24 Aralık 2008 Çarşamba

kategori f

FAGASİTOZ
Categories: F
0 Comments
FAGASİTOZ(=HÜCREYUTARLIĞI)Kanda bulunan bazı akyuvarların ya­lancı ayaklarıyla vücuda giren mik­ropları yıpranmış hücreleri sararak iç­lerine almaları ve salgıladıkları en­zimlerle sindirmeleridir. Bu görevi yapan akyuvarlara fagosit (yutar hüc­re) denir. Bu tip akyuvarların sitop-lazmaları tanecikli ve çekirdekleri parçalıdır.(Biy)
window.google_render_ad();
window.google_render_ad();

-->
Nis29
FALLOP BORULAR
Categories: F
0 Comments
window.google_render_ad();
FALLOP BOR ULAR I (Biy.)Dölyatağının her iki yanında yeralan yumurtalık ile dölyatağı arasında, yu­murta hücresinin döiyatağma iletilme­sini sağlayan iki ince borucuktur. Her birinin uzunluğu 10 cm. kadardır.

-->
Nis29
FAMİLYA
Categories: F
0 Comments
FAMİLYA(=AİLE){Biy)Canlıların sınıflandırılmasında kullanılan bir terim olup benzer cins­lerin meydana getirdiği bir birliği an­latır. Sınıflandırmada takımların ay­rıldığı bölümdür, bu bölümde ayrıca cinslere bölünür. Hayvanlar alemin­den bir örnek alacak olursak, memeli hayvanların et oburlar takımının kedi­giller familyasını kedi, aslan, kaplan, vaşak ve pars gibi hayvanlar, köpek-giller familyasını köpek, kurt,tilki, çakal gibi hayvanlar, sansargiller fa­milyasını da sansar, kokarca,gelincik ve susamuru gibi hayvanlar meydana getirir. Aynı şekilde bitkilerin bitişik taç yapraklılar takımının patlıcangil­ler familyasına domates patlıcan, bi­ber ve patates gibi bitki cinsleri gi­rer.

-->
Nis29
FALANJIZASYON
Categories: F
0 Comments
FALANJIZASYONSakatlanan bir ele tutma yeteneğini yeniden kazandırmak ya datakma par­mak kullanma imkânı sağlamak gaye­siyle başvurulan cerrahî girişim.

-->
Nis29
FARE
Categories: F
0 Comments
FARE (=SIÇAN) (Biy)Evlerde, tarlalarda ve ormanda yaşayan kemirici memelidir. Adi ev fareleriytarla fareleri ve su fareleri gi­bi çeşitleri vardır. Çok zararlı hayvan­lardır. Vücutlarında yaşayan pirelerin taşıdığı veba mikroplarıyla insanlaraveba hastalığını bulaştırırlar.Fareler ışıktan hoşlanmazlar. İşitme ve koku alma duyuları kuvvetlidir.İyi tırmanır lar. Sert duvar ve tahtayı delebilirler. Lağımların içine girer, borularla üst katlara kadar çıkabilirler. Kediler, kuşlar, yılanlar ve köstebekler düş-manlarıdır.Soyunu çok doğurmak su­retiyle devam ettirir. Yılda 5-6 defa doğururfar. Her defasında 8-10 yavru yaparlar. Yavrular,gözleri kapalı ve tüysüz doğar. Ana fare sütü ile üç haftada gelişirler. Fareleri yoketmek için kedi beslemeli, deliklere fare ze­ri iri koymak ve kapan kullanmalıdır.

-->
Nis30
FARE KULAĞI
Categories: F
0 Comments
FARE KULAĞI (Biy)Çuhaçiçeğigiller ailesinden tar­lalarda yetişen bir yıllık bir bitkidir. Çiçekleri küçük ve çeşitli renklerde­dir. Karşılıklı dizilmiş yaprakları fare kulağına benzediğinden bitkiye £u isim verilmiştir.

-->
Nis30
FASULYE
Categories: F
0 Comments
FASULYE (Biy)Bitkiler aleminin çift çenek-liler sınıfının baklagiller familya­sından çoğunlukla bir yıllık sarılgan bir bitki cinsidir. Taze halde tohum-larıyle birlikte meyvası, kuru halde tohumu yenir, kuru fasulye tohumun­da %25 protein, %55 karbonhidrat, %4 selüloz, %2 yağ %10 su, % 4 di­ğer maddeler bulunur. Kazık kökü de­rinlere kadar iner. Kök üzerinde azot bakterilerinin meydana getirdiği yumrucuklar vardır. Protein bakımın­dan etten daha zengindir. Meyvaları olgunlaşırken açılır. Her meyvada 4-10 tohum bulunur. Yaprakları bile­şik yaprak şeklindedir. Bodur tarla fasulyesi, çalı fasulyesi (çoğunlukla konservesi yapılır), şeker fasulyesi Ayşekadın fasulyesi, Trabzon fasul­yesi, barbunya fasulyesi ve yurdumu­zun Karadeniz bölgesinde yetiştirilen soya fasulyesi gibi çeşitleri vardır.

-->
Nis30

Categories: F
0 Comments
FELÇ ( = NÜZUL/İNME)(B,y)Sinirlerin veya kasların çe-şitli nedenlerle bozukluğundan ileri gelen hareketsizlik veya ha­reket azalması durumuna denir. Çeşitli organlarda olabilir. En önemli felçlerden biri çocuk felcidir. Omuri-liksoğanındaveya omurilikteki hare­ket sinirleri hücrelerinin bir virüs et­kisinde kalmalarından meydana ge­lir. Virüs vücuda ya solunum yolları­na ya da el ve ağıza bulaştıktan sonra yutma yoluyla girer, daha sonra kan ve lenf yoluyla bütün vücuda dağılır. Omurilik soğanında veya omurilikte­ki sinir hücreleri virüs tarafından yok edilirse hücreler tekrar canlanamaz. Bu durumda kasların çalışması de­vamlı olarak aksar yani felç oluşur. Felçli hastaların çoğunluğu dışkılarıy­la virüsü etrafa yayar. Hastalık sinek­lerle ve virüs bulaşmış yiyeceklerle yayıldığından yiyecek temizliğine çok dikkat etmelidir. En iyi korunma aşı ile elde edilendir. Çocuk felci aşıları­nın saik aşısı ve sabin aşısı gibi çeşit­leri vardır.

-->
Nis30
FEN BİLGİSİ
Categories: F
0 Comments
FEN BİLGİSİ(Biy)-(KimHFiz)Fizik, kimya, biyoloji gibi de­neylere ve ispatlara dayanan bilimi lerin genel adıdır.İnsanlığın varoluşundan, bugüne kadar ve bugünden sonra da doğa (ta­biat) olayları insanların ilgisini çek­mekte, daima ne zaman, niçin, nasıl sorularına cevap aranmaktadır. Bir olayı anlamak, olayın nedeni ile sonu­cu arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmak demektir. Olayları anlamak çabası in­sanın içinden gelir. İnsan olayları gözler, inceler, onun anlaşılmasına yarayacak ipuçları arar, olay hakkındabilgiler edinir. Bu bilgileri sınıflandı­rıp, düzenli hale getirir ve bunlardan, başka olayların açıklanmasında da ya­rarlanılır. Kısaca, insanoğlu her an bilgisini arttırma çabasındadır. Bu bi r çeşit yaşama savaşıdır. Doğa olay­ları hakkında edindiğimiz gerçek ve düzenli bilgilere fen bilgisi denir. Fen bilgisinin 3 temel alanı vardır. Bunlar canlı varlıkları inceleyen biyo­loji, maddenin yapısını ve maddede oluşan köklü değişmeleri inceleyen kimya, madde, enerji ve madde ile enerji arasındaki ilişkileri inceleyen fiziktir.Fen bilgisi, bilgi edinme yolları­nı da öğretir. Bir olayı anlamak için nasıl düşünüleceğini, neler yapılması gerektiğini gösterir.Fizik, kimya ve biyoloji temel fen bilimleridir.Temel fen bilimleri­nin ortaya koyduğu sonuçlardan, uy­gulama alanında yararlanılır. Böylece teknik bilgi denilen ve yaşantımızı kolaylaştıran uygulamalı bilimler do­ğar. Bugün insanların daha sağlıklı daha rahat yaşamasına yardım eden çeşitli araçlar maki neler vb. hepsi fen bilimleri yardımı ile gerçekleşmiştir.

-->
Nis30
FENER BALIĞI
Categories: F
0 Comments
FENER BALIĞI (Biy)Kemikli balıklardandır. Sıcak ve ılık denizlerde yaşayan dip balığı­dır. Denizin dibine kendisini gömer ve çok büyük olan ağzının çevresinde­ki ve başının üstündeki uzantılar ile yakınındaki küçük balıkları avlar.

-->
Nis30
FENOTİP
Categories: F
0 Comments
FENOTİP (Biy)Bir organizmanın belirli bir andaki görünüşü, durumudur. Bir ferdin, şekli büyüklüğü, dış ve iç yapısı rengi kimyasal bileşimi, davranışı gibi bütün özelliklerinin toplamı onun fenotipidir. Fenotip genlerin etkisiyle ortaya çıkar. Ba­zen fenotipte iç salgı bezlerinin çalış­ması da etkili olur (Devlik gibi). Fark­lı genotipleri olan bireyler aynı feno-üpte olabilir. Örneğin, sapı; tohumlu bezelye karakteri (S) yeşil tohumlu bezelye karekterine (s) karşı baskın­dır.SSve Ss genotipindeki bezelyele­rin fenotipleri her iki durumda da sarıdır. Yeşillik fenotipi ise bir tek ss genotipine karşılıktır.

-->
Nis30
FERMAN­TASYON
Categories: F
0 Comments
FERMAN­TASYON(=MAYA­LANMA)(Bîy)Havasız yerde yaşayan canlıların .yaşamaları ve büyümeleri için gerekli olan enerjiyi oksijen almadan çeşitli enzimlerin etkisiyle bir besin kayna­ğından sağlamalarıdır. Kimyasal birolay olan fermantasyon kısacaglikoz +enzim—–» etilalkol + karbondioksit + enerji şeklinde gösteri I i r. Bu olay \sonucualkoioluştuğundan bu şekilde­ki ayrışmaya alkol mayalanması de­nir. Proteinli maddelerin mayalan­masına da çürüme veya kokuşma adı verilir.İnsanlar, belirli bakterilerin yap­tığı mayalanmayla sütü yoğurt haline getirmekte, meyva sularını enzimler­le mayalanmaya uğratarak çeşitli al­kollü içkiler ekte etmekte.yine belirli bakteri lerle si rke oluşturmaktadırlar.

-->
Nis30
FINDIK
Categories: F
0 Comments
FINDIK (Biy)Yurdumuzun kuzey bölgesin­de yaygın olan ağaççık halinde bir bitkidir. Tohumları taze olarak yenil­diği gibi kurumuş olanları, kabuklu veya iç fındık olarak tüketilir. Fındık tohumunda % 64 yağ bulunur. Erkek ve dişi çiçekleri aynı ağaç üzerinde ayrı ayrı yerlerdedir.Meyvası yaprak-çıklarlaçevrili sert meyvadır. Çelik ve sürgünlerle üretilir. Bunun için 3-5 metre aralıkla çukurlar açılır. Bu çu­kurlara 6-8 adet sürgün dikilir. Sür­günler yetişince kuvvetlileri bırakıla­rak zayıfları seyreltilir. Tombul fındık badem fındığı sivri fındık, palas fındı­ğı kuş fındığı gibi çeşitleri vardır. En önemli zararlı böceği fındık iç kurdu­dur. Taze fındığın kabuğunu delerek içine yumurtlar. Yumurtadan çıkan kurtlar fındığın içini yerler ve fındık­ların dökülmesi ne sebep olurlar.

-->
Nis30
FISTIK
Categories: F
0 Comments
FISTIK{Biy)Antepfıstığı, çamfıstığı veya yer­fıstığı denilen bitkilerin genel adıdır.Antep (Şam fıstığı):Yurdumuzun Gaziantep yöresinde yetiştirilen to­humları yenen ve yağ bakımından zengin 5-10 metre yüksekliğinde bir ağaçtır.Yerfıstığı (Amerikan fıstığı): Bak-lagiller familyasından anayurdu Bre­zilya olan yurdumuzun güney kısımla­rında yetiştirilen 30-35 cm boyunda;yorsa dış fıtık, vücudun içinde oluş­muşsa iç fıtık adını alır.

-->
Nis30
FİBRİN
Categories: F
0 Comments
FİBRİN (Biy)Kanın pıhtılaşması sırasında görülen, ağ iplikleri şeklinde çökelen kısımdır. Fibrin arasına al ve akyu­varları alarak pıhtıyı oluşturur. Ayrıca yaraların iyileşip kapanması sırasın­da meydana gelen kabuğun ana mad­desi de fibrindir.

-->
Nis30
FİBRİNOJEN
Categories: F
0 Comments
FİBRİNOJEN (Biy)Kanın pıhtılaşmasına yardım eden ve karaciğer hücreleri tara­fından yapılan bir maddedir. Kan plazmasında ve lenf sıvısında bulunur. Pıhtılaşma sırasında fibrinojen trom-bin etkisiyle fibrine dönüşür. Kan plazmasının 1 litresinde 5 gram ka­dardır. Bu oran karaciğer hücreleri­nin hastalanmasıyla azalır. Sarılıkta mikroplu hastalıklarda eklem roma­tizmasında çoğalır.

-->
Nis30
FİDE
Categories: F
0 Comments
FİDE (Biy)Bahçıvanlıkta yastıklarda tohum­dan yetiştirilerek başka yerlere dikmek amacıyla yetiştirilmiş genç sebze bitkisi veya çiçekli bitkidir. Fi­de yetiştiren yerlere de fidelik adı ve­rilir. Domates biber gibi önemli seb-ze bitkileri fide ile yetiştirilir.

-->
Nis30
FİL
Categories: F
0 Comments
FİL (Biy)Karada yaşayan hayvanların en büyüğüdür. Üst dudağı uzamış ve hortum şeklini almıştır. Burun delik­leri hortumun ucundadır. Hortumunu koku almak için ve el gibi kullanır.Yük taşımada yırtıcı hayvanlar avında binek hayvanı olarak kullanılır. Eski savaşlarda şimdiki tanklar gibi öne sürülürlerdi. Sıcak bölgelerde yaşa­yan filler günde 60-70 kilo ot, bir kilo şeker,pi ri nç ve bi r o kadar da yağ yer­ler.4-5 ton ağırlığındadır. 70 sene ka­dar yaşar. Büyük kulak kepçeli Afrik-ka filleri ve küçük kulak kepçeli Hin­distan (Asya) filleri olmak üzere iki türü vardır.

-->
Nis30
FITIK
Categories: F
0 Comments
FITIK(Biy)İç organların çoğunlukla bağır­sağın bir kısmının karın çeperini zayıf bir noktasından geçip deri altında ur gibi bir şişkinlik meydana getirmesi­dir. Fıtık dıştan bakıldığında görülü-yorsa dış fıtık, vücudun içinde oluş­muşsa iç fıtık adını alır.

-->
Nis30
FİBRİN
Categories: F
0 Comments
FİBRİN (Biy)Kanın pıhtılaşması sırasında görülen, ağ iplikleri şeklinde çökelen kısımdır. Fibrin arasına al ve akyu­varları alarak pıhtıyı oluşturur. Ayrıca yaraların iyileşip kapanması sırasın­da meydana gelen kabuğun ana mad­desi de fibrindir.

-->
Nis30
FİBRİNOJEN
Categories: F
0 Comments
FİBRİNOJEN (Biy)Kanın pıhtılaşmasına yardım eden ve karaciğer hücreleri tara­fından yapılan bir maddedir. Kan plazmasında ve lenf sıvısında bulunur. Pıhtılaşma sırasında fibrinojen trom-bin etkisiyle fibrine dönüşür. Kan plazmasının 1 litresinde 5 gram ka­dardır. Bu oran karaciğer hücreleri­nin hastalanmasıyla azalır. Sarılıkta mikroplu hastalıklarda eklem roma­tizmasında çoğalır.

-->
Nis30
FİLDİŞİ
Categories: F
0 Comments
FİLDİŞİ :Filin silah olarak kullandığı iki uzun üst kesici dişinin adıdır. Be­yaz renginin güzelliği ve kolayca cila-lanabilrnesi nedeniyle tarak gibi süs eşyası yapımında kullanılır. Ayrıca fildişi sözcüğü dişkemiği =dentin an­lamında da kullanılır

-->
Nis30
FİLİAL
Categories: F
0 Comments
FİLİ AL:Nesil döl anlamındadır. Kalı­tım deneylerinde kelimenin ilk harfi alınarak Fi = Birinci döl F2 = ikinci döl anlamında kullanılmaktadır.

-->
Nis30
FİLİZ
Categories: F
0 Comments
FİLİZ:Yeni çıkmış küçük ve taze yaprak veya dala denir.

-->
Nis30
FİLOKSERA
Categories: F
0 Comments
FİLOKSERA(=ASMAAsmalara büyük zarar veren küçük bir böcektir.Kök biti ve yaprak biti diye iki türü vardır. Kök bitleri yerli asmalara, yaprak bitleri ise Amerikan asmalarına zarar verir. Bu­nun için Amerikan asması anaç ola­rak dikilir, yerli asma kalem olarak buna aşılanır, gelişen bitki kaleme ait (yerli asmaya) özellikleri taşır. Bu şe­kilde bağ kurmaya yeni bağcılık denir
BİTİ)(Biy)

-->
Nis30
FİSSİON
Categories: F
0 Comments
FİSSİON(Kim)Bir atom çekirdeğinin, dışarıya büyük ölçüde enerji ile b’rlikte nöt­ronlar salarak yaklaşık olarak aynı bü­yüklükte iki başka atom çekirdeğine«bölünmesi olayına çekirdek bölünme­si (fission) reaksiyonu denir. Bu de­neyi ilk olarak Alman bilginlerinden Otto Hayn ve arkadaşı Strassman 1939 yılında yapmışlardır. Bu bilgin­ler, uranyum-235 ( ^UJin çekirdek­lerinin, yavaşlatılmış nötronlarla bombardıman edildiğinde bölündü­ğünü baryum ve kripton atomlarının meydana geldiğini, ayrıca her bölün­mede dışarı 2 ile 3 nötron verildiğini gördüler. Fission adı verilen bu olay­da en önemli nokta %0,1 oranında kütle kaybının bulunmasıydı. Ancak parçalanmadan önceki kütleyle, par­çalandıktan sonraki kütle arasında gö­rülen bu küçük fark, Einstein (Aynş-tayn)’ın E = mc2 formülüne göre enerjiye dönüşüyordu ve bu enerji çok büyük bir enerjiydi. (Bakınız enerjinin sakımı kanunu). Bu çekir­dek bölünmesi reaksiyonu+170.106 kaloriçıkan nötronlar, eğer uranyum kütlesi yeteri kadar büyükse, başka uranyum çekirdeklerine de rastlayarak bunları böler. Olay her yöne doğru hızla yayı­lır. Buna zincirleme reaksiyon adı ve­rilir.Zincirleme reaksiyonla bölün­meler çok kısa zamanda biter. Bir fut­bol topu büyüklüğünde uranyumdan bir stadyum dolusu dinamitin patla­ması i le salıveri len enerji kadar enerji çıkar.Sıcaklık 5-10 milyon santigrat dereceyi bulur. Atom bombasının patlaması böyle olur. Atom bombası yukarıda açıklandığı gibi çekirdekleri bölünebilen elementlerden yapılır.Zincirleme reaksiyonu sağlamak için gerekli minimum kütleye kritik kütle denir. Patlamaya hazır atom bombası iki parçadan yapılmıştır. Bunların bir araya gelmesiyle kritik kütle aşılır ve bomba patlar. Bilim adamları fission reaksiyonlarından açığa çıkan enerji­den yararlanmayı başarmışlardır.Atom reaktörleri adı verilen araçlarda denetimli şartlar altında kısa sürede olan bu reaksiyon uzun sürede oluştu­rulur. Açığa çıkan enerji çeşitli şekil­lerde dışarıya alınır ve kullanılır. Bun­lardan başka reaktörlerde çeşitli rad­yoizotoplar elde edilir. Ülkemizde İs­tanbul Küçük Çekmece ve Ankara’da nükleer araştırma merkezleri vardır.Bu merkezlerde reaktörlerde çeşitli radyoizotoplar ve bu konularda ilmi araştırmalar yapılmaktadır.

-->
Nis30
FİZİK VE KONUSU
Categories: F
0 Comments
FİZİK VEKONUSU(Fiz)Her ilim, eşyanın ve olayların ancak bir kısmını veya bir görünüşü­nü bilip tanıtmaya çalışır ve bu gaye­ye özel bir metodla ulaşır. Metod, il­min inceleme konularının mahiyetine uygun olmalıdır.Konusu tabiattaki madde ve cansız varlık olan ilimler­den biri de fiziktir.Cansız cisimlerde bazı etkiler al­tında meydana gelen ve cisimlerin molekül yapılarını bozmayan geçici değişiklikleri inceleyen bilimin adına fizik denir.Fizikin metodu, tecrübe ile teo­rik muhakeme üzerine dayanır ve bu iki yol birbirine matematik vasıtasıy-le bağlanır.Bu itibarla fizikçi olayları önce tabiatta meydana geldikleri gibi göz­ler sonra incelemek istediğini kendisi tekrarlayarak tecrübe konusu yapar ve bu olayın meydana gelişinde gelişmesinde etkili olan kuvvetle­rin müdahale paylarını tesbit eder. Aradaki sabit bağıntıları- yani ka­nunları- bulup ifade eder.Fizik ilminin yaşayış tarzımız üzerinde çok derin değişiklikler yap­tığı açık bir gerçektir. Fiziğe dayanan modern endüstri, insanlara rahatlık sağlamış, tabiata karşı mücadele kud­retini arttırmış, her şeyde kolaylık ve çabukluk sağlamıştır.Suyun kaynaması akarsuların de­ğirmenleri işletmeleri, buzun erimesi gemilerin yüzmeleri, balonların uçak­ların havada yükselmeleri ve hareket etmeleri cisimlerin düşmeleri çeşitli makinelerin ve motorların çalışmaları rüzgarları, rüzgarların esmesi, yağ­murun yağışı, yerin ve havanın ısın-’ ması ve soğuması buzdolaplarının ça­lışması, sobaların kaloriferlerin bina-lan ısıtması ses olayları ışık olayları, çeşitli elektrik olayları (telefon, telg­raf radyo, televizyon, radar, sinema makinesi gibi;) ve bütün bunlara ben­zer olaylar fiziğin konusu içindedir.

-->
Nis30
FİZİKSEL DEĞİŞME
Categories: F
0 Comments
FİZİKSEL DEĞİŞME (Kim)Maddenin sadece durumunun şeklinin fiziksel halinin ve fiziksel özelliklerinin değişmesidir. Madde­nin yapısı değişmez. Odunun kırılma­sı suyun buharlaşması veya donması, şekerin suda çözünmesi birer fiziksel değişmedir.

-->
Nis30
FİZİKSEL HALLER
Categories: F
0 Comments
FİZİKSEL HALLER (Kim)Maddeler katı, sıvı, gaz halinde olabilirler. Bunlar fiziksel özelliklerle birlikte maddeleri tanımaya yarar. Ancak fiziksel haller sıcaklık ve basın­ca bağlıdır. Yoğunluk, bazen renk, saydamlık, iletkenlik v.b. gibi özellik­ler maddenin hali değişirken değişe­bilir. Örneğin, suyun yoğunluğu 1 gr/cm3 iken, buzun ki 0,9 gr/cm dür.

-->
Nis30
FİZİKSEL ÖZELLİKLER
Categories: F
0 Comments
FİZİKSEL ÖZELLİKLER (Mm)Bir maddenin yapısında bir deği­şiklik olmadangösterilebilen özellik­lere denir. Yoğunluk, ergime, renk, parlaklık saydamlık, koku, lezzet, mıknatıslık, genleşme, sertlik, sağ­lamlık, tel ve levha haline gelebilme, elektrik ve ısı iletkenliği, çözünürlükgibi maddenin dış görünüşüyle ilgili hususlar fiziksel özelliklerdendir. Fi­ziksel özellikler maddeden maddeye değişir. Maddenin ayırt edici özellik-feri olarak maddeleri tanımaya da ya­rarlar.

-->
Nis30
FİZYOLOJİ
Categories: F
0 Comments
FİZYOLOJİ(Biy)Bitki ve hayvanları meyda­na getiren doku ve organlasın gö­revlerini ve bu görevlerin nasıl oluş­tuklarını inceleyen biyoloji dalıdır. Büyüme beslenme solunum hareket üreme gibi hayatsal olayları ve bu ‘■> olayların sonuçlarını fizik ve kimya kanunlarına uygun olarak inceler.

-->
Nis30
FİZYOLOJİK TETANOZ
Categories: F
0 Comments
FİZYOLOJİKTETANOZ(Biy)Uyaranı olan bir kas. Hemen kasılır. Gevşemeye vakit bırakmadan birbiri ardına uyaran gönderilirse kasılma za­manı uzar, miyogram eğrisi yükselir (HELMHOZ KANUNU). Böylece gev­şeme fazı olmayan devamlı bir kasıl­ma meydana gelir. Bu olaya FİZYOLO­JİK TETANOZ denir.

-->
Nis30
FLAMAN KUŞU
Categories: F
0 Comments
FLAMAN KUŞU(Biy)Boyun ve bacakları çok uzun (120-130 cm boyunda)toplu olarak ya­şayan bir kuş cinsidir. Yuvalarını bataklık yerlere yaparlar. Bu yuvalar koni şeklinde olup çamurdan vaDilmış ve otlar ile sıvanmıştır. Tuz gölü güneyinde Haziran ayında kuluçkaya yatan flaman kuşlarına rastlanmıştır.

-->
Nis30
FLUOR
Categories: F
0 Comments
FLUOR (=FLOR)(K\m)Sembolü F, atom numarası 9, atom ağırlığı 19, değerliği -1′dir. Pe­riyodik sistemin halojenler grubuna girer. 2. periyot VI! A grubundadır. Tabiatta serbest olarak bulunmaz. Ancak kriyolit (Na3AIF6) ve fluor-spat (CaF2) bileşiminde bulunur. Normal ısı altında fluor, açık sarı renkte bir gazdır. Potasyum hidrojen fluorünün (KHF2) susuz HF içindeki eriyiğinin elektroliziyle elde edilir. En aktif ametaldir. En güçlü ve en et­kin yükseltgen maddedir. En önemli bileşiği hidrojen fluordur (HF) saf HF renksiz, çok uçucu bir sıvıdır. Kaynama noktası 19,4°Cdir. Havada­ki su buharıyla birleşerek hidrofluo-rik asit yapar. Bu asit kum (SiO2) ve bileşiminde SiGy bulunan cama et-kir. Cama etkidiği için bu asit cam kaplara konmaz.Kurşun veya plastik (bakalit, politen v.b) kablarda sakla­nır.Fluor kemiklerin ve dişlerin ya­pısında bulunan önemli bir maddedir. Bu yüzden bazı şehirlerin içme suyu­nun içerisine çok az miktarda bu maddeden konulur. Fluorun organik bileşikleri plastik yapımında, buzdo­laplarının soğutulmasında ye böcek­lerle savaş için yapılan ilaçlarda kul­lanılır.

-->
Nis30
FOK (AYI BALIĞI)
Categories: F
0 Comments
FOK (AYI BALIĞI) (Biy)Çok zaman yanlış olarak fok balığı diye anılan bu hayvanlar memeliler sınıfının yüzgeç ayak­lılar takımındandır. Aslında su hayatına uymuşkarahay vanlarıdır. Etçildirler. Ön üyeleri kısa ve az ha­reketli arka üyeleri suda yüzmeye uy­gun biçim almıştır. Postu kısa, su ge­çirmez kıllarla kaplıdır.Daha çok ku­zey kutup denizlerinde yaşar. Yağı ve postu için avlanır. Genç fokların deri­si kürkçülükte, yetişkin foklarının de­risi çantacılıkta kullanılır.Başlıca iki çeşittir. 1. kıllı fok, kulak kepçeleri gelişmemiştir. 2.kulaklı fok.

-->
Nis30
FOLLUK
Categories: F
0 Comments
FOLLUK(Biy)Tavukların yumurtlama yeridir. Tahtadan, sepetten veya saçtan yapı­lır. Folluklar kümesin duvar diplerine konur.

-->
Nis30
FORMÜL­LER
Categories: F
0 Comments
FORMÜL­LER (Kim)Elementler sembollerle, bileşik­ler formüllerle gösterilir. Bir bileşi­ğin kimyasal formülünden bileşiği oluşturan elementlerin cinsi, atomla­rın birleşme oranı, bileşiğin molekül ağırlığı, bileşiğin yüzde (%) bileşimi anlaşılır. FORMÜLLER NASIL YAZILIR?Formüller yazılırken önce ( + ) değerlikli atomlar ve kökler, sonra (-) değerli atomlar veya kökler yazılır. (PHS, NH3 gibi bazı bileşikler hariç) (Elementlerin ve köklerin değerlikleri için bakınız elementler ve kökler) for­mülde bulunan ( + ) ve (-) yüklerin toplamı sıfır olmalıdır.FORMÜL YAZMA KURALI (İnorganik kimyada)(Anyon ve katyonun değerliği sa­bit ise) (Anyon (-) yüklü iyonlar, kat­yon ( + ) yüklü iyonlardır) 1) Önce ağızdan çıktığı şeküdeher ke­limenin sembolü yan yana yazılır. 2)Atomların veya grupların üzerine değerlikleri işaretlenir. 3)Çaprazlama yapılır. Bir rakamı ya­zılmaz. ( + ), (-) ye eşitse sembolleri yan yana yazmak formül yazmak için yeterlidir. Kısaca; semboller yan ya­na yazılırs değerlikler çaprazlanırsa her maddenin formülü kolaylıkla yazı­lır. Şimdi bu kuralı kalsiyum nitrat yazarak uygulayalım.1)Önce sembolleri yanyana yazarız Kalsiyum Ca, nitrat NO3 dır. CaNO3 olur.2)Üzerinde değerliklerini gösterelim. Ca+2 NO3-13) Çaprazlama yapalım 1 rakamı yazıl­maz. Ca(NO3)2 olur.Değişikdeğerlikli metallerin, bi­leşiklerinin formüllerini yazarken metalin adından sonra söylenen Türk­çe rakam metalin değerliğini belirtir.

-->
Nis30
FOSFATLAR
Categories: F
0 Comments
FOSFATLAR (Kim)En önemli fosfor oksitleri olan .fosfor trioksit (P2O3) ve fosfor penta-oksit (P205) su ile kolayca birleşerek(Kim) fosforöz asit (H3PO4) metafosforik asit (HPO3), pirofostorik asit(H4P207) ortofosforik asit (H3PO4) yapar. Bu asitlerin tuzlarına fosfat denir. Her asidin metalle yer değiştirebile­cek bir ve birden fazla hidrojen atomu olduğundan çok sayıda fosfat yazmak mümkündür.. Örneğin, ortofosforik asit (H3PO4)’in sodyum tuzları pri-mer sodyum fosfat (NaH2 PO4) segon-der sodyum fosfat (Na2HPO4) tersi­yer sodyum fosfat (Na3PO4) dir. Fos­fatlar çok gübre olarak kullanılır. Primer kalsiyum fosfat [Ca (H2PO4) suda eriyebilmeve bitkilerin geliş­mesi için çok lüzumlu olan fosforu ko­layca sağlayabilme özelliğinden dola­yı çok faydalı bir gübredir.

-->
Nis30
FOSFOR
Categories: F
0 Comments
FOSFOR(Kim)Sembolü P, atom numarası 15 atom ağırlığı 31 ‘dir. Çok aktif olduğu için tabiatta element halde bulun­maz. En çok rastlanan bileşikleri Ca5(PO4)3CI apatit ve Ca3(PO4)2 fosforittir. Fosfor idrardan elde edile­rek keşfedildi. Fosforit SİO2. ve C (kö­mür) ile özel-fırınlarda tepkimeye so­kularak elde edilir. Fosforun üç alla -trop şekli vardır.Bunlar beyaz fosfor (P4) kırmızı fosfor (P2) ve metalik fos-* fordur. Fosfor ışık saçan demektir.Beyaz fosfor karanlıkta ışıldadığı için. bu elemente fosfor adı verilmiştir.Be­yaz fosfor adi sıcaklıkta bile yavaşya-vaş buharlaşır. Buharı yavaş yanmay­la P2 O3 e dönüşür. Bu da ışık enerjisi salıverir. Beyaz fosfor çok tehlikeli­dir. Ancak su altında saklanabilir. Yi­ne su altında demir maşayla tutularak kesilir.yağlarında erir, sınır sistemine ula­şır. 0,1 gramı öldürücüdür. Elle tutul­maz. Deriye dokunursa tehlikeli yara­lar açar. Bir kaza olursa dokunduğu yer karbon sülfür, benzen, benzin ve­ya alkolle yıkanmalıdır.Kırmızı fosforun özellikleri beyaz fosfora benzemez. Adi sıcaklıkta da­yanıklıdır. Su altında saklanmaz. Ka­ranlıkta ışıldamaz. Zehirli değildir. Kırmızı fosfor, özellikle kibrit yapı­mında kullanılır.Bütün canlılarda önemli miktar­da fosfor bileşikleri vardır. Kemikle­rin % 68′i trikalsiyum fosfattır. Ke­mik külünde bu oran %83′ü bulur.Ba­zı bitkisel ve hayvansal hücrelerde fosfatlı proteinler bulunur. Sinir hüc­resi proteini kazein,yumurta sarısı, balık etinde önemli miktarda fosfor vardır. İnsan vücudundan dışarı atı­lan maddelerden günde 2 gram fosfor elde edilebilir. Bitkiler fosforu top­raktaki fosfatlardan veya fosfatlı güb­relerden alır. Hayvanlar fosfor bile­şiklerini bitkilerden sağlar.
Beyaz fosfor ze’iirlidir. Vücut

-->
Nis30
FOSGEN
Categories: F
0 Comments
FOSGEN (COCL2) (Kim)Fosgen ışıkta meydana gelen de­mektir. Kimyasal savaşın en korkunç silahlarından olup boğucu gazlar sını-fındandır. Karbon monoksit (CO) ile klor (Cl2) dan ışıkta meydana gelir.İlk olarak Fransızlar 1916′da Alman­lara karşı aynı yılda Almanlar, Fran­sızlara karşı kullanmışlardır. Akciğer hücrelerini öldürür.

-->
Nis30
FOSİLLER
Categories: F
0 Comments
FOSİLLER (Kim)Fosil taşların oluşumu sırasında içlerinde gömülü kalan canlıların ka­lıntıları ya da izleridir. Fosil latince “Yerden çıkartılan” anlamına gel­mektedir. Fosiller içinde gömülü ol­dukları kültelerle aynı yaştadırlar. Fosillerin çoğu, su altında meydana gelmiş kayalarda bulunur. Canlılar öl­dükleri zaman tüy deri, et gibi yumu­şak kısımları çürüyerek ortadan kal­kar. Fakat kemik diş ve boynuz gibi sert kısımları daha dayanıklı oldukla­rından fosilleşmeye elverişlidirler. Fosilleşmenin olması için canlı kalın­tılarının dış etkenlerden korunması gerekir. İyi korunmuş fosillerde can­lının yumuşak kısımlarının şekli bile aynı kalır. Reçine, buz ve çok ince ta-neli çamurlar iyi fosi deştirme orta­mıdır.

-->
Nis30
FOTOĞRAF MAKİNESİ VE FOTOĞRAF
Categories: F
0 Comments
FOTOĞRAF MAKİNESİ VE FOTOĞRAFFotoğraf makinaları cisimlerin küçük hakiki ve temiz görüntülerini ışığa duyarlı bir ekran üzerine düşür­meye yarayan karanlık kutulardır. Bu aletin bir tarafında özel siyah bir ka­pakla istenildiği zaman açılıp kapana­bilen ve objektif adı verilen kusursuz ve yakınsak bir mercek sistemi var-dır. Diğer tarafında ise ışığa duyarlı cam veya film vardır. Cismin temiz bir görüntüsünü duyarlı cama veya filme düşürmek için mercekle duyarlı ekranın arası uzayıp kısalacak tarzda yapılmıştır. Bu durum objektifin ileri geri sürülmesiyle (körüklü bazı maki-nalarda olduğu gibi) veya objektifin vidalı bir yuva içinde ileri veya geri alınmasıyla mümkün olur.İyi bir resim almak için gözönün-de tutulması gereken bazı önemli noktalar vardır. Bunlar.1-Uzaklık ayarı 2-lşıklık ayarı, 3-Poz süresinin ayarıdır.Resmi çekilecek cismin uzaklığı­na göre objektif ileri veya geri alına­rak uzaktık ayarı yapılır.Cismin ışıklılığınave objektifin açık kalma süresine göre ışığın du­yarlı filme veya cama yeter miktarda etki etmesi için merceğe düşen ışık miktarı diyaframın büyütülüp küçül-tülmesiyle ayarlanır. Diyafram objek­tifin önünde veya arkasında yahut iki mercek arasında gözbebeği gibi açı­lıp kapanabilen bir levhadır.Objektifin önünde optüratör de­nilen diğer bir levha bulunur. Bu lev­ha resim çekildiği sırada açılır, bu­nun açık kalma süresine poz süresi denilir. Poz süresi diyaframın açık­lığına, aydınlanma şiddetine ve fo­toğraf plağının duyarlık derecesine bağlıdır.Not: Uzaktaki bir cismin veya man­zaranın resmi alınırken, objektif ite film arasındaki mesafe objektifin odak uzaklığı kadar olmalıdır. Resmin yakından alınması halinde ise uzaklık ayarı yapılmalıdır.Resim çekilmediği zaman fotoğ-af makinasının objektifi daima kapa­lı kalır. Filme resim almak için film ışığa gösterilmeden makinaya yerleş­tirilir. Uzaklık ayarı ve poz süresi ob­jektifin çevresinde bulunan rakamla­ra göre düzenlenir. Diyafram büyül­tülüp küçültülmek suretiyle ışıklılık ayarı yapılır. Daha sonra ise objektifi açıp kapayan düzene basılarak resim çekilir. Film doldurulduktan (pozlar bitirildikten) sonra karanlık bir yerde veya ışıktan teması kesilmek suretiyle dikkatlice film maki nadan çıkanlar. Film zayıf kırmızı ışıklı odalarda öze! banyolarda yıkanır. (Resmi alman cis mi n her noktasından gelen ışınlar ay­nı şiddette değildir. Gelen ışık şidde­tine göre gümüş brömürün gümüşü az veya çok ayrışır. Fakat bu gözle gö­rülmez. Bunu meydana çıkarmak için plaklar açma banyosuna batırıhr. Öte yandan resim alma sırasında gümüş bromürlü jelatinin ışık görmeyen yer­leri olduğu gibi kalır. Açma banyosu­na batırıldığı zaman da değişikliğe uğramaz. Bu gibi yerleri plak üzerin­den kaldırmak için tesbit banyosu de­nilen ikinci bir banyoya mtiyaç var­dır. Bu iki nci banyodan sonra plak ve­ya film bol suda yıkanır ve kurutulur) Bu şekilde resmin negatif klişesi ha­zırlanmış olur. Negatif klişede resmi alınan cismin beyaz olan yerleri si­yah, siyah olan yerleri de saydam olur. Negatif klişenin arkasına ışığa karşı duyarlı-(Bir yüzüne gümüş klo-rür sürülmüş) bir kağıt konulur ve bir ışık kaynağı ile aydınlatıiırsa (Agran-disör ile aydınlatma yapılır) pozitif klişe elde edilir. Bu kağıtlar yine iki çeşit banyoya batırıldıktan sonra bol su ile yıkanır sonra da kurutulur. Böy­lece bir cismin fotoğrafı çekilmiş olur.

-->
Nis30
FOTOR METRE
Categories: F
0 Comments
FOTOrMETRE(Fb)İşık kaynaklarının ışık şiddetleri­ni ölçmek için fotometre denilen alet­ler kullanılır. Fotometrenin esası şid­deti bilinen bir ışık kaynağı ile karşı­laştırma yaparak bir kaynağın ışık şiddetini ölçmektir. Fotometrelerin pek çok çeşitleri vardır. Bunsen ve Rumford fotometreleri en çok kullanı-lanjardır.Bunsen’in yağ lekeli fotometresi:Beyaz bir kağıt alıp ortasına bir damla yağ damlatarak bir leke hasıl edip kağıt düşey duran bir çerçeve üzerine yapıştırılırsa yağ lekeli foto­metre elde edi İmiş olur.Kağıdın bir tarafına lekeyi dik olarak aydınlatacak bir şekilde bir A ışık kaynağı koyalım. Kaynak tarafın­dan bakarsak lekeyi koyu görürüz. Bunun sebebi yarı saydam olan leke­nin ışığın büyük kısmını geçirmesi­dir. Diğer taraftan bakılırsa leke ka­ğıttan daha parlak görülür.Kağıdın diğer yüzünü de başka bir ışık kaynağı ile aydınlatalım. Işık demetlerinin leke üzerine dik olarak düşmesini sağlayalım. Işık kaynakla­rını (A ve B) i leri geri oynatarak (yağ lekeli kağıda yaklaştırıp uzaklaştıra­rak) veya yağ lekeli kağıdı kaynaklar arasında gezdirerek her iki yüzün eşit olarak aydınlanmasını sağlayalım. Kağıdın her iki yüzünün eşit olarak aydınlanmasını lekenin görünmezJia-le gelmesiyle anlayabiliriz. Bundan sonra kaynakların ve kağıdın yerleri sabitlenir. Daha sonra kaynakların lekeli kağıda olan uzaklıkları ölçülür. Işık kaynaklarının ışık şiddetleri bu kaynakların lekeli kağıda uzaklıkları­na bölünmesiyle elde edilen aydınlan­ma (Bk . Aydınlanmalar birbirlerine eşitlenirse fotometredenklemi bulun­muş olur.Not: Fotometre formülleri kullanıla­rak yalnız bilinmeyen ışık kaynağının şiddeti bulunmaz. Işık kaynağının şiddeti bulunabildiği gibi uzaklıklar (u, ü2) da bulunabilir.Rumford’un gölgeli fotometresi:Beyaz bir duvarın veya beyaz bir ı ekran in önüne ve yakınına çubuk di­kel i m. Bunun karşısına ışık şiddetini ölçeceğimiz bir lambayı koyalım. Çu­buğun gölgesi duvara düşer. Lamba­nın tarafına yanmakta olan bir mum koyalım. Duvarın üzerinde ikinci bir gölge dahajneydana gelir. Lambanın meydana getirdiği gölgeyi mum, mu­mun meydana getirdiği gölgeyi de lamba aydınlatır. Bu gölgelerin ay­dınlanması eşitleninceye kadar mu­mun veya lambanın duvara olan uzak­lıklarını değiştirelim. Bu gölgelerin aydınlanması eşitlenince mumun ve lambanın duvara olan uzaklıklarını ölçelim. Deneyde mum duvara daha yakın lamba ise dahaujakta bulunun­ca eşit aydınlanma öağiamr. Gerekli değerler alınıp fotometre formülündeyerme yazılırsa istenilen değer bulu­nur.
A ışık kaynağının aydınlatmasını E, B ışık kaynağının aydınlatmasını E2 ile gösterirsek

-->
Nis30
FOTOSENTEZ KARBON ÖZÜMLEMESİ
Categories: F
1 Comment
FOTO­SENTEZ KARBON ÖZÜMLE­MESİ
Foto = Işık, Sentez = Birleşim anlamındadır. Yeşil renkli yani klorofilli bitkilerin güneş enerjisi yardı­mıyla kendi besin maddelerine kendi­leri yapabilmeleridir. Bu olayda yeşil bitkiler, ışıkta karbondioksit su gibi basit inorganik bileşiklerden karma­şık yapılı organik moleküller yapar ve olay sonunda oksijen gazını serbest olarak havaya verirler. Ancak serbest kalan oksijenin bir kısmı bitki solunu­munda kullanılır. Yüksek yapılı bitki­lerde fotosentez genel kolarak yaprak-tameydana gel ir.Bu olayda kullanılan karbondioksit, havadan su ise metal tuzlarla birlikte topraktan alınır. Her yıl fotosentez olayı ile ortalama 200 milyon ton karbon besin maddeleri haline çevrilir. Bu olay özet olarak karbondioksit + su Işık enerjisi gliklorofil koz+ oksijen şeklinde gösterilir.

-->
Nis30
FRENGİ (SFİLİS)
Categories: F
0 Comments
FRENGİ (=Sifilis) (Biy)
“Spiroketa Pallida “adlı bir mik­robun neden olduğu müzmin seyirli, bütün vücudu kapsayan zührevi bula­şıcı bir hastalıktır. Cinsel temasla, öpüşmeyle, hasta eşyalarını kullan­makla, alafranga tuvaletle geçtiği gibinamııe Kadınlar “kan yoluyla henüz doğmamış çocuğuna da bulaştırabi­lir.Peri yüzeyinde “ŞANKR” adını alan aşınmış yaralar belirir, lenf düğümleri şişer. Tedavi yapılmazsa hastalık sey­rinde devam eder. Kendi öldürmez, başka bir hastalıktan ölüme sebep olur.

-->
Nis30
FÜZİYON (ÇEKİRDEK BİRLEŞMESİ)
Categories: F
0 Comments
FÜZİYON (ÇEKİRDEK BİRLEŞMESİ) (Kim)Atom numarası 20′den küçük olan hafif atomların çekirdekleri daha ağır bir atomin çekirdeğini meydana getirmek üzere birleşebilir Küçük çe­kirdeklerin birleşerek büyük çekirdek oluşturmasına nükleer füziyon (bir­leşme) adı verilir. Bu renksiyonları sağlamak için başlangıçta dışardan 10 milyon santigrat dereceden fazla bu sıcaklığın sağlanması gereklidir.
Hidrojen bombası atom bombasından çok daha güçlüdür. Çekirdek birleşmelerinde birim kütle başına salıverilen ısı çe­kirdek bölünmelerinden 1000-10000 kat daha fazladır.Güneşin bitmez, tükenmez ener­jisinin kaynağı da füziyon (birleşme) reaksiyonundan ileri gelir. Güneşte devamlı olarak hidrojen çekirdekleri (protonlar) helyum çekirdeklerini meydana getirmek üzere birbirleriyle birleşirler.Bu reaksiyonda da kütle kaybı var­dır. Kaybolan kütle enerjiye dönüşür.Güneşin sıcaklığı 15-20 milyon san­tigrat dereceleri arasında olup bu bir­leşme reaksiyonunu başlatmaya ye­terlidir. Bu duruma göre zamanla gü­neşteki hidrojen ile güneşin enerjisi ve kütlesi azalmaktadır. Güneşin he­nüz %80′i-hidrojendir. Bunun tüken­mesi için en az 50 milyar yi! geçecek­tir.

-->

Hiç yorum yok: