliyiz ve doğruluğuna emin olduğumuz zaman çözümü kabul edebiliriz. Her bulduğumuz sonucu kabul etmemeliyiz. Mutlaka sonuç kontrolü yapmalıyız. Bu tip işlemler yüzeyce ve hacimce genleşme problemlerinde de aynen uygulanır.Katı madde yüzey teşkil ederse-levha şeklindeki cisimler- yüzeyce genleşmelerden sözedilir.Levha şeklindeki bir cisim ısıtı-lırsa hem enine hem de boyuna uzar. Bunun sonucunda da yüzeyce genleşme meydana gelir. Yüzeyce genleşme miktarını bulmak için, ilk yüzey ile yüzeyce genleşme katsayısını ve sıcaklık değişimini çarparız.Yüzeyce genleşme katsayısı, bir cismin 1 yüzey biriminin 1°C ısıtılma-sıyla yüzeyce genleştiği miktara o cismin yüzeyce genleşme katsayısı denir. Yüzeyce genleşme katsayısı uzama katsayısının iki katıdır. ÖRNEK PROBLEM;Bir kenarı 1 m. diğer kenarı da 2 m olan dikdörtgen şeklindeki bir demir levhanın sıcaklığı 0°C’den 100°C ye yükselse yüzeyi ne kadar gen leşi r? ÇÖZÜM; Demirin uzama katsayısı 0,000012 olduğundan yüzeyce genleşme katsayısı ise 0,000012×2 = 0,000024 olur. Yüzeyi ise, 1 mx2m=2 m2 olur. Yüzeyce genleşme miktarı = ilk yüzeyxyüz.gen.katx.sıcaklık değişimi, yüz.gen.mik. = 2m2×0,000024x(100- 0)yüz. gen. niik. =2×0,000024×100 = 0,0048 m2 o.’ur.Cisimlerin üç boyutu varsa hacim teşkil ediyorlar demektir. Çubuk tel veya levha şeklinde olmayan cisimlerde hacimce genleşme incelenir. Hacimce genleşme miktarını bul-” mak için cismin ilk hacmi ile hacimce genleşme miktarı ve sıcaklık değişimi çarpılır.Hacimce genleşme katsayısı. Bir cismin bir hacim biriminin 1°Cısıtıl-masıyla genleşmiş olduğu miktara hacimce genleşme katsayısı denir.Hacimce genleşme katsayısı uzama katsayısının üç katı kadardır. Yani hacimce genleşme hesaplarında hacimce genleşme katsayısı doğrudan verilmezse, o cismin uzama katsayısı 3 le çarpılarak hacimce genleşme katsayısı bulunur. ÖRNEK PROBLEM;Hacmi 50 cm3 olan bir demir 10 °C den 40°C ye kadar ısıtılınca hacmi ne kadar genleşir? ÇÖZÜM rDemirin hacimce genleşme katsayısı verilmediğinden uzama katsayısını 3 le çarparak hacimce genleşme katsayısını buluruz. 0,000012×3 = 0,000036Hac.gen.mik. = ilk hacim x hac.gen. kat.xsıcaklık değişimi Hac. gen. mi k = 50cm3 x0.000036x (40-10)Hac. gen.mik.=50×0,000036×30 = 0,0036×15 Hac.gen.mik. =0,054 cm3 olur.Son hacim istenirse -ilk hacimle hacimce genleşme miktarı toplanır. Son haci m = 50 cm3+0) 054crn3= 50,054 cm3 bu.unur. . ‘ ■ .içi boş olan cisimlerde aynı şekilde genişler. ÖRNEKO°Cde iç hacmi 100 cm3 olan bir cam balonun sıcaklığı 100°Ç ye çıkarsa iç hacminde100×3x0,000009×100 = 0,27cm3lük bir artış meydana gelir. Not:Camın uzama katsayısı 0,000009 dir. Uzama katsayıları problemlerde genellikle» veri lir.Kendiniz problem çözerken tablolardan almanız gerekir.Endüstride, katıların ısınma ve soğumalarından meydana gelen büyük kuvvetlerden faydalanılmaktadır. At arabalarının tekerleklerine demi r çember geçi rmek için, önce taban demiri iyice kızdırılıp genişletilir, sonra da demir çember tekerleğe geçirilir. Demir soğuyunca küçülür. Bu suretle tekerleğin parçalarını iyice sıkıştırır.İki metal levhayı birbirine eklemeye yarayan perçinler, soğumayla meydana gelen kuvvetlerden faydalanılarak yapılır, jîunun için, eklenecek olan metal levhaların üzerinde karşılıklı delikler açılır. Bu deliklere, ısıtılmış demirden perçin çivileri geçirilir. Çivilerin başları çekiçle dövülür. Çiviler soğuyunca kısalarak levhaları birbirleri ne sıkıca bitiştirirler.Bazı yerlerde de genişlemenin zararlarından kaçınılır. Bunlara da birkaç örnek verelim.Sıcak su kalorifer ve buhar borularında genişleme ve uzamalardan dolayı bozulmalar olabilir. Bilhassa sıcaksuve buharın geçtiği borularda boy değişmeleri önem taşır. Bu gibi hallerde borulara uzama imkanları verilmelidir.Demiryollarına raylar döşenirken rayların aralarında aralıklar bırakmak gerekir. Bu aralıklar her yörede yöre ortalama sıcaklığı ve soğukluğuna bağlı olarak yapılır.Kalın camdan yapılmış olan bir soğuk şişenin içine sıcak su konulacak olursa, şişe kırılır veya çatlar.’ Bunun sebebi de camın ısıyı fena i I etmesidir. Şişenin içi ısınınca genişler, dışı derhal- ısınmadığından soğuk kalır genişleyemez. Bu farklı genişlemeden dolayı cam kırılır. Bunun için sıcaklık farklarına dayanabilen cam kaplar yapılır
-->
May1
GIRTLAK
Categories: G
0 Comments
GIRTLAK (Biy)İnsanın soluk borusunun, değişik yapıda üç kıkırdaktan meydana gelmiş üst bölgesidir. Hareketlidir. Yutakla soluk borusu arasında bulunan gırtlak hem soluk havasının geçtiği yer, hem de ses meydana getirme organıdır. Birinci kıkırdağın ön yüzünde bir iç salgı bezi olan tiroit bezi oturur. Bu nedenle bu kıkırdak tiroit kıkırdağı adını alır. Bu kıkırdağın üst çıkıntısı lokma yutulurken soluk borusunun.girişini kapayan gırtlak kapağıdır. İkinci kıkırdak ibriksi,. üçüncüsü halka kıkırdak adını alır. İkinci kıkırdağın iç yüzünde sümüksel zardan meydana gelen, pili şeklinde çıkıntı yapmış bir çift ses teli bulunur, ikinci kıkırdağın arka yüzündeki kaslarının kasılıp gevşemesiyle gırtlağın çapı daralıp, genişler, bu sırada akciğerlerden gelen havanın ses tellerine çarpmasından ses oluşur. Dil, diş ve dudaklarda sese anlam kazandırmada rol oynar. Sonuçta beyindeki konuşma merkezi sayesinde sesler anlaşılabilir kelimeler haline gelir.
-->
May1
GEYİK
Categories: G
0 Comments
GEYİK (Biy)Hindistan’da . yaşayanların burnunun üstünde bir, Afrika’da yaşayanlarının iki boynuzu bulunur.Geviş getiren memeli bir hayvandır, Erkeklerinin ağaç görünümünde boynuzları vardır. Boynuzlar heryıl düşer, yenisi bir fazla dallı olarak meydana gelir. Yaşlı bir erkeğin yönetiminde küçük sürüler halinde yaşarlar. Gözleri kuvvetlidir, iyi koku alırlar. Kuzey Kutbu’na yakın karlı ve soğuk yerlerde yaşayan Ren Geyikleri Likenlerle geçinir.Eskimoların evcil hayvanıdır. Etinden sütünden yararlanılır,
-->
May1
GERİ ÇAPRAZ
Categories: G
0 Comments
GERİÇAPRAZ* LAMA (Biy)Melezlerin taşıdığı karakterler bakımından homozigot resesif olan fertlerle çaprazlanmasına GERİ ÇAPRAZLAMA denir. Sarı Bezelye Yeşil Görüldüğü gibi (1:1) oranı çıkmıştır. Eğer sarı bezelye arı döl olsaydı (F) dölü yüzde 100 sarı olurdu. Öyle ise geri çaprazlama,-bir dölün arı döl veya heterozigot (melez) olduğunu anlamak için yapılır.
-->
May1
GLİKOZ
Categories: G
0 Comments
GLİKOZ (-ÜZÜM ŞEKERİ) (Biy)_______________Şekerli meyvaların çoğunda serbest olarak bulunan, suda eriyebilen ve hücre zarlarından geçebilen bir çeşit karbonhidrattır. Hayvan vücudundaki sıvıların çoğunda, karaciğerde, kanda ve dalakta da bulunur. Normal halde insanın sidiğinde bulunmadığı halde şeker hastalarında bulunur. Glikozun ilk oluş yeri yeşil renkli bitkilerdir. Pancar şekeri olan sakkaroza göre daha az tatlıdır. Tıpta, likör, meyva şekeri, reçel yapımında kullanılır. Glikoz, belirteci olan fehling etkisiyle tuğla kırmızısı renk verir.
-->
May1
GLİSERİN
Categories: G
0 Comments
GLİSERİN (Kim)Kimyada adı propan trioldür. Renksiz kıvamlı, şiddetli su çeken, yoğunluğu 1,264 g/cm3, kaynama noktası 290°C, ergime noktası 17°C olan bir sıvıdır. Su ve alkolde erir. Doğal yağların hidroliziyle (sabunlaştırıl-masıyla) veya glikozun sodyum bisül-fitli (NaHSO3)ortamda mayalanma-sıyla elde edilir. Kolay estörleşir. Nitrik asitle gliserin trinitrat esterini meydana getirir. Nitro gliserin çok kolay patlar. Korunması güçtür. Ki-zelgur denilen sünger görünüşünde, SiO2 ‘den ibaret bir maddeye emdirilerek korunur. Buda şiddetli patlayıcı maddedir. Buna dinamit denir. İsveçli bilgin Alfret Nobel bulmuştur. Gliserin donmayı geciktirme maddesi, patlayıcı madde yapılmasında, sulu boya, matbuat mürekkebi, tuvalet malzemesi, nem çekici olarak bilhassa tütünlerin nemini tutmakta, ellere ve deriye çatlamayı önlemek için yumuşatıcı olarak kullanılır..
-->
May1
GOLGf
Categories: G
0 Comments
GOLGf (Biy)Hücrelerin Stoplazmasında zarlardan yapılmış yassı kesecikler halinde bulunan yapıdır. Golği cisimciği = golgi aygıtı adını da al.ır. Golgi üzerinde ribozomlarbulunmayan en-doplâzmik retikuluma benzer. Golgi cisimciği salgı hücrelerinde, salgı maddesinin yoğunlaşmasında ve küçük kofullarda toplanmasında rol oynar.
-->
May1
GORİL
Categories: G
0 Comments
GORİL (Biy)Batı Afrika’nın ekvator bölgesinde yaşayan bir maymun türüdür. Kollarıçok uzun, kalın kaslı, bacakları ise kısadır. Yüzü öne doğru çıkıntılıdır. Rengi esmerimsi siyah renklidir. Bütün vücudunu sert ve uzun kıllar örter. Ormanlarda yaşar, meyva ile beslenirler. Dişisi ağaçların arasına yuva yapar.
-->
May1
GÖÇ
Categories: G
0 Comments
GÖÇ (Biy)Asıl konakladıkları yerleri ne dönmek için belli zamanlarda sürüler halinde iklim değiştiren bazrhayvanla-rın geçip gitmesine denir. Sonbahara doğru ülkemizdeki leylekler, kırlangıçlar ve daha birçok göçmenkuş güneye doğru uçarak Afrika’ya göç ederler. Orada daha önce kışladıktan yerlerde kalırlar ve ilkbaharda tekrar yurdumuza göç ederek kuluçka yuvalarını bulurlar. Gündönümleri, günlerin kısalması veya uzaması kuşları etkileyerek göç etmelerine sebep olur. Uzun zamandan beri, göçeden kuşların, belirli deniz kıyılarını, nehirleri veya dağları izleyerek yollarını tayin ettikleri sanılıyordu. Kuşbilim adamlarının yaptıkları tecrübelerde göç eden kuşların yollarını tayin ederken güneşin durumundan yararlandığı, gece göç eden kuşların da yıldızlardan yararlandıkları ortaya çıktı. Kuşların uçuş yönlerini tayinde bunlardan başka mıknatıs alanında etkilenme, hava değişikliklerini önceden sezme yetenekleri de rol oynar.
-->
May1
GÖĞÜS
Categories: G
0 Comments
GÖĞÜSHayvanlarda gövdenin boyun ile karın arasında bulunan bölümüdür. Özellikle solunum ve kalp gibi dolaşım organlarının bulunduğu boşluktur. Memeli hayvanlarda diyafram ile karın boşluğundan ayrılır. Göğüs boşluğunun ön yüzüne göğüs, arka yüzüne sırt denir. Üyeleri bulunan omurgalı hayvanlarda göğüs boşluğunun heri ki üst tarafında omuz kemeri bulunur. Ön üyeler bu kemerle göğüse bağlanır. Yanlarda az veya çok gelişmiş kaburga kemikleri arkada sırt omurlarına, önde göğüs kemiğine bağlanarak göğüs boşluğunu çevrelerler.
-->
May1
GÖK DÜRBÜNÜ
Categories: G
0 Comments
GÖK DÜRBÜNÜ (Fiz)_______Gök cisimlerinin (yıldızların ayınmeteorların., v.b) gözleminde kullanılan bir dürbündür. Kepler tarafından icad edilmiştir.Objektif (cisme yakın mercek) odak uzaklığı birkaç metre olan bir ince kenarlı mercek olup cismin gerçek ters ve küçük bir görüntüsünü verir. Cisim sonsuzda olduğundan (gök cisimleri sonsuzda kabul edilir), sonsuzdaki cisimlerden gelen ışınlar birbirlerine paralel geldiğinden objektifte kırıldıktan sonra merceğin (objektifin) odağında görüntü verirler (kesişirler). Bu görüntüyü oküler (göze yakın mercek) odağıyla merceği (optik merkezi) arasına alarak sistemin son görüntüsünü zahiri, büyük olarak verir. Optik âletlerde oküler büyüteç vazifesini görür.
-->
May1
GÖLGELER
Categories: G
0 Comments
GÖLGELER(Flz)Işık düşmeyen yerlerde karanlık (siyah)bölgeler oluşur. İşte bu bölgelere gölge adı verilir. Güneşli bir havada ağaçların evlerin insanların, kısaca herşeyin gölgesi oluşur. Gölgenin oluşmasında esas unsur, ışık kaynağından çıkan ışık ışınlarının doğrular boyunca giderken önlerine çıkan saydam olmayan (saydamsız) maddelere çarparak yollarına devam edememesi sonucu ışıksız yerler meydana gelmesidir.Gölgeleri tam gölge ve yarı gölge olmak üzere ikiye ayıracağız.TAM GÖLGE:Hiç ışık almayan bölgelere tam gölge’ denir. Tam gölge için, kaynak nokta kaynak olmalıdır. Ekran üzerindeki incelemelerde ise tam karanlık kısmı ile tam aydınlık kısmı kesin sınırla ayrılmış olmalıdır.DENEY:Bir ışık kaynağından çıkan ışınları S deliğinden geçirerek (Bu durumda S nokta şeklinde ışık kaynağı durumuna geçer). Saydam olmayan bir A cismini ışınların yolu üzerine koyalım. Bu durumda A cisminin üzerine düşen ışınlar arkaya geçemezler. Yandan geçip giden ışınlar ise ekran, üzerinde aydınlık bölge oluştururlar. ” S den çıkıp cisme teğet olan ışınlar bir gölge konisi teşkil ederler. Gölge konisinin önüne bir E ekranı tutulacak olursa cismin gölgesi elde edilir. Not:Ekran olarak duvar perde., v.b. cisimler kullanılır. YARI GÖLGEIşık kaynağı büyükse (en az iki nokta kaynaktan meydana gelmiş ışık kaynağı) yarı gölge meydana gelir. Tam gölgedeki deneyi S delikli levhayı kaldırarak tekrarlarsak bu sefer ekran üzerinde tam karanlık yarı karanlık ve tam aydınlık bölgeler meydana gelir. Cisim ve ekran üzerindeki gölgelerin etrafını çeviren bu yarı gölgeler ışık kaynağının az bir kısmından ışık alırlar.
-->
May1
GÖRME BOZUKLUĞU
Categories: G
0 Comments
GÖRME BOZUKLUĞU (Biy)Ya doğuştan ya da sonradan meydana gelen, gözün çeşitli bölümleriyle ilgili normal görememe durumudur. Doğuştan olanların çoğunluğu kalıtım ile ilgilidir. Sonradan olanlarda yaşlılık ve geçirilen bazı hastalıklar ön plânda rol oynar. Önemli göz kusurları şunlardır: Miyop, hipermetrop, presbitlik, astigmattık, daltonizm, katarakt ve şaşılıktır.
-->
May1
GÖZ
Categories: G
0 Comments
GÖZ(Biy):Işık uyarmalarını alarak çevre-mizdekileri görmemizi ve tanımamızı sağlayan duyu organımızdır. İnsanda, asıl göz küresi ve yardımcı organları olmak üzere iki kısımdır. Gözküresi, kemikten yapılmış göz. çukuru içme kas ve yağla bağlanmış asıl görme organıdır. İçice geçmiş üç tabaka dan yapi’rnıştır.Birincisi göz yuvarlağını dıştan koruyan ve kuşatan sert tabakadır. Beyaz renkli, göz akı dediğimiz kısımdır.Sert tabaka gözün öntarafında şişkin-leşir ve göze ışığın girmesi için say-damlaşır. Buraya saydam tabaka denir. İkinci tabaka kan damarlarından meydana gelmiş koyu renkli damar tabakadır. Gözü besler ve fazla ışınları emerek gözün içini karanlık yapar. Damar tabaka önde göze renk veren iris tabakasını meydana getirir. İrisin ortası göz bebeğidir. İriste ince kas telcikleri bulunur. Bu sayede göz bebeği fazla ışıkta küçülür, az ışıkta büyür. Göze lâzım olduğu kadar ışığın girmesine yardım eder. Üçüncü tabaka göz küresini arkadan delerek içeri giren görme sinirlerinin yayılmasından meydana gelmiştir. Işığa karşı duyarlı tabakadır. Buradaki bazı hücreler parlak ışık ve renklere karşı duyarlı, bazıları da az ışıkta çalışır verenklere karşı duyarlı değildir. Bu hücrelerin bulunduğu yer gözbebeğinin karşısıdır. Buraya sarı benek denir. Gaz sinirlerinin göze girdiği yerde ışığa karşı duyarlı olmayan bölgeye de kör nokta adı verilir. İrisin arkasında göz merceği bulunur. Göz küresi özel sıvı ile doludur.Göze yardımcı organlarda, göz kapakları, göz kasları, kirpikler, kaşlar, göz yaşı bezleri ve çapak bezleridir.
-->
May1
GÖZ TİPLERİ
Categories: G
0 Comments
GÖZ TİPLERİHayvanlar serisinde ışığa karşı duyarlı olan organlar değişiktir.a- IŞIK GÖZLER: Toprak solucanında görülür. Deri hücreleri arasında ışığa hassas hücrelerden ibarettir.b- İSTİKAMET GÖZLER: Hakiki gözler diyebiliriz. Medüzler, yumuşakçalar ve derisi dikenlilerde yardır. Işığa hassas hücrelerin yanında renkli maddeleri (pigment) bulunan hücrelerden ibarettir. Pigment hücreleri fazla ışığı emer. Gözün ortası içe çökmüştür ve özel bir madde ile doludur. Bu gözler ancak hareket halindeki cisimleri farketmeye yarar.c- BASİT GÖZLER: Böceklerin alnında bulunan gözlerdir. Kitinderi saydamlaşmış, pigment hücreleri ve duygu hücrelerinden ibarettir.d- PETEK GÖZLER: Böceklerle, kabuklularda rastlanan gözlerdir. Birçok basit gözün birleşmesiyle oluşmuştur. Yedi görme hücresinin uzantıları iletici bir eksen (RABDOM) meydana getirmiştir. Her gözü birbirinden ayıran pigment hücreleri vardır. Her gözün önünde ışınları kıran kristal bir koni, burun önünde kitinden yapılmış bir göz billuru bulunur.e- ODA GÖZLER: En basiti yumuşakçalardan kafabad bacaklılarda (mürekkep balığı) bulunur. En ilerlemiş gözler de insan gözüdür.
-->
May1
GÖZENEK (STOMA)
Categories: G
0 Comments
GÖZENEK (STOMA) (B\y)Bitkilerde yaprakların alt ve üst yüzeylerini örten deri hücreleriyle, genç gövdeleri dıştan saran deri hücreleri arasındabulunanve gaz alışverişine yarayan delikçiklerdir. Bazı bitkilerde sadece yaprakların alt veya üst yüzeyinde bulunur. Bazılarında da hem alt, hem de üstte rastlanır. Deri doku (epidermis) hücreleri birbirine sıkıca bağlıdır ve dışa bakan zarlar da gazalışverişini engelleyen kütiküla tabakası vardır. Bu nedenle solunum ve fotosentez için gerekli olan gazların girip, çıkmasına ve fazla suyun dışarı atılmasına yarayan gözenekler vardır. Gözenekler aralarında bir boşluk bırakan iki gözenek hücrfesinden yapılmıştır. Bu hücreler diğer deri doku hücrelerinden farklı olarak kloroplast taşırlar. Gözeneklerin altında genişçe bir gözenek boşluğu bulunur. Kloro-filli olan gözenek hücreleri fotosentez yapar, meydana gelen fotosentez ürünleri ve gözenek hücrelerinin özel yapısı gözeneklerin açılıp kapanmasında rol oynar. Gözenekler nemli havada açılır, kurak havada kapanır.
-->
May1
GÖZÜN FİZİKİ YAPISI VE GÖZ KUSURLARI
Categories: G
0 Comments
GÖZÜN FİZİKİ YAPISI VEGÖZ KUSURLARI(Fiz)Görme organımız olan gözümüz özel yapıda bir karanlık odadır. Göz yuvarlağının dış tabakası (kornea) beyaz renkte, katı, koruyucu bir maddeden yapılmıştır. Ön tarafı tümsek ve saydamdır. Göz merceği, gözün içini ön ve arka odalar olmak üzere iki bölmeye ayırır.Her iki oda saydam sıvılarla doludur. Retina (ağ tabakası) ışığa karşı hassas olan tabakadır.Beyine giden sinir liflerinin uçları retina tabakasına yayılmıştır. Bu uçlar aydınlığa karşı hassas olan çubukçuk-lar ile renklere karşı hassas olan konilerden ibarettir. Göze gelen ışınlar sırasıyla korneayı, ön odayı merceği arka odayı geçtikten sonra ret i ne üzerine düşerler. Merceğin önünde iris adı verilen halka.biçimimde renkli bir tabaka vardır. İrisin ortasındaki açıklığa gözbebeği denir. Büyüyüp küçülerek gelen ışık miktarını ayar eder. Göz merceği odak uzaklığı kısa yakınsak bir mercek olup, cisimlerin gerçek ters ve küçük görüntülerini verir. Cismin görüntüsü ışığa karşı en hassas yer olan sarı leke üzerinde teşekkül eder. Görme sinirlerinin giriş noktası olan kör nokta ışığa karşı hassas değildir.Normal bir göz uzaklara bakarken cisimlerin görüntüsü retina üzerinde teşekkül eder. Cisim göze yaklaşırken görüntü hassas tabakanın arkasına düşecektir. Bu durum karşısında mercek, kendisini bağlayan esnek kaslar vasıtasıyla şişkinleşerek yani odak mesafesini küçülterek görüntüyü retina üzerine alır. Buna gözün uyumu denir.Normal bir göz çok uzakta bulunan cisimlerden 25 cm uzaklıktaki cisimlere kadar uyum yapabilir.iNot: Sonsuza bakan bir göz uyum-yapmadan görebildiğinden (sonsuzdaki cisimlerin görüntüsü odak noktasındadır. Göz merceğinin odak noktası da sarı leke üzerindedir.) Gözün dinlenmesi için sonsuza bakmak gereklidir (sonsuzdan maksat olabildiğince uzaklara demekti r)25 cm uzaklığa en yakın görüş uzaklığı denir.25 cm den daha yakındaki cisimleri de görebilir fakat uyum yapması gerekir , merceğin fazla şişkin-leşmesi dolayısıyle göz çabuk yorulur; 25 cm uzaktaki bir cisme ise yorulmadan uzun süre bakabilir.
-->
May1
GCFE KUSURLARI
Categories: G
0 Comments
G Cfe KUSURLARI:Miyop göz (yakını gören göz) Göz merceğinin normalden şişkin olması veya göz yuvarlağının alttan ve üstten basık olması öne ve arkaya uzaması yani oval bir hal alması durumunda uzaktaki cisimlerin görüntüsü retinanın önüne düşer. Böyle bir göz yalnız yakındakicisimleri net olarak görebilir. Bu göz kusurunu düzeltmek için ıraksak (kalın kenarlı) mercekler kullanılır. Iraksak merceklerden yapılan gözlükler kullanılarak görüntünün sarı leke üzerine düşmesi sağlanır. Miyop bir göz belirli bir mesafeden itibaren görmeye başlar. Bu uzaklığa miyop gözün en uzun görüş mesafesi denir. En yakın görüş mesafesi ise 25 cm den daha küçüktür.Hipermetrop göz (uzağı gören göz)Göz merceğinin normaldendaha yassı olması veya mercekle retina arasındaki uzaklığın küçük olması halinde yakındaki cisimlerin görüntüsü re-t’i nanın arkasına düşer.Hipermetrop gözde göz küresi arkadan ve önden basık aşağıya ve yukarıya doğru uzamış (şişmiş) olduğundan görüntüler sarı lekeni n arkasına düşerler. Böyle bir göz uzaktaki cisimleri iyi gördüğü halde yakındaki cisimleri net göremez. Hipermetrop göz uzaktaki cisimleri uyumla görür, yakın görüş mesafesi 25 cm den daha büyüktür. Bu göz kusurunun düzeltilmesi için yakınsak (inece kenarlı) merceklerden yapılan gözlükler kullanılır. Bu gözlükler sayesinde cisimlerin göz yuvarlağının dışında teşekkül eden görüntüleri retina üzerine (sarı leke üzeri ne) ;düşürülür.
-->
May1
GRAFİT
Categories: G
0 Comments
GRAFİT(Kim)Bir cam silindir eksenine paralePRESBİTLİK:Yaşlılık nedeniyle gözmerceğini idare eden kaslar esnekliklerini kaybederler. Göz merceği, odak uzaklığını eskisi kadar kısaltamaz. Bundan dolayı, gözün uyum yapma özelliği azalır. Yaşlanan bir kişi eskisi kadar yakınları göremez. Bu nedenle presbitler, yakınlarına bakmak için, yakınsak mercekten gözlükler kullanırlar.Karbonun yumuşak şeklidir. 2,25 g/cm3 yoğunluğunda, dokunulduğu zaman yağlı, kaygan bir his bırakan kristal karbondur. Ametal olmasına rağmen elektiriği iyi iletir. Hiç bir eritkende erimez. Havada yanar, karbondioksit meydana gelir.Petrolle karıştırılarak iyi cins makine yağı yapılır, ergime noktası çok yüksektir. (3500°C) Bundan dolayı yük-seksıcaklığa dayanıklı potalar, elektrik fırınlarının elektrotları, soba pila-sı, ayrıca kurşun kalemi, bazı boyalar grafitten yapılır. Kurşun kalem yapmak için grafit toz edilir ve bir miktar nemli kil ile karıştırılarak basınçlı çubuklar haline getirilir. Kalemin sertliği grafite katılan kil miktarına bağlıdır.l olarak bir düzlemle kesilirse, silindirik mercek elde edilir.
-->
May1
GUATR
Categories: G
0 Comments
GUATR(Bly)Tiroid bezindeki büyümelere denir. Bunun sebebi içme suyundaki iyod eksikliği (yüzde 60 mikrogram alınmalı) tiroid hormon yapımını engelleyici özellik taşıyan besinlerin (karalahana) çok alınmasıdır. Sık rastlanan bu basit guatrlar da hormon salgısı yapılıyorsa ameliyata gerek yoktur. Hatta ciddi bir hastalık sayılmamalıdır.
-->
May1
GÜBRE
Categories: G
0 Comments
GÜBJtf(Kim)Bitkilerin bileşiminde genel olarak potasyum, kalsiyum, magnez-yum, karbon, demir, azot, kükürt, oksijen, hidrojen gibi elementler bileşikleri halinde bulunur. Bitkiler karbon, hidrojen, oksijen elementlerini havanın karbondioksidi ile sudan sağlarlar. Geri kalan elementlerin suda eriyen bileşiklerini kökleriyle topraktan alırlar. Bu durumda zamanla topraktaki bu bileşikler azalacaktır.İşte, azalan bu maddeleri geri vermek için toprağa karıştırılan maddelere GÜBRE, yapılan olaya da GÜBRELEME denir. Gübrenin ekonomide rolü büyüktür. Gübresiz tarım, bu alandaki çabaların ye sarfedilen enerjinin boşagitmesidir.Gübreler başlıca doğal ve yapay gübreler olmak üzere iki gruba ayrılır. Çürüyen hayvan dışkıları, yonca ve benzeri bitkiler, kan ve çeşitli mezbaha artıkları vb doğal gübrelerdir. Yapay gübreler başlıca 4 gruba ayrılır.1.AZOTLU GÜBRELER: Amonyum tuzları ve nitratlardır. Değeri azot yüzdesiyle ölçülür. Sodyum nitrat (NaNO3)(Şili güherçilesi), potasyum nitrat (KNO3 (hint güherçilesi), kalsiyum nitrat (Ca(NO3 )2) (Norveç gü -herçileşi), amonyum sülfat (NH4)2 SÛ4 önemli azotlu gübrelerdir.2. FOSFATLI GÜBRELER: Değeri P205 yüzdesiyle ölçülür. Fosforitten elde edilen süper fosfat, süper-süper fosfat ile yüksek fırında ve thomas metodunda elde edilen thomas unu önemli fosfatlı gübrelerdir.3. POTASLI GÜBRELER: Potasyum tuzlarıdır. Değeri K,0 yüzdesiyle ölçülür. KCI (silvin), KCI.MgCI2. 6H?0 (karnalit) KCI.MgSO4-3H2O Kainit önemli potaslı gübrelerdir. Karbonhidrat ve organik asitlerin sentezinde potasyum katalizör öde vi görür.4. KARIŞIK GÜBRELERİçinde azot, fosfor, potasyum, kalsiyum elementlerinden iki veyadaha çoğu bulunan gübrelerdir. CaNCN (kalsiyum siyanamit) (azotlu kireç), KNO3-(NH4)3PO4 karışımı olan nitro foska önemli karışık gübrelerdir.Yurdumuzda özellikle sebze, meyve, pancar, ayçiçeği, pamuk üretiminde yapay gübreler artan bir hızla kullanılmaktadır. Karabük, Yarımca, Akdeniz ve Bandırma gübre fabrikalarında süper ve süper-süper fosfat, Kütahya azot fabrikasında ise amonyum sülfat ve amonyum nitrat gübreleri üretilmektedir.
-->
May1
GÜL
Categories: G
0 Comments
GÜL(Biy)Gülgiller familyasından bir bitkidir. Kırlarda yetişen yabani gülün taç yaprakları 5 tanedir. Meyvasına kuşburnu adı verilir. C vitamini yönünden zengindir. Bahçelerimizde süs bitkisi olarak yetiştirilen gülün katmerli, taç yaprakları vardır. Çeşitli renklerdedir. Taç yapraklarından gülyağı adı verillanılır. Gülün yağı alındıktan sonra kalan suya gülsuyu denir. Yurdumuzun İsparta ve Burdur illeri başlıca gülyağı üretim merkezleridir.en kokulu bir yağ çıkarılır. Parfüm yapımında, krem, sabun, ruj gibi maddelerekoku vermede kul-anılır
-->
May1
GÜMÜŞ
Categories: G
0 Comments
GÜMÜŞ (Kim)Senbolü Ag, atom numarası 47, atom ağırlığı 108 dir. Gümüş +1 ve nadir olarak +2 değerlidir. Ergime noktası 961 °C, kaynama noktası 1950°C, yoğunluğu 10,5 gr/cm3 dür. Tabiatta en çok serbest halde bulunur. En çok rastlanan filizi arjantit (Ag2S) (gümüş galeri)dir. Kurşun filizleri içinde de çok bulunur. Kurşunu ayrıldıktan sonra, kalan kısımlardan elde edilir. Yurdumuzda Bolkar-dağında ve diğer kurşun yataklarında rastlamaktayız.Gümüş havada ve suda değişikliğe uğramadığı ve kolayca işlenebildiği için, çok eskiden beri önem kazanmış bir metaldir.Gümüş yumurta sarısı gibi kükürtlü besinlerde kararır. Ozon gümüşe etkir. Kükürtlü kaplıcalarda gümüşün kararması bundandır. Bu gibi kararmalar hiposülfitle temizlenir.Gümüş ısı ve elektriği en iyi ileten metallerden biridir. Gümüş, çatal, kaşık, mutfak malzemesi, vazo vb. yapımında, gümüş ve gümüş bileşikleri fotoğrafçılıkta, kaplamacılıkta, ayna yapmakta, ilaç olarak kullanılır.Gümüş klorür ve bromür ışığa duyarlıdır ve fotoğraf banyolarının esasını meydana getirirler. Gümüşün teknikte kullanılan alışımları da vardır. Gümüşe %50′ye kadar bakır ilave edilse bile rengi değişmez. Gümüş paralar gümüş-bakır alışımıdır. Gümüşün altınla yapılan alaşımı yeşil renktedir. Buna yeşi I alt in deni r. Gümüş-nikel ala şımından para basılmaktadır.Dişçi-lerin kullandıkları platin alaşımı gü-müşlejplatinden yapılmaktadır.
-->
May1
Categories: G
0 Comments
GÜNDÖNDÜ J=AYÇİÇE6İ)(Bly)Bileşikgiller familyasından, tohumundan yararlandığımız bir bitkidir. Tohumundan çıkarılan ayçiçeği yağı yalnız olarak ve diğer yağlarla karıştırılarak yemeklik yağ olarak kullanılır.
-->
Eki12
VURUŞLU MÜZİK ALETLERİ:
Categories: G, P
0 Comments
Kulakta hoş bir etki doğuran seslere müzik sesleri denir. Müzik sesi basit bir ses değildir. Ana ses denilen basit bir sese, frekansları bu sesin frekansının tam katları olan seslerin karışması ile, müzik sesleri hasıl olur. Sesin meydana geliş şekline göre, müzik aletlerini üç grupta toplayabiliriz: Vuruşlu, telli ve nefesli müzik âletleri
-->
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder